Çankırı’da 'hamamlı düğünler' nasıl yapılır?

Metin YILMAZ

OSMANLI Dönemi Ali Bey Camimizin bitişiğindeki Karataş Hamamı belediye tarafından "Tuz Rehabilitasyon Merkezi"ne dönüştürüldü. Halk arasında "Ebcet’in Hamamı" olarak bilinen çarşı hamamı da işletmeye kapalı. Yani günümüzde Çankırı merkezinde hamam yok!

Oysa 1930’lu yıllarda bile Çankırı’da hamamlı düğünler yapıldığını biliyoruz...

15 Haziran 1934 tarihli Akşam Gazetesi’nin "Ankara mektupları" köşesinde A. Cemaleddin, Çankırı’da hamamlı düğünlerin nasıl yapıldığını anlatmış:

"Çankırı seyahatimdeki mektubumda Çankırı’nın çok eski bir âdetini de 'hamamda düğünü' yazacağımı vadetmiştim. Birçok yerlerde düğün adetleri başka başkadır. Güvey gireceği gün damadın sırtını yumruk darbeleriyle çürütmek, gelin olan kızın muhakkak surette 'kına gecesi' tabir edilen eğlence esnasında çamaşır sandığı üzerine oturması... Zifaf gecesinden sonra damat beyle gelin hanımın etli yemeklerden perhiz tutmaları ve daha buna benzer birçok garip adetler…

Çankırı seyahatimde şimdiye kadar işitmediğim bir adet öğrendim. Düğünü, hamamda yaparlarmış! Bilhassa kaydetmek isterim ki; dedelerinin dedesinden beri yapılıp gelen bu âdetin halen de icra edilmekte olduğunu öğrenince müteessir olmaktan kendimi alamadım.

Masallarda dinlerdik: Padişah oğluna kırk gün, kırk gece çalgı çaldırmış, düğün yapmış! Çankırı âdetini de hemen hemen buna yakın buldum. Söz kesilme, nişan, ara ile devam eden bu merasimler en aşağı on beş yirmi gün çalgı çalmak suretiyle eğlence ile geçer. Çankırı’da hamamda düğünü size baştan anlatayım:

Söz kesilme

İzdivaç işine önce söz kesme ile başlanır. Kadın ve erkekler tarafına gidilerek şerbetler içilir. Şayet her iki tarafın tahkikatı müspet bir neticeye varırsa, derhal söz kesilir ve iki genç gıyaben birbirlerine namzet olurlar.

Kızla erkeğin zifaf gecesine kadar birbirlerini görmemesi başlıca esas teşkil etmektedir. Bu konuşma esnasında kadının erkek evine götüreceği çeyizle, erkeğin gelin hanıma vereceği 'ağırlık' para, altın, inci, elmas hususunda mutabık kalınır.

Bu cihet her iki tarafın mutabakatı ile neticelenmezse izdivaç suya düşer. Bu mühim mülakat esnasında mutabakat hâsıl olursa derhal kazanlarla şerbetler yapılarak bütün davetlilere ve konu komşuya bol bol şerbet ikram edilir.

Nişan

Söz kesilmeden sonra nişanın arasını uzatmak Çankırılılar tarafından iyi görülen bir vaziyet olmadığı için en fazla 10-15 gün sonra nişan merasimine girişilir. Nişan merasiminde çalgı bulunması şarttır.

Her iki taraf kendi yakın akrabalarına bohçalarla çamaşır hediye eder. Erkek kıza, kız erkeğe yüzük takar fakat müstakbel damatla gelin hanım gene birbirlerini görmezler. Yüzük bunların gıyabında iki tarafın kaynanaları tarafından takılır.

Hamamda düğün

Enteresan nokta şurasıdır ki; düğün hamamda oluyor!

Çankırı’nın okuyucu namıyla maruf iki kadını vardır. Halen 40-45 yaşlarında bulunan 'F' hanım ile 'H' hanım. Bu iki meşhur tip senelerden beri biri erkek, diğeri kadın tarafından angaje edilir; Vazifelerini ellerine verilecek birer liste ile düğüne komşu, tanıdık davet etmektir. Davetçi kadınlar her kapıdan o evin haline ve vaktine göre bahşiş alır ve bu surette geçinirler.

Çankırı’da bulunduğum gün 'H' hanımı görmeyi çok merak ettim. Arkadaş beni evine kadar götürdü, kapıyı çaldım kimse yoktu. Etrafındaki evlerin pencereleri açıldı hayret bakıyorlardı, sordum:

  • 'H' hanım evde yok mu?

İhtiyarca bir hanım cevap verdi:

  • Yok evladım! Hayrola düğününüz falan mı var?

Bu komşu hanım benim kapıyı çalışıma bile derhal bu manayı vermişti. Aksi olacak ya 'H' hanım o gün Koçhisar’daymış.

Hamamda düğünün Çankırılılarca bir tabiri var: 'Hırızma' diyorlar. Davet üzerine gelenler muayyen saatte hamamda toplanırlar. O hamam, o gün düğün için kiralanarak müşteriye kapatılmıştır.

Hamamın soyunma odalarında davetliler yer alırlar... Davetçi kadınların buradaki sıfatları da bir nevi teşrifatçılıktır. Üzerlerine düşen vazife oldukça mühimdir. Bunlar kızları, kadınları, yeni gelin olmuşları ayırır ve hepsini ayrı ayrı yerlere oturturlar. Bu sırada bana bu âdeti anlatan Çankırı’nın yerlisi arkadaşa sordum:

  • O kadınları nasıl ayırıyorlar, bunu nasıl anlıyorlar?
  • Nasıl anlamazlar, bütün düğün onların elinden geçer. Koca vilayette kız kim, kadın kim, yeni gelin kim, dul kim onlar hepsini bilirler. Her sırra da vakıftırlar.

Bu toplantı esnasında da birçok izdivaç namzetlikleri başlamış oluyor. Kızlar tarafına ayrılmış kızlar oğulları bulunan anneler tarafından ziyaret ediliyor ve orada hoşlarına giden kızların adresleri alınarak ikinci, üçüncü, belki de beşinci bir izdivaca başlanmış olunuyor.

Bu toplantının sonu alındıktan sonra bir köşede bekleyen çalgıcılar faaliyete geçiyor, oyunlar başlıyor, eğlence sabahtan akşama kadar sürüyor...

Gelin hanım geliyor...

Bu eğlenti esnasında gelin hanım telli duvaklı olarak hamama geliyor ve yeni gelinler kısmında münasip bir yere oturtuluyor. Gelin hanım konuşmaktan men edilmiştir. Katiyen konuşmaz, gülmez, gözleri bir noktada elleri dizde oturur.

Gelin hanımın şerefine daha önce angaje edilmiş köçekler oynatılır ve dolaysıyla eğlenceye bir kat daha ehemmiyet verilir.

Çalgı bir aralık durur. Kız tarafın davetçisi gelin hanıma ait hamam takımları bohçasını, tasını, tarağını, liflerini gayet şık bir tepsiye alarak bir elinde tutar, diğer eliyle de gelin hanımı koluna girerek yerinden kaldırarak hamamın iç kapısına doğru yol alır. Bu sırada bütün davetliler de gelin hanımın arkasından birer birer hamama girerler. Herkes göbek taşının etrafında yer alır ve soyunarak elbiselerini bohçalarla memuru mahsus kadına teslim ederler. Göbek taşının etrafında 3 defa dönüldükten sonra dualar okunur ve yıkanmağa şarkılarla hep birden başlanır... Gelin hanım burada çok büyük bir kıymeti ve ehemmiyeti haizdir. Davetliler tarafından paylaşılır ve bu suretle el birliği ile yıkarlar.

Davetliler de yıkandıktan sonra dışarıya haber verilir, çalgı takımı hazır bulunarak kapıdan verilecek 'Tamamdır!' işaretini bekler. İşaret alınır alınmaz derhal çalgıcılar faaliyete geçer ve ahenk arasında gelin hanım önde, davetliler arkada şarkılarla dışarıya çıkarlar ve herkes giyinmeye başlayarak birer birer dağılırlar. En sona gelin hanımla annesi kalır, onlar da bir araba veya otomobille evlerine giderler.

Ertesi gün bütün davetliler gene kız evinde toplanarak 'kına gecesi' yaparak eğlenirler. Bu eğlence gecesinde güvey evi halkı hazır bulunur. Gece yarısına kadar oynanır. Tam saat 12’de damadın anası huzurunda gelin hanımın el ve ayak parmaklarına kına yakılarak merasime son verilir.

Ertesi gün kızın çeyizleri hazırlanarak, oğlan evine gönderilir. Bu hazırlık esnasında mahallenin 13-15 yaşlarındaki erkek çocuklarından birinin yastık, mendil, entari, başörtü gibi kıza ait çeyizlerden bir parçayı çalarak damat beye götürmesi de adettir. Bu hediyeyi getiren genç, damat beyden külliyetli miktarda bahşiş alır.

Kıza ait çeyiz oğlan evinin duvarlarına asılarak umuma teşhir edilir. Bilaistisna herkes, bu çeyizi görmeğe gelirler.

Düğünün son günlerinde damat bey de arkadaşları tarafından hamam götürülür ve gelin hanıma olduğu gibi bir de damat beye hamam da düğün yapılır. Akşam ezanında hamamdan çıkan damat bey arkadaşlarıyla birlikte eğlenir, gezer ve yatsı ezanıyla birlikte önde damat bey, arkada arkadaşları eve girerler. Bunun adına da Çankırı’da 'Güvey koyma' deniliyor.

Damat bey sokak kapısından içeri girerken, arkadaşları harekete geçer ve evvelden ceplerine koydukları yumurtaları arkasından fırlatmak ve sırtını yumruklarla darbelemek şakasında bulunurlar. Bu korkulu dakikaları atlatan damat bey, içeriye yani gelin hanımın huzuruna üstü başı yumurtalı çıkar. Hamamda bu kadar temizlikten sonra tepeden tırnağa yumurtaya bulanmak ne feci şey!

İşte size Çankırı’da halen devam eden hamamlı düğünün özeti…"

Yorum Yap
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.