Serpuştlarınız nerede?

Serpuştlarınız nerede?

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Ulu Önder Atatürk bugün Çankırı'ya geldi!

Sabah saatlerinde Ankara'dan beraberindeki heyetle Çankırı yoluna giren Reis-i Cumhur Mustafa Kemal Atatürk, zorlu ve tozlu bir yolculuktan sonra Çankırı'ya sağ salim ulaştı.

Çok değil daha bir gün önce Ulaştırma Bakanı'nın bu yoldan Çankırı'ya geldiğini öğrenen Ulu Önder, şaşkınlığını uzun süre üzerinden atamadı!

Ata'nın Çankırı'ya gelişini önceden haber alan başta Çankırı Valisi Şemsettin Uzun ile Belediye Başkanı İrfan Dinç terzi ve berber ziyaretlerinde fazla zaman harcamış olacaklar ki, Ulu Önder'i Çankırı girişindeki Sülüklü'de karşılamayı unutmuşlar!

Yıllardır bitirilemeyen Ankara - Çankırı karayolunda toz duman arasında büyük çabalar sonucu Sülüklü'ye kadar gelen Atatürk, burada kendisini karşılayanları bulacağına, Acıçay'ın baş döndüren kokusu ile karşılaştı.

Saatlerdir toz toprak içerisinde kalmasına mı, yoksa burnunun direğini çatlatan pis kokuya mı öfkelendi bilinmez ama, Mustafa Kemal Atatürk, Çankırı'ya çok mu çok öfkeli girdi!

Meydanda kendisi için hazırlanan kırmızı koltuklara uzaktan şöylece bir bakan Ulu Önder, gölgelik altında kendisini karşılamaya gelen zevatın başlarında "serpuşt"ların olmadığını görünce daha da öfkelendi.

Çankırı Valisi Şemsettin Uzun, Ulu Önder'in öfkelendiğini anlamış olacak ki, hemen yanı başında peşrev tuttu! Ancak Yüce Atatürk, Vali Uzun'a bir hayli mesafeliydi...

Biz gazetecilerin tahminine göre, Ulu Önder'in Vali Uzun'a mesafeli davranmasının nedeni, göreve geldiğinin ertesinde yayımladığı "alkol yasağı" genelgesi olsa gerek!

Biraz ötede "bayramlıklarını giymiş" ortaokul öğrencisi gibi duran Şehr-i emine göz ucuyla bakan Ulu Önder, kendisine ve hey'etine Sülüklü'de neden karşılama yapılmadığını ima ediyordu!

Çevreye şöylece bir bakan Ulu Önder, Çankırı yaranlarını da alanda göremeyince iyiden iyiye öfkelendi ve:

"Sizler ki, benim adıma toplantılar düzenliyor, sözüm ona beni aradığınızı ifade ediyorsunuz!

Bu konuda samimi olduğunuzu hiç mi hiç düşünmüyorum! Çünkü, söylediklerinizde birazcık samimi olsanız, Şapka inkılabı için geldiğim Çankırı'da, giyilmesini istediğim şapkalarla beni daha Çankırı girişinde karşılardınız!

Oysa sizler, kırmızı koltuklarınızda gölgelik altında oturmuş, nutuklar atıyorsunuz!

Beni kandıramazsınız!

Ancak ve ancak kendinizi kandırırsınız!

Ankara çıkışından Çankırı'ya gelinceye kadar milletimin bana tahsis ettiği araçta ne hal kaldı, ne de bende!

Neden bitmedi bu yol?

Yazık değil mi bu millete? Kanıyla, canıyla suladığı bu vatan toprağında 100 km'lik yolu rahat rahat gidemezse benim milletim, dünyaya nasıl güç olduğunu kabul ettirecek?

Böylesine acemi müteahhitlere de iş verilmesini engellemek için Meclisten karar çıkarılmasını isteyeceğim.

Ziyaretimin amacı Şapka inkılabının ilanı için Kastamonu'ya geçeceğim! Ve Ankara'ya döndüğümde ilk işim, görevlerini layıkıyla yerine getirmeyenler üzerinde yapacağım tasarruf olacaktır.

Sizleri burada kendinizle baş başa bırakıyor ve Çankırı halkının sizlere göstermiş olduğu tahammüle bihayret ederek aranızdan ayrılıyor, bu halkın hizmetkarlığı aşamasında görevlerini eksik yapanları da şiddetle cezalandıracağımın bilinmesini isterim."

Ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, devrimlerine hız kesmeden devam etmek için bugünkü haliyle kendisini mutlu etmeyen Çankırı'dan hızla ayrılıp Kastamonu yoluna çoktan girdi...

Umarız İndağı'nda takılıp kalmaz!

Yedi düveli Anadolu'dan sürüp İzmir'e döken Ulu Önder, Çankırı - Kastamonu arasındaki 230 km'lik yolda hangi hallere düştü!

Ne diyelim!

Ulu Önder'e bu yollarda çile çektirenler utansın!

(Haber: Çankırı şehr-i muharriri Vedat Beki - Fotoğraflar: Cedide-i Karatekin)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.
Önceki ve Sonraki Haberler