Çankırı Tenezzüh Treni

Metin YILMAZ

Cumhuriyet döneminde ilk kez 8 Haziran 1934 tarihinde Çankırı’dan başlatılan Tenezzüh Treni (gezi amaçlı seyahat) uygulamasının amacı Ankaralılar'a Çankırı ilinin güzelliklerini göstermekti.

Günü birlik tren yolculuğu haftada 3 gün, Ankara - Çankırı arasında 4 saat gidiş ve 4 saat dönüş olmak üzere 8 saatte tamamlanırdı. Tenezzüh trenlerinde büyük bir market vagonu, sağlık vagonu, tiyatro vagonu, sinema vagonu, yolcu vagonları, çeşitli yöreleri tanıtan rehberler, restoran vagonları bulunmaktaydı. 

Türkiye’nin ilk iç turizm hareketlerinden birisi olan Tenezzüh Treni uygulaması 4 yıl sürmüştür. Teknolojinin gelişmesi ve sefer trenlerinin de bu özelliklere sahip olması nedeniyle zaman içerisinde Tenezzüh trenleri önemini kaybetmiştir.

1930’lu yıllarda Ankara’nın en güzel sayfiyelerinden biri olarak görülen Çankırı, Başkent Ankara’da yalancı cennet tabir edilen, bakmaya doyulamayan bahçeleriyle, muhteşem yeşillikleriyle biliniyordu. Bu güzelliklerin Ankaralılara sunulmasıyla sosyal ve ticari bir iletişim ve dönüşüm sağlama fikri, Tenezzüh Trenlerinin Çankırı ayağını sağladı.

Tenezzüh Trenleri ile Ankara’dan ve çevre illerden binlerce insan Çankırı’ya hafta sonlarında günü birlik gelerek piknik yapıp, meşhur Karaköprü Bahçelerinden meyve ve sebze alarak Ankara’ya dönüyor, özlem gideriyorlardı...

Ankaralılar'la, Çankırılılar arasındaki ticari ve sosyal münasebetler, 4 yıl boyunca en üst seviyeye çıktı.

Çankırılıların hayatına büyük coşku ve renk katan Tenezzüh trenleri sayesinde sinema ve tiyatro başta olmak üzere Çankırı birçok sosyal etkinlikle tanışmış; Çankırılılar hiç bilmedikleri yurdumuzun birçok köşesini, broşürler ve rehberler aracılığıyla duyup öğrenmiş ve gezme görme istekleri artmıştır. Bu seyahatler boyunca çeşitli sportif müsabakalar da tertip edilmiştir. Çankırıspor, Ankara Güneşspor futbol maçları da bunlardan biridir.

Çankırılılar, Ankara’dan gelen Tenezzüh trenleri sayesinde Çankırı’da bulunmayan gıda ve diğer alışverişlerini de yapmışlardır. 

Bugünkü Çankırı’nın her bir tarafı acımasız imar planlarıyla apartman tarlasına dönmüş, araçlar yollar yetmiyormuş gibi kaldırımları da işgal etmiştir. Methiyeler düzülen bağların, bahçelerin üzerine kara beton dökülmüş; yeşilliklerden eser kalmamıştır.

Ahmet Talat Onay, Duygu Gazetesi’nde Çankırı’ya ilk gelen "Tenezzüh Treni"ni şu satırlarla kaleme alır:

“Dünkü Cuma günü şafakla beraber uyanan Çankırılılar, akın akın Pazar yerlerine koşuyor; herkesin elinde bir sepet gelecek misafirlere karşı hazır olmak üzere nevalelerini tedarik ediyordu. Akşamdan alınan haberleri, sabahki duyumlar teyit ediyordu. Son habere göre, Ankara’dan 25’er vagonlu, yarım saat arayla iki lokomotifin hareket ettiği şeklinde idi.”

Bu haberi alan ilgili kuruluşlar, hazırlık yapmaktadırlar. Kahvehaneler çalgılarını düzeltiyor, oturaklarını artırıyor. Caddeler ve sokaklar, bir gün önce temizlenmiş ve sulanmıştır. Saat 12:00’de kamyonlar ve arabalar, 4000’e yakın halk kitlesi misafirleri karşılamak üzere istasyonu doldurmuştur.

- “Geliyorlarrr!” bağırtıları arasında ilk lokomotif istasyona giriyor.

“Candan kopup gelen bir sevgi ile maşukuna kavuşmak isteyen bahtiyar âşıklar gibi, Çankırılılar da aziz yolcularını kucaklamak için vagonlara hücum ediyor...”

Birinci partide, aralarında İzmir, Kütahya, Antalya gibi uzak yerlerden 880’den fazla yolcu indi. 4-5 bin kişilik insan dalgası birbirine kavuşuyor. İlk kargaşa ve gürültülü ortam samimi kucaklaşmalar ve el sıkışmalara dönüşüyor.

- Buyurun, bize gidelim!

Kimi arabalarla, kimi kamyonlarla yola düşüyor… Havuz başlarına, serin yeşilliklere ulaştırılıyor. Vagonların paket istifini andıran sıkışıklığından kurtulanlara soğuk sular, ayranlar ve gazozlar ikram ediliyordu. Yarım saat sonra gelen ikinci kafile de aynı yerlere intikal ediyor, Çankırı o gün 1500 civarında misafiri ağırlıyordu.  

“1500’den fazla misafiri ağuşuna alan Çankırı’nın bol sularına, yeşilliklerine bayılan misafirler bahçelere dağıtıldı. Yeşillikler arsında yorgunluklarını atanlar: “Çankırı’yı görmek, dünyada cennet görmektir!” diye birbirlerini kutluyorlardı. En kalabalık misafir gurubu, Çankırı’ya beş kilometre mesafedeki Kembaha, Kirazlıdere suları civarında bulunuyordu. Misafirler arasında yirmiye yakın mebus, Evkaf ve Ziraat Umum Müdürleri, askeri erkân, daire müdürleri, ajans ve gazete mensupları, sporcular, ecnebiler, hatta Yahudi vatandaşlar vardı.

Yolcular; -“ Tren biraz daha süratli olsa ve bir saat erken gelse, Çankırı’nın temiz havasından, güzelliklerinden ve sıcakkanlı insanlarının sohbetinden daha fazla istifade edebilsek…” temennisinde bulunmuşlardır. Saat beşe gelince bir telaş başladı. “Aman vagonda yer bulamayız, bir an evvel binelim…” diyorlardı.

-“Var olunuz Çankırılılar, şirin şehrinizden büyük bir zevkle ayrılıyoruz!” Sesleri arasında birinci kafile, yarım saat fasıladan sonra ikinci kafile uğurlandı.  

Dönemin Akşam Gazetesi muhabiri de “Ankara’dan Çankırı’ya tenezzüh treni” başlığıyla, ilk Çankırı seyahatini şöyle özetler:

"Dün sabah Ankara istasyonundan biri 7.30, diğeri 8’de hareket eden iki katar Çankırı’ya bin beş yüzden fazla yolcu götürdü.

Devlet demiryolları idaresinin yakın vilayetleri tanıtmak ve aynı zamanda halkın da cumalarını bir tren gezintisi ile geçirmelerini temin etmek üzere yaptığı tenzilatlı tarifenin çok büyük istifadeler tevlit edeceğine dün bizzat şahit oldum.

Saat altı... Ankara istasyonunda çoluklu, çocuklu, kadınlı, erkekli müthiş bir kalabalık var. Ellerde sepetler... Gramofonlar, fotoğraf makineleri, salıncak ipleri ve saire… İki katar tıklım tıklım dolu olduğu halde yarım saat ara ile Çankırı yolunu tuttu.

Halk gayet neşeli… Kompartımanların her birinde ayrı ayrı şarkılar, marşlar, gazeller, türküler yükseliyor.

Kahkahalar arasında dört buçuk saat süren yolculuktan sonra 12’de birinci, on iki buçukta ikinci tren yolcularını Çankırı istasyonuna bıraktı. İstasyonda Ankaralı misafirlerini karşılamağa gelen müthiş bir kalabalık vardı.

Hoş geldiniz... Avazeleri ve alkışlar ile karşılandı.

Çankırı bağlık, bahçelik, meyvesi bol, oldukça geniş, dağ eteğine serilmiş zümrüt gibi bir yer. Bilhassa şurasını yazmadan geçemeyeceğim. Çankırılılar Ankaralı misafirlerine karşı çok büyük nezaket ibraz ettiler. İstasyondan şehir içine doğru uzanan Ankaralı grubuna sokulan yerliler:

“- Nereleri gezmek istiyorsunuz? Evimize buyurunuz… Elbette içecek bir kara kahvemiz bulunur...” Diyerek, onlara mihmandar olmak arzusunu izhar ediyorlardı.

Bir kaç arkadaşla birlikte ben de Çankırılı Hasan Efendi isminde kibar bir gence misafir olmuştuk. Şehrin, dört köşesini, bahçelerini gezdirdi, izahat verdi.

Şehrin sokak ve caddeleri oldukça iyi… Fakat binalar eski tarz. Yalnız istasyon civarında yeni tarz beton inşaat üzerine bir mahalle kurulmağa başlanmış... Şehir içinde de tektük şık binalar yapılmış…

Cuma olduğu için dükkânlar kâmilen kapalı… Yalnız lokantalar, kahveler açık… Saat on ikide trenden inen kalabalık lokantalara hücum etti. Bir hamlede lokantalarda yemek kalmadı, fırınlarda ekmek azaldı. Hem yolcularda, hem Çankırı satıcılarında bir ihtiyatsızlık olduğu gözden kaçmıyordu.

Bu yazımı Çankırı’dan göndermek için postaneye gitmiştim. İşte hayretimi mucip olan bir nokta: Postanede bir manifatura ticarethanesi gibi cuma tatiline riayet etmiş! Alt katta “posta” diye yazılı gişenin camını yarım saat mütemadiyen vurdum, maalesef ses veren bulunmadı. Kapıları yokladım kilitli idi. Yemek zamanına rastlamış olduğumu zannederek saatime baktım 15.30. Hayretim bir kat daha arttı. Çankırı’dan dostlarına kart göndermeyi heves eden birçok Ankaralı da benim gibi içini çeke çeke döndü.

Çankırı’nın en bol bir şeyi dondurma olsa gerek. Misafir olduğumuz evde yemekten evvel de, yemekten sonra da dondurma çıkarıldı. Sütlü, gayet nefis bir dondurma!

Çankırı’da çarşamba günleri pazar kurulurmuş. Köylerden gelenler de ihtiyaçlarını bu pazardan temin eder, satış yaparlarmış... Devlet Demiryolları'nın bu hayırlı teşebbüsü devam ettiği takdirde pazarın cumaları kurulması seyahati Çankırı hesabına daha ziyade maddileştirecektir. Ümit ederim ki: Seyahatle pek alâkadar olan Çankırı Valisi bey bu mühim noktaya da temas ederler.

Çankırı’da vakit geçirecek sinema, gazino gibi yerler de vardır. Biri İstasyon civarında, diğeri mahalle arasında iki sinema ve gene istasyon civarında "Yurt" ismi altında askerî bir mahfel vardır. Dün mahfel hıncahınç dolu idi. Geniş bahçenin ortasında bulunan ve aynı zamanda sinema perdesi gerilen tahta bir sahnede iki kadın, iki erkek bir ut, bir klarnet ile şarkı söylüyorlar..."

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.