Babacan’dan Bahçeli’ye ‘mektup’ göndermesi

DEVA Partisi lideri Ali Babacan, emekli amirallerin Montrö Sözleşmesi, Kanal İstanbul ve TSK'nın kadrolarıyla ilgili yayınladığı bildirinin ardından çıkan tartışmalara ilişkin konuştu.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin 1. Olağan Şırnak İl Kongresi'nde gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

“DERTLERİ BİR KİŞİNİN GÖZÜNE GİRMEK”

Geçtiğimiz günlerde Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması kanun teklifinin görüşmelerinde AKP ve MHP’li milletvekillerinin sayısı az çıkınca, teklifin maddelerine geçilmesi muhalefet oylarıyla reddedilmesini anımsatan Babacan, şöyle konuştu:

"Artık Meclis'in yolunu mu unuttular ya da nasıl olsa artık Meclis'in bir anlamı kalmadı diye işler iyice mi boşlandı bilmiyoruz. Meclis'imizin iç tüzüğüne göre herhangi bir teklif reddedilirse 1 yıl boyunca tekrar gündeme alınamaz diyor.

Meclis iç tüzüğü kanun hükmündedir, Meclis'ten oylanarak geçer ve tüm Meclis'i bağlar. Değil 1 yıl, 1 gün sonra Meclis'e yeniden getirdiler. Açık bir tüzük, yasa ihlali, açık bir hukuksuzluk kuralsızlık ve maalesef Meclis'in hukukuna sahip çıkması gereken Meclis Başkanı ve yönetimi bu hukuksuzlukların önünü açıyor.

Dertleri o bir kişinin gözüne girmek. O zaman Meclis niye var? Bir karar alın Meclis'in kapısına kilidi vurun herkes evine gitsin, madem öyle Meclis'i çalıştırmayın hiç.

Eğer Meclis'i çalıştırmayacak, iç tüzüğünü ihlal edecekseniz, Meclis'in yetkisinde olan uluslararası sözleşmeyi Cumhurbaşkanının tek bir imzayla ortadan kaldırmasına göz yumacaksanız hatta bunun önün açacak, destekleyecekseniz o zaman bu işi hiç yapmayın.

“TAM DEMOKRASİ TESİS EDİLMİŞ OLSAYDI
BAHÇELİ ‘AYM KAPATILSIN' DİYEMEZDİ”

Türkiye’de henüz tam demokrasinin tesis edilmediğini ifade eden Babacan, “Bugün geldiğimiz noktaya baktığımızda bunca darbe yaşadık, darbe girişimlerini atlattık. Tam bir demokrasi kurabildik mi bu ülkede? Bir yandan darbelerle yüzleşirken bir yandan da demokrasimizi güçlendirebilecek güçlü tedbirler alabildik mi? Maalesef olmadı. Bir vesayet gitti yerine başka bir vesayet geldi. Eğer tam demokrasiyi tesis edebilmiş olabilseydik, iktidar partisi bugün, hergün bu anayasayı çiğneyemezdi. Krizlerin ortağı Bahçeli Anayasa Mahkemesi'nin kapatılmasını önermezdi” sözlerine yer verdi.

104 EMEKLİ AMİRAL BİLDİRİSİ

Babacan, emekli amirallerin yayınladığı “Montrö Bildirisi” ile ilgili de şunları söyledi:

"Anayasal sınırlar içerisinde düşüncenin ifadesi tabiki en temel hak. Elbette ifade sahiplerinin de sözlerinin nereye varacağını hesaplamak ve bunları ölçmekle de sorumlular. Bu bildiriyi yazanlar da öyle rastgele insanlar değil.

Fakat bugünkü iktidar ülkeyi nihayetinde tamamen bir sessizliğe mahkum etmek istiyor bunu görelim. Fikirlerden, düşüncelerden korkan bir iktidar var. Ağzını açanın kapısına polis gidiyor vatandaşlarımız gözünü mahkemede açıyor.

Siyasetin üstünde bir el bir vesayet olamaz ama siyasette şu değil, ben 50+1'i aldım istediğimi yaparım da diyemez. Demokrasi ben sandıkta 50+1'i cebime koydum anayasa da 50+1 ile geçmiyor mu referandumda, dolayısıyla ben anayasayı istediğim gibi çiğnerim demek değildir.

Demokrasi cumhurbaşkanı dahil, seçilmiş her insanın anayasayla hukukla kendini bağlanmış hissetmesidir aynı zamanda. Hukukun olmadığı bir demokrasi ülkeyi kaosa götürür.

“KENDİSİNİN EN TUTARLI OLDUĞU KONU
TUTARSIZLIĞI VE KRİZLERİN ORTAĞI OLMASI”

Babacan sözlerinin devamında, “İktidarın büyüklü küçüklü ortakları hemen acı darbe hafızamızı suistimal etmeye ve ülkemizi yeniden kutuplaştırmaya çalışıyorlar. Alışmışlar alışkanlıklarından vazgeçmiyorlar. Krizlerin ortağı Bahçeli, iktidarın ilk yıllarında generallere mektup yazıp ‘iktidarı uyarın' dedi. Bakın generallere mektup yazıyor ‘iktidarı uyarın' diyor, nerelerden besleniyor? Vesayet odaklarından besleniyor. Bunları sık sık hatırlatacağız. Zaten kendisinin en tutarlı olduğu konu tutarsızlığı ve krizlerin ortağı olması” ifadelerini kullandı.

ERDOĞAN'IN KANAL İSTANBUL AÇIKLAMASINA TEPKİ

Babacan, dün katıldığı bir TV programında, “Hükümet, bunu sonu kadar kullanacak. Bundan sonra ‘Kanal İstanbul’u istemiyorum’ diyenlere, ‘darbeci amirallerle mi berabersin’ yoksa ‘benimle mi’ diyerek tipik kutuplaştırma yapılacak” sözlerini hatırlatarak, “Daha üzerinden bir gün geçmeden tam 8 saat sonra Sayın Erdoğan çıktı, ‘Kanal İstanbul'a karşı çıkanlar en büyük Atatürk ve Cumhuriyet düşmanıdır' dedi. Kanal İstanbul dediğiniz sonuçta bir rant projesi ya rant projesi. Her konuya rant gözüyle bakıyorlar. Kanal İstanbul'un etkileriyle ilgili tarafsız bağımsız bir teknik değerlendirme raporu çıkmadı diyoruz. Önce bunlara bir çalışın diyoruz. Karar verip de ben bunu illa yapacağım deyip de bir dayatmayla böyle bir proje yapılmaz” diye konuştu.

“BU TOPRAKLARDA YAKILAN KÜRTÇE AĞITLARIN YANKISINI ANKARA'DA YÜREĞİMİZDE TAŞIYACAĞIZ”

Ali Babacan, “Şırnak, Uludere'de Roboski'de hayatını kaybeden 34 vatandaşımız için adalet bekliyor. Etkili bir hukuk soruşturması yapılmadı. Kimse bunun hesabını vermedi. Kimse çıkıp bir özür dahi dilemedi. Söz veriyoruz. Biz artık anaların gözü yaşlı görmek istemiyoruz, çocukların sokağa çıktığında can korkusu yaşasın istemiyoruz. Biz vatandaşlarımızın terör örgütü tehdidi ile devletin hukuksuz uygulamaları arasına sıkışmasına razı değiliz. Bu topraklarda yakılan Kürtçe ağıtların yankısını Ankara'da yüreğimizde taşıyacağız” diyerek sözlerini tamamladı.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.

Türkiye Gündemi Haberleri