Erdoğan, grup toplantısında bombaladı

Erdoğan, grup toplantısında bombaladı

Meclis grubunda konuşan Başbakan ...

Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:

"30 Mart seçimlerinde 13 merkezde AK Parti yüzde 43,05 oranında oy almıştı. 1 Haziran'da ise AK Parti'nin bu 13 merkezde aldığı oy yüzdesi yüzde 45.5 oldu. Yani 30 Mart'a göre 13 yerleşim biriminde 2 buçuk puan artış elde ettik. CHP'nin oyu ise 1 puan, BDP'nin oyu ise 2,3 puan arttı. MHP'nin oyları ise 1,9 puan düştü. 

30 Mart'a göre değişime baktığımızda Yalova ve Ağrı'da AK Parti'ye karşı ittifak yapıldığı net görülüyor. İttifaklara rağmen CHP ve MHP'nin toplam oy oranının AK Parti'ye yetişemediğini görüyoruz. Bu bir anket sayılabilir. CHP ve MHP'nin toplam oy oranı yüzde 43, AK Parti'nin ise yüzde 45,5 olarak gerçekleşti. 

30 Mart'ta 13 merkezde CHP ve MHP'nin oranı yüzde 33, AK Parti'nin tek başına oranı ise yüzde 43 idi. 

1 Haziran'da yine bu 13 Merkez'de CHP MHP birlikte yüzde 32'ye ulaştı, AK Parti ise yüzde 45,5 oldu. Biz Ağrı ve Yalova'da ortaya çıkan sonucu derinlemesine analiz ediyoruz. Hem süreci hem sonucu bütün boyutlarıyla değerlendiriyoruz. Bu mikro seçimin hem CHP hem MHP'ye dersler vermiştir. Fakat bunu farketmediklerini görüyoruz. MHP bir kez daha varlığını inkar etti. 1 Haziran'da adeta MHP'nin esamesi bile okunmadı. 30 Mart'ta pensilvanyanın maşası CHP'nin de payandası olan MHP, 1 Haziran'da da kimliğini CHP'ye teslim etmiş oldu. CHP ise sadece Yalova üzerinden başarı tablosu çıkarırken bugün de genel manzarayı görmekten kaçınıyor.

ÇATI SU SIZDIRMAYA DEVAM EDİYOR

Doğu'da BDP karşısında AK Parti'den başka parti var mı yok. CHP siyaseti 780 bin km karede yapmıyor. MHP de yapamıyor. Kendileri için uygun vilayetler uygun ilçeler aramak suretiyle siyaseti böyle sürdürmek istiyorlar. İşte bunun adı demokratik mücadeleyi ülke geneline yaymak değildir. Ben burada yapabilirim başka yerde anlayışım yetmiyor vakasıdır bu. 81 vilayette AK Parti var. CHP ve MHP'nin toplam oyları bile AK Parti'ye yetişemiyor. 1 Haziran seçimleri cumhurbaşkanlığı için gösterge olacaksa ortaya çıkan sonuç çatının bir kez daha uçtuğudur çöktüğüdür. Çatı su sızdırmaya devam ediyor. Aslında çatı diye bir şey kalmadı. 

30 Mart da 1 Haziran da MHP tabanında MHP'ye gönül vermiş kardeşlerimizin nezdinde etraflıca değerlendirilmeli. MHP artık kendi varlığını kimliğini inkar eden bir partiye dönüştürülmüştür. MHP'nin mevcut yönetimi MHP'nin tüm ilkelerin çiğnemiş ve MHP'yi adeta bir vagon partiye dönüştürmüştür. MHP'nin özellikle terör örgütleriyle aynı safta yer almayı seçmiştir. 2011'de de ağır hezimet yaşadılar. 30 Mart'ta Pensilvanya'nın kuklası haline getirilmiş ve CHP'nin oy deposu yapılmıştır. Bu yapılanı MHP seçmenine haksızlık olarak görüyorum. MHP seçmeninin istismarı olarak görüyorum. MHP seçmeni gönül verdikleri partinin kimlerin yedeği haline getirildiğini görmelidir. MHP'ye gönül vermiş kardeşlerime hatırlatmak isterim CHP içinde sadece bir kanat yok. CHP içinde sadece ulusalcılar yok. Suriye'nin eli kanlı rejimne destek veren bir CHP var. Türkiye'de mezhep farklarını körüklemek için tahrik yapan bir CHP var. Öbür tarafta Suriye'nin batısına doğru gittikçe orada bizim Türkmen kardeşlerimiz var. Bunların yanında yer alan AK Parti iktidarı var. Onların karşısında yer alan CHP anlayışı var. Ey MHP sende mi yoksa bunlarla beraber oradaki Türkmen kardeşlerimizin karşısındasın. 

Gezi eylemlerinde başı çeken polis katili örgütlerin sırtını sıvazlayan bir CHP var. Hakkari'de Türk bayrağı sallayamayan bir CHP var. Ankara'da bozkurt işareti yapan bir CHP var. Buradan soruyorum Allah aşkına bir MHP'li nasıl olur da İstanbul'da duvarlara zulüm 1453'te başladı diye yazan bir zihniyetin yanında yer alabilir. Bir MHP'li nasıl olur da Ankara'da Türk bayrağı yakan bir zihniyetin yanında durabilir. Gezi olaylarında en başta CHP'li milletvekilleri vardı. Ellerinden gelen her oyunu oynadılar. CHP il ve ilçe başkanlıkları Cumurtesi Ankara ve İstanbul başta olmak üzere çeşitli illerde lojistik merkez görevi yaptılar.

CUMARTESİ GÜNÜ AVUÇLARINI YALADILAR

İstanbul'un lüks kafelerinde telefonlarla isyan çağrısı yapanlar cumartesi günü avuçlarını yaladılar. Provokasyon yapan uluslararası medya kuruluşları avcunu yaladı. CNN'in dalkavuğu bir şeyler yapmaya çalışıyor. CNN international geçen yıl 8 saat aralıksız yayın yaptı. Şimdi de suç üstü yakalandı. Bunlar görevli görevli. Bunlar adeta ajan görevi icra ediyor. Günlerdir isyan çağrısı yapan bir takım yazarlar da avcunu yaladı. Günler öncesinden iftira kareleri hazırlayan figüranlar da avcunu yaladı. Pensilvanya'da Türkiye'de kaos çıkması için avuçlarını ovuşturanlar twitter'daki maskeli korkaklarını kaos için görevlendirenler de avuçlarını  yaladı. Gezi olaylarının yıldönümünde sokakları hareketlendirmek için nefret dilini faşizmin ve İslamofobinin dilini kullananlar aynı şekilde avcunu yaladı. 

Biz bunları konuşunca bu başbakan çok gerilimci, sokakta polisimi yakacak, bir tanesi hayati tehlike içinde, bunu konuşmayacağız, ama farklı bir şey olduğu zaman polis şamar oğlanı öldür vur yarala, her yol meşru. Polisin savunma hakkı bile yok. Böyle bir şey olabilir mi? Geçenlerde bu ne sabırdır dedim diye beyefendiler rahatsız olmuş. Niye rahatsız oluyorsun? Sen git de bunu Amerika'da Avrupa'da yap İngiltere, İspanya, Almanya'da yap bakalım. Aslında sizlere Avrupa'nın değişik yerlerinden şurada şöyle bir çekimleri göstermek istiyorum. Bunları bir göreceksiniz. Nerede ne nasıl yapılıyor görmek lazım. Sürekli olarak bizim güvenlik güçlerimizi bu işlerde tahrik unsuru olarak hedef haline getirenler dünyada neyin nasıl yapıldığını görmeleri lazım. Milletin de bunu iyi görmesi lazım. 

Cumartesi günü Gezi olaylarının yıldönümünde beklenenin gerçekleşmeyeceği provokasyonun karşılık bulamayacağı çok net görülüyordu. Bir yıl önce AK Parti'ye karşı o malum çevreler ellerindeki tüm imkanları seferber etmiş tüm gövdeleriyle sahneye çıkmışlardı. Her yerden taarruz ettiler. 

POLİSİMİZİN DİK DURUŞU SAYESİNDE EYLEMCİLER GEZİ'YE ÇIKAMADI

Polisimizin dik duruşu sayesinde eylemciler Gezi'ye çıkamadı. Bir sanatçı müsveddesi hala bunun ağaç meselesi olmadığını anlamadınız mı diyor. Bezmi Alem Valide Sultan camiine girerek bira şişeleriyle ayakkabılarıyla giren nasipsizleri savunan nasipsizler var. Ellerine geçirdikleri dozerle yaya kaldırımlarını söktüler. Başbakanlık ofisimizin kapısını kırarak içeri girmek istediler. Başbakanlık ofisimizi yakma girişiminde bulundular. Duvarlara yazdıkları yazılar unutulamaz. Onlar zaten tamamiyle küfürname.. Kendi kişiliklerini ortaya koydular. Bunları söylemeyecek miyiz? Bu ahlaktan bi nasip olanları söylemeyecek miyiz? Yaptıkları yanlarına kar mı kalacak? Öyle bir paralel yargı var ki bir kapıdan alıp öbür kapıdan salıyor. Neymiş yasalar buna müsait değilmiş. Bütün bunları böyle uygularsanız o zaman bunlarla mücadele de zorlaşır. 

DEMOKRASİ SANDIK DEĞİLDİR MANTIĞINI KABUL ETMİYORUM

Demokrasi sandık değildir mantığını ben kabul etmiyorum. Demokrasi sandıktan geçer. Öyle veya böyle sandıktan geçer. Adama sorarlar demokrasi sandık değilse nedir anlat. Dağda eli silahlı olanlarla mezraları basarsın tehdit edersin ondan sonra da her ne kadar sandık geliyorsa da bilesiniz ki sadece sandık değildir. Bak silahımız ensenizdedir. Sadece sandık değildir diyenlere cevabım budur. Değerli kardeşlerim sadece sandıktır. Halkın iradesini birileri ipotek altına alma gayretine girmesin. İşte şu anda bakıyorsunuz Ağrı'da belediye başkanlığını kazanan şahıs şunu söylüyor: Devlet terörü diyor. Şu ifadeye bak ya. O anda hala daha milletvekili bu. Bir milletvekili olarak bu ülkede devlet teröründen bahseden bir insan önce aynaya bakmalı. Sen bir defa terörün desteğiyle belediye başkanı seçildin. 

DİYARBAKIR'DA AĞLAYAN ANNELER...

Diyarbakır'da ağlayan annelerin büyükşehir belediyesi önündeki oturma eylemine tahammül edemediniz. Onların çocuklarını kaçıranlar size destek veren bölücü örgüt. Neyle izah edeceksiniz. Oradan kaldırdınız. Devamlı TOMA'lardan bahsediyordunuz, onları oradan kovdunuz. Yol düzenlemesi yapacaklarmış. Niye rahatsız oldular. AK Parti olarak bunun takipçisi olacağız. BDP'nin vekilleri hadi bakalım. Şu anda bu çocukları sizin getirip anne babalarına teslim etmeniz lazım. Çünkü burada iktidar olarak devlet olarak yapılacak şey, bunlar getirirler vatandaşı silahın önüne koyarlar. Fakat dedim ya B ve C planı burada devreye girer. Onun için de şu anda özellikle HDP'li milletvekillerinin bu işin takipçisi olarak bu süreci kendilerinin çözmesi sorumluluğu var. Bizim çözüm yolumuz farklı olur. Bir taraftan çözüm diyeceksin sonra engelleyeceksin. Bir taraftan barış diyeceksin, o akşam yaptığın konuşmanın tamamı barış. Biz olmazsak kan olur diyor. Lafa bak ya. Barış barış barış diyorsun yavruları analarından alıp pikniğe götüreceğiz diyerek dağa kaçırıyorsun. Bu nasıl barış? Bazıları taciz bazıları öldürülüyor. Bu nasıl barış. Ülkenin değişik yerlerinde on binlerce insanın katili sizsiniz. Bu bölücü terör örgütü. Bunu görmeyecek miyiz? Hayır mı diyeceğiz? Sürekli aşağıladıkları köylülerin gariplerin acı çekmişlerin insafı olanların kardeşlik hukukunu savunanların ülkeyi yönetmesinden rahatsız oldular. 

Sokak eylemleriyle bunu başaracaklarını zannettiler. Irkçılık manşetleriyle başaracaklarını zannettiler. Sermayeleriyle kuklaya çevirdikleri marjinal sol örgütleri sokağa dökerek başarabileceklerini zannettiler. AKP'nin akıbetini DP'nin akıbetine benzeteceklerini zannettiler. Ama karşılarında dimdik duran bir hükümet buldular. 

Milli irade mitingleri yaptık. Halk akın akın meydanlara koştu. Zaman zaman bunların yorumcuları Taksim meydanına bir buçuk milyon insan geldi diyorlardı. Bunlar ya saymayı bilmiyor yahut Taksim meydanının ne kadar insan sığacağını bilmiyor. Sürekli olarak atıyorlar. Tabi bunların yeni kapıyı niye kabullenmedikleri ortaya çıktı. Veya Küçükyalı Maltepe'deki o meydana neden gelmedikleri ortaya çıkıyor. Çünkü oraya geldiklerinde herşey meydana çıkacak. Elimizde sopayla molotofla değil, büyük bir vakarla büyük bir sabırla meydanlara indik. AK Partili seçmenin elinde ne molotof ne sopa vardı. Dilinde de nefret söylemi yoktu.

TÜRKİYE'NİN MISIR VE UKRAYNA OLMASINA İZİN VERMEDİK

Bizim kararlı duruşumuz milletin meydanlarda kükreyişi darbe sevdalılarına geri adım attırdı. Seçilmiş iktidara ihtilal peşinde olan şımarık zihniyete haddini bildirdi. 1960 yılı Nisan ayında İstanbul ve Ankara'da üniversite öğrencileri gösteri yapıyor. CHP bugün olduğu gibi milletvekilleriyle gösterileri tahrik ediyor. Yüzlerce öğrencinin öldürüldüğü, kıyma makinelerinden geçirildiği iddiası CHP medyası tarafından dile getiriliyor. Merhum Necip Fazıl Merhum Adnan Menderes'i ziyaret ediyor. Gerekli tedbirleri alıp gösterileri bastırmasını tavsiye ediyor. Merhum Menderes ise, mevcut tavrını sürdürmeyi tercih ediyor. Biz geçen yıl Gezi olaylarıyla bir darbe senaryosu devreye alındığında merhum Menderes gibi bu tehdite sessiz kalmadık. Mısır'da yaşananların Türkiye'de yaşanmasına izin vermedik. Ukrayna'nın Türkiye'de yaşanmasına izin vermedik. Sokakları vandallara milli iradeyi de CHP'ye teslim etmeden bu ihtilal aşıklarının geldiği gibi gitmelerini sağladık.

Daha önce de ifade ettik darbe girişimleri için polis tarafından hazırlanmış fezlekede dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ifadeleri geçiyor. Hatta fezlekedeki tam ifade şu. Suç işlemek için oluşturulan örgütün lideri dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan. Aynı şekilde bakanlarımızdan da örgüt üyesi olarak bahsediliyor. Bunlar silinmek istedi. Silinmiş dosyalar kurtarıldı. Bu fezleke büyük oranda ortaya çıkarıldı. Şimdi paralel medya suçluluk duygusuyla yaptıkları rezilliğin farkında olduğu için bunların düzmece olduğunu söylemeye başladı. Yaptıkları alçaklıkları karartmaya başladılar. Ortaya çok vahim belgeler çıkıyor. Kısa süre zarfında yaptıklarının hesabını vermeye başlayacaklar. 

İnlerine gireceğiz demiştik. Şu anda inlerine girdik. Bütün pisliklerini ortaya döküyoruz. Kaçıp saklandıkları inlerinden de sorumluları çıkaracak ve adalete teslim edeceğiz. Bu ülkede artık hiçbir darbe girişimi hesapsız kalmayacak. Millet iradesine sahip çıkacak ve Türkiye'de geçmişte yaşananları yaşanmasına artık inşallah müsaade edilmeyecek. 

PENSİLVANYA LOJİSTİK DESTEK SAĞLADI

Dün dört CHP vekili basın toplantısı düzenledi. Bu da ilginç. CHP 17 Aralık'ta MHP ile birlikte Pensilvanya'nın siyasi taşeronu olmuştu. Pensilvanya lojistik destek sağlayacak yaptığı montajları servis edecek maşalarıyla da hükümeti devirecekti. CHP ve MHP de destek verecek AK Parti gidince CHP-MHP iktidara gelecekti. 30 Mart'a kadar bu senaryo dahilinde hareket ettiler. Pensilvanya kapı kapı dolaşarak oy istedi. En çok CHP'ye çalıştılar. CHP de bunu karşılıksız bırakmadı. CHP genel müdürü eline tutuşturulan malzemeyle Pensilvanya adına sallayıp durdu. Bunun kadar yalanı maharetli kullanan ikinci bir kiişi yoktur. Yalanı kullanırken de yüzü filan kızarmaz. Gülerek bunu söyler. Bunlar hep birlikte tarihi bir işbirliği yaptılar. İhaneti tescillenmiş bir örgütle her zaman darbelerden medet uman CHP ibretlik bir iş paylaşımı yaptılar. Ellerine hibir şey geçmedi. 30 Mart'ta millet gereken cevabı verdi. Tabi CHP'de bunun hesabı soruluyor. CHP seçmeni bunu sorguluyor. CHP de bundan kurtulmak için farklı gündemlere sarılıyor. Sözümona raporlarla kendini temize çıkarmaya çaışıyor. 

Balyoz ile ilgili rapor hazırlamışlar. 4 vekil bunu açıkladı. Yeni yol arkadaşları olan Pensilvanya'ya en ufak bir eleştiri yok. Sırf dedikodulardan yola çıkarak hakaret edecek kadar da kendilerinden geçmişler. Belli ki CHP de artık haşhaş almaya başladı. Yeni yol arkadaşlarına Pensilvanya'ya çok hızlı uyum sağladı. Genelkurmay başkanlığımız dava açacağını söyledi. Bu iftiraların bu ithamların yargı önünde hesabını soracağız. Biz bu davanın hakimi değiliz savcısı da değiliz. Eğer müdahale edeceğimizi sanıyorlarsa çok beklerler. Çözmek istiyorlarsa paralel yapıyla yollarını ayırsınlar. Pensilvanya'nın dizinin dibinden kalksınlar. Hem onlarla iş tutup hem davaların izini süremez. Bu türden iftira ve yalan dolu raporlar hazırlayarak insanların şereflerine dil uzatarak gündemi değiştireme.z 

Bu tavşana kaç tazıya tut demektir. Tazı bunu tutmayacak. Bunu bilmeleri lazım. Bize bunu yutturamazlar. Balyoz sanıklarının duygularını istismar etmekten de CHP vazgeçsin. 

Pensilvanya'yla kol kola olan CHP gerçeklerin peşinde değil: Gerçekleri örtmenin peşindedir. Millet kimin ne olduğunu zaten çok iyi biliyor. 

Geçen hafta Türkiye'nin 100 yıldır hangi yapay sorunlarla meşgul edildiğini aktarmıştık. 100 yıldır Kürt ve Alevi kardeşlerimizin sorunları Türkiye'yi oyalamak ve güçlü bir devlet olmasını engellemek için kullanıldı. İç huzurumuzu yaralamak adına bu sorunlar hep sıcak tutuldu. 12 yıl önce herkesin sorunlarını çözeceğimizi söyleyerek yola çıktık. Bütün engelleri aşarak bugünlere geldik. 

ZOR BİR YIL GERİDE KALDI

Zor bir yıl geride kaldı. Eylemler tahrikler darbe girişimleri geride kaldı. Türkiye demokrasi ve milli iradeyle yeniden güçlü olarak yolunda ilerliyor. Artık bu ilerlemenin sekteye uğramasına tahammül edemeyiz. Aziz milletime sesleniyorum, şu son 1 yıl içinde hükümet olarak mesaimizin bir kısmını huzur ortamını bozmak isteyenlerle mücadeleye sarfettik. Artık Türkiye'nin böyle engellerle karşılaşmasını istemiyoruz. Yapay tartışmalara ayıracak vakti ve lüksü yok. 77 milyon olarak gece gündüz çalışıp 2023 hedeflerine doğru ilerlememiz gerekiyor.

Terör de sokak eylemleri de bugüne kadar hiçbir netice alamadı. Bundan sonra da alamaz. Şiddet hiçbir meselenin çözüm aracı değildir. Arkasında kandan gözyaşından acıdan başka bir şey getirmez. 

5 KADIN TERÖRİST NASIL KATLEDİLDİ?

2010 yılında terör örgütü içindeki 5 kadın terörist dağdaki zorbalığa dayanamayarak örgütten kaçma kararı aldı. Diyarbakır kırsalında örgüt mensuplarınca yakalandılar. Bu beş kadını bir mağaraya hapsettiler. Günlerce işkence yaptılar. Ardından acımasızca katlettiler. Cansız bedenlerini bilinmeyen yerlere gömdüler. Anneleri babaları yavrularının öldüğünden habersizdi. Bu katliama şahit olan İranlı bir kadın terörist dayanamadı. Anneleri aradı yavrularının katledildiğini duyurdu. Bu olayı haber aldığımız anda güvenlik güçlerimizi görevlendirdik. Çeşitli vesilelerle olayı gündeme taşıdık. Terör örgütü bir açıklama yaptı. Kış hazırlıkları sırasında jeneratör gazından zehirlendiler dedi. Vicdansızlık bununla da kalmadı. 1 yıl geçtikten sonra bu kadın teröristler için cenaze düzenlediler. Şu hale bak. Çünkü karakterleri cibilliyetleri bu. HDP'nin bazı kadın milletvekilleri bu alçakça cinayete sahip çıktı. Bu cenaze törenlerinde boy gösterdiler. BDP bunu sorgulamadı. Güya özgürlük yanlısı barıştan yana olan güya kadın hakları yanlısı vekilleri bu katliamı sorgulamadı. Bunu gizlemeye çalıştılar. 2011 yılında Cudi dağındaki operasyonda şuna şahit olduk. Teröristler mağarada kıstırılıyor iknaya çalışılıyor. Nihayet teslim oulyorlar. Bir tanesine subayımız soruyor. Annen baban sağ mı? Terörist bilmiyorum diyor. Kaç yıldır görüşmüyorsun diye soruyor, 5 yıl diyor. Değerli arkadaşlar bunlar üzeri örtülemeyen yüzlerce hikayeden sadece bir tanesi. Buna benzer çok acı yaşandı. 

Çocukları aldılar dağa götürdüler. Yıllarca ailelerinden gizlediler. İşlerine gelmeyince de vahşice katlettiler. Genç bir çocuğun annesiyle babasıyla 5 yıl boyunca görüşmesini engelleyerek neyin mücadelesi veriliyor? Buradan mı özgürlük ve barış gelecek? Vicdanın olmadığı yerde özgürlük olur mu? Biz terör örgütünden ne vicdan ne insaf bekliyoruz. Ama ben BDP'nin şimdi HDP'nin yöneticilerine soruyorum. Sizin çocuğunuz insafınız vicdanınız yok mu? Maalesef. Kaçırıyorlar dağa götürüyorlar kendi çocuklarını da ABD'ye götürüyorlar. Fark bu. Benim doğudaki Kürt kardeşimin bunu bilmesi lazım. Bizim yavrularımız dağlara kaçırılırken şu anda bölücülerle el ele olan BDP'nin başındakiler veya milletvekilleri veya belediye başkanlarının çocukları da ABD'de Avrupa'da eğitim alıyorlar veya turistik seyahat ediyorlar. Doğuda yoksul halkın çocukları dağda insanlık dışı bir hayata mahkum edilirken, ey HDP vekilleri siz evde çocuklarınızın yüzüne nasıl bakıyorsunuz?

Geçen akşam bir tanesinin anne babasıyla görüştüm. ONlar da son kaçırma eylemlerinde kaçırıllmış. Telefonda hüngür hüngür ağlıyor. Kısa geçmişiyle ilgili bazı bilgileri vermek suretiyle dertleştik. Belediyenin önünde de kalkıyorsun onların üzerine saldırıyorsun. Kaldırmak için elinden geleni yapıyorsun. İşte onlar Kürt. Çocuklarını kaçıırdınız. Niye rahatsız oluyorsun. Taksim'de her eylemi molotoflarla yapıyorsunuz can alıyorsunuz yeri geldiğinde silah kullanıyorsunuz işte bu son seçimlerde de bunu bir çok yerde yaşadık. Evladı ölse bile gözyaşı dökemeyen anne babalar var bugün. Bunlar sadece çocukları almakla kalmıyor çocuklar öldüğünde ağıt yakılmasına bile engel oluyor. 

ANNELER BABALAR ARTIK SUSMUYOR

Anneler babalar artık susmuyor. Kan tüccarlığına dönen terör örgütüne boyun eğmiyorlar. Anne babalar sessiz kalmıyor boyunlarını bükmüyor. Milli birlik ve kardeşlik projesini başlattığımız andan itibaren annelere seslendik. Yavrularınıza sahip çıkın dedik. İşte şimdi Diyarbakır'da anneler yavrularına sahip çıkıyor. BDP ve HDP bırakın tavır almayı göstericilere eziyet ediyor. Maskelerinin düşmesinden çok rahatsız oldular. İnanın rezil oldular. Şimdi rezilliklerini bastırmak için belediye önünde gösteri yapan vatandaşlarımızı dağıtmaya çalışıyorlar. 30 yıl susturdunuz artık daha fazla susturamayacaksınız. Annelerin acısını 30 yıl zorbalıkla bastırdınız. Artık bastıramayacaksınız. Özgürlük ve barış bağımlılık yapar. Doğu'daki kardeşim özgürlüğün ve barışın tadına vardı. Artık sahip çıkıyorlar. 1 buçuk yıldır anneler babalar sofranın başında bir araya gelip barışın huzurun yaşıyor. Bunu sabote etmeye kimsenin hakkı yok. Bizim hiçbir şekilde şımarıklığa tahammülümüz yok. Yol keserek huzursuzluk çıkararak şımarık tavırlar gösterenlere tahammül etmeyiz eyvallah demeyiz. Biz çözüm için değil elini gövdesini taşın altına koymuş bir iktidarız. Bu meseleyi çözeceğiz dedik. 

BDP ve HDP'ye sesleniyorum dürüst ve samimiyseniz siyasi kürtçülük yapmayan kürt kardeşlerime diğerlerine de sesleniyourm siz acaba bu yol kesmelere evet diyor musunuz? Bu insani midir? Yol kesmek tarihimizde eşkıyanın işi olarak bilinir. Şimdi tabi teröristin işi.. Terörist eşkıyanın çok daha ötesinde. Köyüne gidecek onların da yolu kesiliyor. Ne varsa ellerinde alıyorlar. Bazıları bakıyorsunuz kaçırılıyor. Paralar isteniyor. Bunlar haraççı. Bu kadar haraç vereceksin diyor. 

O çocukları anneleriyle kavuşturmak için bizim de yöntemlerimiz var. Ama buna gerek kalmadan kaçırılan çocukların geri getirilmesini istiyoruz. HDP'nin bunu çözmesini bekliyoruz. Diyarbakır'da çocuğunun peşine düşen annelerin karşısına başka anneleri çıkarmak zalimliktir. Hep söyledim anneliğin siyaseti yoktur. Hiçbir annenin gözyaşı dökmesine yavrusundan kopmasına tahammülümüz olamaz.

Bir kez daha tüm annelerin bu sürece yüreklerini koymalarını istiyorum. Bu terör baronlarına kan tüccarlarına itiraz etmelerini istiyorum. Korkmasınlar çekinmesinler. Anneler ne kadar sürecin içinde olursa barış da o kadar yakın olacak. Diyarbakır'da eylem yapan o cesur yürekli kahraman anneleri yürekten selamlıyorum. Yavrularına sağ salim kavuşmaları için çırpınmaya devam edeceğimizi söylüyorum. 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.
Önceki ve Sonraki Haberler