CUMHURİYET Halk Partisi’nin (CHP) ‘Millet İradesine Sahip Çıkıyor’ mitinglerini sürdürüyor.
Bu hafta adres gösterilen yer ise yakın zamanda başkanı İnan Güney’in tutuklandığı Beyoğlu.
Söz konusu miting için yurttaşlar, Beyoğlu Belediyesi Başkanlık binası önünde, Şişhane Meydanı’nda toplandı.
Öte yandan, İstanbul Valiliği, miting alanına en yakın metro çıkışları için karar almış ve Şişhane Metro İstiklal Caddesi çıkışı, Şişhane Metro Vergi Dairesi çıkışı ve Şişhane Metro Beyoğlu çıkışının kapandığını duyurmuştu.
CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, Ekrem İmamoğlu'nun mektubunu okudu:
"İstanbul’un kalbi Beyoğlu’nun güzel insanları, benim yiğit hemşerilerim; kıymetli hanımefendiler, beyefendiler, sevgili gençler, canım çocuklar... Sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Her birinizi hasretle kucaklıyorum. Bugün, İnan Güney Başkanımla birlikte orada olmalı, yeni projelerin temelini atmalı, yeni hizmetler başlatmalı, yeni açılışlar yapmalıydık. Ama buna izin vermediler. Çünkü, bizleri ve diğer belediye başkan ve yöneticisi arkadaşlarımızı tutuklayanlar, bizim iş başında olmamızdan korkuyorlar. Çünkü biz işimizin başında olunca, onların gerçek yüzleri daha net görülüyor. Bizler; icraatçı, halkçı, milletin parasını millete veren, milletin hakkını yemeyen, yedirmeyen yöneticileriz."
"VATANDAŞIN YANINDA HEP BİZ OLDUK"
"İktidar ekonomiyi batırıp, vatandaşı her gün daha fazla yokluğa, yoksulluğa sürüklerken, vatandaşın yanında hep biz olduk. Vatandaşlarımızın geçim derdini hafifletebilmek, hayatlarını biraz olsun kolaylaştırabilmek için ne gerekiyorsa yaptık. 2019’da, ‘İmamoğlu gelirse sosyal yardımları kesecek’ diye yalan söyleyenler, şimdi bu konuyu ağızlarına alamıyorlar. Çünkü kesmek, azaltmak bir yana; onların sosyal yardımlar için ayırdığı bütçeyi, biz, tam 6 kat artırdık. İstanbulluların geçim derdini hafifletmek için, onlardan 6 kat daha fazla para harcadık. Yalnız sosyal destek ve yardımlarda değil; her türlü icraatta, yatırımda, hizmette bizden öncekilerden misli misli fazla iş yaptık. Çünkü milletin parası, israfçının, rantçının cebine gitmedi. Biz, milletin parasını sadece millete verdik."
"GÜVENCESİZ BIRAKTIKLARI MİLYONLARLA YÜZLEŞEMEZLER”
"İşte bu nedenle, ben ve diğer tutuklu arkadaşlarım bu gece salıverilsek, yarın sabah İstanbul sokaklarında alnımız ak, başımız dik dolaşırız. Hemşerilerimizle kucaklaşır, hasret gideririz. Bizim, vatandaşlarımıza ve bağımsız yargıya veremeyeceğimiz hiçbir hesabımız yok. Ama onlar; batırdıkları ekonominin, bitirdikleri devletin, yok ettikleri adaletin hesabını asla veremezler. Onlar; işsizliğe, yoksulluğa mahkum ettikleri, umutsuz, güvencesiz bıraktıkları milyonlarla yüzleşemezler. O yüzden de çarşıda, pazarda, sokakta, meydanda dolaşamıyorlar. Biz, milletin parasına gözümüz gibi baktığımız için onca iş yapabildik."
"İKTİDAR DA GERÇEĞİ GÖRÜYOR"
"Beyoğlu’nda yaptıklarımızı sizler çok iyi biliyorsunuz. Meydanları düzenledik; tarihi eser restorasyonunda rekorlar kırdık; kütüphaneler, spor merkezleri, yurt ve kreşler açtık; kentsel dönüşüm projelerini hayata geçirdik; devasa ulaşım ve altyapı yatırımları yaptık. Bu icraatçı ve halkçı karakterimizle ülkeyi yönettiğimizde, hayatın nasıl hızla kolaylaşıp, güzelleşeceğini milletimiz görüyor. İktidar da gerçeği görüyor. Kurdukları bu kirli menfaat düzeninin sonunun geldiğini, bir daha asla seçim kazanamayacaklarını çok iyi biliyorlar. Sandıkta kazanamayacakları seçimi, emirleri altına aldıkları bir avuç yargı mensubu aracılığıyla kazanmanın derdine düştüler. İktidar seçim, millet geçim derdinde."
“HERKES İÇİN VE HER YERDE, ÖNCE ADALET, ÖNCE HÜRRİYET GELECEK”
"Gerçeklerden bu kadar kopan, milletin haline bu kadar yabancılaşan hiçbir iktidar ayakta kalamaz. Bunlar da kalamayacak. Günü gelecek; bir bayram sabahına uyanır gibi, seçim sabahına uyanacağız. O günün akşamında, adalet ve hürriyet rüzgarları esmeye başlayacak bu güzel memlekette. Herkes için ve her yerde, önce adalet, önce hürriyet gelecek güzel memleketimize. Bir şahsın, bir partinin değil; birliğin ve kardeşliğin, adaletin ve hürriyetin, bolluğun ve refahın iktidarını kuracağız. Bir kişi kaybedecek, bir millet kazanacak. Her şey çok güzel olacak. Ekrem İmamoğlu. Silivri Zindanı.”
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in konuşmalarından satır başları şu şekilde:
“161 gece önceydi, Ekrem Başkan’ın 31 yıl önce aldığı diplomasını sırf Cumhurbaşkanı adayı olamasın diye iptal ettiklerinin ertesi günü. İstanbul’un seçtiği; bir kere de değil, üç kez üst üste seçtiği, karşısına Başbakan koydular, onu seçti. Karşısına Meclis Başkanı koydular, onu değil Ekrem Başkan’ı seçti. Karşısına ‘Belediyeciliği en iyi bu biliyor’ diye Şehircilik Bakanı’nı koydular, onu değil Ekrem Başkan’ı seçti. Üç kez üst üste seçtiği belediye başkanının sabahın 06.00’sında yüzlerce polisle evine gelip onu gözaltına alıp, İstanbul’un iradesine ipotek koymaya çalıştıkları gün bunu bir darbe girişimi olarak nitelendirdik. Dedik ki ‘Bu darbeye direneceğiz.’ ‘Nerede direneceksiniz?’ ‘Darbenin hedefi neresi? Saraçhane, İstanbul’un kalbi. O sembolik mekana sahip çıkacağız. Buraya seçtiği geri dönene kadar, o gelene kadar yine seçilmiş birisi vekalet edene kadar. Yani kayyımı reddederek, kayyıma direnerek bu meydanda direneceğiz’ dedik. Biz Saraçhane’ye çağrı yaptık, onlar yasak getirdiler. ‘Beş gün boyunca toplanmak yasak’ dediler, sonra 10’a çıkardılar. Biz dedik ki ‘Ne olacaksa Saraçhane’de olacak. Bugün olacak, bu gece olacak ve göreceksiniz İstanbul seçtiğine sahip çıkacak.’ İçişleri Bakanlığı talimat verdi. İstanbul Valiliği yazılar yazdı. Otobüsleri engellediler. Metroları kapattılar, vapurları bağladılar. Köprüleri havaya kaldırdılar. Ama o ilk gece 110 bin kişi, sonra 155 bin kişi, sonra 550 bin kişi, en nihayetinde 23 Mart akşamı 1 milyon 200 bin kişi yasak tanımadı, Saraçhane’yi doldurdu. İşte o ilk geceye dönüp baktığımızda, Vatan Emniyet’in önünde bariyerleri yıkıp aşanları… Değerli arkadaşlar, İnan Başkan’ın, değerli eşinin, evlatlarının fotoğrafına tahammül edemeyenler görsün. İnan Güney suçsuzdur, İnan Güney onurumuzdur. Ona sonuna kadar sahip çıkıyoruz. Şu resme tahammül edemeyenlere, buraya polis yollayıp o resmi oradan kaldırtanlara Beyoğlu, en güzel cevabı veriyor ve diyor ki ‘İnan Güney onurumuzdur.’ Nasıl Saraçhane’de toplanmayalım, direnmeyelim, mücadele etmeyelim, teslim olalım diye vapurları bağladılarsa; trenleri, metroları durdurdularsa bugün de Beyoğlu’nda İnan Güney’e, Ekrem İmamoğlu’na sahip çıkmamızdan, yeri göğü inletmemizden korkanlar yine metroları kapatmışlar, otobüsleri durdurmuşlar. İşte bu meydan; altıncı dairenin önünden ta aşağıya kadar inen, uzanan on binler, yüz binler şunu gösteriyor ki biz haklıyız, biz güçlüyüz, biz masumuz. Bu yüzden ahlaki üstünlük bizdedir, psikolojik üstünlük bizdedir, çoğunluk enerjisi bizdedir. Buradan Erdoğan’a sesleniyorum. Bak buradan sesimin gidemediği yerde, ta en uzakta buraya bakan, burayı belki de duymayan ama orada bulunmanın bir sorumluluk olduğunu bilenler var ya işte onun inancına yenileceksin. İnan Güney’in evlatlarının masumiyetine yenileceksin. İçeride boşu boşuna tutulan arkadaşlarımızın eşlerinin, annelerinin, evlatlarının gözyaşlarında boğulacaksın.”
“99 DALGA DA YAPSANIZ BURADAYIZ, AYAKTAYIZ, EYLEMDEYİZ”
“Bu gece her biriniz tarihe tanıklık değil, eşlik ediyorsunuz. Bu gece bu süreçte 50’nci buluşma. Bir miting yapmak meseledir. Birden çok mitingi yapmak büyük meseledir. Ama aynı gün, aynı yerde, yedi gün üst üste, aynı meydanda, aynı otobüsten, aynı mikrofondan seslenmek, karşısında yüz binleri, milyonları bulmak, oradan Anadolu’ya geçmek, Maltepe’de 2,2 milyona konuşmak, oradan sonra her hafta sonu bir şehirde, her çarşamba bir ilçede olmak… Bu bir siyasetçinin, bir genel başkanın başarabileceği bir iş değildir. Bu ancak sizin gibi yiğit insanların, cesaret verdiğinde birimizin yapacağı bir iştir. O birimiz, gücü kendinden değil meydanlardan alıyor, haklılıktan alıyor, sizlerden alıyor. Değerli arkadaşlar bugün 50’nci buluşma; miting değil, 50’nci eylem. Burada bulunan herkes bugüne kadar 49 eylemde topladığımız, bir arada olduğumuz 10 milyon yüreğin üstüne buraya geldiniz. Bugüne kadar 10 milyon kişi Ekrem Başkan’a sahip çıktı, arkadaşlarımıza sahip çıktı. Bundan sonra da sahip çıkmaya devam edeceğiz. Bana soruyorlar, ‘Eylemler ne zaman bitecek?’ Adı üstünde eylemdir, ne zaman sonuç alırsak o gün bitecek. Buradan Erdoğan’a, onun yargıdaki aparatlarına sesleniyorum. Bizi yıldıramazsınız. 9 dalga yaptınız, 99 dalga da yapsanız buradayız. Ayaktayız, eylemdeyiz."
"İNAN’IN HATRINA ÇAĞIRAN OKULLARDA SUYU BEDAVA YAPACAĞIZ"
"Biraz önce Sevgili İnan’ın ve üç güzel kızı ile değerli eşinin fotoğrafının asıldığı bina Beyoğlu Belediyesi’dir. Beyoğlu Belediyesi, modern şehirciliğin Türkiye’de atılan ilk adımıdır. Bölgelere, dairelere ayrılmış İstanbul’daki 14 belediyeden, 1957 yılında İstanbul’a açılan 14 belediyeden birincisidir. Ama o günün ruhu gereğince, Avrupa’ya bakan, dünyaya bakan ve Paris’in en prestijli bölgesinin, belediyesinin adının Altıncı Daire olduğunu görenler bir Fransız, bir Avrupalı Türkiye’ye geldiğinde ‘Altıncı Daire neresi?’ diye sorarsa, Türkiye'nin gözbebeğinin Beyoğlu olduğunu bilsinler diye Beyoğlu’nun adı Altıncı Daire’dir. Bu ilçede yapılan seçimler hep tarihi sonuçlar doğurmuştur. Örneğin bu ilçede Recep Tayyip Erdoğan, ara seçimlerde milletvekili adayı olmuştur, kazanamamıştır. Beyoğlu Belediye başkan adayı olmuştur, kazanamamıştır. Ama bizim dedesi Beyoğlu Belediyesi’nde süpürgeci, çöpçü olan, babası Beyoğlu Belediyesi’nde şoför olan, kendisi Beyoğlu Belediyesi’nin garajlarında büyüyen İnanımız Beyoğlu’nda yüzde 50 oyla Beyoğlu Belediye Başkanı olmuştur. Ben İnan kardeşimi Gezi eylemleri sırasında, Gezi Parkı’nın bulunduğu ilçenin başkanı olarak İstiklal Caddesi’ndeki ilçe binamızda tanımıştım. Gözlerindeki kararlılığı, o kara kaşında, kara gözündeki inancı, partiye, ülkeye bağlılığı görmüştüm. İnan o dönemde hepimize, bütün Türkiye’ye Beyoğlu’nda ev sahipliği yaptı. Seçildiği günden beri bütün baskılara rağmen 17 ay boyunca elinden gelenin fazlasını yaptı. İnanın öyle işler yaptı ki bütün Türkiye’ye örnek gösterdik. Bir gün açtığı bir emekli evinde beni pazar kahvaltısına davet etti. Sadece emekli evi açmadı, semekçi evi açtı. Bunun yanında kadın dayanışma yaşam merkezlerini de kurdu. İhalesiz olarak bütün işlere girişti, müteahhide değil belediyeye, Beyoğluluya kazandırdı. 111 bin kişiye iftarı kendi aşevinden verdi. Öğrencilere ücretsiz yemeği aşevinden dağıttı. Bakımsız sokaklara baktı, yeniledi, ışıklandırdı. Hepimizin can dostu sokak hayvanlarına sahip çıktı. Bir gün bir emekli evinde pazar kahvaltısına çağırdı beni. Kahvaltı yaparken bir hanımefendi, yanında küçük çocuğu ile kalabalığın içinden aradan, şöyle bir yerden baktı. Önümüzde gazeteciler, fotoğrafçılar, merakla bakanlar... Aralarından baktı, ‘İnan Bey’ dedi. İnan, ben ve hanımefendi göz göze geldik. ‘Çocukların suyu için teşekkür ederim. Allah senden razı olsun’ dedi. İnan ‘Sağol ablacım’ dedi, kadın ayrıldı gitti. Dedim ki ‘Nedir İnan? Dedi ki ‘Başkanım Beyoğlu deyince herkes zengin bir semt sanıyor. Zengin bir ilçe sanıyor. Zenginimiz vardır. Ama fakirimiz ondan çoktur. Okul zili, teneffüs zili çalınca parası olan çocuklar kantine koşuyor. şişe suyunu alıyor, kana kana içiyor. Garibanın çocuğu da gidiyor, tuvaletteki çeşmeye ağzını dayıyor. Biz bunu görünce bir karar verdik; Beyoğlu’ndaki bütün okullara su sebili koyduk, arıtma koyduk. Artık zengini de fakiri de aynı suyu içiyor.’ Duyunca dedim ki ‘İnan bunu bütün belediyelerimizin yapması lazım.’ Sosyal Demokrat Belediyeler Eşgüdüm Konseyi var; SODEM-BEK. Orada önerdik, bütün Türkiye’ye yaydık. Buradan Tayyip Erdoğan’a söylüyorum, Milli Eöylüyorum. Türkiye’de eğer valinin engel olmadığı, ilçe milli eğitim müdürünün engel olmadığı, okul müdürünün engel olmadığı bir yer varsa ve orada su para ile satılmıyorsa bize yazıklar olsun. Çağırın, oraya geleceğiz. İnan’ın hatırına o okulda suyu bedava yapacağız. Bunu bütün Türkiye’ye yaydık biz. Ama valileri kokutuyorsunuz, emniyet müdürlerini, milli eğitim müdürlerini korkutuyorsunuz. Okul müdürlerine baskı yapıyorsunuz. Buradan Türkiye’deki bütün okul müdürlerine söylüyorum. Okulunuzda iyi su zenginin çocuğuna para ile satılıp, fakirin, yoksulun çocuğu çeşmeden su içiyorsa size yazıklar olsun. Çağırın. Biz yapmazsak bize yazıklar olsun. Hodri meydan.”
“16 KAHRAMAN MECLİS ÜYEMİZLE HESAPLARI TUTMADI”
“Tabii buradan şunu anlatmam lazım. Çok içime dokunan bir iştir. Bütün AK Parti’nin, MHP’nin seçmenlerine sesleniyorum. Şu işe bir bakın. İnan Güney’i Beyoğlulular yüzde 50 oyla göreve getirdi. Birileri de geçen hafta aldı, onu Silivri’ye götürdü. Sanki İnan burada bir kusur yapmış gibi bir hava yaratıyorlar. İnan’ın burada herhangi bir kusuru yok. Daha önce de yapılmış bir kusuru yok. Geçmişte görev yaptığı bir belediye şirketinde, o belediye şirketinin lehine işler yaptığı için, o belediye şirketini kara geçirdiği için, o belediye şirketinde kendinden önce ve kendiyle birlikte kamu yararına çalışan herkes gibi doğru işler yaptığı için Aziz İhsan Aktaş denilen adama İnan’a bir iftira attırarak, tutuklama yaptılar. Açıkça söylüyorum. Beyoğlulular buraya İnan başkanlık etsin istiyor. Siz buraya yıllarca başkanlık ettiniz. Millet ‘İllallah’ dedi, belediyenin yetkisini sizden alıp oraya verdi. Şimdi aynı Aydın’da yaptığı gibi AK Parti, bir siyasi kapkaçla, siyasi yankesicilikle bu belediyeyi Cumhuriyet Halk Partisi’nden alıp, bir AK Partiliye vermek istedi. Hesap neydi? Belediye meclisinde biz 16’yız, AK Parti 14. İnan içeriye girince bir belediye meclis üyemiz taraf değiştirirse, kendisine yapılan baskıya teslim olursa, kendisine yapılan teklife kapılırsa, o yapılan ahlaksız teklife göz kırparsa belediye CHP’den AK Parti’ye geçiyordu. Geçen hafta bunun oylaması yapıldı. Sonuç? 16 belediye meclis üyemiz var. Kapalı oylamada 16 oy çıktı. Bizim anonsları yapan arkadaşımız var, Volkan. 50’nci eylem, beni buraya çağırıyor ya. Volkan, beni çağırırken diyor ki ‘Şimdi ben buraya sizleri çok daha fazla bekletmeden...’ Ben de Beyoğlu’nun 16 kahraman evladını buraya davet ediyorum. Rüşvete kanmayan, baskıdan yılmayan, 16 kahraman belediye meclis üyemizi davet ediyorum. Değerli Beyoğlulular, onlarla ne kadar övünseniz hakkınızdır. Aileleri onlarla ne kadar gurur duysa hakkıdır. Onlar rüşvete dönüp de bakmayan, tehditten yılmayan, hapisten korkmayan, sizin iradenize sahip çıkan 16 kahramandır. Hepsinin önünde saygı ile eğiliyorum. Yürekten alkışlayalım."
"ÜYELER GÖZALTINDAYKEN SEÇİM YAPMAYA KALKTILAR"
"Bir de arkadaşlarımız, değerli grubumuz buradayken... Aynı numarayı bize Antalya Manavgat’ta yaptılar. İlk önce 4 belediye meclis üyemizi, olmadı bir daha 4 belediye meclis üyemizi gözaltına alıp, o gün meclis seçimi yapmaya kalktılar. O gün bunu yaparken belediye meclis grubumuzdaki arkadaşlarımız gözlerini kırpmadan, ‘Gözaltındayken partiden istifa edersem, üzerime suç mu kalır?’ diye… Ki haklıdır böyle bir algı yapıştı mı yapışır. Endişe etmeden partilerinden, belediye meclis görevlerinden partileri için istifa edip yerlerine CHP’li yedekleri getirip, Manavgat’ı AK Parti’ye teslim etmeyen kahraman grubumuzun iki temsilcisini buraya çağırıyorum. Manavgat’taki kahramanlar için de bir kuvvetli alkış alalım. İnan Başkan’a, Ekrem Başkan’a ve içeride haksız yere ama teslim olmayıp, kimseye iftira atmayıp, kendine, partisine inanan ve sizi dimdik teslim eden arkadaşlarımıza; bir lokma haram yemeyen, bir cana kıymayan, aslanlar gibi orada yatan yiğitlerimize, aslanlarımıza bu otobüsün üstünden bir selam yollayıp, o klibi hep beraber çekiyoruz. Beyoğlu belediye meclis grubuna, Manavgat belediye meclis grubuna teşekkür ediyorum. Hani hesap kitap yapanlar var ya. ‘Şunu yaparız, bunu içeri alırız, birini satın alırız, belediyeyi geri alırız…’ Sen bir şu arkamda duranlara bak. Bir şu meydanı dolduranlara bak. Biz nasıl insanlarız, bir gör. Bundan sonra sen düşün. Teşekkür ediyorum arkadaşlar. Şimdi onlar düşünsün. Cumhuriyet Halk Partisi’nde belediye meclis üyesi olmak, belediye başkanı olmak huzur hakkı almak değildir. Çalmak değildir. Kentin rantını paylaşmak, paylaştırmak değildir. Eşe - dosta peşkeş çekmek değildir. Hepimiz adına yapılan onurlu bir görevdir. Onurla gelinir, onurla durulur. Bundan sonra Cumhuriyet Halk Partisi’ne kanca atacaksan bir daha düşün Tayyip Erdoğan, bir daha düşün."
"YOLSUZLUK ARIYOR OLSALAR HEDİYE PAKETİ YAPTI, TESLİM ETTİ"
"Değerli Beyoğlulular İnan Başkan’ı iftiralarla tutuklayanlar, eğer gerçekten yolsuzluk arıyor olsalardı aslında İnan Başkan onlara bir hediye paketi yaptı, teslim etti. İnan Başkan’ı gözaltına alanlar, orada arama yapıyorlar ya, tutanak yapıyorlar ya... İnan Başkan aylardır ‘Beyoğlu’nu da alacaklar.’ ‘Niye?’ ‘16’ya, 14. Hazırlık belli. Bu gece gelecekler, yarın sabah gelecekler.’ Eşine söylüyor, ‘Hazır ol, korkma. Ama kızları korkutma.’ Kendi de hazırlığını yapmış. Gelen ekibe ‘Evraklar bunlar, alın tutanağı’ dedi. Sağ olsunlar tutanağa geçirmişler. Bakın tutanağa geçirdikleri dosyada üç büyük dosya var, dosyadan ne çıktı? Şimdi Beyoğlu Belediyesi arama tutanağı yazılmış, kayda girmiş. Bir, İnan Başkan’dan önceki belediye cephe giydirme işinin metrekaresini 550 liraya yaptırmış, İnan Başkan bir yıl sonra aynı işi 72 liraya yaptırmış. 550 lira, 72 lira. İki, özel günler için yapılan pankartların tanesi AK Parti döneminde 600 liraya yaptırılmış, İnan başkan bir yıl sonra 90 liraya yaptırmış. Üç, AK Parti döneminde altı aylık kurumsal iletişim hizmeti için 11,5 milyon lira ödenmiş, İnan Başkan bir yıl sonra 1,5 milyon lira ödemiş. 11,5 milyon, 1,5 milyon. Şimdi bu üç dosya, Sayın Akın Gürlek… Bir belediye Sayıştay tarafından denetlenir ya da İçişleri Bakanlığı’nın yolladığı müfettiş denetler. Bir suç bulursa yazar, savcılığa bildirir, savcılık işlem yapar. Geçmişte denetlenmiş bütün dosyaları tekrar alan, tek tek bakan, oradan suç icat etmeye çalışan Akın Gürlek’e diyorum ki İnan Güney hediye paketi gibi kendinden önceki AK Partili belediyenin bir yıllık enflasyona rağmen 72 liraya yaptığı işi, 550 liraya yaptığını, İnan’ın 90 liraya yaptığı işi 600 liraya yaptırdığını, İnan’ın 1,5 milyona yaptırdığı işi 11,5 milyona yaptığının belgeleri poliste var, savcılıkta var. Hırsız arıyorsan hodri meydan. Yarın Beyoğlu’nun önceki belediye başkanının kapısına dayan da göreyim. Buradan açıkça ifade ediyorum. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı'na açık çağrımdır. Eğer ‘Hukuk insanıyım’ diyorsan, ‘Yolsuzluğun peşindeyim’ diyorsan, ‘Namusum var, ben herkese eşit davranırım’ diyorsan hadi bakalım Aziz İhsan Aktaş’ın çalıştığı AK Partili belediyelere git de göreyim. 19 Mart darbesinin üzerinden 161 gün geçti. Çünkü o günden bugüne ortada iddianame yok, kanıt yok, iftira çok. O günden bugüne yargılanmıyoruz ama infaz ediliyoruz. Yargısız infaza muhatabız. AK Toroslar çetesi hukuk tarihimize koca bir lekedir. Zekeriya Öz gibi şımartılan bu çete; hem adalete hem ekonomiye hem de siyasete zarar vermektedir. Bunlar çete üyesi olmayan şerefli yargı üyeleri için de tehdittir, Türkiye’deki yargıya güvenmek isteyen ama güveni kalmamış 86 milyon vatandaş için de tehdittir."
"HANGİ HUKUK ADAMLIĞINA YAKIŞIYOR?"
"Buradan hatırlayalım. Tuzla mitinginde bir kişiye, bir tutukluya giden, ‘Savcı Bey beni yolladı’ diyen, ‘Dediğim gibi ifade verirsen, çıkacaksın’ diyen, Ekrem Başkan’a, başka arkadaşlarımıza iftiralar attırmak isteyen avukatın adını da temin etmeye çalıştığı maddiyatı da ifşa etmiştim. Ben gece 10’da konuştum, avukat telefonunu kapattı, Antalya’ya kaçtı. Yunan Adası’na kaçarken yakalandı. Diğer yandan ondan hemen sonra AK Parti’nin kuruluş yıl dönümü günü, onlara kuruluş hediyesi olarak MKYK üyeleri, AK Parti Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Mücahit Birinci’nin bir tutukluya gittiğini, ondan 2 milyon dolar para talep ettiğini, önüne kameraların da gördüğü bir kağıdı koyduğunu, ‘Buna imza atarsan medyadaki eleştirileri ben susturacağım. Savcı bunları söylerse bırakırım dedi. Ben halledeceğim. Verdiğin parayı güzelce paylaştıracağım, seni özgür bırakacağım’ dediğini hep birlikte ifşa etmiştik. Bu Yunanistan’a kaçan avukat için de AK Partili Mücahit Birinci için de savcılık önce Adalet Bakanlığı’na başvurdu. Oradan izin aldı, sonra da bunların birine ev hapsi verdi, bir tanesine de imzayla yurt dışı çıkış yasağıyla adli kontrol verdi. Buradan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı'na gözünün içine baka baka söylüyorum. Kendi ayağıyla gelen Ekrem İmamoğlu’nun avukatına, çağırınca kendi gelen avukata ‘Kaçma şüphesi var’ diyen, Yunanistan’a kadar kaçarken yakalanana ‘Sen imza atsan yeter, ev hapsi yeter’ diyen Akın Gürlek’e soruyorum: Sende şu kadar, şu kadar namus varsa bunu niye yaptığını açıklarsın. Sana soruyorum, sana. Dünya kadar avukatı evinden gidip alıp koyuyorsun. AK Partili avukat olunca Adalet Bakanlığı’na soruyorsun. Bir avukat AK Partili olunca kanuna uymak, ama muhalifleri savununca kanununa uymamak hangi hukuk adamlığına yakışıyor? Senin alnını karşılayacağım, bunu bilesin Akın Gürlek. Alnını karışlayacağım.”
“ADALET BAKANI, BİBLO BAKAN HALA SUSACAK MISIN?”
“Adalet Bakanı’na soruyorum: Ya sen Adalet Bakanlığı’nı duvarda asılı bir tablo gibi, makam masasına konulmuş bir biblo gibi mi yapacaksın? AK Partili avukata izin isteyip de Ekrem Başkan’ın avukatını tuttuğu gibi tutuklayanları, Yunanistan’a kaçarken gidene ‘Kaçma şüphesi yok’ deyip, ayağıyla gelene tutuklama yapana hâlâ susacak mısın? Biblo bakan, biblo bakan. Buradan açıkça söylüyorum. Bu ülkede ikili hukuk vardır. Hukuk; Tayyip Erdoğan’ın muhaliflerine başka, yandaşlarına başka işlemektedir. Ve buradan bir kez daha, bir kez daha haykırıyoruz. Ekrem Başkan suçlu mudur? Suçu var mı? Yanıldınız. Ben farklı düşünüyorum. Ekrem Başkan suçludur. Bakın eşinin yanında itiraf edeceğim. Dilek Hanım’ın yanında. Ekrem Başkan Tayyip Erdoğan’ı yenme suçunu işlemiştir. Ekrem Başkan bu suçu üç kez üst üste işlemiştir. Peki Ekrem Başkan niye tutukludur? Çünkü tutukluluk bir tedbirdir. Erdoğan tedbir almak zorundadır. Çünkü Ekrem Başkan bu suçu bir kez daha işlemeye yeminlidir. Bu memlekette, Tayyip Erdoğan’ı yenmenin suç olduğu bu memlekette, biz hepimiz 10 milyonlar bu suçu müştereken işleyeceğiz. Müştereken işleyeceğiz. Ant olsun ki Tayyip Erdoğan’ı yeneceğiz, AK Toroslar Çetesi’nden hesap soracağız."
"KOMŞUNUZ SİZİ SEVMİYOR, ÇÜNKÜ SİZ FAKİRSİNİZ"
"Beyoğlular, hemşeriniz değil mi? Komşunuz değil mi? Kasımpaşalı. Onu sevmiyor musunuz? Peki o sizi seviyor mu? Niye? Bakın o sizi sevmiyor. Neden biliyor musunuz? Çünkü siz fakirsiniz, fakir. O fakiri sevmez. Fakir ne demek? Ne demek fakir? Yoksulluk sınırının altında maaş alana fakir diyoruz. TÜRK-İŞ açıklamış. Yoksulluk sınırı 86 bin lira. 86 bin liranın altında maaş alanlar, evine para girenler el kaldırsın. Üstünde alan var mı? Kaldırmazsın, bütün meydan borç isteyecek çünkü tek zengin sensin. Şimdi şu meydanda 86 bin liranın üzerinde maaş alan, evine para giren kimse yok. Herkes fakir. Oysa bu iktidar gelmeden önce öğretmenler, memurlar, polisler fakir değildi. Esnaf fakir değildi. Çiftçi fakir değildi. Emekli fakir değildi. Ama bunlar geldiler 16 bin 200 lira veriyorlar, emekliler fakir. 22 bin lira veriyor, asgari ücretli fakir. 47 bin lira veriyor, memurlar fakir. Öyle olunca Tayyip Erdoğan 86 bin liranın altındakilere selam vermiyor. Ama ne yapıyor? Yandaş firmaların, Beşli Çete’nin, 40 Haramiler’in 700 milyar liralık Kurumlar Vergisi’ni siliyor, silmek için bütçeye para koyuyor. Bir büyük yalan var. Diyorlar ki; ‘Efendim ekonomi kötü ama dünyada da kötü.’ Vallahi, şeddeli bir yalan. Dünyada genel enflasyonda da gıda enflasyonunda da birinciyiz. Avrupa’da enflasyon ortalaması yüzde 2. Türkiye’de yüzde 33. 38 tane OECD ülkesi var ve bu 38 OECD ülkesinde en kötü durumda olan biziz. 27 Avrupa Birliği ülkesi var. Bunlarda toplam 13 milyon işsiz var. Bizde tek başımıza 13,5 milyon işsiz var.”
"İNFAZ KORUMA MEMURLARI KANUNUNU DA BİZ ÇIKARACAĞIZ"
"Değerli arkadaşlar bir pankart varmış, onu indirtmeye çalışıyorlarmış. İstanbul İl Başkanımız Özgür Çelik ve milletvekillerimiz oraya gidiyorlar şimdi. Bir pankarta saldırıyorlar diye mitingi bırakacak halimiz yok. Özgür Çelik nasıl, memnun musunuz İl Başkanından? Boğaz Köprüsü’nde eylem yapan ve Meclis’te mücadele eden, buraya bu pankartları asan, milletvekillerimizden razı mıyız? CHP grubunda oturan, oturduğu yerden ahkam kesen milletvekili değil, aslanlar gibi mücadele eden milletvekilleri var. Öylesini istiyoruz. Bir de bizde milletvekili listelerini kim belirleyecek? Ben değil, Cumhurbaşkanı Adayını kim belirledi? Milletvekillerini de siz belirleyeceksiniz. Şimdi ve maalesef şunu söyleyeceğim. İçeride tutuklu olan bütün arkadaşlarımız diyor ki ‘Biz iyiyiz ama infaz koruma memurlarının durumu kötü, onu söyleyin.’ 50’nci mitingin anısına, hatırasına... Bir; infaz koruma memurlarına verdikleri maaş ödedikleri kiranın iki katı bile değil. Kiraya para verince ellerine 20-25 bin lira maaş kalıyor. İki; yıpranmalarını tatil günlerinden kaldırdılar. İnfaz koruma memuru tatil günü çalışıyor ama tatil günü yıpranmıyor. Güvenlik sınıfına almıyorlar, pandemide o kadar eziyet çektiler, ‘Ödeme yapacağız’ dediler, yapmıyorlar. Emeklilikleri güç. Bütün infaz koruma memurları kendilerine özel yeni bir yasa istiyor. Ekrem Başkan’ın hatırına, içerideki bütün arkadaşların hatırına bütün infaz koruma memurlarına kuvvetli bir alkış alalım, kuvvetli bir alkış. Söz veriyoruz iktidarımızın ilk altı ayında pek çok bekleyen meslek mensubu gibi, infaz koruma memurlarının da kanununu Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz çıkaracağız, söz veriyoruz.”
"AK PARTİ’NİN KARA DÜZENİNİ YIKACAĞIZ"
"Memleket maalesef 90’lı yıllara döndü. Hani Tayyip Erdoğan eskiden ‘Eski Türkiye eski Türkiye’ diyordu ama şimdi eski Türkiye diye kötülediği ne varsa aynısı burada da var. Eskiden Beyaz Toroslar vardı şimdi AK Toroslar var. Eskiden ekonomik kriz vardı, şimdi ekonomik krizin daniskası var. Eskiden ‘Ucuz ürün kuyrukları vardı’ derdi, şimdi ucuz et, ucuz ekmek kuyrukları var. Devleti çürüten kara bir düzen var. Beyoğlu’ndan açıkça söylemek isterim ki, AK Parti bir kara düzen kurmuştur. Bu kara düzende AK Parti üyesine bile artık huzur yoktur. Bir avuç insanın, bir zümrenin partisi olmuştur. Üniversite bitirene değil, sahte diplomalıya iş veren, terfi veren, çalışana, kazanana hakkını veren değil torpilliye hakkını veren, emekliyi, asgari ücretliyi görmeyen, zengini seven biri iktidar vardır. Demokrasi ile gelen demokrasiyi rafa kaldıran bir iktidar vardır. Savcıları kendisine memur etmiş bir iktidar vardır. Dünyanın en pahalı etini de en pahalı internetini de Türkiye’ye kullandıran, gençlerin umutlarını körelten, ailelerini kahreden bir iktidar vardır. Hep beraber AK Parti’nin bu kara düzenini yıkacağız, bu iktidarı değiştireceğiz. Hazır mısınız? Kara düzeni yıkacak mısınız? AK Parti’yi gönderecek misiniz? Yerine halkın iktidarını kuracak mıyız? Ekrem İmamoğlu’nu Cumhurbaşkanı yapacak mıyız? O zaman buradan Silivri’ye kadar 50’inci mitingin coşkusuyla bir sesimiz yükselsin bakalım: ‘Cumhurbaşkanı İmamoğlu.’"
"CUMHURBAŞKANI'NA HAKARET DİYE AĞIZLARINI AÇAMAZLAR"
"Değerli Beyoğlular, bu arkamdaki Beyoğlu Belediyesi. Geçen gün Türkiye’nin öbür ucunda iken Beyoğlu Belediyesi önünde peşpeşe konuşan kadınları dinledim. Figen Kabakçı, kendisi bir şehit eşi. Diyor ki, ‘Arkamda böyle dağ olduğunu bilmiyordum. İnan hep yanımızda oldu. Başkanımız geri gelsin, başka bir şey istemiyorum’ diyor. Bu şehit annesine İnan’ı geri getirmenin sözünü veriyorum. Menzure Teyze Kürtçe konuşuyor, ‘İnan Güney’i çok seviyoruz, o bize çok yardımlarda bulundu. Onu yanımızda istiyoruz’ diyor. Sen istiyorsan, isteğin başım gözüm üzerinedir Menzure Teyze. Sana İnan’ı getireceğiz. Gencecik öğrenci Zeynep Güven, ‘Bizlere başkan değil, İnan Abi gibi olan insan lazım. İnan Güney’e selam olsun’ diyen Zeynep Güven’e buradan selam olsun. Emekli Remziye Serin. ‘Emekliyim. Zor koşulda yaşıyorum, geçinemiyorum. İnan sayesinde pazara çıkıyorum, pazar desteği alıyorum. Emekli evinde oturup parasını verip çay içebiliyorum. Ben İnan’dan razıyım, İnan serbest kalsın’ diyor. Remziye Teyze’ye de selam olsun. İnan’ı bu belediyede değil, başka belediyede değil, şirket yönetirken bir eksiklik yaptığı iddiasıyla alıp Silivri’ye attılar. Hakkında bir kuruş menfaat temin etme şüphesi yok. Ne yaptıysa belediye için yapmış, belediyenin şirketi için yapmış. Elimde 1995 yılına ait bir soru önergesine İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin verdiği cevap var. Soru önergesi 1195 sayılı belediye başkanının belediye iştiraklerinden aldığı huzur hakları hakkında. Milletvekili sormuş. Bakanlık İstanbul Büyükşehir belediyesinden sormuş, cevabı 95 yılında milletvekiline yollamış. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, İBB Başkanlığı dışında İstanbul Ulaşım, Sanayi Ticaret A.Ş.’den 16 milyon lira, o gün için 4 asgari ücret. Bugünkü parayla 88 bin lira. İGDAŞ‘tan 4 asgari ücret. İstanbul Halk Ekmek’ten 4 asgari ücret. İSFALT A.Ş. Yönetim Kurulu Üyeliğinden 4 asgari ücret, KİPTAŞ Yönetim Kurulu Üyeliğinden 4 asgari ücret, İstanbul Dünya Ticaret Merkezi Yönetim Kurulu Üyeliğinden 2 asgari ücret, İstanbul Kültür ve Sanat Ürünleri A.Ş. Yönetim Kurulu Üyeliğinden 2 asgari ücret. 24 asgari ücret. Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken bugünkü parayla 500 bin lira 24 asgari ücret, ayrıca huzur hakkı almaktadır. Soruyorum, Ekrem İmamoğlu kaç tane almaktadır? Sıfır. İnan Güney? Sıfır. Sen hem İBB Başkanı iken 24 asgari ücreti, 7 firmadan ekstra alacaksın. Ondan sonra da dönüp İnan Güney’e Ekrem Başkan’a kara çalacaksın. Bunu senin böyle alnına yapıştırmazsam namussuzum. Gökan Zeybek, al bunu. Türkiye’nin gözü önünde Tayyip Bey’in alnına yapıştır. Sen 7 şirketten 24 asgari ücreti çekeceksin her ay. Sonra ‘Ekrem İmamoğlu İBB’yi dolandırdı.’ Cebine kör kuruş koyan namussuzdur. Kör kuruş koyan. Allah bütün hırsızların belasını versin. Bak şu mitingin güzelliğine bak. Allah bütün hırsızların belasını versin. (Âmin.) Tayyip Bey aramızdaki fark bu. Hadi yap bakayım kendi mitinginde. Hadi yap. Yap bakalım. De ki ‘Allah bütün hırsızların belasını versin’ de, yanındakiler ‘Âmin’ diyor mu? Cumhurbaşkanı’na hakaret olur diye ağızlarını açamazlar.”
“YASAKLARI YASAKLAYAN BİR CUMHURBAŞKANI GELECEK”
“Jimmy Jip bana bak. İçeride 30 çocuk var bu slogandan dolayı. ‘Zıpla zıpla, zıplamayan Tayyip’tir.’ Bu slogan için beş kadın, yedi erkek öğrenciyi Cumhurbaşkanı’na hakaretten içeride tuttular. Ben onları ziyaret ettim ama şunu söyleyeyim. Bütün gençlere söz veriyoruz. İlk seçimde bu ülkenin başına yasakları yasaklayan bir Cumhurbaşkanı gelecek. Yasakları. En büyük seçim vaadimiz; yasaksız Türkiye, vizesiz Avrupa. Söz veriyoruz. Dünyanın en hızlı ve en ucuz internetine söz veriyoruz bütün gençlere. Değerli arkadaşlar, her şeye rağmen bakın böyle bir toplantıyı AK Parti niteliksel olarak da yapamaz, niceliksel olarak da yapamaz. Ne böyle bir meydanı doldurma güçleri kalmıştır ne de gördüğümüz bunca zulme rağmen bu enerjimizin onda biri onlar da yoktur. Çünkü gücümüz haklılığımızdan gelmektedir."
"‘GEREK YOK’ DİYENLERE İNAT MECLİS’İ OLAĞANÜSTÜ TOPLUYORUZ"
“Dünyada haklının ezildiği, zalimin kayrıldığı bir düzen de İsrail’de var. Filistin’de büyük bir dram yaşanıyor. 700 gündür İsrail Filistin’de katliam yapıyor. Trump geldi ‘Ben Gazze’yi beğendim. Güney’e doğru bütün Filistinlileri süreceğim, oraya kumarhaneler, oteller yapacağım’ diyor. Amerika’nın Büyükelçisi Tom Barrack gelmiş ‘İsrail için bütün ulus devletler tehdittir’ diyor. Yani Türkiye gibi bir ulus devleti parçalamanın, yönetim şeklini değiştirmesinin suflelerini veriyor. Diyor ki ‘Millet sistemi olsun, Osmanlı gibi ümmet sistemi olsun. Osmanlı gibi din devletleri, mezhepçilikler olsun’ diyor. Buna karşı Büyükelçi konuşuyor. Bizim Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’da tık yok. Mezalim var, tık yok. Sürgün var, tık yok. Katliam var, tık yok. Açlık var, kıtlık var, tık yok. Türkiye’ye hakaret var, tık yok. Varsa yoksa TikTok, TikTok. Buradan Hakan Fidan’a, TikTokçu Hakan’a sesleniyorum. Senin gibi bir Dışişleri Bakanı olmadı, olmaz olsun. Olmaz olsun. Erdoğan’a, Netanyahu ile kayıkçı kavgası yapan ama Trump’a gelince susan Erdoğan’a söylüyorum. Bizim pozisyonumuz belli. Bütün muhalefet partileri ile görüştük. Hepsinin imzalarını aldık, imza veremeyen bir siyasi parti de toplantıya katılacağını söyledi. Bugün ‘Yapamazlar, toplanamaz, lüzumu yok’ dedikleri Meclis toplantısının başvurusunu yaptık, Cuma günü 14’te Meclis’i Filistin için topluyoruz. Meclis Başkanlığı akşamüstü ilan etti, toplantı resmileşti. Filistin’e dönüp bakmayanlara inat Filistin için Meclis’i olağanüstü topluyoruz. ‘Söz bitti, gerek yok’ diyenleri millet görüyor. Buradan samimi davetimdir. Milliyetçi Hareket Partisi’nin, AK Parti’nin bütün milletvekillerine, bu tarihi sorumluluk için Meclis’e gelmeye, iktidar muhalefet ayrımı olmadan İsrail’e haddini bildirmeye, Filistin’e sahip çıkmaya davet ediyoruz. Davet sadece muhalefetin değil, Türk milletinindir. Erdoğan’a pozisyonunu yeniden gözden geçirmesi için çağrıda bulunuyorum. Benim pozisyonum; partinin üçüncü Genel Başkanı, Bülent Ecevit’in Yaser Arafat’ın arkasında duran pozisyondur. Benim pozisyonum, bizim pozisyonumuz; Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının Filistin Kurtuluş Örgütü’nün arkasında durduğu pozisyondur.”
“TÜRKİYE, DEMOKRATİK AVRUPA’NIN PARÇASIDIR”
“Değerli Beyoğlular. Burası şüphesiz İstanbul’un eski günlerini arıyoruz ama en çok turist çeken, İstanbul’a gelen herkesin geldiği, uğradığı bir belediye. Sizler misafirperver insanlarsınız. Bugün beni, milletvekillerimizi, aileleri ağırladınız. Bugün Beyoğlu’nun kahraman belediye meclis üyelerini selamladınız. Manavgat Belediye meclis üyelerimizin temsilcilerini bağrınıza bastınız. Şimdi birbirinden değerli bir grup misafirimiz daha var. Eurocities, Avrupa Şehirler Birliği ve B40 Balkan Şehirleri Ağı. B40’ta Ekrem Başkanımızın ev sahipliğinde çok önemli işler olmuştu. Eurocities’den kendisine, Ekrem İmamoğlu’na özel ödül verildi. O ödülü yarın gidebilirlerse, engel çıkmazsa Silivri Cezaevi’nde kendilerine vermek için. Aksi durumda değerli eşi ve belediye başkanvekilimizle Silivri’nin önünde durmak için aramızda olan Sofya Belediye Başkanımızı, Madrid Belediye Başkanımızı, Temeşvar Belediye Başkanımızı, Barcelona Belediye Başkanımızı, Zagreb Belediye Başkanımızı, Atina Belediye Başkanımızı, Budapeşte Belediye Başkanımızı ve Utrecht Belediye Başkanımızı saygıyla selamlıyoruz. Onlar Ekrem Başkan’a sahip çıkmaya geldiler. Hoş geldiler, sefa geldiler. Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz. Bize buraya destek vermeye gelen değerli belediye başkanlarımıza yürekten teşekkür ediyoruz. Türkiye demokratik Avrupa’nın bir parçasıdır. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında en kısa sürede Avrupa Birliği’nin tam üyesi olacağız. Ve hep birlikte başaracağız. Türkiye’nin bugün Avrupa’nın bütün demokratları bizimle beraber. Türkiye’nin bütün demokratlarını, sosyal demokratları, muhafazakar demokratları, milliyetçi demokratları, Kürt demokratları, liberal demokratları, sosyalist demokratları Türkiye ittifakına davet ediyoruz. Türkiye İttifakı gücünü Türkiye’den, milletinden, renklerini ay yıldızlı al bayraktan alır. Kırmızı, beyaz. En büyük Türkiye. Hepinizi çok seviyorum, hepinize güveniyorum. Hep beraber Türkiye’nin kaderini değiştirmeye hazır mıyız? Kazanacak mıyız? Başaracak mıyız? Hep birlikte yürüyecek miyiz? O zaman yürüyelim arkadaşlar."