Boşanma sürecinde anlaşma veya çekişme aracı olan çocuk

Boşanma sürecinde anlaşma veya çekişme aracı olan çocuk

Çankırı Barosu avukatlarından Eda Karaağaç, önemli bir sorunu gündeme taşıdı.

Çankırı Barosu Çocuk Hakları Komisyon üyesi avukat Eda Karaağaç, evli çiftlerin boşanma sürecinde 'anlaşma' ya da 'çekişme aracı' olarak kullandıkları çocuk konusuna dikkat çeken bir yaz kaleme aldı. Avukat Eda Karaağaç'ın kaleme aldığı yazıyı sunuyoruz.

BOŞANMA SÜRECİNDE ANLAŞMA VEYA ÇEKİŞME
ARACI OLAN ÇOCUK

Günümüz yaşantısının getirdiği stres ortamı, teknolojinin yan etkisi olan yozlaşmış sosyal bağlar, iletişim kurmakta zorlanan bir toplumun malum akıbeti tahammülsüzlük…

Aslında bu sayılan nedenler, giderek artan boşanmaların temel nedenini teşkil etmektedir.

“Evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı” gerekçesiyle açılıp sonuçlandırılan boşanma davaları, bir toplumun temelinden sarsıldığı gerçeğini arkasında barındırmaktadır. Boşanma davalarında, kendi yaşam özgürlüklerini, seçme haklarını kullanan anne ve babaların göz ardı etmemesi gereken bir hak daha vardır ki, bu da müşterek çocuğun haklarıdır. Boşanma sürecine girmiş anne, babalar tarafından çocuğun tercihleri ve hakları çoğu kez göz ardı edilmekte, anlaşmalı boşanmalarda başka isteklere karşılık, çocuk tehdit unsuru olarak kullanılabilmekte ya da çekişmeli boşanmalarda tarafların birbirlerine olan kızgınlıklarının bedeli olarak görülmektedir.

Fakat çocukların bu konuya dair hakları, gerek kanunlarda gerekse uluslar arası sözleşmelerde gayet açık bir şekilde düzenlenmiştir;

Çocuk Hakları Sözleşmesi’ nin 3. Maddesinde: “ Kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşları, mahkemeler, idari makamlar veya yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde, çocuğun yararı temel düşüncedir.” ifadesi yer almaktadır.

Yine aynı sözleşmede, çocuğun kişiliğinin tam ve uyumlu olarak gelişebilmesi için mutluluk, sevgi ve anlayış havasının içindeki bir aile ortamında yetişmesinin gerekliliği vurgulanmıştır.
 Çocuk haklarını düzenleyen diğer bir sözleşme ise, Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’ dir. Bu sözleşmenin önsöz bölümünde, çocukların haklarının ve yüksek çıkarlarının geliştirilmesi gerektiğine ve bu vesileyle çocukların özellikle kendilerini ilgilendiren ailevi işlemlerde olmak üzere, bu hakları kullanma olanağına sahip olmaları gereğine dikkat çekilmiştir.

Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’ nin 3. Maddesinde; “ yeterli idrake sahip olduğu iç hukuk tarafından kabul edilen çocuğun, kendisini bizzat ilgilendiren davalar hakkında tüm bilgileri alma hakkı, kendisine danışılması ve görüşünü ifade etmesi hakkı ve her türlü kararın olası sonuçlarına dair bilgilendirilmesi hakkı” , 6. Maddesinde; “ adli mercilerin karar sürecinde çocuğun yüksek çıkarları doğrultusunda yeterli bilgilendirmenin yapılması, çocuğun görüşünü ifade etmesine müsaade edilmesi ve çocuğun ifade ettiği görüşe gereken önemin verilmesi gereği” düzenlenmiştir.

Ve evleviyetle uygulanması gereken madde ise “ acil hareket etme mecburiyeti” başlığını taşıyan 7. maddedir. Boşanma davalarında, isteklerin çatışması, anlaşma sağlanamaması ve çeşitli usuli sebeplerle yargılama süreci uzamakta, bu durumdan da en çok zararı müşterek çocuk görmektedir. Madde içeriğinde de belirtildiği gibi, bir çocuğu ilgilendiren davalarda, adli merci gereksiz gecikmeyi engellemek için çabuk hareket etmeli, kararlarının süratle uygulanmasını garanti edecek düzenlemeler sağlanmış olmalıdır.

İç hukukumuzda da bu sözleşmelerde belirtilen ölçütler dikkate alınmakta, aksi yönde verilmiş kararlar Yargıtay’ dan bozularak dönmektedir. Yargıtay gerek kararlarında gerekse içtihatlarında bu sözleşmeleri baz almış ve bu yönde kararlar vermiştir. (Yargıtay 2.H.D. 08.11.2005, 2005/12496E. , 2005/15273K. – Yargıtay 2.H.D. 12.04.2010,  2010/4646E., 2010/7102K.- YHGK. 01.10.2003, 2003/2-513E., 2003/521K.)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.
2 Yorum
Önceki ve Sonraki Haberler