Paçoz ve Nüfuzcu

Rivayet edilir ki: Nasrettin Hoca kadılık yapmaktadır. Davalı ve davacı ayrı zamanlarda evine gelir. Biri halı bırakırken, diğeri minderin altına yüz altın bırakır.

Dava günü gelir çatar. Hoca davacı ve davalıyı dinler. "Son sözünüz ne" diye sorar. Altın getiren "‘’Kadı efendi altınıma bak"’’, halı getiren ‘’"halıma bak"’’ diyerek sözlerini bitirirler.
 
Davanın sonucu ne oldu dersiniz?
 
Böyle bir dava ne olabilir ki? Kim ağır yük getirmişse davayı o kazanmıştır. Günümüzde olduğu gibi nüfuz ticareti geçmişte de vardı. Yakın zamanlarda, seksenli yılların ikinci yarısında Turgut Özal ‘’"Benim memurum işini bilir’’" demişti anımsarsınız. Böylece nüfuz ticaretinin de önünü açmış oldu. Artık memurun yanında ‘’iş bilenin kılıç kuşananın’’ özdeyişinin ifade ettiği gibi, gir partiye köşeyi dön, partide görev al köşeyi dön.
 
Bu tiplere paçoz diyorlar.
 
Paçozluk nedir derseniz şöyle tarif ediliyor: ‘’Paçoz: Arsız, densiz, ilkesiz, haddini bilmez, bayağı, küstah, mürai, tufeyli, rüküş, sokak kurnazı, korkak, zevzek, müptezel, basmakalıp, palavracı, hoyrat, içtenliksiz, sevgisiz, pespaye, nekes, terbiyesiz, aşağılık, ahlaksız, kalleş’’ (1) Ne güzel sıfatlar değil mi?
 
Nüfuzcu: Sakın ola nüfus memuru sanmayın.
 
Bakın nüfuz ticareti ne anlama geliyor.
 
Çok kısa tarifi şöyle: Bir kimsenin bulunduğu makamın gücüne dayanarak bazı işlere karışıp kendine çıkar sağlaması’’ deniliyor.
 
Ne gibi işler diyeceksiniz? Tüm akçeli işler yanında ahbap dost ilişkileri sonucu maddi ve manevi çıkar sağlamak diyebiliriz.
 
Ellili yıllarda Demokrat Parti’'nin bucak, kaza başkanları böyle imiş. Sene olmuş 2013 siyasette değişen bir şey olmamış. Feodal ve sömürü yapı devam edegelmiş. Hele günümüzde siyasi etkinliğin varsa istediğin gibi at oynatabilirsiniz. Kimse sizden hesap sormaz.
 
Siyasiler içinde çok sayıda nüfuz ticareti ve yolsuzluğa bulaşmış seçilmiş var. Haklarında işlem yapılmaz. Düzen böyle!
 
Adam köylünün elinden ormanı alır, gasp eder, bir başkası bilmem ne başkanıdır, tüm akçeli işleri kendisinde toplar.
 
Kapitalist düzen böyle. Bunun adı da ‘’"Bal tutan parmağını yalar’’" olur. Yani paçozluktur, nüfuz ticaretidir. Başkasının hakkına tecavüz, başkasına hayat hakkı tanımamaktır. Hele bunun içine günümüzde olduğu gibi bir takım uhrevi akımları arkanıza almışsanız size karada ölüm yok demektir.
 
Türkiye genelinde durum böyle iken elbette ki Çankırı ’da bundan geri kalmaz.
 
Etrafınıza bakın fazla değil on yıl önce ne imişler bugün ne olmuşlara bakın.
 
Alın teri ile kazanana kimsenin sözü yok. Bisikleti olmayıp dört çekere binenleri irdelemek gerekir. Her dört çekeri veya elli dairesi olanı suçlamıyorum. Bunların içinde dürüst, namuslu insanlar vardır. Birkaç kişi böyle olabilir, bu da toplumu lekelemeye kafi gelmektedir. Güveni sarsmakta, çatışma ortamına neden olmaktadır.
 
Çankırı’'nın dağı tepesi parsellenmiş durumdadır. Siyasi iktidar parsellenmesi için yasalar çıkarmıştır. Diğer taraftan sayın Başbakan ‘’"Ya taraf olursun yoksa bertaraf olursun"’’ diyerek siyasi uygulamaya açıklık getirmiştir.
 
Taraf olanlar köşelere düğüm atarken, bertaraf olanlar ise Sarı Baba'’nın yolunu gözler olmuşlardır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.
1 Yorum