Genelevde çalışan eğitimli kadınlar!

Genelevde çalışan eğitimli kadınlar!

Habertürk yazarı Ümran Avcı, Kastamonu genelevinde gördüklerini yaşadıklarını, orada nelerin yaşandığını kaleme aldı.Genelevde çalışanlar arasında mühendis olan da var öğretmen olanlar da..

İşte tüyler ürperten o hikayeler:

Kapısı demir parmaklıklı bir camekanın ardında oturup müşteri bekliyor kadınlar. Kimi daha bakımlı. Yüzler makyajlı, saçlar yapılı. Hayatın onlara yaşattığı her türlü hoyratlık süslerle perdelenmiş. "Görünen" yüzlerinde ise bir tebessüm. Davetkâr bakışlarla müşteriyi sözsüz "buyur" ediyor, eflatun ışıkların aydınlattığı koridora yöneliyor, gözden kayboluyorlar...

Yıllar önceydi. Annem bir gün genç bir kadınla geldi eve. "Bir süre misafir edeceğiz. Kimi kimsesi yok" dedi. Başka da bir şey söylemedi. Misafirimiz erkenden çıkıyor, geç saatte dönüyordu. Önüne çorba koyan anneme, "Annem çok yoruldum bugün, müşteri çoktu" diye yakınıp bazen de "Bu ara Arap müşteri akını var" diyordu. Ne iş yaptığını gittikten sonra öğrendik... Evden kaçmış, "kötü yola" düşürülmüş, Karaköy Genelevi'nde çalışıyormuş. Çocuk aklımla oranın nasıl bir yer olduğunu anlamaya çalışıyor, hayalimde hiçbir yere oturtamıyordum. Bu haber için Kastamonu Genelevi'ne girdiğimde, o misafirimizi hatırladım. Bir de annemin kalbinin büyüklüğünü...

Kastamonu Genelevi şehir merkezinden uzak, şose yolun bitiminde. En dıştaki otoparkın yanında bir sıra ofis; biri patronun, diğeri özel güvenlik ve çalışanların. Karşıdaysa sürgülü bir demir kapı var. Ardında büyükçe bir avlu ve avluyu "U" şeklinde çevreleyen 50 odalı toplam 6 ev... Kimi evler tek katlı, kimi üç... Burada yaşları 25 ile 55 arasında 13 kadın çalışıyor. Tek tek numaralandırılan evlerin dış cephesi taşlarla örülü. İç duvarlarsa ağırlıklı olarak pembe, kırmızı ve maviye boyalı. Hava kararıp ışıklar yandığında evlerdeki renk cümbüşü avluya taşıyor. Renkli neonların loş ışığında, salondaki kadınlar renkli koltuklara oturup müşteri bekliyor. Müşteriler de kadınları süzüyor. Kadınların kimi daha bakımlı. Saçlar yapılı, yüzler makyajlı, dekolte bluzlarının altında dar, kısacık birer şort, etek veya mini elbise...

SESSİZ DAVET
Müşteriyle konuşmaları yasak olduğundan; oturuşta, bakışta ve mimiklerde sessiz bir davet var. Hafiften bir göz kırpma, uzaktan bir öpücük, savrulan saçlar... Sonra yine sözsüz bir anlaşma. "Tık" sesiyle açılan dış kapıdan bazen yarı mahçup, bazen "ben güçlüyüm" edasıyla yürüyen müşterinin içeri süzülüşünü, kadınların "İçeri geçelim" anlamına gelen, yolu gösteren el işareti takip ediyor.
Kadınların bazıları geceleri de genelevde kalıyor. İsteyen müşteriye göre gece yarısı gibi kendi evine gidiyor. Ortak mutfakta yiyor, içiyor, sık sık da çay demliyorlar. Her kadının 2 odası ve bir ebeveyn banyosu var. Odalardan birini iş için, diğerini özel yaşam alanı olarak kullanıyorlar. Eşya olarak bir yatak, bir komodin ve gardrop var. Çalışma odalarında çerçeve içinde "Vatandaş!" diye başlayan "resmi" uyarı yazısında, gelen müşterinin sağlık için yapması gerekenler sıralanıyor.

PATRONA 'BABA' DİYORLAR
Burada kadınlar yüzde 50 üzerinden çalışıyor. Ücret 80 liradan başlıyor, pazarlığa göre artıyor. Salonda kadınların takma adlarının yazılı olduğu bahşiş ve para kutuları da var. Farklı illerdeki genelevlerde çalışan kadınlar, Kastamonu Genelevi'nin en temizi olduğunu savunuyor. Genelevi işleten karı – koca patronlara, "Baba" ve "Anne" diye sesleniyorlar.

Genelevin en yaşlı üyesi, şimdilerde "misafir" olarak ağırlanan 86 yaşındaki "Prenses"... Prenses, 25 yıl öncesine kadar farklı illerdeki genelevlerde çalışmış. Birkaç yıldır burada ağırlanıyor. Kendisine tahsis edilmiş odada el üstünde tutuluyor. Boynunda beşi bir yerdesi, başında yemenisi, kırışmış yüzünde yorgun bir tebessüm. Adeta diğerlene annelik yapıyor.

'GENELEVDE DEĞİL CEZAEVİNDE GİBİYİZ'
Kadınların en büyük derdi, genelevlerdeki katı kurallar. "Hapishanedekiler bizden daha özgürdür" diyorlar: "Pencere açmak yasak, perdeyi aralamak yasak. Müşteriyle bırakın konuşmayı, 'Buyur' demek bile yasak. Sigara içmeyeceksin, camdan bakmayacaksın, içeride kuş bile beslemeyeceksin... Dekolten olmayacak, çatalın görünmeyecek . Ayol plajda bile millet bikinili. Israrla buradakini kapatma sevdası niye?"

Genelev patronu S.İ., 10 çocuklu bir ailede dünyaya gelen ve iki evlilikten 10 çocuğa sahip bir "işadamı". 4 erkek çocuğu babalarının gerçek işini bilse de kız çocukları onu "iş adamı" olarak tanıyor. S.İ., genelevi eşiyle birlikte işletiyor. Hesap kitap işlerini karısı, dışarıdaki işleri kendisi yürütüyor.

Genelev kapasitesi 50 olsa da 13 kişiyle çalıştıklarını söyleyen S.İ. "Dışarıda çalışan yüzlerce kadın var. Ama güvenlikleri yok. Geneleve gelip güven içinde çalışmak istiyorlar. Bunun için de mahkeme kararı şart. Mahkemedense izin bir ile 3 yıl arasında ancak çıkıyor" diyor. S.İ. iddialarını şöyle sürdürüyor: "Kanuni haklarımızı versinler fuhuşun yüzde 90'ını bitirelim. Türkiye'de 'Nataşa' olayı bile biter. Yüzde 10 kapasiteyle çalışıp devlete aylık 25 – 30 bin lira kazandırıyorum. Burayı tam randımanla çalıştırabilsem Kastamonu'nun vergi rekortmeni olurum."

KADINLARIN ÇOĞU EĞİTİMLİ
Eski Türk filmlerindeki gibi kimsenin zorla çalıştırılmadığını, isteyenin aynı gün çekip gidebileceğini savunan S.İ. "Yıllar içinde her şey değişti. Buranın en cahili benim. İlkokul mezunuyum. Çalışanların eğitim profili yüksek" diye konuşuyor. "Birkaç ay önce iki öğretmen çalışıyordu burada. Biri İngilizce diğeri sınıf öğretmeni. En az okuyanı lise mezunu. Şu an çalışanlar arasında mühendis bile var. Üniversiteyi terk eden var, eğitimini donduran var. Genelev yönetmeliği 1930 tarihli, Resmi Gazete'de yayınlanışı 1961. Kanunlar günümüze uygun hale getirilmediği, yönetmelikler de çok katı olduğu için genelevler cezaevine dönüştü. Bizde hava almak bile yasak. Bir keresinde baskına 35 ekip, 2 ambulans geldi. Devlet büyüklerimize yalvarıyorum. Belki onlar bile durumun bu kadar vahim olduğundan habersizdir..."

MÜHENDİSLİK DİPLOMASI ÇERÇEVEDE KALDI
35 yaşındaki Harika, Akdeniz Üniversitesi Su Ürünleri Mühendisliği'nden mezun. Kastamonu'ya İzmir Genelevi'nden gelmiş. Yıllarca eskort kız olarak çalışmış. Yollarda müşteri bulmuş. Sonunda devlet koruması altında çalışmak için müracaat edip vesikasını almış. Bir yıldır Kastamonu Genelevi'nde...

GENELEV PARASIYLA EVLATLIK BÜYÜTTÜ
Güneş, 51 yaşında. Babası öldükten sonra annesi Güneş'i hali vakti yerinde bir ailenin yanına besleme verip başka bir adamla gitmiş. Sevgisiz bir ortamda, dayakla büyümüş. "Kurtuluş" deyip evlenmiş, o da 6 ay sürmüş. Sonra ver elini İstanbul. Manukyan döneminde vesikasız çalışmaya başlamış, sonra eski kocasına dönmüş. Tam 10 yıl sıkmış dişini. En büyük kazancı, oğlunun doğumu. Sonunda yine ayrılık, yine genelev... Bu işle oğlunu büyütüp ikinci üniversiteden mezun etmiş. Oğlu 9 yaşındayken 3 aylık bir kız ve engelli annesinin bakımını üstlenmiş. Kızı şimdilerde üniversiteye hazırlanıyor. Oğlu annesinin nerede çalıştığını biliyor ama belli etmiyor. Ama kızı biliyor. Geçen yıllarda "Niye hiç okula gelmiyorsun" diye soran kızına her şeyi anlatmış: "Çünkü beni tanıyan çıkar. Sana başka gözle bakarlar..." Güneş ne kaderine öfkeli, ne de kendi hatalarına. Namusuna dil uzatanlara kırgın en çok. "Etimi gram gram satıyorum ama namusumu, yüreğimi ve beynimi asla satmıyorum. Aynaya baktığımda utanmıyorum" diyor. Genelev hayatını şöyle anlatıyor: "İstemediğin biriyle birlikte olmak öyle zor ki. Ama nasıl ki sanatçılar sahnede rol yapıyor, biz de öyle. Memnun kalmazsa, başkalarına kötüler ekmeğinden olursun..." "Hiç müşterinize aşık oldunuz mu" diye soruyorum, yanıtı net: "Sadece iş olarak görüyorum. Ama öyle evlenen çok arkadaşım oldu." Güneş bu ay emekli oldu ama bir süre daha çalışmak zorunda...

"DERİMİ YÜZMEK İSTERCESİNE YIKANDIĞIM OLUYOR"
Yağmur 38 yaşında. 11 yıl Adana, Gaziantep, Denizli, Bandırma, Diyarbakır genelevlerinde çalıştıktan sonra buraya gelmiş. Dışarıda çalışırken başına gelenleri dehşetle anlatıyor: "Mersin'de bir adamla işe çıktım, iki gün bir yerde rehin tuttu. Dövdü. Dişlerim kırıldı. Artık kan kusmaya başladım. Tam 4 ameliyat geçirdim. Bir sefer ormana götürüp bir başıma bıraktılar. Bari devlet güvencesinde çalışayım deyip geneleve girdim..."

İşe ilk başladığı günü hiç unutmuyor: "Saçlarımı kestiler, yüzümü boyadılar. Üzerime bir gecelik verdiler. Öyle çok ağlamıştım ki, derimi yüzer gibi pisliklerden kurtulmaya çalıştığımı hatırlıyorum. Bazen hâlâ derimden kurtulmak istercesine yıkandığım olur."

"KENDİ BAŞINA HAYATIN HEP RİSK ALTINDA"
Yeliz henüz 25 yaşında. İçlerinde en alımlılarından biri. Bulgaristan göçmeni bir ailenin kızı. İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi'nde Moda Tasarım Bölümü'nü terk etmiş. 17-18 yaşından beri bu hayatın içinde olduğunu söylüyor. Dönem dönem eskortluk yapan Yeliz, "Bir müşteri geldi evime. Yatak odasına geçti. Banyoya giderken aynadan yatağın altına bıçak sakladığını gördüm. Kapıyı üzerine kilitleyip polis çağırdım. Kendi başına hayatın hep risk altında. Bu yüzden 6 ay önce vesikamı alıp buraya geldim" diyor.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.
Önceki ve Sonraki Haberler