Bir Çankırı beyefendisi: Atila Timurel

Metin YILMAZ

Eski Çankırı’nın gezme âlemleri çok canlıydı…

Kale gezmeleri, Taş mescit gezmeleri, Feslikân gezmesi, Karaköprü gezmesi, Panayır gezmeleri en meşhur olanlarıdır.

Kışın kapalı mekânlarda sohbet âlemleriyle vakit geçiren Çankırılı erkekler, yazında hafta sonları ekseriyet bir bahçede eğlenirlerdi. O yıllardaki arkadaşlık, dostluk, komşuluk, yarenlik anlayışı ve dayanışması bir başka idi. Üstelik o zamanlar Çankırı’nın her tarafı ağaçlık, bağlık, bahçelikti… İlkbaharda menekşeler açar açmaz yapılan gezmelere “menekşe pilavı gezmeleri” ya da bu gezmede yemek yerine çullama yendiğinden “çullama gezmesi” denirdi. (Çullama: Çöreğin dilimleri yumurtaya batırılarak, yağda kızartılmasıdır.)

Çankırı’da sazın, sözün, sohbetin, musikinin, muhabbetin; gezmelerin altın dönemini yaşadığı ellili, altmışlı, yetmişli yıllarda öne çıkan şahsiyetlerinden biridir Şeref’in Ahmet. Çankırı’nın “Şerefler” lakabıyla bilinen yerli ailelerinden olduğu için bu ön isimle anılır ve tanınırdı.

1979’da vefat eden Şeref’in Ahmet’i siyah beyaz fotoğraflarda Çankırı gezmelerinde, eğlencelerinde, düğünlerde, yarenlerde onunla özdeş hale gelen kemanıyla görürüz hep. Son dönemin meşhur Çankırı eğlence ve gezmelerinin olmazsa olmaz ikilisi kemanıyla Şerefin Ahmet, sazıyla da Teksaz Zeki’dir.

1 Nisan 1935 tarihinde Çankırı’da doğan Hacı Atila Timurel, Şeref’in Ahmet’in büyük oğludur.

Asıl işi kamyonculuk olan Şeref’in Ahmet; iki oğluna “Biriniz okuyacak, biriniz benimle çalışacaksınız; seçim sizin…” demiş, bunun üzerine Atila da “Kardeşim Adnan okusun, ben çalışırım…” diyerek, babasının yanında muavin olarak çalışma hayatına başlamıştır. İlerleyen yıllarda da “Ustam” dediği Emrullah, Mustafa Ereğiz ve Tevhid Kurtoğlu’nun yanlarında muavin olarak çalışmıştır. 1958 yılında askerliğini Gölcük’de tamamlamış ve Çankırı’ya geldikten sonra dönemin ünlü otobüs firması Çağdaş’da otobüs şoförlüğü yapmaya başlamıştır.

Çağdaş otobüs firmasında çalışırken, 1963 yılında zorlu bir yolculukla Hicaz’a giderek genç yaşta hacı olmuştur.

Kendi anlatımıyla “Amman-Medine arasının 450 km. olduğu ve 22 günde ulaşabildiklerini, Çankırı’dan Mekke’ye üç ay gibi bir sürede gittiklerini ve çölde arabaların kumlara batmasıyla çok zorlandıklarını…” ifade etmiştir.

1958-1966 yılları arasında Çankırı yareninde yer almıştır. En yakın arkadaşları İlhan Köprülü, Zeki Akay, Mehmet Aksoy, Selam Sebzeci, Mehmet Amcaoğlu gibi Çankırı’nın tanınan, sevilen ve saygın simalarıdır. Kısa bir süre Milli Eğitim Müdürlüğü’nde makam şoförlüğü de yapmıştır. Babası Şeref’in Ahmet’in aldığı arabayla Çankırı Birlik Taksi de taksiciliğe başlamıştır. Birlik Taksi’ de çalıştığı yıllarda vakit namazlarında İplik Pazarı Camisi’nde fahri müezzinlik yapmıştır.

1964 yılında Çankırı ve Kızılırmak’ta çekilen başrollerini Türkan Şoray ve Göksel Arsoy’un paylaştığı “Kızgın Delikanlı” filminin mahkeme kapısı sahnesinde yer almıştır.

2003-2007 yılları arasında Çankırı Valiliği Türk Sanat Müziği Korosunda yer almış, verilen konserlerde sevilen şarkıları ve özellikle hemşerisi Selahattin İnal’ın bestelerini seslendirmiştir. En sevdiği şarkılar Karam ve Yıldızlı Semalar’dır.

2008 yılında taksicilik mesleğini bırakarak emekli olmuş, 18 Mayıs 2011’de vefat etmiştir. Kabri, Sarı Baba mezarlığındadır.

Giyimine kuşamına temiz, titiz, ağırbaşlı, yüksek karakterli Çankırı’da büyüğünden küçüğüne herkesin sevgisini ve saygısını kazanan mükemmel bir şahsiyetti Atila Timurel.

“Bir insanın eşi, canının yarısı…” der ve eşi Aysel hanımı çok severdi, çocuklarına da çok düşkündü…

Arabasının temizliğine de çok titizdi.

Ahi yaren kimliğini hayatının akışına yansıtan Atila Timurel; aile hayatıyla da, iş hayatıyla da, sosyal hayatıyla da örnek teşkil eden tam bir Çankırı Beyefendisi idi…

Zeki Müren 1958 yılında Çankırı'da askerlik yaparken, hafta sonları da Askeri Piyade Okulu’nun gazinosunda konserler vermektedir. Saz ekibi konserler için her hafta sonu uçakla İstanbul'dan Ankara'ya, oradan da karayolu ile Çankırı'ya gelir. Bir hafta sonu ekip beklenir ama hava muhalefetinden gelemez…

Zor durumda kalan Zeki Müren, Şerefin Ahmet'ten, kendisine eşlik etmesini ister. Şerefin Ahmet, Çankırı'da o dönemde sazlı sözlü eğlencelerin mimarıdır. Zeki Müren'in bu teklifine çok şaşıran Şerefin Ahmet, ona şöyle der: Zeki Bey, siz sanat güneşi olarak anılan çok ünlü bir insansınız. Biz ise kara düzen müzik yapan insanlarız. Size, nasıl çalarız? Üstelik bizler, nota da bilmeyiz…"  

Zeki Müren, "Ahmet bey siz melodiyi tutturun, ben size uyarım. Merak etmeyin durumu idare ederiz..." diyerek ısrar eder.

Zeki Müren'in teklifinin ciddi olduğunu anlayan Şerefin Ahmet, büyük sanatçıyı kırmak istemez ve birlikte Çankırı Piyade Okulu'nun gazinosunda program yaparlar. Program esnasında Zeki Müren, Şeref’in Ahmet'in oğlu Atila'ya da birkaç solo parça söyletir. O günden sonra Zeki Müren İstanbul'daki saz ekibini arayarak, "Sizler bir daha Çankırı'ya gelmeyin. Burada ben kendi saz ekibimi kurdum. Size ihtiyacım yok..." diyerek Çankırı'daki tüm konserlerini Şerefin Ahmet ve ekibiyle yapar.

Teskere alan Zeki Müren Şeref’in Ahmet ile vedalaşırken, "Ahmet Bey Çankırı'dan gidiyorum. Yalnız güzel sesli oğlun Atila'yı da kendimle götüreceğim. Sesi çok güzel, O'nu kısa sürede Türkiye'nin en meşhur sanatçılarından biri yaparım…" diye teklifte bulunur.

Bu konuşma karşısında Şerefin Ahmet, uzun süredir birlikte program yaptıkları ve birbirlerini yakından tanıdıkları Zeki Müren'e, "Atila'yı verirsem kendine benzetirsin, olmaz!" diyerek karşı çıkar ve oğlu Atilla'yı Zeki Müren'le göndermez. Şerefin Ahmet'i ikna edemeyen Zeki Müren, adres ve telefonlarını bırakarak, "Çankırı'dan çok güzel duygularla ayrılıyorum. Burası çok samimi ve sıcak bir yer. Ne zaman İstanbul'a gelirseniz, mutlaka uğrayın. Bu günleri birlikte yâd ederiz…" diye veda eder. Bu konuşma Şerefin Ahmet ve ekibinin Zeki Müren'le son konuşması olur. İlerleyen zamanda, bir daha karşılaşmaları mümkün olmaz.

Taksicilik günlerinden bir hatırası:

Akşam şehir lokalinden arayan müşteri, Birlik Taksi durağından araba talebinde bulunur. Sırada olan Hacı Atila, gider... Müşteri sarhoştur ve ilk işi “Arabada pikap var mı?” diye sormak olur. “Hayır” cevabını alınca, o zaman sen git, pikaplı araba gelsin” der... Hacı Atila “peki” deyip, ayrılır oradan… Durağa geri gitmez, anıtın etrafında bir tur atıp tekrar şehir lokaline döner. Aynı müşteriye “tamam istediğin pikaplı taksi geldi…” der. Sarhoş müşteri o kafayla gelenin aynı araba olduğunuz anlamaz, arka koltuğa biner binmez de Atila Timurel o güzel sesiyle şarkı söylemeye başlar… Adamın ineceği yere kadar, şarkıdan şarkıya geçer…

Adam sarhoş kafayla arabada gerçekten pikap olduğuna inanır ve taksiden inerken teşekkür eder.

Yazıyı hazırlarken yardımcı olan ve aile albümünü paylaşan Ahmet Timurel kardeşimize kalbi teşekkürlerimi sunarım.

Yorum Yap
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.