Metin YILMAZ
Süt'ün tozu...
ABD Marshall yardımıyla, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 16 ülkeye ekonomik yardım yaptı. ABD Dışişleri Bakanı George Marshall’ın uygulamaya soktuğu kendi adını taşıyan planla Türkiye’ye askeri malzeme ve ekonomik yardımın yanı sıra “buğday, un, fasulye, peynir, süt ve süt tozu…” yardımı da yapıldı.
ABD’den getirilen süttozu Milli Eğitim Bakanlığı'nca bütün okullara dağıtıldı ve ne acıdır ki, öğrencilerin tüketmeleri zorunlu tutuldu.
60’lı yıllarda da devam eden bu yardımlardan Çankırı Atatürk Kurtuluş İlkokulu öğrencisi olan bizler de nasibimizi aldık. İlkokulda, ikinci teneffüse denk gelen beslenme saatinde teneke kutularda gönderilen süttozu gaz ocaklarında suyla karıştırılarak kaynatılıyordu. Güğümlerde sınıfa getirilen süttozu, yanında tava ekmeğiyle birlikte dağıtılırdı... Tadı sütten farklıydı, ağır pis bir kokusu vardı.
ABD’nin PL. 480 sayılı kanunla gönderdiği üretim artığı sağlıksız süt tozu(1), “Barış için yiyecek…” yalanıyla Türk çocuklarına içirildi...
Çok sevdiğimiz öğretmenimiz rahmetli Zahide Hanımın göz takibinden kurtulduğumuz an, kimi zaman el çabukluğuyla tadı berbat bu karışımı sınıfın camından aşağı döktüğümüz olurdu. Sınıftaki saksıya süttozu dökerken yakalanan bir arkadaşımıza çok kızan öğretmenimizin güğümden bardağını tekrar doldurtarak içmesine nezaret ettiğini de çok iyi hatırlıyorum.
Çankırı’da bahçeliklerde oturanlar inek beslerdi. Bu sebeple; her zaman taze süt temin etmek mümkündü ve hilenin, hurdanın olmadığı yani süte suyun katılmadığı o vakitler kaynatmak için ocağın üzerine konan süt pişip dumanı çıktıkça misler gibi kokardı. Bu güzelim sütü içen bir çocuğun; Amerika’nın ne idüğü belirsiz süt tozunu sevmesi asla mümkün değildi. Benim garipsediğim; sütün hasının bulunduğu köylerimizde bile, okullarda bu berbat süttozunun o günlerde içiriliyor olmasıydı.
Tarıma elverişli ve bereketli topraklarıyla dünyanın en lezzetli meyvelerinin üretildiği Türkiye’mizde Yerli Malı Haftası (12-18 Aralık) ilkokulda en önemli kutlamalarımız arasındaydı. Hafta geldi mi fakiri, orta hallisi, zengini herkes güzel yurdumuzda yetişen mahsullerden imkânı ölçüsünde sınıfa getirir ve güzel bir paylaşım içerisinde yenirdi. O zamanlar daha çok yerli üretim yemişler getirilirdi. Kimimiz ceviz, dut kurusu, kuru üzüm, pestil, patlamış mısır; kimimiz portakal, mandalina, elma, armut, erik; kimimiz de annelerimizin yaptığı börekler, çörekler getirirdik... O dönem Çankırı’da üretilen yerli gazozlarımız da mutlaka masadaki yerini alırdı.
Herkesin imkânı ölçüsünde getirdikleri okul sıraları birleştirilerek üzerine evden getirdiğimiz örtüler serilir, kurulan sofralarda kardeşçe paylaşılırdı. Bugün unutulmaya yüz tutan Yerli Malı Haftası’nın çok güzel de bir sloganı da vardı:
"Yerli malı yurdun malı, her Türk onu kullanmalı."
O yıllarda hararetle kutlanan yerli malları haftasında bile, Amerikan süttozunun dağıtımı hız kesmeden devam etmişti…
(1)Tarhana Osman olarak bilinen Osman Nuri Koçtürk, Türk çocuklarını Amerika’dan gönderilen bu tozlardan korumak için kolları sıvadı. Bir tür küf mantarının oluşturduğu “aflatoksin” adlı kanserojen maddenin süt tozları içerisinde bulunduğunu ispat ederek, yasaklatmayı başardı.