Çankırının ve ülkenin keçilere ihtiyacı var

Vedat BEKİ

Sevgili dostum beni uyarmıştı: “Köşe yazılarını bir kenara koyarsak yaptığın haberlerde kullandığın dil, Çankırılı tarafından anlaşılmıyor!”

Aynen böyle söylemişti ve benim de kafam karışmıştı!

Dostumun yaptığı tespiti biraz daha açmasını istediğimde, ortaya koyduğu örneklerle yaşanan, daha doğrusu mevcut durumun ne kadar “vahim” olduğunu da anca fark edebilmiştim!

Vay babam vay!

Neden mi? Gayet açık; Okuyucunun “anlama” yetisi ile beraber yürüyeceksek halimiz aynen “Vay babam vay”! Başımızdakilerin yeteri derecede bizleri “usandırdığı” bir süreçte, bir de “okuyucunun nabzına göre şerbet dağıtacaksak” bu iş iyiden iyiye içinden çıkılmaz bir hal alır zannımca!

Ancak yine de sevgili dostumun uyarısı yabana atılacak cinsten değil! Ancak böylesi bir “tersliğin” yani “algılamadaki zorlamanın” sahip olunulan “birikim” ile ilgili olmadığını düşünüyor ve yaptığım böylesi bir tespitin açılımını sizlerle paylaşmak istiyorum.

DEDİM YA! ÇANKIRILI KURNAZDIR!
Bir önceki yazımda “İnsanlığın bittiği noktada yazının hükmü olur mu?” diye sormuş ve köşemdeki yazıyı da “kasıtlı” olarak normalin çok üzerinde bir zamanı kapsayan süre zarfında değiştirmeme kararı almıştım! Bunu da uyguladım!

Yazı okuma hiti açısından hiç de azımsanmayacak bir rakama ulaşmasına karşın, hiç mi hiç “eleştiri”yle karşılaşmadı!

Bu yazıya gelmeyen tepki, “Ne çekiyon lan” (!) başlıklı yazıyla tavan yaptı!

Bu yazıya gelen yorumların bazıları hariç, üzülerek belirteyim ki tamamı bazı yerlerden verilen “talimatla” hayata geçmiş “yorumlar”dı!

Bazılarının “saçmalama” ya da “ispatla o zaman” dediğini duyar gibiyim! Sebebi de gayet açık. Çünkü, hedefe yerleştirdiğim isim çok açık ve net olarak kendisini gösteriyordu: 80. Yıl Cumhuriyet Lisesi Müdürü!

Kendisini ne gördüm, ne de tanırım! Ancak, Çankırı’da Milli Eğitim camiasında cereyan eden tatsız olaylarda ilk sıradaki yerini muhafaza eden okulun idarecisi, ne hikmetse “bazı güçlerce” korunuyor ve kollanıyordu!

Aksi durum sözkonusu olsa, 80. Yıl Cumhuriyet Lisesinde yaşanan olaylar, sıradan başka bir okulda cereyan etmiş olsaydı, “şayet o idareci de kollanmıyorsa” çoktan yerinde yeller eserdi!

Çankırı gibi nüfusun az olduğu bir bölgede, idareciliğini yaptığınız okulda böylesi olaylar cereyan ediyor ve siz hala o koltukta oturabiliyorsanız, “arkanız” oldukça sağlam demektir!

Şimdi gelelim işin bizim tarafımıza!

SÜRÜ İÇERİSİNDE “KOYUN” OLMAK İŞİN KOLAY TARAFI!
Arkası sağlam “okul müdürüm”, sahip olduğu “özel çevresini” Sözcü18.com üzerine yönlendirdi ve “bendeniz” birden bire “kötü adam” oldum çıktım!

Gelen yorumların (tehditler hariç) tamamına güldüm geçtim! Tehditlere de “gülerdim” ama, önceki örneklerinden “ders” çıkartarak, “şaka” dahi olsa tarafıma gelen benzer mesajları “ciddiye alma” refleksim artık iyiden iyiye yerleşti!

Komik yorumlara gelince, bunlar saymakla bitmez! Her birisi “nefer” cinsinden, kendilerine verilen “görevi” yerine getirmenin verdiği rehavetle “şahsıma sallamakta” hiç mi hiç beis görmeden döşenmişler!

Ve bu “icraatlerini” sergilerken de, bugünkü 80. Yıl Cumhuriyet Lisesinin “ne denli kaliteli hocalardan ve ne denli başarılı yöneticilerden” geçtiğini de söylemeden edememişler!

Bilinen bir deyim vardır: Bana arkadaşını söyle, ben de senin ne olduğunu söyleyeyim!

Sizler de bana, 80. Yıl Cumhuriyet Lisesi öğrencisi olduğunuzu söylüyorsunuz ya!

Şimdi çok daha iyi tanıyorum, başta sayın Okul Müdürünüzü ve de sizleri eğiten “bazı” öğretmenlerinizi!

NEDEN “KEÇİ” OLMAYI DÜŞÜNMEZSİNİZ?
Başta aileleriniz olmak üzere çevrenizdekilerin tamamı sevsinler sizleri… Hem de biçok sevsinler!

Ama, size ve sizlerin beyinlerine “dokunmasınlar” (!)

Buna başta "sizler" izin vermeyiniz!

Aileniz de, sizleri eğitenler de, sizleri “siz” yapan özelliklerinizi ileriye taşımak için emek harcasınlar!

Ama size “kendi karanlık düşüncelerini” şırınga etmesinler!

Başta öğretmenleriniz; Anayasadan aldıkları “görevlerini” yerine getirmekle mükelleftirler. Öğretmenlerimiz bu görevlerini yaparlarken “madalya” beklentisinde olmamalılar! Ve bir çoğu da bu beklentiden uzak, görevlerini yerine getirme gayretindeler... Ancak bazıları bu gerçeği tersine çevirmek için son yıllarda önemli gayretler gösteriyor ve bunun sonucunda da, mevcut eğitim sistemimizde hiç olmayan, ya da 80'li yıllar öncesinde kalmış "yöntemleri" uygulayarak, kendilerini ya da "karşı tarafta kalanları" büyük bir gayretle "ötekileştirme" çabalarını yoğunlaştırmış durumdalar!

Ben ve benim kuşağımda olanlar, bizler üzerinde uygulanan "benzer yöntemler" sonucu hayatımızın en verimli çağlarını ya "zindanlarda" ya da "toprak altında" geçirdi!

Yaşadığımız ve bizlere yaşatılan bu süreci "şimdilik" bir yana bırakalım ve her birinizin "geleceğin umut ışığı" olduğunu bildiğimizden, sizlerin içinde bulunduğunuz ama "bugünlerde görebilme" şansınızın çok az olduğu "özel durumlarınızla" ilgili olarak:

Öğrenci olarak, ilk planda “siz” olmanın gayretinde olunuz!

Çünkü, her biriniz “çok özelsiniz” !

Şunu unutmayınız, “sürü” içerisinde “koyun” olmak işin en kolay tarafı!

Nacizane önerim odur ki; kendi yolunu çizen “keçi” olmayı neden düşünmezsiniz!

Öncelikli olarak “keçi” olmayı deneyin, belki bir süre "yalnız" kalabilirsiniz! Ama, bu durumun da çok vahim olmadığını görecek ve daha sonra "tamamen kendi dağarcığınızla" gerçekleştireceğiniz “keçiyolu” sizlere tahminlerinizin üzerinde “yaşama sevinci” verecektir…

Çankırı’nın ve yaşadığımız ülkenin “keçilere” ve yeni yeni “keçiyollarına” ihtiyacı vardır…

Saygılarımla…
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.