Doktoruna sahip çık Çankırı!

Sevda KARAALİ

Sanmayın yazmaktan...

Gördüğümüz, maruz kaldığımız haksızlıkları...

Kıskançlıkları...

Ayak oyunlarını...

Donu düşenleri...

Dünyayı kendi etrafında dönüyor sananları...

Emanet makamının gücü bitmeyecek hülyasında olanları...

Babasının isim mirasını taşıdığını ve de Çankırı'ya borçlu olduğunu unutanları...

Mevcut hakkını Çankırı'ya hizmet, STK'ları daha verimli hale getirmek için değil,

Taht indirip, kendi adamını bindirme gayretinde olanları...

Altında onlarca sıkıntılı, şaibeli geçmiş yatarken adam gibi mücadele etmek yerine bir STK'dan öbürüne ayak oyunuyla taht entrikası planlayanları...

Varlığını ispat etmek için makam makam gezip dosya verenleri...

İlimizdeki STK başkanlarını seçimle deviremeyince Türkiye ölçeğindeki üst kurullarda, yıllardır emek vererek geldikleri görevleri nasıl kaybettirdiklerini...

Seçimin hezimetinin altında kalıp saadet zincirinin kopmasıyla dünün sıkı dostlarının bugünün küskünleri nasıl dönüştüklerini... 

Menfaat muslukları kapanınca “Para bitti Reis aşkı gitti! Menfaatçiler AK Parti üyeliğinden istifa etti” gerçeğini...

Bedavadan kulüp yönetmek isteyenlerin dün futbolcu ailelerini toplayıp, tercih yapma iradelerine açıktan baskı yaparak ”Galericiden bir yol olmaz! Hüseyin Boz'a oy vereceksiniz!" talimatını verenlerin bugün “İsmail Hakkı Başkan sen bizim herşeyimizsin!” yalakalık gösterilerini...

Bitmeyen boş işlerle birlikte;

'Cumhur İttifakı'nı koruma adına yapıldığı iddia edilen ve son günlerde Çankırı'nın köşe bucaklarında seslendirilen;

Herkesi kucaklayan, hizmette ve hürmette Allah için adilce davranan bir belediye başkanı olmanın yolu,

İşine geleni sonsuz hoşgörü ve sevgiyle yıllarca sırtında taşıyan, ”Belediyenin imkanları deniz, yemeyen domuz” mantığıyla her kesimden yandaşlarını ihya eden, işine gelmeyenleri de “Kin, nefret, ayrımcılık, haksızlık, hırsızlık, ben yaptım olduculuk”la, makamın sağladığı gücü orantısız kullanarak her türlü eziyeti yapan eski belediye başkanıyla barış çubuğu tüttürülmüş müdür?

Hatırlatmak isteriz ki sayın Başkan: Sizi yukarıda saydığımz zulme isyan eden Çankırılı'nın kanayan vicdanı oturtturdu o koltuğa!

Elbette ki şahsınız olarak kin ve de nefret kusmayınız!

Hz. Mevlana olmak demek “Zalimin yaptıklarının üstünü örtmek" değil, "Mazlumun yarasının kaynağını bulup önce kaynağı kurutmak, sonra yarayı tedavi etmek"tir. Siz yaraların kaynağıyla, sebebiyle oturup kalktıkça küçücük bir virüs bile alsanız bünyeniz o mikroba alışkın olmadığı için sizleri de hasta edebilir. Milletin temel endişesi sizin sağlığınızdır. Virüs alan komutanın takati bulunduğu otağdan dışarı çıkmaz. Oysa Çankırılı'nın yeni fetihlere ihtiyacı olduğunu da hatırlatmak isteriz...

Velhasıl; Sanmayın ki, yaşananları kendi penceremizden gördüğümüz şekliyle ve yaptığımız araştırmalar, topladığımız bilgiler, belgeler ışığında yazmaktan vazgeçtik!

Sanmayın ki korktuk! 

Sanmayın ki pıstık!

Sanmayın ki paraya pula, karıya kıza (Pardon ya! Adama, erkeğe olacaktı!)

Sahte bir cübbeye!

Emanet bir koltuğa! 

Kiralık bir makama tav olduk!

Sanmayın ki “Çankırı'ya gelme seni indireceğiz” (!) diyenlerden... 

“Yağmurlu havada su yok” deyip suyumuzu kesip, sahamızı kurutanlardan!

Yarım akıllı zavallıların siparişle yaptığı “Yalan ve iftira içerikli haberlerden”!

Üstümüze yıkılmaya çalışılan borçtan, yalandan, talandan ve de tehditten korkmadık! 

Yolumuzdan da dönmedik!

Ki bugün Çankırı'm pisliklerinden arınmaya başlamışken nasıl geri durabiliriz?

*  *  *

Sen sustukça! 

Ben sustukça!

Bu şehirde çakalların uluması kesilmez!

Özgür basının olmadığı...

Adaletin olmadığı memleketlerde...

Vicdanlar hep kara zindanlarda azaptadırlar...

Ve işte burada karşımızda duran 'gerçeğin' altını çizmek istiyorum...

On yılı aşkın bir süredir aynı kararlılık, aynı azimle kilometrelerce uzaktan ülke basınında, pek çok ulusal gazetelerde yıllarca biriktirdiği tecrübesini İNATLA Çankırı'da gündemi, olayları, kişileri, görüneni, söyleneni değil görünmeyeni ve gizlenenleri, konuşulmak istenip üstü örtülenleri size ulaştıran bir Çankırı gönüllüsü olan Vedat Beki bir gazeteci değil de bir “Beyin cerrahı” olsaydı!

“Bırak doktor bey Çankırılı hastalarla ilgilenme! Ölen ölsün kalan sağlar bizimdir” mi derdiniz?

Yoksaaaaaa...

Kapısında uzun kuyruklar oluşturup, büyük paralar ödeyip, randevu almak için araya hatırlı kişiler koyup “Aman doktor derdime bir çare!" mi derdiniz?

İçinde bulunduğun derin uykudan UYAN Çankırı...

Sen kentleşme sürecinde olan her türlü hastalığa açık bir şehirsin...

Sağlıklı gelişebilmen için, toplumun bilgilenip, ”kamuoyu kanaati” oluşması için...

Duyarlı, adaletli, araştırmacı bir yerel medya organına ihtiyacın var...

Şunu bilin ki “Güçlü ve tarafsız bir yerel basın” demek “Önleyici hekim, profesör” demektir...

Teşhisleri isabetliyse (Diyorsa ki; Bu adam Çankırı için zararlı işler yaptı. İşte belgesi, işte bilgisi... Ve devamında hepimiz onu yaşayıp görüyorsak... Ve dahi doğruluğuna şahitlik ediyorsak. Sırf saçı uzun diye, memleketi Bursa diye, bir iban dedikodusu dolaşıyor diye verilen emeği yok sayma lüksüne sahip değiliz!

Bir beyin cerrahına giderken bunları sorguluyor musun? Ya da alış veriş yaptığın bakkalın saçını, kıyafetini, tercihlerini!

Peki; Çocuğunun öğretmeni Çankırılı değil diye ondan bilgi ve de eğitim almayı kesiyor musun?

Kısaca değerli, çok kıymetli, iki gözümün çiçeği, güzel yürekli Çankırılılar; Yaşadığımız kötü günleri bir daha yaşamamak için, gelişmemiz, kabuğumuzu kırmamız, hakkımız olan itibar seviyesine ulaşmamız için bizim “tarafsız ve güçlü” bir yerel medyaya ihtiyacımız var.

Doktoruna sahip çık Çankırı!

Benden söylemesi.

Bekleyin... Çok yakında sırayla herşeyi konuşacağız...

Yorum Yap
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.