Çankırılı Akkız Sultan

Metin YILMAZ

Çankırı’da doğup, Taş Mescit Şifa Yurdunda yetişen kimsesiz bir kız çocuğudur Akkız… Yaşadığı dönemin şartlarında eğitim gören Akkız’ın, “ruhsal hastalıkları ve kadın hastalıklarını” okuyarak iyileştirdiği söylentisi Çankırı’ya yayılır... Zamanla Çankırı dışından da, şifa bulmak için ziyarete gelenlerin sayısı artar. Bu ziyaretlerden rahatsızlık duyan fesatlar, “Akkız kapısına gelen fakirleri okuyup, üfleyip paralarını alıyor…” diye dedikodu çıkartırlar. Gerçekte paranın şeklini bile bilmeyen Akkız, bu iftiraya çok üzülür ve Taş Mescit’i terk eder. Gönül kırıklığıyla içine kapanarak, inzivaya çekilir.

Çankırılı hanımlar bu duruma çok üzülürler, her yerde onu ararlar...

Uzun süre insanlardan uzak kalan Akkız, gıyabında kendisine duyulan muhabbeti bildiğinden daha fazla sevenlerini üzmek istemez, günümüzde Akkız Çalısı olarak bilinen yerdeki tekkeye gelerek, tekrar normal hayatına döner. Örnek ahlakına hayranlık duyulan, dünya zevklerinden elini eteğini çeken Akkız hiç evlenmez. Ömrünü insanların iyiliğine, şifasına vakfeder. Bu nedenle de gönüllerin sultanı olur.

Yaşadığı dönemin Çankırı’sında Kur’an okumasını bilmeyen kızları gelin etmezlermiş. Tekkede kızlara, kadınlara Kur’an-ı Kerim öğretmeye başlar. Akkız; Ahiliği Çankırılı kadınlar arasında da hayata geçirerek, birçok fakir genç kızın bu dayanışmayla yuva kurmasını sağlar.

Akkız, muhitine güzellik katmak için ağaç dikmeye ve renk renk çiçek ekmeğe başlar. Ektiği çiçeklerin hepsi de beyaz renkte bitmeye başlar…

Bu hikmeti, Allah’ın bir lütfu ilahisi olarak gören Akkız, kendince bir anlam çıkararak, bu çiçekleri hastalara şifa için kullanması gerektiğine yorar.

Çiçeklerin yapraklarını kaynatarak ilaç yapar. Özellikle deri hastalıklarını ve bulaşıcı hastalıkları bu ilaçla tedavi eder ve böylece adı yine dillerde dolaşır... Artık tekkesi de Akkız Sultan Tekkesi olarak anılmaya başlanır.

Çankırı’ya taun (veba) denilen bulaşıcı bir illet musallat olur ve hastalık toplu ölümlere sebep olur. Akkız hastalara yardım için çırpınır ama felaketin boyutu çok büyüktür. Akkız Çalısındaki bitkiler de yetmez. Sonunda Akkız da tauna yenik düşer. Bugün metfun olduğu Karatekin Mahallesi Akkız Mezarlığına defnedilir. Ardından da günümüze kadar söylenegelen şu ağıt yakılır:

AKKIZ AĞIDI

Gelin kızlar gelin helalleşelim
Ahiret yollarında birleşelim
Çok az gülelim, çok ağlaşalım
Övünce dövünürsünüz genç kızım diye
Gençliğine doymayan Akkız’ım diye.

Eskiden Çankırı Büyük Cami’de kılınan cenaze namazından sonra mevta musalladan omuzlara alınarak, defin için Akkız Çalısı güzergâhından Sarı Baba Mezarlığı'na götürülürdü…

Çankırılılar bugün bile keramet sahibi bir kadın olduğuna inandıkları Akkız türbesine siğil için ziyarette bulunurlar. Elinde siğil olan kişi, Akkız Sultan’ın kabrine abdestli gelir. Kabri çevreleyen çalılıktan küçük bir parça kırıp; 3 İhlas, bir Fatiha suresi okur. Dal kuruyunca, siğilin de kuruyup düşeceğine inanılır.

*Bu yazı rahmetli İsmail Kendir’in anlatımından kaleme alınmıştır.

Yorum Yap
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.