AKPnin yıkım ve tahribatı ileri düzeyde

"AKP'nin yıkım ve tahribatı ileri düzeyde"

MHP İl Başkanı Ali Acıbunar, Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin sözleriyle iktidara yüklendi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 29 Kasım Salı günü TBMM'de grup toplantısında yaptığı konuşma metninde dikkat çektiği konular Çankırı İl Başkanı Ali Acıbunar aracılığı ile bu kez yerel gündeme taşınma gayreti gösterdi. İl Başkanı Acıbunar imzasıyla yayımlanan yazılı açıklamada "AKP’nin istismar etmedik değer, aşındırmadık tarihi mesele, bükmedik milli konu, kavga etmedik toplum kesimi bırakmayacağı açığa çıkmış bulunmaktadır" denildi.

MHP Çankırı İl Başkanı Ali Acıbunar imzalı yazılı açıklama şöyle:

"Değerli Basın Mensupları,

MHP Genel Başkanımız Sayın Dr. Devlet Bahçeli’nin de belirttiği gibi ülkemiz, AKP iktidarının yol açtığı ve neden olduğu yıkım ve tahribatları ileri düzeyde yaşamaktadır. Son olarak Dersim olaylarıyla ilgili olarak Sayın Başbakanın başlattığı tartışma ve suni gündem sonucu AKP’nin istismar etmedik değer, aşındırmadık tarihi mesele, bükmedik milli konu, kavga etmedik toplum kesimi bırakmayacağı açığa çıkmış bulunmaktadır..

Ecdadımız Ermenilere sorgulatılmış, geçmişimiz Avrupalıların insafına bırakılmış, milli davamız Rumların küstahlıklarına havale edilmiştir.

Vatanımız bölücülere, dağlarımız teröristlere, demokrasimiz mandacılara, özgürlüklerimiz ise haysiyet fukarası batı yanaşmalarına peşkeş çekilmiştir.

Bir zamanlar kırmızı pasaport verdiğimiz peşmerge reisleri, bir yanda terörün mesajlarını iletir olmuşlar, diğer yanda ise tetik çeken elleri himaye etmekten çekinmemişlerdir.

Türk milletine düşmanlıkta buluşan namertler bekledikleri tüm imkân ve kolaylıkları AKP’yle bulmuşlardır.

Aradıkları fırsatları AKP’de görmüşlerdir. İstedikleri tavizleri bu iktidardan almışlardır.

Asıl kavgaları 88 yıllık birikimledir ve Türk milletinin çağları aşan milli kimliğiyledir.
Gerçek tahammülsüzlük Türkiye’nin üniter yapısına, toprak bütünlüğüne ve bin yıllık kardeşlik hukukuna yöneliktir.

Allah’a çok şükür, Türk milletinin geçmişinde utanacağı, sıkılacağı ve anlatamayacağı herhangi bir taraf yoktur.

Kabuk bağlamış yaralarla, kapanmış hadiselerle haddi aşan bir biçimde oynayan hükümet ve ana muhalefet anlayışının, sınırları ve sabırları zorladığı açık ve nettir.

Takdir edersiniz ki bizim, AKP ile CHP arasındaki çıkar ve günü kurtarmaya dönük atışmalara müdahil olmamız söz konusu değildir.

Aynı kapının iki yüzünü temsil eden AKP ve CHP’nin rol paylaşımıyla, içine girdikleri söz düellosunun bizim açımızdan ehemmiyeti ve manası zaten yoktur.

Birbirlerine ne söylediklerini, siyaseti nasıl kirlettiklerini Türk milleti kesinlikle görmekte ve gerekli notlarını almaktadır.

Aziz milletimiz aynı gövdenin bu iki başını samimi olarak değerlendirecek ve şu içinde bulunduğumuz puslu ortamın faturasını önlerine mutlaka koyacaktır.

Dersim isyanının, ayaklanmasının savunulması adına AKP ile CHP tepişircesine birbirine sataşmakta ve sanal bir gündemle ülkemizin gerçek meselelerini kapatmaya uğraşmaktadırlar.
Oysaki gündem ağır ve vatandaşlarımızın sorunları fazladır.

Ekonomi alarm vermekte, toplumun her kesimi çığlıklarına kulak verilmesini istemektedir.
Nihayetinde bu iki parti de, aynı mantık ve eğilimle benzer görüşler sarfetmekte, yalnızca nüanslarda ayrışmakta ve ters düşmektedir.

Bizim için bu iki siyasi zihniyetin Türkiye’yi harap etmeleri, tarihten husumet çıkarmaları talihsiz olduğu kadar kabul edilemez bir sorumsuzluk ve vicdansızlık örneğidir.

Başbakan ve kol kola girdiği teslimiyet korosu ne söylerse söylesin; Dersim vakası bir isyan girişimidir ve Türk devletinin egemenlik haklarına küstahça meydan okumadır.

Bugünün PKK’sı, KCK’sı neyse, Dersim kalkışmasına tevessül edenler de aynısıdır.
Bu aşamada sormak isteriz ki; bu zaman diliminde bölücü teröre karşı alınan tedbirlerin, yapılan operasyonların özrünü gün gelecek birileri de dileyecek midir?

HÜKÜMET TALİMATLARIYLA GÖREV YAPAN
KAMU GÖREVLİLERİNDEN GÜN GELECEK
HESAP SORULACAK MIDIR?

Hükümetin talimatlarıyla görev yapan kamu görevlilerinden, gün gelecek tıpkı bugünkü gibi hesap sorulacak, isimleri kirletilerek verildikleri yerlerden sökülüp atılacak mıdır?

Ve özür furyası basiretsiz, kötü niyetli ama siyasi yetki almış ellerce sürdürüldüğü müddetçe bu devlet, bu coğrafyada nasıl yaşatılacak ve nasıl ayakta tutulacaktır?

Biliniz ki Cumhuriyet’in ilk yıllarında kurucu kahramanlar demokrasiyi tabana yaymaya çabalarken, aynı zamanda da devlet kurmak için mücadele vermişlerdir.

Türkiye Cumhuriyeti kendi varlığına, devlet olmaktan kaynaklanan haklarına ve yetkilerine el ve dil uzatan kanlı niyetlere tabiidir ki haddini bildirmiş ve gerekirse yine bildirecektir.

Dünyanın neresinde olursa olsun, halkının güvenini ve desteğini almış meşru bir devlet, kendisine yönelmiş tehlikeleri önlemek ve etkisizleştirmekle yükümlüdür.

Batı’nın kışkırtmalarına kucak açanların, yabancılara aman dileyerek yardım talebinde bulunanların, Tunceli’yi özerk ve dokunulmaz bir yer haline getirme aymazlığına soyunanların bugünlerde alkışlanması hazin olduğu kadar da utanç vericidir.

Tuncelili vatandaşlarımı ve Alevi kardeşlerimi bütün bu sürecin dışında tuttuğumuzu, onların pırlanta gibi geçmişlerini, isyanla bağdaştırmaya çalışmanın büyük bir densizlik ve ahlaksızlık olduğunu da bu vesileyle duyurmak isteriz.

Kurulu düzene ve meşru yönetime karşı silahlı eylem ya da saldırılar dünyanın her tarafında aynı isimle ve yaklaşımla değerlendirilmektedir ve bunun da ismi elbette ayaklanmadır, failleri de haindir.

İtaatsizlerin, devletin ulviyetine göz dikmiş canilerin, milletin bütünlüğünü bozmaya çalışan çürümüşlerin Dersim isyanında neler yaptığını, kimlerin taşeronluğuna soyunduğunu ve hangi şirret hesaplara alet olduklarını tarih bütün safahatıyla ortaya koyacaktır.

Unutmayalım ki bu isyan Türk milletine gözdağıdır, sindirme ve yabancıların gözetimi ve hedefleri kapsamında zehir kusan bir nifak faaliyetidir.

Nasıl ki Türk milleti kendisine ve devletine yönelik başkaldırıları tarihin hiçbir döneminde cevapsız bırakmadıysa, bunu da karşılıksız koymamıştır.

AKP, DERSİM İSYANINA GİDEN SÜRECİ
KASITLI BİR ŞEKİLDE GÖRMEZDEN GELMİŞTİR

AKP, CHP ve yanlarında saf tutmuş Cumhuriyet karşıtları; isyancıların çetelesini tutup haklarını savunurken, Dersim isyanına giden süreci kasıtlı bir şekilde görmezden gelmişlerdir.

İster vicdanen, ister ahlaken, isterse de hukuken değerlendirilsin Tunceli’deki tahrikler Türk milletinin huzuruna, bağımsızlığına ve taşıdığı ruha hakarettir ve bunun için de isyanın başı hamd olsun ezilmiştir.

Buradan hareketle havaalanı isimlerinin değiştirilme tekliflerini ve Mustafa Kemal Atatürk’e kadar dayanan ithamları şiddetle red ve telin ediyoruz.

Dersim isyanı; hükümeti devirme, yeni kurulan Cumhuriyeti yıkma ve ülkeyi parçalama sürecinin ara bir aşamasıdır ve doğru olarak da dönemin devlet yöneticileri Türk milletinin kendilerine yüklediği sorumluluğun gereğini yapmışlardır.

Kuşkusuz Dersim isyanına karışanlar devleti yıkmaya tam teşebbüs etmişler ve bu yüzden dönemin Anayasa’sının 149’ncu maddesine göre de suçlu bulunmuşlardır.

Dersim isyanının, 74 yıl sonra avukatlığına soyunanların ağızlarından, isyancıların katlettiği vatan evlatlarıyla ve olayları başlatan cinayetleriyle ilgili görüş ileri sürene hiç rastladınız mı?

Asteğmen İsmail Hakkı’nın ve yanında şehid düşen otuzüç askerin hakkını, hukukunu savunanı işittiniz mi?

İsyancıların başı Seyyid Rıza’nın derdine düşenler, karakolunda askerleriyle ansızın baskın yiyerek şehid olan gencecik asteğmeni nasıl izah edeceklerdir?

DERSİM İSYANINA KARIŞANLARIN,
BUGÜNKÜ PKK'DAN VE  KCK'DAN
HİÇBİR FARKI YOKTUR

Bu nedenle Dersim isyanına karışanların, Mehmetçiğin kanına girenlerin bugünkü PKK’dan, bölücü KCK’dan hiçbir farkı yoktur.

Aradaki benzerliğe ve yakın illiyet bağına lütfen dikkat buyurunuz:
√ Dün karakollar basılıyordu, bugün de basılıyor.
√ Dün analar ağlıyordu, bugünde ağlıyor.
√ Dün Mehmetçik bayrağa sarılı tabutuyla memleketine gidiyordu, bugün de gidiyor.
√ Dün bölücülük yapılıyordu, bugün de yapılıyor.
√ Dün köprüler yıkılıyor, yollar ve binalar kundaklanıyordu, bugün de aynısı yaşanıyor.
√ Dün etnik ve mezhep karşıtlığından medet uman alçaklar vardı, bugün de vardır.

Ancak dünle bugün arasındaki en belirgin fark devleti yönetenlerdedir.

Şu ibretlik manzaraya bakın ki, dün Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kahramanlar varken, bugün etnik bölücülüğe kucak açan, müzakere ve mütareke eden zihniyetler bulunmaktadır.

Şimdi Başbakan Erdoğan çıkmış, katliam diyerek sunduğu isyanla ilgili olarak; “eğer devlet adına özür dilemek gerekiyorsa ve böyle bir literatür varsa ben özür dilerim ve diliyorum” diyebilmiştir.
Türk devlet geleneğinde böyle bir literatür yoktur.

Öte yandan ana muhalefet partisi CHP’nin Genel Başkanı da; devlet adına Cumhurbaşkanından özür beklediğini ifade etmiştir.

Milletimizin tarihini kötülemek, ecdadımızı soykırımcı olarak göstermek, isyanları bastıranları savaş suçlusu olarak sunmak olsa olsa bedeni burada, ama ruhu Batı’da bulunan kimliksiz ve köksüz zihniyetlerin düşeceği bir sapmadır.

Başbakan Erdoğan ille de özür dileyecekse, yaptıklarından, verdiği zararlardan, milletimize yaşattığı hayal kırıklarından dolayı bunu yapmalıdır.

Hukuka darbe vuran, mahkemeleri siyasi baskı altına alan, haksız yere insanları cezaevine sokan bu zihniyetin, kuruluş yıllarının olağanüstü yargılama anlayışından rahatsız olması traji komik bir durumdur.

Bırakalım tarihçiler, bilim insanları bunlarla ilgili değerlendirmelerini kendi mecralarında yapsınlar, objektif neticelere ulaşsınlar.

Ayrıca sorgulanması gereken bir husus da; Atatürk Dil ve Tarih Kurumu’nun, üniversitelerin tarih bölümünde görev alan değerli bilim insanlarının, tarih alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının tarihimiz bu kadar darbe alırken seslerini dahi çıkarmamalarıdır.

Tarihçiler bugün konuşmayacak da ne zaman değerlendirmede bulunacaklardır?
Malum medya tarafından Dersim meselesinin, isyandan ziyade katliam gibi dillendirilmesine daha ne kadar katlanacaklardır?

Ve bu iğrençliği, medya sahipleri hangi yüzle sürdüreceklerdir?

Hem MHP, hem de milletimiz bu gelişmeleri kızgınlıkla izlemektedir.

Bu kapsamda şu önerilerimizin muhataplarımız tarafından dikkatle incelenmesi ve bir karara bağlanması gerekmektedir:

1- Acilen ve kısa süre içinde bir ‘Tarih Şurası’ toplanmalıdır.
2- Bu Şura’da yer alan objektif ve araştırmacı niteliğe haiz değerli tarihçilerden kurulan bir heyete, devletin her türlü imkanı sunulmalı, başta Genel Kurmay Arşivi, TBMM tutanakları, Cumhuriyet arşivi olmak üzere bilgi ve belge edinecekleri tüm kapılar açılmalıdır.
3- Aynı zamanda araştırma ve incelemelerde bulunmak üzere; Rus, Birleşik Krallık ve Fransız arşivlerine girmeleri de sağlanmalı ve her türlü destek verilmelidir.

Yapılacak çalışmalar neticesinde ulaşılan sonuçlar değerlendirmeye tabi tutulmalı ve gerçekler neyse, nelerden ibaretse Türk ve Dünya kamuoyuna açıklanmalıdır.

İşte bu durum karşısında; her şey tüm çıplaklığıyla ortaya çıkacak; kimin haklı kimin haksız, kimin hıyanetin tarafında kimin ise milletin yanında durduğu açıklıkla görülebilecektir.

Bölgemizde neye mal olacağı az çok belli olan bir istikrarsızlık ve kanlı çekişmenin göbeğine Türkiye hızla itilmektedir.

Başbakan Erdoğan ya bu süreçte Türkiye’yi tasfiye edecektir, ya da Türk milleti buna fırsat vermeden kaderine sahip çıkarak kendisine dersini verecektir.

Ya Başbakan küresel hedefler çerçevesinde Türk milletini Ortadoğu’da dağıtacak ve büyüterek bölecektir; ya da Türk milletinin asırları aşan kudreti bu zihniyeti geldiği gibi gönderecektir.

Ya Cumhuriyet’le birlikte üniter yapıyı tasfiye edip Türk milletini etnik ve mezhep gurupları arasında taksim edecektir; ya da Türk milleti kutlu varlığına musallat olan belalardan, Türkiye sevdalıları aracılığıyla dün olduğu gibi yine sıyrılıp kurtulacaktır.

Dış gelişmelerin yanı sıra, bölücülüğün alacağı seviye, yeni anayasanın varacağı nokta, ekonomideki tablo, yeni cumhurbaşkanın kimliği ve şüphesiz milletimizin iyiye ve güzele bağlılığı geleceğimizi yakından etkileyecektir.

Bu itibarla Dersim isyanı bağlamında yürütülen kampanyanın ve kutuplaşmanın; geçmişimizin masaya yatırılarak tarumar ve taciz edilmesinin, dış ziyaretlerin belli bir takvim ve plan dâhilinde yürütülmesinin arkasında ve önünde gizli hesaplar olduğu gözden uzak tutulmamalıdır.

Bu şartlar altında Milliyetçi Hareket olarak gücümüzü aziz milletimizden, ilhamımızı şerefli tarihimizden, azmimizi ecdadımızın kahramanlıklarından alarak yolumuza devam edeceğiz.
Allah’ın izniyle, milletimizin hisarını yıktırmayacağız, devletimizin tekliğini bozdurmayacağız, millet aşkıyla çarpan yürekleri feryat ettirmeyeceğiz.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur."

HABERE YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.
9 Yorum
Önceki ve Sonraki Haberler