Günaydın... Bu pazar sabahı da Darlanma seansı başlıyor. Her zamanki gibi uzun ve okunması keyfe keder. X'in sunduğu "takibi bırak, engelle" seçenekleri hizmetinizde.
Geçtiğimiz haftanın gündemi de önceki haftaların aynısıydı. Tutuklamalar, el koymalar ve CHP'ye kayyım macerası. Hafta boyu açıklamalar yapıldı. Hem de büyük oyunculardan. Bahçeli'nin söyleşisi, bilinen ama bence ilginç bir hatırlatmayla bitti: "2028'de de RTE olsun"
Öcalan'ın "Seni başkan yaptırmayacağız iddiası yanlıştı" hatırlatması da ardından gelince yalnız ilginç değil önemli de oldu...
İlgi göstermediğimiz, önemli bir açıklama da Şara'dan geldi: "Suriye bölünürse, Türkiye ve Irak için de büyük tehlike olur"
Son olarak Tik-Tok Bakanı'nın "İsrail bölünmüş, komşular görmek istiyor. Ekonomik veya siyasi olarak iyi durumda olan ülkeleri görmek istemiyor" açıklaması.
"Suriye'den sonra sıra bize gelecek" tehdidi tekrar gündeme geliyor. Tabi "ekonomik ve siyasi olarak" Türkiye ne kadar iyi durumda o konu muamma(!).
Uzun süredir duymadığım, RTE, Öcalan, Bahçeli, Fidan gibi isimlerin dillendirmediği şu "CHP'nin üstlenmesi gereken sorumluluk neden artık konuşulmuyor?" diyordum. Yerine mi getirildi?
Parti üstündeki baskının artarak devam etmesi, getirilmediğini gösteriyor. Komisyona girmek olsaydı? Komisyona girildiğine göre...
PKK silah bıraktı ama ne hikmetse Saray-RTE bir türlü ufak da olsa bir adım atamıyor, neden?
Bu açıklamaların zamanlaması gösteriyor ki Öcalan'ın kabul ettiği bir şart daha var: RTE'nin sınırsız, sorumsuz başkanlığı. "Devleti İmamoğlu'na teslim etmezler" söylentisi bunun özeti.
19 Mart Darbesi ardından, 25 Haziran'da Trump'ın verdiği zarftaki görevi yerine getirecek
yetkiyi alma girişimi de çökmek üzere ve zaman gittikçe daralıyor. Ekim sonu bu işin vadesi.
Haziran sonrası bir ara yükselen "Anlaşma başkaydı, PKK yetmez, YPG de silah bırakacak" çıkışları, fısıltı olarak kaldı.
Fidan'ın "Gerekirse müdahale ederiz" efelenmesi de YPG-CENTCOM tatbikatları sonrası duyulmaz oldu.
RTE'nin devam etmesi neden bu kadar önemli?
Kimsenin açıklayamadığı ama CHP onaylamadan yapılması olanaksız bir değişim olması gerekiyor. Belli ki yeni temeller üzerine bir devlet kurulacak ve Saray ekibi yeni sisteme de eklemlenmek istiyor.
Bence kavga budur. Her yönü ile dökülen bir devletin, eski süprüntüler olmadan kurulması, yalnız Türkiye'yi değil, NATO'yu da korkutuyor.
Başarısız olunursa, masadaki; Saray, RTE, MHP, DEM, Bahçeli, Öcalan gibi koltuk sahipleri çok büyük prestij kaybına uğrar siyasetten silinir.
Yarın CHP'ye "kayyım kararı çıkar mı, çıkmaz mı, kim olur?" gibi soruların cevabı belirsiz ama Gürsel Tekin'in gelişi, tıpkı 19 Mart Darbesi gibi, tahmin edilemeyen şekilde sonlandı.
Genel Merkeze müdahale de aynı şekilde karşılık görür ve başarısızlıkla sonuçlanırsa, bütün bu operasyonlar, davalar, tehditler, karmaşa, ekonomik maliyet boşa gidecek. Daha da kötüsü bugüne kadar Öcalan talimatı ile suskun kalan DEM seçmeni, CHP yanında hizalanacak.
Buna yatırım yapan DEM heyetinin İmralı ziyaretleri, Avrupa'da düzenlenen toplantılar... Kürt tarafının gayreti, Türk tarafının kaldırdığı CHP tozunun altında kalıyor.
Hep iddia ettiğim gibi olan biten herşey Suriye ile bağlantılıdır.
Türkiye Cumhuriyeti kendi başına açtığı belalar ile Orta Doğu ülkesi olmak zorunda kalacak. Saray-RTE iktidarı geleceğini Suriye'ye bağlamış halde.
Başarısız olması hem yurt içinde hem yurt dışında, "kullanışsız" hale gelmesidir. Bahçeli'nin, her zaman olduğu gibi, Ahmet Abi'nin eline sarılması; Aniden gelen "hukukun üstünlüğü" duygusundan değil, birlikte yürüdükleri yolun her an sona erebileceği korkusundan kaynaklanıyor.
Siyasette kuraldır: Sorunu çözebiliyor, halkı ikna edebiliyorsan sahnede kalabilirsin, yoksa rolün biter.
CHP'nin örgüt ve lider kadrosu güç olarak birkaç gömlek üstün ve RTE-Saray kadrosunun vakti her gün daralıyor. CHP bölünmez ise "aşağıdan, yukarıdan yolun sonu görünüyor".
15 Eylül kararı önemli midir? Bence çok da değil. Özel-İmamoğlu partiyi bırakmak niyetinde olmadıklarını ısrarla açıklıyorlar ki Saray için en kötüsü budur.
Delege seçimleri, kongreler devam ediyor. Kayyımın partiyi sürükleme gücü Gürsel Tekin'in düştüğü durumdan anlaşılabilir... (Selim AKMEN / X hesabı / @darlamaradyosu)
SELİM AKMEN KİMDİR?
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi 1986 yılı mezunu. MKS DevO A.Ş.'de Genel Müdür. Emekli. Halen dokuz8haber.net'te köşe yazarı, X hesabı / @darlamaradyosu