Başkanlık olmayacaksa, bu anayasa yeter de artar bile

'Başkanlık olmayacaksa, bu anayasa yeter de artar bile'

Anlaşılan o ki 'Devlet Başkanlığı' sistemi başka bahara kaldı...

Başkanlık sistemine geçilmezse anayasa değişikliğinin çok önemli olmadığını söyleyen AK Partili Kuzu, 60 madde yerine ‘mini paket’ önerdi: “Hır çıkmadan yarı başkanlık modeline geçelim.”
 
İktidarla muhalefet arasında 60 maddelik anayasa değişikliği için görüşmeler sürerken TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Burhan Kuzu, sorularımızı yanıtladı:
 
- İktidar partisi CHP’ye 60 madde önerisini götürdü, cevap bekliyor. 60 madde geçecek mi?
 
Hükümet sisteminin ne olacağıyla ilgili bizi çok eleştirdiler, “Başkanlık modelini dayadınız tıkadınız” diye. Biz başkanlık sistemini savunacağımızı hep söyledik, yeni bir şey değildi. Eğer yeni bir anayasa yapılacaksa, hükümet modelini tartışmaktan daha doğal bir şey olamaz. Biz Uzlaşma Komisyonu’nun önüne metnimizi koyduk.
 
- Tıkadığınız da iddia edildi ama...
 
Tıkamış olsak adama sorarlar, bu 60 maddeyi nasıl yaptınız diye? Demek ki tıkamıyor. Kaldı ki ben başkanlık modelini niye çekeyim, sen çek! En doğal hakkımı kullanıyorum. Ayrıca bizim dışımızdaki partiler bir araya gelir, parlamenter modeli esas alan bir metinde uzlaşırlarsa karşı çıkmayız da dedik. Niye dedik, pişmiş aşa su katmamak adına. “Üç parti evet demişse lanet olsun evet diyelim” dedik. Bu lanet olsunu ben kullanıyorum, partinin sözü değil. Çünkü parlamenter rejim benim için hiçtir. Boşa uğraşıyoruz. Yeni Anayasa yapılmış yapılmamış benim üzüntüm yok. Parlamenter rejim olduğu için yok. Başkanlığa geçmiyorsa zaten mevcut Anayasa yeter de artar bile.
 
 
- Ama tüm hedef bu Anayasayı değiştirmekti...
 
Bu Anayasanın 85 maddesi değişmiş, 17 noktaya temas edilmiş, 1980’deki hali kalmamış, demokraside ciddi yol almış, hele hele bizim getirdiğimiz 26 maddelik paketle taçlanmış, asker sivil dengesi normalleşmiş, asker kendi sahasına çekilmiş, yargı, üniversite normalleşmiş, bir çok sorun çözülmüş... Bu manada parlamenter rejimde kalacaksak yeter de artar bile. Bence 20-30 maddelik, kalan bazı sivri şeyler varsa bunlar değiştirilebilir.
 
- Söz ettiğiniz maddeler neler olmalı?
 
Mesela 15-20 madde. 2014’te cumhurbaşkanını halk seçecek, fiili yarı başkanlık modeline geçilecek. Gelin fiili olan bu durumu hukuki hale getirelim. Bunu hır çıkmadan yapalım. Cumhurbaşkanı, Başbakan arasında bir sürtüşme olmadan -ki muhtemel ciddi olabilecek bir risktir- sistemin adını koyalım. Üç maddeyle değişir bu iş. Bunun yanına özgürlüklerle alakalı, muhalefetin talep ettiği başka konularla alakalı, dokunulmazlık gibi, bunlar konulabilir. İçerde yatan vekiller de dahil. 10-15 maddeyle dişe dokunan, gerçekten işe yarayan ve yarı başkanlık dediğimiz fiilen gelecek olan, mukadder olan, kaçınılmaz olarak olan durumunu bari düzeltiriz. Bir sonraki Meclis’e bırakmayız.
 
Fırsatı kaçırmadan yapalım bu işi
 
- Mini bir paketle yarı başkanlığı, dokunulmazlıkları düzeltelim diyorsunuz...
 
Öyle. Partili cumhurbaşkanı dedikleri ama resmi adının yarı başkanlık olduğu modele geçelim. Hakikaten dişe dokunan, herkesin uzlaştığı, mesela Genelkurmay Başkanlığını MSB’ye bağlanması gibi can alıcı 15-20 madde üzerinde duralım ki, bir işe yarasın. Bağıra bağıra muhalefete sesleniyorum: Gelin bu fırsatı kaçırmadan şu işi yapalım.
 
60 maddeyi partilerin uzmanları dizayn etmeli
 
- MHP ve BDP’nin desteği yok, yeni Anayasa’da CHP’yle baş başa kaldınız...
 
Haber vereceklermiş. Tamam da öyle bile olsa 4 partinin evet dediği düzenlemeler bunlar. Sonuçta sen yoksun ama buna evet demişsin. Bir mutabakat olunca BDP’nin, MHP’nin ‘Şu olsa varım’ demesinin anlamı yok.
 
- CHP ‘Hayır’ derse ne olur?
 
Hayır derse kalır. Sayı da yetmiyor zaten... Ayrıca bu metin çıkacaksa 60 maddeyi dizayn etmek gerekiyor. Maddeler arasında çelişkiler de olmuş olabilir. Tüm partilerin uzmanlarının incelemesi lazım. Çünkü bu 60 madde kendi içinde bütünlüğü olan maddeler değil, değişik bölümlerden. Yani bir mantık içinde yazılmış değil. Bizim getirdiğimiz 26 madde bir mantık içinde yazılmıştı. Özgürlük ve kuvvetler dengesini esas alıyordu. Eski değişikliklerin hepsinde bir bütünlük var. Zaten onun için ben 15-20 madde, başı belli sonu belli gerekçesi belli, bütünlüğü belli, kendi içinde tutarlı bir metin için çırpınıyorum. 
 
- 60 madde geçerse fark yaratacak mı?
 
Zararı olmaz. Dört parti evet demiş sonuçta. Özgürlük ağırlıklı olan, ileri götüren bir madde silsilesi. Kuvvetler ayrılığında da değişiklikler var. Maddelerin bir kısım çelişki çıkarıyorsa ya öteki madde düzeltilir veya bu değişiklikten vazgeçilir.
 
Hocanın hâlâ kürsüye yürüyen öğrencisi
 
- Bu Meclis yeni Anayasa yapamazsa bir sonraki dönemden ümidiniz var mı?
 
Ben bu Anayasayı bu Meclis mutlaka yapmalı diyorum. Çünkü temsil gücü en yüksek Meclis. Milliyetçilik bakımından en ucun temsil edildiği, merkez sağ ve solun ağırlıklı olarak bulunduğu, Alevisi, Sünnisinin değişik partilerde belli oranda olduğu bir Meclis. Aşağı yukarı yüz de 97 temsilden söz ediliyor. Bu muazzam bir rakam. Böyle bir rakam neredeyse hiç bulunamadı Türk siyasi tarihinde. Eski yıllara baktığımızda 2002’de diyelim DYP, MHP dışarıda kaldı. Ama 2011 seçimi enteresandır. Seçime girip dışarıda kalan partilerden en yüksek oyu olan yüzde 2.1 gibi bir orana sahip. BBP. Demek istediğim yüzde 8-9’larda dışarıda kalan parti yok. Bence gelmiş geçmiş ideolojik olarak en dinamik Meclis. Her türlü tip var. Bazıları benim öğrencim o yıllardan tanıyorum. O zaman da kürsüye yürürlerdi, şimdi de yürüyorlar. (gülüyor)
 
- Kim yürüyor?
 
Karıştırma boşver. Kötü anlamda söylemiyorum zaten (gülüyor). O gün sağ ve solda uç noktalarda bulunmuş insanlar bugün burada.
 
- Bir başka dava da 12 Eylül...Bu davanın sonucunda Evren ve Şahinkaya hapis cezası alır mı?
 
Konu iki isim meselesi değil. Zaten yaşı olanlarla alakalı hükümler var, hasta olanlar için ayrı hüküm var. İnfaz ise ayrı bir konu. Bana göre burada önemli olan yıllar geçtikten sonra bile ‘Gel kardeşim darbe yaptın’ denilebiliyorsa, Türkiye’de bu büyük bir gelişmedir.
 
- Önemli olan ‘Darbe’nin yargılanması...
 
Evet. Zaten bir kısmı ölmüş, iki kişi kalmışlar. O manada bence yatsa ne olacak? Bu bir, iki insanın yatıp yatmamasına sevinme meselesi değil. Bende en azından öyle bir öç alma duygusu insani olarak yoktur. Ama bunların yargılanıp, suçlarının ortaya çıkması önemli.
 
Bu, maç değil sonuçta...
 
- Ortada 2 yıllık çalışması var ama sonuç yok. En büyük aksaklık nerede?
 
2011 seçimlerinde tüm partiler vatandaşa yeni Anayasa sözü verdi. Allah var teşebbüs anlamında dört partinin dördü de bu sözlerini tuttu. AK Parti’nin burada iyi niyeti çok net. 326 üyesi olan biz de, onda birimiz olan BDP de üç üye veriyor. Takvime uyulamadı. Oy birliği şartı var. Bu şart olunca da Anayasa yapmak çok kolay olmuyor. Partiler diyor ki haklı olarak ‘Oy birliği şartı aramıyorsanız biz niye geldik’. Oy birliği şartı bir güçlük ama bir zaruretti. Bu doğru bence ama vatandaştan, zaman zaman ‘Oy birliği aranırsa Anayasa mı çıkar?’ itirazları duyuyorduk. İkisi de belki yanlış bakışlar değil. 2 yıllık süre makul mu dersen, bitmeliydi o anlamda makul bir süre. Bu maç değil sonuçta. Düdük çaldı, gol yok, bitti berabere değil. Değişik ülkelerin anayasa yapımına katıldım. Çek cumhuriyeti, Kırgızistan... Lübnan’da anayasa krizini çözme sürecinde rol aldım. Ama kendi ülkemizde bir sonuç alamadık maalesef.
 
‘Bu davaların siyasi ayağı zayıf bence’
 
- Balyoz kararları içinize sindi mi?
 
Sindi sinmedi diye toptancı bir cevap veremem. Bu davalar siyasi yönü olan davalar. Yanlış anlaşılmasın bunu ‘siyaset karıştı’ anlamında söylemiyorum. Davanın kendisi öyle çünkü iddia siyasi, bir hükümeti devirmeye yönelik bir hareket, hazırlık olduğu. Bunun örneklerini İtalya, Yunanistan yaşadı. İtalya’yı yakından biliyorum. 7 bin 600 kişi hakkında dava açıldı, 4 bine yakın da mahkumiyet çıktı. İçinde subaylar var, üniversitede hoca var, basın var... Davanın ayaklarına bakıldığında bizdeki de benziyor. Bizde siyaset ayağı zayıf. Bunları da varsa çıkarmak lazım. Bunu çok göremedim.
 
- Siyasi ayaklarıyla ilgili yeterince adım atılmadı mı?
 
Var birkaç yatan ama siyasetçi ayağı az gibi geliyor bana. İş dünyası ayağı çok gözükmüyor. Dalan’ı ayırırsan... Ahtapot gibi davalar, çok ayaklı. Ama ben şunu inanırım, bırakın hakimi şu kadar vicdanı olan bir insan dosyada hiçbir şey yokken bir adamı mahkum edecek! Böyle bir şey olmaz. Bunu hiçbir hakim yapmaz. Bu bir defa yapıldı. Yassıada duruşmalarında, Menderes’in asılmasında.
 
Biz düzenledik mahkemeler uymadı
 
- Tutuklu milletvekilleri yararlanabilecek mi bu anayasa değişikliğinden...
 
Onların zaten bir kısmı mahkum oldu, kesinleşti. Kurtarmaz.
 
- Engin Alan’dan söz ediyorsunuz...
 
Kurtarmaz. Ama mahkum olmayanlar bakımından dışarı çıkma gerçekleşir. Karar kesinleşirse yine çıkamaz.
 
- Sebahat Tuncel bırakılırken Balbay’ın içerde olmasında bir çifte standart yok mu?
 
Yok. Tuncel’le ilgili ‘Seçildiği için bıraktım’ dedi. Daha mahkum değildi, yargılanıyordu. İstese mahkeme Tuncel’i bıraktığı gibi bırakılabilirdi. Biz 3. yargı paketinde bunu düzenledik. Mahkemeler buna çok uymadılar. Genelde içerde yatan hiç kimse için uymadılar. Ama bu paketten sonra yüz kişi gitmişse bunun en çok 20’sini tutukladılar, 80’ini serbest bıraktılar. Etkisini gösterdi ama içerdekiler için göstermedi. Benim gördüğüm mahkemeler ihsası reye girer diye çekindi. Sana garip gelecek ama Türkiye şu an tutukluluk oranı bakımından Avrupa ülkeleri içinde en az tutuklusu olan ülkelerden ilki.
 
İddialar ağır, dosyalar amel defteri gibi
“Zabıtlarda var: Hakim içerdekilere, ‘Sizi buraya tıkan güç size böyle davranmamızı istiyor’ diyor. Bugün böyle bir şey olamaz. Bugün eskiye göre daha iyi ve yargı bugün bence en güzel günlerini yaşıyor. İddiaları Yargıtay inceledi. Dijital belgelerle ilgili iddialar ortaya atıldı ama Yargıtay ‘Biz bunu ilk defa kullanmıyoruz’ diyerek onlara da cevap verdi. Dosyaları tek tek bilmiyorum. Ama iddialar çok ağır. Dosyaları okuduğun zaman amel defteri gibi. Bir de bu noktaya gelinceye kadar o insanlar yıllarca dinlenmiş, kimlerle konuşmuş ne demiş, hedef ne...
 
‘Vatan kurtarıyorum’
Gerek Balyoz gerek Ergenekon davasından yargılananlar tırnak içinde ‘Ulusalcı’ olduklarını söyleyenler, yaptıklarını da vatan millet adına yaptıklarını, Atatürk cumhuriyetini kurtarmaya inandıklarını bunun için çalıştıklarını ve sevap kazandıklarını düşünüyor, bunu doğru bir şey olarak görüyorlar. Adam bunu kendince cihat gibi görüyor. Yine cihatı tırnak içinde söylüyorum. Böyle olunca da senin onu suçlu görmeni anlamıyor adam. ‘Ne suçu ben memleket kurtarıyorum’ diyor. (Vatan - Denz Güçer)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.
Önceki ve Sonraki Haberler