Ömer Lütfi KANBUROĞLU

Ömer Lütfi KANBUROĞLU

Uludere Geyiği

 

Devlet her Allahın günü “kaçak sigara satın almayın, kaçak sigaraya verdiğiniz para PKK’ya gidiyor” diyor mu?
 
Diyor.
 
Biz litresine 5 lira ödeyip benzin alırken, neredeyse bedavaya aldıkları akaryakıtı sınırdan ülkeye sokup köşeyi dönenler var mı?
 
Var.
 
PKK güneydoğu illerimizdeki kaçakçılığı organize ederek ekonomimize zarar verip, kendine de büyük ekonomik çıkarlar sağlıyor mu?
 
Sağlıyor.
 
PKK kaçakçılıktan kazandığı bu paralarla silah, bomba alıp askerimizi, polisimizi şehit ediyor mu?
 
Ediyor.
 
Peki, hâlâ nerden çıkıyor bu “devlet Uludere’de 34 masum vatandaşımızı katletti” geyiği?
 
Bu adamlar kaçakçı mı?
 
Kaçakçı.
 
Bu konuda bir şüphe var mı?
 
Yok.
 
Kaçakçı olduklarını kendileri de kabul ediyorlar mı?
 
Ediyorlar.
 
Millet alnının teri ile üç kuruş para kazanacağım diye günde 12 saat çalışırken bunlar kaçakçılığı meslek edinmişler mi?
 
Evet.
 
O zaman nasıl masum oluyorlar?
 
Masumiyet bu işin neresinde?
 
Evet, kaçakçıyı öldürmek için F16 kullanmak biraz fazla oluyor ama bu bir tercihtir. Bir sivrisineğe silahla ateş etmeye benzer.
 
Ama tekrar ediyorum bu bir tercihtir. Sınır ihlalini ister tüfekle, isterse uçakla engellerim, sana ne?
Ben devlet değil miyim?
 
O sınırdan kaçak akaryakıt yerine uçaksavarlar, havan topları ve ağır makineli tüfekler geçirilse ve bu silahlarla bir karakolumuza baskın yapılarak askerlerimiz daha önce olduğu gibi şehit edilse bu sefer de “devlet nerede, devlet uyuyor mu” demeyecek miydiniz?
 
Daha önce koro halinde böyle demediniz mi?
 
Bu yüzden yargılanan bir sürü subay var unuttunuz mu?
 
Eeee, şimdi de kaçırmamış gidip vurmuş.
 
Kimi?
 
Kaçakçıyı.
 
Olabilir, kaçakçılık suç değil mi?
 
Yaptığınız işin, banka soyarken polis tarafından vurulup öldürülen soyguncuyu niye öldürdün diye polise hesap sormaktan ne farkı var?
 
Sırf hükümeti kötüleyeceğim diye her şeye de karşı olunmaz ki.
 
Doğru ve yanlışı ayırt etme bir aydın sorumluluğudur.
 
İnanın, sıradan vatandaşların bir tanesi bile bu işte yetkilileri suçlu görmüyor; hatta ölen kaçakçılara tazminat ödenmesini çok yanlış buluyor.
 
Hal böyle iken hâlâ “Uludere aydınlatılsın” diye koro halinde bağırmanın kime ne fayda sağlayacağını anlayabilmiş değilim.
 
Ortada aydınlatılacak bir şey yok.
 
Olay bir Türkiye gerçeğidir, trajedidir. Kaçakçı da olsa ölenler bizim insanımızdır, hiç kimse böyle bir sonuç olsun istemezdi ama kaçakçılık da suçtur.
 
Kaçakçılığın bölgenin gerçeği olduğu, orada insanların yıllardır kaçakçılıkla para kazandığı söylemi bir savunma biçimi olamaz.
 
Yıllardır bu ülkenin hırsızı, dolandırıcısı bitmiyor; o zaman “Türkiye’de insanlar dolandırıcılıkla para kazanıyorlar” diyerek bizim de dolandırıcılık mı yapmamız gerekiyor?
 
Diyelim ki yaptık, sonra da yakalandık. Mahkemeye çıkınca “ama herkes dolandırıcılık yapıyor” diye bir savunma verebilir miyiz?
 
Bütün kabaklardan özür diliyorum ama bu iş artık hakikaten kabak tadı verdi.
 
Evet, Türkiye sıkıntılı bir ülke ama bu tip söylemlerle hiçbir yere varacağımızı zannetmiyorum.
 
Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.
11 Yorum