Çankırılı öğretmen-şair Zeki Ömer Defne

Metin YILMAZ

Bu nasıl şaşılası bir yaşam benzerliği ki
Çankırı neresi, Güney Amerika neresi Puya'lar?

Kendisini, Güney Amerika’da yetişen ve 60-70 yılda bir defa çiçeğini veren Puya bitkisine benzeten şairimiz, zorlu çocukluk yıllarını ve meslek yıllarının bir kısmını geçirdiği memleketi Çankırı’yı hiçbir zaman unutmamış, Çankırı için de şiirler yazmıştır. Zeki Ömer Defne’nin memleketi Çankırı’dan Erzincan’a kadar, vatanın her köşesindeki acıları, sevinçleri ve güzellikleri, modern ve mahalli bir üslupla ele aldığını, sembolik fakat sırrını bu memleketin evladına açan bir lezzet ile şiirleştirdiğini görürüz… Bir asra yaklaşan hayatının büyük bir kısmı, aşkla bağlı olduğu iki varlığa adanmıştır: Şiirleri ve öğrencileri. Bu yüzden ona “Öğretmen Şair” denmiştir. Aynı zamanda iyi bir ressam olan Defne, çeşitli konularda resimler yaptığı gibi, musikişinas bir kişiliğe sahiptir. Şiirlerinde resim ve musiki ile ilgili terimleri de kullanmıştır. Ustası olmadığı halde en basit aletlerle beş tane saz ve ud yapmıştır.

1903 yılında Çankırı’nın İmaret (Saray) Mahallesinde doğdu. Dedesi Hanyalıoğlu lakabıyla bilinen saraç Mehmet Zeki Efendi’dir. Babası şair, hattat, hafız Ömer Efendi’dir. Annesi, Hacer Hanım’dır.

İlköğrenimini Çankırı Ertuğrul Mektebinde tamamlar. Rüştiyeyi ve Çankırı İdadisini birincilikle bitirdikten sonra öğrenimine Ankara Muallim Mektebinde başarıyla devam eder ve yine birincilikle mezun olur(1921).

Öğrencilik yıllarına dair Yağmur Tunalı’ya verdiği mülakatta şunları söyler:

“Bütün sınıfları birincilikle geçiyordum. Balkan Harbi çocuğuyum, Birinci Cihan Harbi çocuğuyum, İstiklal Savaşı çocuğuyum. Bu harp senelerinde, bal mumu ışığı altında ve memleket tenekecilerinin tenekeden yaptıkları beziryağı kandiller altında çalışıyordum. Fakat ben de bitip tükenmek bilmeyen bir tahsil ihtirası vardı. Babam, Balkan Harbi’nde oldu, Birinci Cihan Harbi’nde oldu, İstiklal Savaşında olduğu halde ben daima sınıfı birincilikle geçiyordum. Gözlerim durup dururken ileri derecede miyop olmuş değil...”

Kendi ifadesiyle “…yük tutmuş katırcıların arkasında”, 18 yaşında Çankırı Çardak köyü hocalığına tayin edilir. Bir ay hizmetten sonra, Çankırı’ya daha yakın Korgun köyüne verilir (1922). Korgun’da iken yeterlik sınavını vererek ortaokul öğretmeni olur ve Çankırı İdadisi'nin ilk kısmına atanır. (1923)

1924’de Kastamonu Kız Muallim Mektebi mezunu Zehra Hanım ile evlenir. Defne evlendikten sonra, iki kardeşi Mesut Ömer ve Hatice’yi yanına alır. Fuat Köprülü’nün yaptığı imtihanda başarılı olur ve 1925’de Kastamonu Erkek Lisesi'nde Türkçe stajyeri olarak göreve başlar. Defne burada Türkçe derslerine girer ve beş yıl boyunca müdür muavinliği yapar. Bu sırada Çankırı’dan Kastamonu’ya okumak için gelen öğrencilerin de velisidir. Eşi de Çankırı’dan gelen çocuklara annelik yapar.

Defne, Kabataş Lisesi'nde 15 yıl öğretmenlik yapar. Galatasaray Lisesi'nin Defne’de ayrı bir yeri vardır. Defne; Galatasaray Lisesi'nde görev yaptığı yıllarda Barış Manço'nun hem öğretmeni, hem de velisidir. İstanbul’da görev yaptığı sürece memleketi Çankırı’yı unutmamış, fırsat buldukça yaz tatillerinde memleketine gelmiştir. Kastamonu’da olduğu gibi İstanbul’da da Çankırılı öğrencilerinin her türlü işleriyle, özellikle ders durumlarıyla özenle ilgilenmiştir.

Alman Lisesi, Şişli Terakki Lisesi, Yıldız Harp Akademisi gibi okullarda hocalık yapan Zeki Ömer Defne, 13 Temmuz 1968’de Galatasaray Lisesi edebiyat öğretmenliğinden yaş haddinden emekli olmuştur. “Öğretmenlik benim için aşk mesleği oldu. Onun için, gerek eşim, gerek ben, kendimizi bu mesleğe vakfetmekten büyük bir iftihar duyuyoruz...”  Sözleri meslek hayatının özetidir.

Defne’nin ilk şiiri, 1923 yılında Çankırı’da çıkan Halk Yolu (1) dergisinde yayımlanmıştır. Defne, 1924- 1927 yıllarında Halk Yolu dergisindeki şiirlerinde Asrî Baba mahlasını kullanmıştır. Şiire ilgisine başlangıç olarak şu bilgiyi verir: “Küçükken, kış gecelerinde (Çankırı’da) mahalle hanımlarının, annem de dâhil Ahmediyeler, Muhammediyeler, Yunuslar okunduğu gecelerde şiir dünyasına girmiş oldum. Babam hafızdı, sesi gayet güzeldi. Ben de küçük yaştan itibaren Cevheri’ler, Karacaoğlan’lar okur dururdum. Sesim gayet güzeldi; güzel Kur’an okurdum, güzel ezan okurdum.

Şiiri, “bir şuuraltının ve şuurun,  bir anın heyecanıyla coşkusuyla, fırtınasıyla haşir neşir olması ve kendi kalıbını bulması ve kendini dünyaya, bize, insanlığa arz ve teslim etmesidir…” diye tanımlar.

Ankara için kritik günlerde Defne’nin Muallim mektebini bitirdiğinde Eskişehir, Yunanlılar tarafından işgal edilmiş ve Ankara’da panik vardır. Mustafa Kemal’in Mecliste, başkumandan olduğu gün yemin ettiğinde Defne ordadır. Edebiyat öğretmeni Defne’nin, tarihe tanıklık ettiği günleri şiirlerinde güzel bir Türkçe ile ortaya koyduğu görülür.

Nihat Sami Banarlı, onun şiir dilini şöyle tarif eder: “Zeki Ömer'in şiirlerinde yalnız sırrına iyi varılmış bir halk söyleyişinin değil, Türk halkının en güzel eseri olan tabiî Türk dilini ince sıcak halk tabirlerinin, yarım kafiyelerinin, rediflerinin münevverlerin zevkine ve hâtırasına arz edilmiş zengin bir resmigeçidi vardır.”

İlk şiirlerinde halk şairlerinin havasını hissettiren Zeki Ömer Defne, sonraki şiirlerinde yeni şiir anlayışını benimsemiştir. Öğretmenlik duygu ve duyarlılığını yansıttığı şiirlerinde lirizm ön plandadır. Şair, ilk şiirini 1923 yılında yazmasına rağmen, şiirlerini 68 yaşında “Denizden Çalınmış Ülke” adıyla 1971 yılında kitap haline getirmiştir. Katıldığı öğretmenler günlerinde ve toplantılarında “Ziller çalacak…” şiirini seslendirmeyi çok seven Defne, üretken bir şair olmamasından ve hayata karşı karamsarlığından dolayı kendisini 60-70 yılda bir çiçek açan Puya bitkisine benzetmiştir.

Eşi Zehra Hanım’ı 1990 yılında kaybeder. Zeki Ömer Defne’ de, 2 Aralık 1992 tarihinde İstanbul’da hayata gözlerini kapatmıştır. Kabri, Karacaahmet mezarlığındadır.

“Gün gelip, vakt erende
Kuş uçup ses kesilende
Bir Zeki Ömer vardı nerde?
Diyenlere selam olsun…” 

Zeki Ömer, Hakkın rahmetine kavuşalı 20 yıl oldu. Bizden de ona selam olsun… Adı, çok sevdiği memleketi Çankırı’da Sokak ismi olarak yaşatılmaktadır.

Şiir Kitapları 

Denizden Çalınmış Ülke (1971)

Sessiz Nehir (1985)

Kardelenler (1988)

Ilgaz

Orta Anadolu

Ziller Çalacak
(Araştırma Kitabı: Dede Korkut Hikâyeleri Üzerinde Edebi Sanatlar Bakımından Bir Araştırma, 1994)

Ç A N K I R I

Bir ay doğar Boyalca’nın kaşından
Maraz mı maraz.
Tuyumuna bir şeyler mırıldanır Çankırı
Fersiz, susuz derelerinde garip,
Ne söyler anlaşılmaz.
Su olmaya su, velâkin su değil:
Bir kara üçgen içinde bir kuru yas.
Dalmış bir uykuya ölümcül, harap;
Kâh bir tren sesiyle belinler, uyanamaz.
Bir şey titrer gecelerinde garip:
Işık desem çok,
Nünük desem az.
Kim haykıracak, kim Çankırı’m adına,
Hangi ağız, hangi ahraz?
Kim tamam edecek bu ibadeti?
Büyük zelzelelerin can, baş telâşesinde,
Çankırı’m bir kenarda bir yarım kalmış namaz.

Zeki Ömer Defne, 1956


(1) Halk Yolu Çankırı’da 1923–1927 yılları arasında yayınlanan ilmi, fenni, içtimai ve iktisadi mecmuadır. Derginin imtiyaz sahibi Kemal Cenab (Başer), yayın müdürü Tahsin Nahid (Uygur) olup, 15 günde bir çıkmaktaydı. İçeriği tarihi, sosyal, edebi, sıhhî ve iktisadi konular etrafında birleşen mecmua aynı zamanda oldukça zengin bir yazar kadrosuna sahipti. Çoğunluğu Çankırılı olan yazarların yazı ve şiirlerinden bölgedeki âşık ve saz geleneğini başarıyla temsil ettikleri anlaşılmaktadır. Çankırı’yı etraflıca tanıtması ve Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki genel manzarayı yansıtması bakımından çok değerli bir dergidir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.