'Tosbağa' mısın yoksa 'insan' mı?

Yine yeşillendi fındık dalları... Zaten hep yeşildi fındık dalları... Zaten hep yeşildi fındık dalları...

Nedendir bilinmez oldum olası canım sıkkın olduğunda yukarıdaki dizeleri mırıldanırım.

Spontone olarak mırıldandığım bu sözler, seline kapılarak gideceğim 'öfke'den kısa sürede arınmamı sağlar... O yüzden fındığı pek sevmesem de 'yeşil dallarını' hep sevmişimdir.

İslam aleminde yaşanan Ramazan ayı münasebetiyle çevremde gördüğüm "mahmurelik"ten nasiplenme adına 'özellikle son üç ayda' gerek haber metinlerimizde gerekse köşe yazılarımda olabildiğince 'makul' seviyelerde cümleler kurmanın gayretinde oldum.

Öylesine 'dallama'ların saldırılarına maruz kaldım ki, 'eleştiri' adına kurdukları cümlelerin her biri ayrı bir 'dava'lık konusu! Ancak 'lafa değil, söyleyene bakarım' gerçeğinden yola çıkarak birçoğunu görmezden ve de duymazdan geldim.

Benim bu suskunluğumu 'acziyet' olarak yorumlayanların çıkabileceğini düşünerekten de bazı yazılarımın son kısmına iki - üç cümle ile olayın muhatapları olan 'dandik'lere de onların anlayacağı dilden mesajımı gönderdim. Bu kısa mesajlar bile onlara yetti de arttı!

Diyeceksiniz ki; 'sadede gel' (!)

Benim 'sadede gel'memden önce 'bayram' geliyor!

O yüzden 'asıl söylemek istediğimi' izin verirseniz 'bayram'dan sonra söyleyeceğim!

Ama bugün için şu kadarını söyleyeyim; ben yaptığım işten sıkılmaya başladım!

Hem de çok kötü fena!

Dedim ya Ramazan ayı nedeniyle etrafımda sayıları bir hayli fazla olan 'mahmure'lerden kaynaklanan nedenlerden ötürü, kendimi onların kanalına attım günlerdir!

*  *  *

25 Kasım 2009 tarihinden bu yana sözcü18.com olarak Çankırı insanına yönelik yapmaya çalıştığım 'habercilik' ve 'özgün yorum' anlayışı çerçevesinde bugüne kadar bin'in üzerinde habere imza koydum.

Yaptığım haberlerin yüzde 90'ı da etliye-sütlüye dokunan cinstendir!

Tersini yapmak mümkün olmaz mıydı?

Şayet tersini yapmış olsaydım, hem ben bu kadar stres yaşamazdım hem de çok da farklı ortamlarda çok kolay paralar kazanırdım!

Cabalı sofralarda oturur, üzerine kaymaklı kadayıfları da çok rahatlıkla götürebilirdim...

Fakat, böylesi hal ve davranış bence 'işin en kolay yanı' olurdu.

Ben, hayatım boyunca bütün tercihlerimde hep işin 'zor' yanını seçtim!

Çankırı kazanı da benim için 'zor' bir tercihti!

Hiçbir bağımın olmadığı bir bölge için 14 sayı ÇANKIRI dergisi yaptım.

ÇANKIRI dergisi öncesi şehirde ne bürokrat olarak ne de herhangi bir görevli olarak mesai vermemiştim. Ama, Çankırı insanının hayal bile edemeyeceği o dergiyi her ay olmak üzere 14 ay çıkarmıştım.

Daha sonrasında gelişen olaylarla haftalık gazete Çankırı Postası ve şimdi de sözcü18.com...

Okuyucu yayımladığımız bir habere "Güzel haber yapmıyorsunuz! Sizi takip etmeyeceğim" (!)

'Güzel haber' nedir sorusunu sormaya bile gerek yok!

Ama şu soruyu sormanın zamanı geldi de geçti bile:

- Ey okuyucu! Sen ne zaman 'insan' olacaksın?

İnsan olmanın getirisi 'birey' olma ile perçinlenir. 'Birey' de gereken yerde gerektiği şekilde 'sorgular' (!)

Şayet yaşanılan hayat içerisinde herhangi bir 'sorgulama' yok ise, o sürecin adı 'yaşam' değildir. O dönemi 'tospaha' da geçirmektedir çünkü!

Sen tercihini yap: Tosbağa mısın? Birey mi?

Ve burada 'sorgulanması' gereken de 'öncelikli' olarak 'ben' isem, buna dünden hazırım. Bu biline!

Yok; mesleğim gereği yaşananları ve ortaya saçılanları 'ben' sorguluyorsam, ya buna 'eşlik' edersin ya da 'izlersin' (!)

Ancak hele hele 'şahsımla' ilgili 'mesnetsiz' ve aslı astarı olmayan 'iftira'(lar) atmazsın!

Böylesi bir hak ne sana ne de senin gibi 'tosbağalara' verilmedi!

Ola ki benim 'iftira' attığımı düşünüyorsan, yasalar önünde yapman gerekeni en son haddine kadar takip ederek yerine getirirsin.

"İftira" atmak ne benim yapacağım bir iştir ne de yapılmasını istediğim bir iş olabilir.

35 yıla yaklaşan meslek hayatımda ne böylesi bir "suç" işledim ne de teşebbüste bulundum!

Ben sadece işimi yapıyorum... Hem de en iyisini yapma gayretiyle...

Benim de hatalarım yok mu? Tabii ki var. İnsanız ve 'hata' işlemek üzere yaratıldık.

Bunu bile bile 'ben hata yapmam' demek, benim 'insan' olma mücadelemde hiç mi hiç kullanmayacağım bir cümle olur.

İnsanoğlu hata yapmaya müsaittir ve varlığından bu yana hatalar yapmaktadır ve yapacaktır da.

Önemli olan yapılan 'hata'yı kabullenmektir. Hangi işi yaparsan yap, hangi görevde olursan ol, 'hata' yaparsın!

Başbakan da olsan değişmez, Vali de olsan değişmez, gazeteci olsan da!

"Makamlar 'hata' yapmaz" düşüncesi ise en komik ve en dehşetcengiz ifade olsa gerek!

*  *  *

Çankırı Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Hayrettin Çelikten'e hafta içinde sordum: 14'üncü oyu kaça satın almıştın?

Tık yok! Zaten cevaplandırması da mümkün değil!

Hayrettin Çelikten'in hangi süreçleri tamamlayarak "başkanlık koltuğuna" oturduğunu en iyi bilenlerden birisi olarak, bugünlerde "neyin peşinde" koştuğunu ve kimlerle "karındaş" olarak hareket ettiğini yazı dizisine döksem "tefrika roman" olur!

Oda Başkanı olabilmek için öncelikli olarak "temiz oy" ile o makama gelmek gerekir!

Kirli oyun ve "pislik ilişkiler" sonucu o koltuklarda oturanlar ancak ve ancak "işgalci" olabilirler!

Hayrettin Çelikten de benim için oturduğu koltuk ve makamda bir "işgalci"den öte birşey ifade etmemektedir ve etmeyecektir de!

Serin günlerin tadını çıkartın...

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.