Ahmet Hakan AKP'yi fena ti'ye aldı

Ahmet Hakan AKP'yi fena ti'ye aldı

Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan, bugünkü yazısında AKP'nin mağdur olduğunu zannettiği konulara ironik bir yaklaşım sergiledi ve bunları tek tek yazdı..

Ahmet Hakan, mağdur edebiyatı yapan AKP iktidarının yolsuzluk operasyonu sonrası yaptığı savunma mekanizmalarına değindi ve bunları ''Çok mağdurlar çok'' diyerek fena halde tiye aldı..

İŞTE AHMET HAKAN'IN BUGÜNKÜ YAZISINDAN BAZI BÖLÜMLER;

Çok mağdurlar çok

ÇOK mağdurlar çok.
Düşünsenize:
“Milli irade”nin ürünü bakan beylerin çocuklarına zulüm yapıldı,
onların üç-beş milyon dolarcık harçlıklarına el kondu, evleri basıldı,
o mukaddes evlerde lahmacun yendi, bacak bacak üstüne atıldı.
Zalim bir kıyıcılıkla zavallı çocuklar kodeslere tıkıldı. 
Bundan daha büyük bir mağduriyet olabilir mi?
*
Çok mağdurlar çok...
Düşünsenize: 
Tertemiz, saf, dürüst “genel müdür”, “paragözün teki” ilan edildi.
Oysa o “genel müdür”, paraya o kadar kıymet vermiyor,
paradan o kadar nefret ediyordu ki, paraları büyük ve görkemli
çelik kasalara koymak yerine basbayağı ayakkabı kutularına
koyuyordu, “Siz ancak buraya layıksınız” der gibi. İşte
böyle bir “genel müdür”e bile “yolsuz” dendi. 
Bundan daha büyük bir mağduriyet olabilir mi?
*
Çok mağdurlar çok...
Düşünsenize: 
“Milli irade”ye darbe vurmakla kalınmadı, “milli irade”nin
akrabalarına bile musallat olundu. Bacanak, enişte,
kayınpeder bırakılmadı. Hatta ve hatta “milli irade”nin eltileri,
görümceleri, baldızları bile bu yolla tedirgin edildi. 
Bundan daha büyük bir mağduriyet olabilir mi?
*
Çok mağdurlar çok...
Düşünsenize:
Seçilmiş hükümette görev yapan Bakan Bey’in, gayet insani
bir hevesle koluna taktığı saate bile dil uzatıldı. “Hediyeleşmek
sünnettir” şiarıyla hareket eden Bakan Bey’in hediye olarak
ldığı saat dillere dolandı. “Sırf birazcık pahalı” diye sünnet bile aşağılandı. 
Bundan daha büyük bir mağduriyet olabilir mi?
*
Çok mağdurlar çok...
Düşünsenize:
Hayırlar yapmayı sevmek dışında hiçbir suçu bulunmayan
genç müteşebbis Reza Bey hapislere tıkıldı... Onun değerli
zevcesi Ebru Gündeş ise kederlere gark edildi... Sanata ve
sanatçıya bile hiç acınmadı...
Bundan daha büyük mağduriyet olabilir mi?
*
Çok mağdurlar çok...
Düşünsenize:
Dereyi geçerken sırtlarına aldıkları bir akrep tarafından sokuldular.
“Kazan/kazan” durumundan “kaybet/kaybet” durumuna geçtiler.
Sırf iyi niyetlerinin ve saflıklarının kurbanı oldular. Buna rağmen
yine vurulan, yine dövülen, yine hesap sorulan, yine eleştirilen onlar oldu... 
Bundan daha büyük bir mağduriyet olabilir mi?
*
Çok mağdurlar çok...
Düşünsenize:
“Milli irade”nin yeniden tesis edilebilmesi için yargıçların,
savcıların, mahkemelerin, “adaletin yeryüzündeki son temsilcisi”
olan Bekir Bey’e bağlanılması için uğraşılıyor... Bekir Bey,
onca işinin arasında bir de bu işlerle uğraşmaya razı oluyor...
Fakat bu müthiş özveriye bile dil uzatılıp homurdanmayla karşılık veriliyor.
Bundan daha büyük bir mağduriyet olabilir mi?

Sadık Yakut’un ebesi ve edebi

GAZETECİ soruyor:
“Siz savcının yerinde olsaydınız ne yapardınız?”
Meclis Başkanvekili Sadık Yakut yanıtlıyor:
“Ben olsaydım ebeni öperdim senin...”
Sonra da gülüyor... Hem de kahkahalarla...
*
Sadık Yakut’u nereden hatırlıyoruz?
Şuradan: 
“Kızlı-erkekli” tartışmasında verdiği “Kız ve erkek öğrencilerin
bir arada öğrenim görmeleri fevkalade sakıncalıdır” demecinden...
*
Şimdi daha iyi anlıyoruz Sadık Yakut’un neden “karma eğitim”i
sakıncalı bulduğunu...
Aklına ilk gelen şaka, “Ebeni öperdim senin...” olan bir politikacı,
kız/erkek karışık öğrenimi fevkalade sakıncalı bulmasın da ne yapsın?

Cevap ver Ali Aga

- BU zamana kadar kaç bürokratı, kaç savcıyı, kaç yargıcı,
kaç milletvekilini, kaç bakanı, kaç gazeteciyi Dubai’de ağırladın?
*
- Senin için “ağırlama”nın anlamı nedir? Neden “ağırlama” yapıyorsun?
“Ağırlanan” bir tür rüşvet almış oluyorsa... Senin yaptığın da
rüşvet vermek olmuyor mu?
*
- Rüşveti alanı lanetliyorduk da, rüşveti vereni ne yapıyorduk?
*
- “Ağırlama” dışında da kıyaklar yapıyor musun? Savcılara,
yargıçlara, milletvekillerine, gazetecilere, bürokratlara falan
“daire bağışlama” durumu var mı?
*
- Yaptığın kıyakları günü geldiğinde ortalığa sermek gibi bir stratejin mi var?
*
- Peki böyle stratejiye şantaj, böyle aşka montaj denmezse ne denir?

Bacanak macanak

BİNALİ Yıldırım’a gazeteciler dediler ki:
“Bacanağınız da hedefte, ne diyorsunuz?”
İlk cevabı şu oldu:
“Zamanlama manidar.”
*
Ama sonra toparladı Binali Yıldırım.
Ertesi gün aynı soruya şu cevabı verdi:
“Yargı işini yapsın... Bacanağımız da olsa, babamız da olsa,
yanlışı varsa hesabını versin.”
*
İlahi Binali Bey!
Hiç mi aklınıza gelmedi “dost modern darbe” demek,
“Bizim bacanak çok hayırseverdir” demek, “Bacanak üzerinden
milli iradeye saldırılıyor” demek, “Bu işin arkasında ABD var” demek,
“Bütün bunlar İsrail’in bir oyunu” demek, “Akrep soktu”demek...
Ne güzel “zamanlama manidar” demiştiniz, oradan yürüseydiniz ya...

(.........................)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.
Önceki ve Sonraki Haberler