'Gerekirse Youtube ve Facebook'u kapatabiliriz'

'Gerekirse Youtube ve Facebook'u kapatabiliriz'

Başbakan Erdoğan, Sabah Gazetesi yazarları Mehmet Barlas, Mahmut Övür, Rasim Ozan Kütahyalı ve Erdal Şafak'ın sorularını yanıtladı.

İnternet Yasası'nın ardından yeni adımlar atacaklarını belirten Erdoğan, "O alanda da 30 Mart'tan sonra atacağımız yeni adımlar var. Acaba dünya ne der falan... Benim ve bazı arkadaşlarımın bu konuda kararlılığımız var. Bu milleti Youtube'a Facebook'a yedirmeyiz." dedi. "Kapatılmaları da dahil mi?" sorusuna ise "Evet kapatılmaları da dahil" şeklinde yanıt verdi.

İşte Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkan satır başları:

Meydanları nasıl görüyorsunuz? Yasa dışı dinlemeler, paralel yapı tartışmaları oy tabanınızı nasıl etkiliyor? Seçim öncesi bir provokasyon riski görüyor musunuz?
Elazığ'da bugün bambaşka bir coşku vardı. Bugün Elazığ'a Başbakan olarak 16'ıncı gidişimdi. Biliyorsunuz gakkoşların heyecanı farklıdır. Çok açık ve net onu gösterdiler. O coşku bir şeyi gösteriyordu, bu paralel yapı meselesi halkı birbirine çok farklı bir şekilde kenetlemiş. Malatya'ya geldik, Malatya tarih yazdı bugün. Emniyet'in söylediği rakamlar 100 bin dediler. Paralel yapıya girmeden meydan birinci ikinci dediğiniz zaman üç kafadarın üçüncüsünü demeden halk hemen tepkisini koyuyor. vatandaş enteresan sloganlar uydurmuş. İnsan bunları görünce o duygu o tepki çok çok farklı. Öbür taraftan bakınca muhalefet montaj diyor. Bunların montaj tekniği çok farklı. Onlar onunla oyalana dursunlar biz yolumuza aynı şekilde devam ediyoruz. Milli irade sandıkta en güzel şekilde tecelli ederek en güzel cevabı verecek.

SARIGÜL'ÜN BİR VATANDAŞA YUMRUK ATMASI: HAZIMSIZLIK
Doğrusu ben provakasyon beklemiyorum. Ama olmaz da diyemeyiz niye çünkü gittikçe hırçınlaşma var. Örneğin İstanbul'da Trabzonlular gecesi düşünün sizi kabullenmiyor toplum, siz çıkarken oradan birisi belki size laf da atmış olabilir. Ama kalkıp siz ona yumruk atarsanız bir siyasetçi olarak, bunun nasıl bir hazımsızlığı ortaya koyduğunu görmüş oluyoruz.

SEN AK PARTİLİLERİN BELEDİYE BAŞKANI OLMAYACAK MISIN?
Bu şunu getirir demekki, yaptırdığı kamuoyu araştırmalarında vs. beklediği neticeyi göremeyince artık bir hırçınlaşma başladı. Ertesi gün mesela yine Eyüp'te konuşma yaparken bir tane vatandaş alkışlamıyor, alkışlamayınca teneke gibi orada ne duruyorsun çek git diyor. Alkışlar veya alkışlamaz. Ondan sonra bugünkü açıklamalarını gazetelerde okuyoruz, "O zaten Ak Partili, Fatih Belediyesi'ndeki Ak Partili Belediye Başkan Yardımcısının kardeşi diyor. Olabilir adam Trabzonlu. Adamlar Trabzonlular gecesine geldi, CHP'liler gecesine gelmedi ki. Ama sen İstanbul'a Belediye Başkanı olmaya karar verdiysen sen tüm İstanbulluların Belediye Başkanı olacaksın CHP'lilerin Belediye Başkanı olmayacaksın. Dolayısıyla mesajını da buna göre vermek zorundasın. Ama sen daha ilk elde kaybettin işi. Niye? Dedi ki "O AK Partililerin" Sen AK Partililerin Belediye Başkanı olmayacak mısın? Böyle bir mantık olmaz.

MUSTAFA KOÇ ERDOĞAN'DAN RANDEVU ALMAK İÇİN
BARZANİ'DEN ARACI OLMASINI İSTEDİ Mİ?
MEHMET BARLAS: Bildiğim kadarıyla sizden randevu isteyenler kuyrukta bekliyor. Mesela ünlü medya patronuna randevu vermeyeceğinizi söylediniz. Mustafa Koç'a da şu ana kadar hiç randevu vermiyordunuz. Sonra pazar günü Mustafa koç'un Fethullah Gülen'le neler konuştuğunu anlattığı röportajı Hürriyet'te yayınlandığı gün siz de onu Ankara'da kabul ettiniz. Bir söylenti duydum doğru olabilir mi; sizden randevu alabilmek için bir dış ülkedeki kişiden aracılık istemişler. Doğru mu?

Doğru ama ismini benden almayın.

M. Barlas: Ben söylesem olur mu? Barzani. Mustafa Koç'un sizinle görüşmesi için Barzani aracı olmuş.

Kendileri de böyle bir ricada bulundular. Şöyle söyleyeyim, Koç Grubu'nun Kuzey Irak'ta da yatırımları var. Dolayısıyla bu yatırımlar nedeniyle herhalde bağlantıları oluyor. Ama bizim randevu olayı Ali Bey'den geldi. Ali Bey'den gelince dedim ki büyük ihtimal Ali Bey son zamanlarda gerek Fenerbahçe gerek vs. bu gibi konularla benle görüşecek dedim. Mustafa Bey ile ilgili konu da daha önceden olunca özel kalemime abi kardeş ikisi beraber gelsinler dedim. Geldiklerinde açıkçası Hürriyet'teki o söyleyişiye de hiç girmedim.Sadece orada özellikle yapacakları yatırımlar noktasında konuşmalarımız oldu. Hatta Kuzey Irak ile ilgili konulara da girmedik. Ağırlıklı olarak şu anda Kocaeli Yeniköy'de büyük bir yatırımlarından bahsetti.

Aydın Doğan da Barzani'yi ararsa sizden randevu alabilir mi?

Yok. Aydın'ın işi zorlaştı. Onun daha farklı yerleri devreye sokmak lazım. Çünkü şu andaki yayın politikalarıyla çok çok ahlaki olmayan yollara giriyorlar. Özellikle köşe yazarlarıyla hiç ahlak şu bu yok. Ben zaten paralel yapının adeta bir yayın organı gibi bir çalışmanın içindeler. Köşe yazarları da aynı şekilde öyle. Geçenlerde içlerinden bir tanesini deşifre ettim biliyorsunuz. Mesela yasa ihlalleri oluyor. Ve bunu savunuyor. Bunu savunan gazete ile nereye gidersiniz? Meclis'te bu yayınlar yapılıyor, kalkıyor bunu savunuyor. Anayasa ihlalleri yapılıyor bunları savunuyorlar. Bu insanlara kalkıp da buyurun gelsinler konuşalım diyemem. Benim yaradılışıma ters.

"BİR KISIM YARGI ADİL KARAR VERECEK DURUMDA DEĞİL"

MAHMUT ÖVÜR: Başbakan dinleniyor, Başbakan'ın Bakan ile konuşması dinleniyor. Ve siz bunu meydanlarda casusluk diye tanımlıyorsunuz. Peki bunun karşısında ne yapıyorsunuz? Bunun müeyyidesi nedir? Toplum bunu merak ediyor?

Mahmut Bey bunun müeyyidesi çok ağır. Casusluğa, ajanlığa giriyor bu dinlemeler. Fakat şu anda bir kısım yargı henüz adil bir karar verecek durumda değil. Hukuki yarıyı da o şekilde dizayn etmişler. Bir defa bunun bir düzene sokulması lazım. Biz olaya neden HSYK'dan başladık? Çünkü alt derece mahkemelerde herhangi bir cezai müeyyide uygulayamıyorsunuz. Kapanın elinde kalıyor. İsteyen istediğini istediği zaman istediği şekilde dinleyebiliyor. Sadece dinleme değil, ortam, görüntüleme hepsi var. Bunların hepsini yapıyorlar. Açıklanan onbinlerce yüzbinlerce insan dinlendi. Geçenlerde biliyorsunuz, Başsavcı bu rakam 3 bin falan değil dedi.

"30 MART SONRASI YARGIDA DÜZENLEME ŞART"

Bunun daha geleceği var dedi. Niye? çünkü açıldıkça ve yaptıkları atamalar neticesinde göreve başlayan savcılar bir de bakıyorlar ki karıştırdıkça başka şeyler çıkıyor. Bu arada birçok şeyler de CD'ler vs. kaçırılmış durumda. Bir taraftan da iz sürülüyor. İş burada bitmiyor ki. Bir üst mahkeme var. Şimdi yargıdaki durum ne olacak? Yargıya geldiğiniz zaman orada da farklı bir düzenleme var. Dolayısıyla adil bir düzenleme yapmadığınız sürece netice almak mümküm değil. Adam kalkıyor diyor ki; hakarete ağırlaştırılmış eleştiri diyor. veya dinlemelerle ilgili, dinlemedi diyebilir. Çok zor bir şey değil. Bizim başımızda bilirkişi denilen bir bela var mesela. Yani nasıl bir bilirkişiye gönderecek bunu? Gönderdiği bir bilirkişi kalkıp istedikleri istikamette bir rapor hazırladığı anda her şey bitmiştir. Kendini de ajanı da casusu da kurtarıyor. Ve casusluk olayının müeyyidesi de tabi çok ama çok ağır. Dolayısıyla bizim şu anda şu 30 Mart'ı atlattıktan sonra önümüze çok farklı bakmak zorundayız. Yargıda bir düzenlemenin yapılması şart. Bunun adımlarını atmadğımız sürece ulusal güvenliğimiz tehdir altındadır. İlk adımını bunu attık. Ben inanıyorum ki vatandaşım rahatlayacaktır.

"KRİPTOLU TELEFON KULLANMAYI BIRAKTIM"

Şu anda Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı olarak Bakanlarınızla ya da devletin önemli isimleriyle mesela MİT Müsteşarı ile dinlenme riski olmadan konuşabilecek durumda mısınız?

Hayır şu anda değil. Şu anda güvenilir hat denilen kriptolu telefonları kullanmıyorum bıraktım. Şimdi artık normalden konuşuyorum, dinlerseniz dinleyin diyorum. Bu işin rezilliği çıktı.

Bu durumdan nasıl kurtulunacak devlet için risk bu.

Şu anda TÜBİTAK vs. çok kararlı adımlar attık, atıyoruz, buraları temizleyeceğiz. Bu işin lamı cimi yok öyle hafiften geçemeyiz. Ve mutlaka bunun hesabını en kararlı ve ciddi şekilde soracağız. Bunların inlerine gireceğiz derken bunları söylüyorum. Ve bunun ortakları içinde ana muhalefet de var, diğerleri de var. Niye? onlar bizimle beraber bu yolda bu mücadeleyi vermiyorlar onlar da bunun hesabını verecekler.

ERDAL ŞAFAK: Yargıda ve Emniyet'te paralel yapının elemanlarınca şantaja ve baskıya maruz kalma korkusu var. Bu korkuları gidermek için nasıl bir adım atmayı düşünüyorsunuz?

"GEREKİRSE YOUTUBE VE FACEBOOK'U KAPATIRIZ"

İnternet yasasına malum çevreler itiraz ettiler. Yapabileceğimiz kadarını yaptık. O alanda da 30 Mart'tan sonra atacağımız yeni adımlar var. Acaba dünya ne der falan... Benim ve bazı arkadaşlarımın bu konuda kararlılığımız var. Bu konuda kararlılığımız var. Bu milleti Youtube'a Facebook'a yedirmeyiz. Kapatılmaları da dahil. Çünkü bu insanlar kazançları için her türlü ahlaksızlığı, ajanlığı, casusluğu teşvik ediyorlar. Bunun bir sınırı yok. Böyle bir özgürlük anlayışı olamaz. Bizim ilk etaptaki hedefimiz karar mekanizmalarını temizlemek. Çünkü temizlediğimiz takdirde yavaş yavaş aşağıya doğru inecektir. Ondan sonra asıl korku onları alacak. Çünkü karar mekanizmalarındaki ağabeyler yok olunca o zaman korku bacayı saracak. Bir de yargı mekanizması onların düşündüğü şekilde oluşmayınca o da tabi onları ciddi manada vuracaktır.

MEHMET BARLAS: Kırım konusunda bizim net tutumumuz nedir?

Bu konu ile ilgili bizi bağlayan bazı ulusalararsı bazı anlaşmalar var. Her şeyden önce bir NATO ülkesiyiz. Öğrendiğim kadarıyla bir özerk cumhuriyet olarak böyle bir referandum kararı verme yetkileri de yok. Dolayısıyla bu Ukrayna'yı çok zor bir yöne doğru götürür. Putin'le ağırlıklı olarak Kırım Özerk Cumhuriyeti hakkında konuştuk. Ayrıca Putin ile yaptığım görüşmede, Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü korumak için bütün gayretimizi göstermek zorundayız diye belirttim ve o da bu görüşüme katıldı.

"UKRAYNA'YA YAZIK OLUR"
ABD'nin bu tavrı ne denli devam eder tabi onu da bilemiyorum. Biz Kırım'ın Ukrayna'dan ayrılmasını düşünemiyoruz. Ukrayna'ya yazık olur. Ukrayna'daki sokaka gösterileri merkezden yönetildi. Bizdeki Gezi olaylarındaki aynı şeyler Ukrayna ve Mısır'da da vardı. Kırım hiç bir zaman sağlıklı bir yaşama kavuşamadı. Bizim Tatar kardeşlerimize çok ciddi desteklerimiz oldu. Okul yaptırdık, tarihi eserleri restore ettik, özgüvenleri gelişsin diye...

"YEREL SEÇİMDEN HABERLERİ YOK"
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli yerel seçimi konuşmuyor. "Sen Çankaya Köşkü'ne çıkamayacaksın" diyor. Biz burada yerel seçimi konuşuyoruz. Adam yerel seçimi konuşmuyor. Milletimiz matematik hesap yapıyor. Ya bu yerel seçim, neyin hesabını yapıyorsunuz. Haberleri yok. Meydanların diline çok önem veririm. Diğerleri meydanlara çıkamayacak. Mahalle aralarında seçim koordinasyonları kuruyorlar. Şu anki planımız 55-60 şehir. 55 şehiri alacağımızı düşünüyorum.

"AÇIK ARA BİRİNCİ OLMAK İSTİYORUZ"
Şu andaki hedefimiz açık ara birinci parti olmak istiyoruz. En fazla büyükşehir belediyesi almak istiyoruz. Çünkü 30 büyük şehir yüzde 70 seçmeni temsil ediyor. Bu yüzden çok önemli.

'PARÇA PARÇA BİRLEŞTİRİLMİŞ, BENCE BİR MONTAJ'
Eski adalet bakanı Sadullah Ergin'le yaptığınız konuşmayla ilgili açıklamalarınız muhalefette ve bazı basın organlarında çeşitli tartışmalara yol açtı. Sayın Kılıçdaroğlu sizin adaleti arka bahçeniz haline getirdiğinizi iddia etti ve açıklamalarınızı itiraf olarak değerlendirdi. Ne dersiniz bütün bunlara?

'DİNLEMELERİ TÜBİTAK'TA DİNLİYORLAR'
Adalet Bakanı ile yaptığım konuşma da yine parça parça birleştirilmiş. Şu anda Adalet Bakanı'mın Alevi ifadesi de bence bir montaj. Hatay'da bir kritik seçim süreci var. Bu durum da sayın Kılıçdaroğlu'nun çok hoşuna gider. Dinlenmemiz anayasaya aykırı. Bu medya onurlu olsa bunları yayınlamaz. Kim dinliyor? Paralel yapı... Bunu nereden dinliyor, aramaya gerek yok; TÜBİTAK."

"Adalet Bakanı ile aramda geçen konuşmada, yine montajlar yapılmış, kırpılmış kırpılmış..." diyen Başbakan Erdoğan, "Tamamını kabul etmiyorsunuz?" sorusu üzerine de "Hayır canım, parça parça. Aynen pazıl gibi" yanıtını verdi.

Erdoğan, şu değerlendirmeleri yaptı:

"Ama ben bu olayda, bakın dinlenmemiz bir defa yasal mı? Değil, anayasaya, yasalara aykırı. Bu medya bir defa onurlu, şahsiyetli olsa bir başbakanın, adalet bakanıyla konuşmasını ki bu kriptolu telefondur, bakın bu kriptolu telefonu adamlar dinliyor. Kim paralel yapı, nereden dinliyor? Benim artık aramama gerek yok, TÜBİTAK. Bu devlete saldırıdır. Burada ben bakanımla yaptığım konuşmada tabii Sadullah Bey şey yaptı ama o pazıl da olsa ben çok açık net bunu da söylemek zorundayım. Nedir o? Malum Doğan Grubu'nun SPK ile ilgili sıkıntısıdır ve çok ciddi bir davadır o dava. Bu davada yine kusura bakmasınlar burada da o malum ilişkiler kullanılmak suretiyle çok açık net olarak bir dava belli bir yere gelmiş ve orada belli şeyler işletilmiş, ondan sonra olayın genel kurul safhası, ordan acaba 'adalet orada tecelli eder mi?' Bana düşen nedir? Çünkü burada bir defa ülkenin yüz milyonlarca kaybı var. Adalet Bakanıma ne diyorum ben, 'bunun takipçisi ol' diyorum."

"Bunu adalete müdahale olarak değerlendiriyorlar" denmesi üzerine de Başbakan Erdoğan, "Onlar öyle değerlendiriyor varsın öyle değerlendirsinler" karşılığını verdi.

Erdoğan, şunları söyledi:

"Bakın ayrı bir dava, yine pazıl. Bizim normal hat o, Denizciler Odası Başkanı diyor ki: 'Böyle böyle bizi filanca ihaleden mahrum ettiler.' Metin Kalkavan, MİLGEM... Ondan sonra öyle deyince ben dedim ki: 'Metin Bey yapacağın tek şey var, senin bu sektördeki yerini biz biliyoruz dava aç' dedik. Ve dava açtı neticede davayı kazandı, ihale iptal edildi. Burada rekabet koşulları oluşmamış, bu firmanın da şu anda Türkiye'de en büyük kızağa sahip olan firma bu firmadır. Bundan daha büyük kızağa sahip olan ikinci bir firma yok. Şimdi böyle birisini sen dışarıda bırakıyorsun, rekabet koşullarını yok farz ediyorsun, ondan sonra da adrese teslim bu işleri vermek istiyorsun. Ben bunu icra konseyindeki arkadaşlarıma da söyledim. Genelkurmay Başkanıma da, Milli Savunma Bakanıma da diğer konseydeki arkadaşlarda dedim ki: 'Burada rekabet koşullarını oluşturmamız lazım, ben inanıyorum ki hatta hatta dedim gerekirse özellikle pazarlığa da oturmalısınız, bu iş daha da aşağıya çekilmeli. Çünkü ben beş gemi yapacağım yerde dört tane niye yapayım. Beş tane gemi yapıyorum kardeşim."

Başbakan Erdoğan, "yönlendirme" suçlamasını kabul etmediğini de söyledi.

Erdoğan, "Kılıçdaroğlu yolsuzluğun tanımını daha öğrenmedi önce onu öğrenmesi lazım. Bunu öğrenmediği için inanın bunların eline üç tane koyun verin kaybedip gelirler. Bunların biz SSK Genel Müdürlüğünü biliyoruz, o dönemlerini yaşadık. Sen genel müdürsün hastanelerin durumu ortada . Biz hastanelerin eczanelerine inerdik, ben o zaman SSK'lıydım, ilaç alamazdık, ilaç. Şimdi bu ülkeyi biz idare ediyoruz, hastanelerimizin hali de ortada, vatandaşlarımızın memnuniyeti de ortada. İstediği hastaneye de gidiyor en modern şekilde hizmetini alıyor" dedi.

Erdoğan, "Fetullah Gülen'in kim gelirse gelsin değişmeyen bir düzen istediği söyleniyor. Türkiye'de seçimler olacak, geçecek ama bir vesayet gücü İran'daki Ayetullah gibi devam edecek. Recep Tayyip Erdoğan olarak 'Bunlar bunu kurmak istiyor' diye ne zaman düşünmeye başladınız?" sorusu üzerine, anayasa referandumunda bu kişilerin çok hırslı bir çalışması olduğunu söyledi.

Bu hırslı çalışmaya kendilerinin yine iyi niyetle baktıklarını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

"Dedik, 'Şu gayrete bak, nasıl çalışıyorlar' filan. Tabii seçimi atlattık. Seçimden sonra bu atamalar Yargıtay'da, Danıştay'da filan, bunlar başlayınca orada bazı şeyler beni rahatsız etmeye başladı. İlgililere de aynı şeyi söyledim. Ben kişileri tek tek tanıyamam ki, böyle bir şeyim yok. Kim tanıyacak? Diyelim ki Adalet Bakanlığındaki birimlerimiz, personeliydi, müsteşarıydı, şu anda öldü, Allah rahmet etsin. Bunlar tanıyacak. Biz de onları uyarıyoruz tabii. Ama bütün bu işler bittikten sonra onların tabii 'Hiç endişe etmeyin, asla böyle bir şey söz konusu değil' vs. gibi ifadeleri bizi gerçekten bu noktada aldatmıştır. Ne zaman biz uyandık? MİT Müsteşarımızla alakalı, çünkü oradaki olayda rol alanları görünce dedik ki 'Bu iş belli oldu.' Ondan sonra zaten artık biz yoğurdu üfleyerek yemeye başladık. Sadece orada değil, birçok birimlerde. Bakanlıkların hemen hemen hepsinde."

'BİZ İMAMI SADECE CAMİDE BİLİRDİK'
Bu sırada dinlemelerin devam ettiğini anlatan Erdoğan, "Dinlemeler devam ediyor çünkü dinlemelerle ilgili diyelim ki Bakan arkadaşımıza sorduğun zaman, 'Asla böyle bir şey yok endişe etmeyin', bu söyleniyor. Siz, tabii bir de Bakansınız, Başbakansınız, kriptolu hattan konuşuyorsunuz. Böyle bir şeyin dinlenildiğini falan anlamak mümkün değil ki üstelik de yasak. 'Bu adamlar bu yasağı nasıl çiğnerler' diyorsunuz. Bu, bir casusluk suçuna girer. Çünkü adamlar oraya güveniyor tabii. Oralardan belki de, orada da imamları var ya. Biz imamı zaten sadece camide biliyorduk meğerse oralarda da imamı varmış yani" diye konuştu.

'SAYIN CUMHURBAŞKANI NE DERSE DESİN...'
Erdoğan, "Sadece Cumhurbaşkanlığı mı dinlenmemiş" sorusu üzerine de "Ben orada da ikili telefon görüşmelerinin dinlenmediğine inanmıyorum, Sayın Cumhurbaşkanımız o konuda ne derse desin. Arşivde duruyor, vakti saati geldiğinde bunlar onu da açıklarlar. Bu olayların bir defa geçmişe bir bakın, sene 1980, bu işin başlangıcıdır. Şu anda 2014'teyiz. 34 yıl. 34 yıldır bu çark çalışıyor ve şu anda zirve yaptığı noktadır" değerlendirmesinde bulundu.

"Zirve yerine zırva deseniz daha doğru olmaz mı" sorusu üzerine Erdoğan, "Olabilir. Hani şerrin de bir zirvesi olur ya. Ama bundan sonra artık dönüş başlayacak" değerlendirmesinde bulundu.

"Bu zırvalık projesini, başarılı bir şekilde uyguladılar" ifadesini kullanan Erdoğan, bundan sonra vatana, millete sevgilerini, muhabbetlerini el birliği, gönül birliğiyle ortaya koymaları gerektiğini söyledi. Erdoğan, "Çünkü bunlarda bir de şu var, bunlarda takiyye meşrudur, yalan meşrudur, iftira meşrudur, fitne fesat meşrudur. Yani amaca ulaşmak için, gayeye ulaşmak için her yol meşrudur. Bu bir dini örgüt değildir, dini cemaat hiç değildir. Tamamen siyasi bir örgüttür ve bu örgütün içerisinde casusluğa varıncaya kadar her şey vardır" dedi.

"Azerbaycan'da okullarına el konuldu, o konuda bilgi geldi mi" sorusuna karşılık Erdoğan, "Bugün ben konuşmadaydım, konuşmadan çıkınca söylediler, şeyini alamadım, çünkü buraya geldik" ifadesini kullandı.

Aynı şekilde haberlerin Kazakistan'dan da geldiğinin belirtilmesi üzerine Erdoğan, "Aynı şekilde Pakistan'dan da böyle bir şey olabilir. Çünkü Pakistan Pencap Eyaleti Başkanı yarın akşam benimle olacak, sadece bu konuları görüşmek için o da" diye konuştu.

"OBAMA İLE BU KONULARI GÖRÜŞTÜM, ORADAN DA UMUTLUYUM"
ABD'nin sorulması üzerine de Erdoğan, şunları kaydetti:

"Sayın Obama ile de bu konuları görüştüm. Oradan da umutluyum. Gereken her şeyi söyledim. 'Ülkemdeki huzursuzluğun kaynağındaki kişi sizdedir', 'Pensilvanya'da'dır' dedim, bu kadar açık söyledim. 'Ben de sizden gereğini bekliyorum' dedim. 'Çünkü benim ülkemin iç güvenliğini tehdit edenler sizdeyse, siz de buna karşı gerekli tavrı koymalısınız. Amerika'nın iç güvenliğini tehdit eden kişiler bende olduğu zaman siz nasıl benden bunları istiyorsanız ben de sizden aynı şekilde bunları isteme hakkına sahibim' dedim. Bunları bu kadar açık kendisine söyledim. Olumlu baktı. Yani 'Mesaj alınmıştır' dedi."

Erdoğan, "Kırmızı bültenin söz konusu olup olmadığı" sorusunu da "Niye olmasın, işte diyorum ya her şeyin önce altyapısını bir oluşturacaksın, hazırladığın bülteni de sağlam hazırlayacaksın" diye yanıtladı.

"Beyaz Saray imamları mı var" sorusu üzerine Erdoğan, "Yok, o kadar da abartmayalım diyorum artık. O zaman çok farklı bir güç devşirmiş oluruz onlara" diye konuştu.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.
3 Yorum
Önceki ve Sonraki Haberler