Kol kırılır yen içinde kalır - II

Ali KARAABALI

"Kol Kırılır, Yen İçinde Kalır" başlıklı yazıma gösterilen yoğun ilgi için tüm dostlara gölden teşekkür ederim...

Yazıya gelen her yorumu büyük bir dikkatle okudum. Arayan, mesaj atan, fikrini açık yüreklilikle paylaşan herkesi tek tek not ettim. Özellikle ÇANDEF Onursal Başkanı ve Çankırı Konfederasyonu Başkan Danışmanı Sayın Mehmet Dereliye ayrıca teşekkür etmek isterim. Yazdıklarımı defalarca okuyup notlar aldığını ve elini taşın altına koymaya hazır olduğunu ifade etti. Bu samimi ve yapıcı yaklaşım, Anadolu irfanının yaşayan bir örneğidir. Ancak ne yazık ki, ne Konfederasyon ne de Federasyon yönetimlerinden tek bir selam dahi gelmedi...

Bizim kültürümüzde bir söz vardır: "Kızsak da küssek de, büyük kapıdan dönülmez." Ama anlıyorum ki, eleştiri kaldırmak, aynaya bakmak kolay değildir.

Yine de bilinsin isterim:

- Gerekirse en yüksek sesle, en gür nefesle eleştirmeye devam edeceğim. Çünkü yazdıklarımın doğruluğunu, "Aynen böyle" diyerek arayan delegelerden ve yol arkadaşlarımdan alıyorum...

Çağrım açıktır: Gelin, bir masa etrafında toplanalım... Kimin kimi sevdiği, kime selam verip vermediği artık önemsizdir. Mesele şahıslar değil, ortak geleceğimizdir. Dargınlıkları, kırgınlıkları bir kenara bırakıp yarına bakmak zorundayız.

Eğer bu yük ağır geliyorsa, bu sorumluluk omuzlarımızı eziyorsa, o koltuklarda oturmanın da kimseye hayrı yoktur.

Bizim ecdadımız der ki: "Taht da taş da emanettir". Emaneti taşıyamıyorsan, kenara çekilmek erdemdir.

Biz Anadolu insanı olarak iyi biliriz ki: "Söz ağızdan çıkınca değil, yürekten çıkınca büyüktür." Ve bu mesele, artık susarak değil, konuşarak; ötekileştirerek değil, istişareyle çözülmelidir.

Yazdıklarımdan anladım ki, birçok insan içinden geçenleri bu satırlarda buldu. O hâlde şu soruları sormak boynumun borcudur:

- Neden hâlâ harekete geçemiyoruz?

- Neyi bekliyoruz?

- Çankırı Lobisini kurmak bu kadar mı zor?

Yoksa her taşın altına elini koyan kişiye "O bizden değil" demek daha mı kolayımıza geliyor?

Şunu açık yüreklilikle söylüyorum: Konfederasyon ve Federasyonun mevcut yönetim anlayışı değişmedikçe, bu yapılardan fikir çıkmasını beklemek beyhudedir.

Şimdiye dek yapılan eğlenceli geceler - müzikli toplantılar Çankırı insanına ne kazandırdı?

Bizim Anadolu'da düğün olur, yemek yenir, halay çekilir; ama her zaman bir dua edilir, bir niyet tutulur. Bizim STK anlayışımız ise maalesef sadece kaşık sallayıp oynamaktan ibaret kalmış durumda!

Ben "müzikli etkinlikler olmasın" demiyorum. Elbette göl de eğlenmeli. Ama gönül eğlenirken, akıl da plan yapmalı.

Gelin bazı somut örnekleri hep birlikte düşünelim:

- İstanbul'da farklı siyasi partilerde görev yapan İl Başkan Yardımcıları, İlçe Başkanları, yöneticiler var. Federasyon ya da Konfederasyon bu isimleri bir araya getirip, "Gelin konuşalım, yol yürüyelim" dendi mi?

- İstanbul'da önemli görevlerde bulunan bürokratlarımız var. "Memleketine ve hemşehrine nasıl fayda sağlarsın?" diye kaç kez danışıldı?

- Holding sahibi, iş dünyasında sözü geçen Çankırılı hemşehrilerimiz var. Kaçıyla "Gel memlekete, yatırım yap, hemşehrini iş sahibi yap" denilerek bir masa kuruldu?

Cevapları hepimiz biliyoruz: Bir kere bile yapılmadı. O hâlde mevcut bu yapılar neden var?

Ayda bir çay içip, "Ne güzel toplandık" deyip fotoğraf çektirip sonra dağılmak için mi?

* * *

Değerli Hemşehrilerim; Artık bu dar bakışları, küçük hesapları, kıskançlık duvarlarını yıkmanın vakti geldi.

STK dediğin; Hedef koyar, yol belirler, irade gösterir.

Doğru kişileri, doğru zamanda, doğru yerde bir araya getirir.

Aksi hâlde sadece tabela taşırız. O da bir süre sonra yokuş aşağı yuvarlanır.

Belki bazılarını yine rahatsız edeceğim. Ama rahatsızlık bazen iyidir.

"Vicdanın uyanmaya başladığının işaretidir."

Ben bir Türk milliyetçisi, bir Anadolu evladı, bir Çankırı sevdalısı olarak şunu net biçimde ifade ediyorum:

- Çankırı Milletvekilimiz Sayın Muhammed Emin Akbaşoğlu, bugün bizleri siyasette en üst düzeyde temsil eden isimdir. Eğer arkasında güçlü bir Çankırı Lobisi olursa; Meclis Başkanlığı, Bakanlık, hatta Cumhurbaşkanı Yardımcılığı ona uzak değildir.

Ve buradan kamuoyuna açıkça ilan ediyorum:

Sayın Akbaşoğlunun daha üst makamlara gelmesi için elimden gelen tüm desteği vereceğim. Çünkü ben hemşehrimi en tepede görmek istiyorum. Sözde değil, özde bir destekle!

Aynı şekilde; her yönüyle donanımlı, çalışkan ve samimi bir insan olan Pelin Yıllık Hanımefendinin de, uygun ortam sağlandığında büyük başarılara imza atacağına inancım tamdır.

Peki ya; Tarım konusunda ciddi tecrübesi olan Salim Çivitcioğlu, neden Tarım Bakanı ya da Yardımcısı olmasın? Eksik olan ne?

- Kadir Gökmen Öğüt ağabeyimiz neden İstanbulda bir CHP Belediye Başkan adayı olamadı? Bunu kaç kişi kendine sordu?

- Çankırılılar'ın yoğun olarak yaşadığı Gaziosmanpaşada aday olan Bilal Ay için kaç hemşehrimiz komşusundan oy istedi? Yada kaçımız ona oy verdik? Kaç derneğimiz kapısını açtı? O dönemin federasyonu ne kadar destek verdi?

- Birlikte görev yapmaktan onur duyduğum İsmail Yüksel ağabeyimiz neden hak ettiği yere gelemedi? Neden onu yukarı taşıyamadık?

Bunlar basit sorular değil. Bunlar, aynaya bakmamız gereken gerçeklerdir. Ve artık o aynaya bakmanın vaktidir:

- Çankırılı, hemşehrisine sahip çıkmak zorundadır.

- Kimin nereden geldiğine değil, neye değer kattığına bakmak zorundadır.

Yıkıcı değilim ama artık suskun da değilim. Birlikte düşünelim, birlikte üretelim, birlikte yürüyelim. Çünkü bu toprağın mayasında dayanışma var, imece var, yarenlik var. Ve el ele yükselmek var...

Sözlerimi, şu dizelerle noktalıyorum:

"Bir gün,
bir araya gelirsek eğer,
ne bugünü konuşalım ne de dünü...
Yarınları kuracak kelimeler bulalım.”

Saygılarımla...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.