"Deve gütmeye" inadına devam!

Ne yazmalıyım... Neyi yazmalıyım... Köşeye taşınması gereken yüzlerce olay arasından bazı başlıkları seçmek inanın işin en zor yanı...

Sondan başlayacak olursam; Psikolojik rahatsızlık geçiren er'in Çankırı'da 28. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı içerisinde 5 katlı binayı yakması başlı başına bir köşe yazısı olur...

Hemen ardından; Yıllık 80 bin liraya tamamlanmış bir ihaleyi iptal eden Vali Vahdettin Özcan'la ilgili olarak kamuoyunda önemli yer bulan "Umre'ye tövbe için gitti" söylemini işleyecek bir yazı olabilir!

Şu yaz sıcağında serinlemek için çırpınan ancak çok da fazla şansı olmadığı için bilgisayarı başında pineklemek zorunda kalan yazarın hazin hikayesi de başlı başına bir yazı konusu olabilir!

Ya da; Kulüp yönetimi tarafından istifası kabul edilen Hakan Yılmaz'la ilgili bazı isimlerin devreye girerek tekrar görevine iadesi yönünde yapılan telkinler demeti de okuyucu ile paylaşılabilir...

Ben bu konuların dışında yazmak zorunda hissediyorum kendimi...

Dün yine polis kapıdaydı...

Beni evde bulamayınca mesaj bırakmış: "Yarın ... karakolunda ifadeye davetlisiniz" (!)

"Hayır olsun" dedim ve davete icabet ettim...

Memur bey dosyayı açarak, şahsımla ilgili evrakı önüme koyunca "aha" dediğimi çok iyi hatırlıyorum...

Çankırı Cumhuriyet Başsavcılığı'na Çankırı Milletvekili Hüseyin Filiz vekili Av. Erkan Köroğlu tarafından verilen "dava dilekçesi" ile Cumhuriyet Savcısı Haluk Görgü ifademin alınmasını talep etmiş...

Sayın Milletvekili "500 İnek var da biz mi sağmadık?!" (29 Mayıs 2012) başlıklı haberde yer alan aşağıdaki cümlelerin "hakaret" içerdiği iddiasında!

"Çerkeş'te yaklaşık 500 dönümlük yeri siyasi gücünüzü kullanarak tel örgüyle çevirdiniz! Böylesi bir projeyi nasıl gerçekleştirdiğinizi, devletten kredileri nasıl aldığınızı, arazinin 'tarıma elverişsizdir' raporunu nasıl elde ettiğinizi, bürokratlara nasıl baskı yaparak Milli Emlak'tan araziyi şirketinize geçirdiğinizi sokaktaki vatandaşa da öğretseniz de, vatandaş da bütün bunları üst üste koyduktan sonra Avusturya'dan 500 inek getirtse!

Ve yurt dışından getirilecek 500 Holstein ineği sağmayı vatandaş da becerse!
 
Nasıl olur?!"
 
Bu cümleler ile "bendenizin" sayın milletvekiline karşı "yazıdan da açıkça anlaşılacağı üzere müvekkilimize hakarete varan, hicbir maddi dayanağı olmayan ağır ve suçlayıcı ithamlarda bulunmuş, müvekkilimiz zan altında bırakılmıştır. Anılan net ifadeler müvekkilime yönelik hakaret niteliğinde olduğu açıktır" teziyle "suç" işlediğimden bahisle "cezalandırılmam" talep edilmiş!
 
"HODRİ MEYDAN" DEMİŞTİM AMA...
 
Hatırlayacaksınız, bir önceki "Şarbay'a Ankara'da iş aranıyor!" başlıklı yazımda sayın milletvekiline seslenmiş ve;
 
"-Sayın Filiz; Kaçak döğüşmeyi bırak çık ortaya! Bugüne kadar şahsınızla ilgili ortaya koyduğum iddialardan bir tanesinin 'yalan' ya da 'gerçek dışı' olduğunu ispatlarsan, bendeniz Sözcü18'i kapatıp köşeme çekileceğim.
 
Ancak; Sözcü18 sayfalarında şahsınızla ilgili olarak gündeme getirdiğim konuların tamamı doğru çıkarsa sen de yakandaki rozeti çıkaracaksın.
 
Ben varım! Ya sen?" demiştim...
 
Cumhuriyet Savcısı'na vereceğim "savunma" dilekçemde çok uzun ve ağdalı laflar etmeyeceğim...
 
"Yaptığım haber ve yorum kamu yararınadır" minvalinden birkaç cümle ile dilekçemi tamamlayacak ve sayın savcının vereceği kararı bekleyeceğim.
 
Türk adaleti haklıyı da haksızı da belirler... Bugüne kadar bundan da zerre kadar şüphem olmadı ve olmaz da...
 
x x x
 
Siyasetçi olup da, "gazeteci" karşısına çıkmaktan "çeşitli nedenler öne sürerek" (!) açıklama yapmaktan kaçınanların, kendileriyle ilgili yapılan eleştirileri "hakaret" boyutunda algılayarak böylesi hal ve davranışlar sergilemesi "eleştiriye tahammülsüzlüğün" en büyük göstergesi olsa gerek...
 
Bir yılı aşkın süredir Sözcü18 sayfalarında "milletvekili adayı" ve "milletvekili" olarak sayın milletvekili ile ilgili çok sayıda haber ve yorumun sahibi olarak; muhatabının "Bursalı'ya demeç vermem" (!) gibi 'absürd' bir savunma mekanizması içerisinde olması, yaşananların ne derece traji-komik bir gösteri modunda olduğunun en büyük kanıtı olsa gerek...
 
İşin daha da can sıkıcı durumu; Böylesi siyaset anlayışı ile donanımlı siyasetçinin dar bölge içerisinde yer almasıdır...
 
İki milletvekili ile temsil edilen Çankırı'da, vekillerden bir tanesi "ben onu muhatap almam" derse işin varacağı nokta bugünkünden çok daha da ileride kendisine yer bulur...
 
Benzer durumun 5 ya da 8-10 milletvekili ile temsil edilen illerde yaşanması ihtimal dahilinde değilken, bizlerin Çankırı hinterlandı içerisinde cereyan eden olaylar karşısında çoğu zaman duvara toslamamızın altında yatan temel gerçek budur... 
 
"Ya bu deveyi güdeceksin ya bu diyardan gideceksin" şeklindeki dayatmacı felsefenin günümüzde de tüm hızıyla sürdüğünü görmenin üzüntüsünü yaşarken, "deve gütmeye" inadına devam diyorum...
 
Kalın sağlıcakla...
 
twitter.com/vedatbeki

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.
8 Yorum