CUMHURİYET Halk Partisi'nin (CHP), seçilmiş İBB Başkanı ve cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun tutukluluğuna ve hakkında istenen hapis cezasına karşı her hafta düzenlediği ‘Millet İradesine Sahip Çıkıyor’ mitinglerinin 73'üncü adresi Güngören oldu.
Söz konusu miting için yurttaşlar alanda toplandı. Mitingde tutuklu cumhurbaşkanı adayı İmamoğlu’nun mesajını CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik okudu:
"Güngören’in güzel insanları, çok sevgili hemşerilerim, değerli hanımefendiler, beyefendiler, geleceğimizin teminatı gençler, canım çocuklar... Bugün aranızda olamasam da sizleri en yürekten duygularımla kucaklıyorum. Her birinize hasretle sarılıyorum. Duvarlarla, parmaklıklarla bizleri ayırabileceklerini, tutsak ederek bizi unutturabileceklerini sananlara esaslı bir ders vermek için buradasınız. Sağ olun var olun, sizleri çok seviyorum. Hafta sonu yapılan Kurultayımızda geçerli oyların tamamını alarak yeniden Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı seçilen kıymetli Başkanım Özgür Özel’i yürekten kutluyorum. İlkeli, cesur mücadelesiyle, dost canlısı kocaman yüreğiyle hepimize örnek oluyor. Tüm Cumhuriyet Halk Partililer adına, ‘İyi ki Özgür Özel’imiz var’ diyorum, iyi ki Özgür Özel’imiz var. Parti Meclisi ve Yüksek Disiplin Kurulu üyeliğine seçilen tüm yol arkadaşlarımı gönülden tebrik ediyorum. Yalnız partimizi değil, tüm milletimizi kapsayacak bir ortak aklın ve ortak iradenin inşasına öncülük edecek olan bu kadro ülkemiz adına tarihi bir görev üstlenmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi, artık topyekûn bir iktidar seferberliği içerisindedir. Bu; tüm partilerin, tüm şahısların üzerinde bir gücün, milletin iktidarıdır, milletin."
"MİLLETİN PARASINI DOĞRUDAN MİLLETE VERDİK; BELEDİYEDE YAPTIK, HÜKÜMETTE DE YAPACAĞIZ"
"Bizim iktidar olmaktan neyi anladığımızı, yönetim ahlak ve anlayışımızı Güngörenliler çok iyi bilir. Biz iktidara, rakiplerimizin değil, ülkenin sorunlarının üstesinden gelmek için talibiz. Biz iktidara, herkes için ve her yerde adaleti, hürriyeti sağlamak için talibiz. Eşi benzeri görülmemiş sosyal desteklerle nasıl tüm ihtiyaç sahibi hemşerilerimizin yanında olduğumuzu kıymetli Güngörenliler çok iyi bilir. Güngören’de çok iş yaptık. Kreşler, kütüphaneler açtık... Yeşil alanlar, meydan ve çevre düzenlemeleri yaptık… Otoparklar, büyük altyapı yatırımları gerçekleştirdik… Şikâyetlere konu olan Güngören Mezbahası’nı kreşi, kütüphanesi, nikah ve spor salonu olan bir Yaşam Merkezine dönüştürdük... Gençosman Mahallesi’nde riskli yapı ilan edilerek yıkılan Doğakent Sitesi yerine KİPTAŞ Doğakent Evleri’ni yaptık, hak sahiplerine anahtarlarını teslim ettik. Allah’a çok şükür tüm bunları yaparken de boğazımızdan tek bir haram lokma geçirmedik. Milletin parasını doğrudan millete verdik. Belediyede yaptık, hükümette de yapacağız. Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin halkçı ve icraatçı uygulamalarını kat be kat artırarak vatan sathına yayacak, vatandaşımızın dertlerine derman olacağız."
"HERKES BİLSİN..."
"Herkes bilsin: CHP iktidarında parasız eğitimi nitelikli, nitelikli eğitimi parasız yapacağız. Devlet okullarını yeniden ülkenin en iyi okulları yapacağız. CHP iktidarında çocuklarımız okula aç gitmeyecek, okulda aç kalmayacak. Herkes bilsin: CHP iktidarında ‘Temel Vatandaşlık Geliri’yle, her eve en az bir asgari ücret tutarında para girecek. Herkes başını sokacak bir ev bulacak. Herkes bilsin: CHP iktidarında gençlere iş bulacağız, işe yarar eğitim vereceğiz Herkese bilsin: CHP iktidarında yerinden yöneteceğiz. Şehirlerimizi dayanıklı, şehirlerimizde hayatı güvenli, ferah ve ucuz kılacağız. Bütün bunları ancak biz yapabiliriz. Milletimiz bunu çok iyi biliyor. Millet, belediyelerdeki farkımızı, üstünlüğümüzü gördü; artık hükümetteki farkımızı, üstünlüğümüzü görmek ve biraz rahat nefes almak istiyor. Haksız, hukuksuz, temelsiz davalarınız, iftira ve kumpaslarınız sizi kurtaramayacak. Millet kararını verdi: Sandık gelecek, iktidar değişecek. Bir kişi kaybedecek, adalete ve hürriyete susamış, 86 milyon onurlu vatandaşımız kazanacak. Her şey çok güzel olacak. Ekrem İmamoğlu. Silivri Zindanı."
CHP lideri Özgür Özel'in konuşmalarından satır başları şu şekilde:
"1994’ten beri burada yerel seçimlerde sekiz kez kaybettik. Yüzde 8 aldığımız da oldu, yüzde 18 aldığımız da. Ama biz Güngören’e küsmedik. Suçu kimsede bilmedik, hatayı kendimizde aradık. Güngören’e sırtımızı dönmedik, suratımızı asmadık. O Güngören, beş yıllık hizmeti de gördükten sonra son seçimlerde Ekrem Başkan’a yüzde 44 oy verdi. Bu gece için hala aynı ezber; ‘Ne işin var Güngören’de? Bu soğukta kim gelecek, aralık ortasında Güngören’de kim gelecek? Orası AKP’nin kalesi.’ Hep söylediğim gibi o kale siyaseti bitmiştir. Güngören artık kimsenin değil, milletin kalesidir. Bir yandan meydanın dışından meydana ulaşmaya çalışanlar, buraya akan Güngören, bir yandan ‘Gelmez’ diyenlerin doldurduğu, taşırdığı bu meydan ve 73’üncü eylem. Önce bir metrekare kişi başına yeşil alana bile hasret olan Güngören’de ‘Ekrem Başkan ne yaptı da girdi gönüllere bu kadar?’ Ona bir bakalım. Güngören’de 9 binden fazla hane desteğe ihtiyaç duyuyor, desteksiz yaşayamıyor. Düzenli olarak 6 bin 800 aileye İBB burada sosyal yardım yapıyor. Güngören’de 5 bin 500 çocuğun sütünü sabahleyin Ekrem Başkan ulaştırıyor. Bin 329 bebeğe doğum paketiyle, ‘Hoş geldin bebek’ diyor. Yine 4 bin annenin cebinde Anne Kart var. Ekrem Başkan’ı görünce otobüsün önüne atlayan, evladını bir koluna koyan, Anne Kart ile kalp yapılan… Anne Kart var ya, 4 bin annede var Güngören’de. Güngören’de zenginin çocuğunun el becerisi artarken, garibanın, yoksulun çocuğu kreşsiz kalmasın, annesi çalışacaksa işine baksın ya da sosyal hayata katılsın diye iki yeni kreş yapıldı. Devamı da gelecek."
"770 KREŞ, 77 YURT AÇTIK; DURMAYACAĞIZ"
"En önemsediğimiz şey bu kreşler. Bakın Cumhuriyet Halk Partisi gelmeden, burada belediyenin kreşleri yoktu. Biz yaptık, kızdılar. Engel olmaya, kapatmaya çalıştılar. Valiliklerden azılar yolladılar. Oysa biz dedik ki ‘Bu kreş çocuk için de çok önemli, anne için de çok önemli. Öyle olunca hedefi koyduk, İstanbul’da sıfır olan kreş sayısını şu an itibariyle 127’ye, Türkiye’de 770’e çıkardık. Hedef, 1000 kreş. ‘1000 kreş’ dedik, 770’ini açtık. 1000’inci kreşi açacağız. Durmayacağız. Bir de yurtlar var. Hani barınma sorununu görmeden, İstanbul’a çağırdığın öğrenciye ‘Şurada kalacaksın’ demedikleri, açmadıkları yurtlar var. Şu ana kadar 17 tane açtık. Türkiye’de de yurt hedefini 100 olarak belirledik. Orada da yüzde 77’deyiz. 77 yurt açtık Türkiye’de, durmayacağız. Sanıyorlar ki ‘Silkeleriz dururlar’, sanıyorlar ki ‘İçeri atarız susarlar.’ Sanıyorlar ki ‘Zulmederiz geri dururlar.’ Ant olsun ki ne mücadeleden, ne hizmetten geri durmadık, durmayacağız.”
"KENTSEL DÖNÜŞÜM ÖNÜNDEKİ ENGELLER KALDIRILDI"
"Güngören Eğitim, Kültür, Sosyal Yaşam Merkezi açıldı. Sezai Karakoç Kütüphanesi, Mahalle Evleri açıldı. Güngören Teknoloji Atölyesi açıldı. 952 araçlık Merter Otoparkı açıldı. Yeni gelen parklar, yeşil alanlar, düzenlemeler yapıldı. İSKİ 1,1 milyara 13 kilometre atık, 22 kilometre temiz su hattı döşedi Güngören’e. Yıllarca 'kentsel dönüşüm olmaz, burada kentsel dönüşüm yapılmaz’ dediler. Büyükşehir Belediye Meclisi'nden kentsel dönüşüm geçti. Artık Güngören’de kentsel dönüşümün önündeki engeller kaldırıldı. Tüm bunları Güngören’de İstanbul Büyükşehir Belediyesi yapıyor. Onlar çalışıyor. Örgütümüz anlatıyor. Bir büyük mücadeleyi hep birlikte sürdürüyoruz. Biliyoruz ki geldiğimiz yoldan geri gitmeyeceğiz. Girdiğimiz gönüllerden düşmeyeceğiz. Asla ve asla Güngören’i ihmal etmeyeceğiz. Yüzde 44 tavanımız değil, tabanımız olacak. Çok daha yukarıya gideceğiz. Bu ilçenin gönlüne biz girdik, onu fethedeceğiz. Güngören’i çok seviyoruz. Ona en güzel hizmetlerimizi yapacağız."
"BİN 333 OYU DARBEYE DİRENEN MEYDANLAR HAK EDİYOR"
"Cuma, cumartesi, pazar; üç gün Ankara’da kurultayımızı yaptık. İlk gün programımızı değiştirerek Türkiye’yi nasıl yöneteceğimizi, sorunları nasıl çözeceğimizi, ülkeye ne vadettiğimizi, derdin tasanın yerine çözümü, refahı nasıl getireceğimizi önce konuştuk, bir yıl boyunca çalıştık. En sonunda oybirliği ile cuma günü programımızı yeniledik. Ardından cumartesi günü seçimli kurultaya başladık. Buradan Türkiye’nin dört bir yanından, 81 ilden koşan gelen bütün delegelerimize bin 333 oyla, parti tarihinin en yüksek oyuyla beni yeniden göreve getirdikleri için teşekkür ediyorum. Ancak şunu ifade etmeliyim ki bu bin 333 oyun, üçünü bile kendime saymıyorum. Bin 333 oy mücadelenin, birlikte olma iradesinin, haysiyet mücadelemizin ve iktidar yürüyüşümüzün kararlılığına destektir. Bu bin 333 oyu Özgür Özel hak etmiyor. Bu bin 333 oyu çağrılınca koşan ve gelen, darbeye direnen, seçtiğine sahip çıkan, mücadeleyi bırakmayan sizler hak ediyorsunuz; bu meydan hak ediyor. Şimdi hep beraber bu ülkedeki sorunları nasıl çözeceğimizi, bundan sonra sorunun sahibine çözümü nasıl söyleyeceğimizi, önce örgütümüzle çalışıp, Parti Okulu ile bu dertlere çözümü nasıl anlatacağımızı kısaca sizlerle çalışıp, gerekirse uzaktan eğitimlerle çalışıp Türkiye’nin değil dünya siyaset tarihinin en uzun, en kararlı ve en kalabalık propaganda dönemini, kampanyasını başlatacağız. Hep birlikte yapacağız. Benimle, yöneticilerle, milletvekilleriyle, ildeki yöneticilerle birlikte bu orduda yer almaya ve her biriniz birer Cumhurbaşkanı adayı olarak sorumluluk almaya hazır mısınız? İşte onların savcıları, mahkemeleri, hapishaneleri olabilir. Onların elinde devletin bütün güçleri olabilir. Ama biz kazanacağız. Çünkü bizim inancımız var, kararlılığımız var. Sizin enerjiniz var. Ahlaki üstünlük bizdedir. Psikolojik üstünlük bizdedir. Çoğunluk enerjisi bizdedir. Biz kazanacağız. İşte siz kazanınca emin olun Türkiye kazanacak. Bu Güngören’in AK Partili, MHP’li, yoksul, emeği sömürülen, 30 bin lira kiranın olduğu ilçede 22 bin liraya bir ay çalıştırılan AK Partili kardeşim de MHP’ye oy veren işçiler de kazanacak. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bütün sorunları, insana dair, emeğe dair, istihdama dair, barınmaya dair tüm sorunları halk için çözeceğiz. Halkın düzenini kuracağız. Güngören’e de İstanbul’a da Türkiye’ye de eşitliği ve adaleti getireceğiz."
"ERDOĞAN ŞİRKET YÖNETİR GİBİ DEVLETİ YÖNETİYOR"
"Biliyorsunuz, Adalet ve Kalkınma Partisi geldiğinde, daha doğrusu Erdoğan Cumhurbaşkanlığı sistemini isterken demişti ki ‘Daha hızlı yöneteceğiz.’ Daha hızlı yönetmek için benzetmeyi de şöyle yaptı: ‘Şirket yönetir gibi devlet yöneteceğiz’ demişti. Allah var, sözünü tuttu. Bu düzende öyle bir kabine kurdu ki Sağlık Bakanı özel hastaneci, Milli Eğitim Bakanı özel okulcu, Turizm Bakanı oteller zinciri sahibi... Öyle kurdu ilk kabineyi. Sonra dediğini yaptı. Bir şirket kurdu, başına geçti ve o şirketi yönetir gibi devleti yönetiyor. Şirketin adını biliyor musunuz? KADAŞ. Duydunuz mu? KADAŞ; Kara Düzen Anonim Şirketi. Recep Tayyip Erdoğan başında. Bu şirket yoksuldan alan, zengine veren kara düzenin şirketidir. Bu şirket damatların, evlatların, eniştelerin, torpillilerin yükseldiği, liyakatin, eğitimin, hakkaniyetin ve adaletin asla kendine yer bulamadığı KADAŞ, Kara Düzen Anonim Şirketi’dir. AK Parti’nin kara düzeninde İstanbul’da geçen yıl ortalama kira 25 bin liraymış, yüzde 40 artmış ve 35 bin lira olmuş. Güngören’de geçen yıl ortalama kira 20 bin liraymış, bu yıl 30 bin lira olmuş. Ama Türkiye’de asgari ücretin en çok alındığı ilçelerden birinde; 22 bin 500 lira asgari ücret alınıp, 30 bin liralık evlerin kiralık olduğu bir ilçedeyiz. Öyle bir noktadayız ki örneğin devlet memurları geçmişte, AK Parti geldiğinde 18 bin lira emekli ikramiyesi alıyorlardı. İstanbul’da iyi bir daire de 15 bin liraydı. Yani emekli ikramiyesi bir daire alabiliyordu. Bugün geldiğimiz noktada aynı memur, 975 bin lira ikramiye alıyor. Ama emsal ev, aynı ev 5 milyon lira oldu. Yani çalışmanın, biriktirmenin ya da en sonunda ikramiyeyi alıp başını bir eve sokmanın artık hayal bile edilemediği bir ülkeye dönüştük."
"'ALAN ELDİK, VEREN OLDUK' DİYOR, 40 HARAMİLERE VERİYOR"
"Daha dün bu adaletsiz sistem, bir bütçe geçirdi Meclis’ten. O Meclis’ten geçen bütçede, komisyondan geçen ve Genel Kurul’a sevk edilen bütçede ne asgari ücretlinin yüzüne bakan var; ne emeklinin, ne çiftçinin derdini duyan var; ne esnafın, ne Güngören’e gelip insanların yüzüne bakacak bir bütçe var, ne de sorunları çözmenin inancı ve kararlılığı var. Bir de çıkmış Erdoğan diyor ki bugün ‘Türkiye, alan elden veren ele dönüştü.’ Bakın kimden alıyor, kime veriyorlar söyleyelim. Türkiye’nin dört bir yanına gidiyorum. Erdoğan da kızıp şöyle diyor; ‘Gitmiş, il il geziyor. Sarraf sarraf geziyor. Almış eline bir makina, altın hesabı yapıyor.’ Soruyorum. Güngören’deki ev hanımlarına soruyorum. Altın hesabı şaşar mı? Şaşmaz. En iyi karşılaştırma altın hesabı mı? Bakın bu Erdoğan geldiğinde en düşük emekli maaşı 8 çeyrek altın alıyordu. Şu anda en düşük emekli maaşı 16 bin lira ve 1,5 çeyrek altın alıyor. Bir yanda 8 çeyrek, bir yanda 1,5 çeyrek. Diğer taraftan asgari ücret 7 çeyrek alıyordu, şimdi 1,5 çeyrek alıyor. Yani AK Parti’nin kara düzeninden önce emekli 8 çeyrek alırken, şimdi 2 çeyreğe; asgari ücretli 7 çeyrek alırken, 2 çeyreğe düştü. Şu Trakya’daki çiftçi bir kilo buğday satıp bir litre mazot alıyordu. Şimdi beş kilo buğday satıp bir litre mazotu zor alıyor. Pamuk üreticisi Adana’da, Çukurova’da ya da Aydın’da, Manisa’da, Hatay’da bir kilo pamuk satıp 2,5 litre mazot alıyordu. Şimdi 2,5 kilo pamuk satıp bir litre mazotu zor alıyor. İşte AK Parti'nin kara düzeni bu şekilde işliyor. Ama emekliden al, çiftçiden al, işçiden al. Kime vereceksin? Diyor ya, ‘Eskiden alan eldik, şimdi veren el olduk.’ Aldığı el belli. Ama kime veriyor? Bakın bütçeye koydular bu sene zenginlerden vazgeçilecek vergilerin tutarı, yani adam kazanmış vermesi lazım. Gidiyor 40 Haramiler’e af çıkarıyor ya onun toplamı 701 milyar. Kur Korumalı Mevduat’a ödediği para 2,5 trilyon lira. Bu yılın ilk sekiz ayında faize ödediği para 1,5 trilyon lira. Bu üç kalemi topladığında 4,7 trilyon yapıyor. Şimdi birazdan söyleyeceğim, sonra gelip bunu karşılaştıracağım. Ama asgari ücreti olması gereken noktaya çıkarmak için gereken para var ya, bunlara ‘Teşvik ver’ diyeceğiz. ‘Yok para’ diyorlar. Tam 90 katını bu üç kalemde zengine ödediler. Ya da emekli maaşını insanca, hakça bir noktaya getirmek için gereken paranın tam 110 katını faize, Kur Korumalı Mevduat’a, vergi affına ödediler. Aynı paraları bu sene de zengine ödemeye niyetliler."
"BOZDOĞAN KEMERİ’NDE HALAY ÇEKECEĞİZ"
"Ama birilerini duymayanlar, işine gelince duyuyor. Bakın Meclis’ten geçti. Cumhurbaşkanlığı’nın korumalarına ya da Meclis Başkanı’nın korumalarına 30’ar bin lira seyyanen zam vermişler. Bakın o çocuklara verilsin. Ona söz yok. Ama o çocuklara verip de, pandemi olur polis çalışır, sokağa çıkmak yasak polis çalışır. Maçta polis çalışır, bayramda polis çalışır, sen ortalığı ayağa kaldırırsın, gece gündüz polis çalışır. Bu çocuklara bir kuruş vermediler. İnfaz koruma memuruna vermiyor, jandarmalara vermiyor, atamıyor öğretmenleri atadığına da para vermiyor. Memura vermiyor, emekliye vermiyor ama kendi etrafında gözünün gördüğüne, ‘Geçinmek zor, 30’ar bin lira verelim.’ O çocukların hakkı, ama bu çocukların hakkı ne olacak? Bu kadar adaletsizliğe isyan ediyoruz hep birlikte ve size buradan bir söz vereyim. Bir söz vereyim. Bazen öğrenci ile polisi karşı karşıya getiriyorlar. ‘Aman’ diyoruz. Bizim arkadaşlarla ‘aman’ diyoruz. Size söz veriyorum, hatta Özgür Başkan söz veriyor. O orayı çok iyi bilir. Hani bir seçim olacak ya çok yakında. Hani o sandık gelecek ya, biz o gece seçimi kazanacağız ya. Pazartesi günü hepiniz davetlisiniz. Özgür Başkan’la birlikte Bozdoğan Kemeri’nin önüne gideceğiz, polislerle öğrencileri omuz omuza halay çektireceğiz, omuz omuza. Çünkü öğrenci kurtulmadan polis kurtulmaz. Emekli kurtulmadan emekçi kurtulmaz. Çiftçi kurtulmadan esnaf kurtulmaz. Türkler kurtulmadan Kürtler, Aleviler kurtulmadan Sünniler, kardeşlik kurulmadan bu ülke kurtulmaz. O yüzden diyorum; kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz.”
"GÜNGÖREN TARİHİ BİR MİTİNG YAPIYOR"
"Helal olsun. Bu drone görüyor mu Güngören’i? Bu Saraçhane’de yedi gün yedi gece yattık ya orada. Siz de geldiniz ya, darbeyi püskürttük ya. Orada bir gün konuşmadan sonra. Odaya gidiyorum. Birisi önüme çıktı. ‘Başkanım sana çok teşekkür ederim’ dedi. ‘Kimsin abi sen?’ dedim. ‘Ben drone operatörüyüm. Burayı çekiyordum, sen beni alkışlattın ya hayatımda ilk kez birisi benim varlığımın farkına vardı’ dedi. Şu drone operatörüne bir kuvvetli alkış daha yapalım buradan. Güngören tarihi bir gecede tarihi bir miting yapıyor. Tarihi bir eylem yapıyor. Güngören’i saygıyla selamlıyoruz, hepinizin önünde saygıyla eğiliyorum. İyi ki varsınız. Bu jimmy jib’ci abi de çok iyi abidir. Bir alkış da ona yapın. Sen de Güngören cemevi istiyor ona bir yaklaş bakalım. Pir Sultan Abdal Kültür Merkezi diyor ki ‘Güngören cemevi istiyor.’ Başkanvekilim bu sene değilse gelecek senenin yatırım planına alalım, Güngören’in bu sesini duyalım. Ayrıca buradan açıkça söylüyorum ki ileride yani yapılacak ilk seçimin ertesinde cami ne kadar ibadethane ise, cemevi de o kadar ibadethane olacak. Madımak utanç müzesi olacak. İnsanlığa karşı suçlar da zaman aşımı olmaz, o davalar tekrar açılacak."
"İLK KEZ GÖNGÖREN’DE İŞARET DİLİ TERCÜMANIMIZ VAR"
"Şimdi buradan önemli bir çağrı yapacağız hep beraber Güngören’den. Ama öncesinde şunu söyleyeyim. Bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Bu kara düzen engellilere gün yüzü göstermiyor. Hala engellilerin verileri bile sağlıklı olarak açıklanmıyor. Çalışmayan engelliye 4 bin 300 lira gibi sefalet ücreti veriyorlar. Perişan ediyorlar. Sağlık kurulu yönetmeliğini değiştirdiler, rapor almak zor, oranları düşürüyorlar. Ortez, protez, işitme cihazı, en kötüsü veriliyor, aradaki fark mümkün değil ödenemiyor. En kötülerine maalesef muhatap ediliyorlar. Yerel yönetimlerimiz olmasa bu tekerlekli sandalyeye, elektrikli sandalyeye ulaşmak hayal. Engellilerin ÖTV muafiyetini bile 10 yıla çıkardılar. Biz bu eksiklikleri söylerken bir vatandaş bana dedi ki ‘Özgür Bey benim yakınlarım engelli. Her çarşamba sizi izliyorlar. Ama dedi o mitingi siz bir tek duyanlara mı yapıyorsunuz? O zaman aklımıza dank etti. Otobüsün üzerinde işaret dili tercümanımız var ilk kez Güngören’de. Bundan sonra her çarşamba mitinginde otobüsün üstünde tercüme var, ekranın köşesinde engellilere selam var. Hepinize selam olsun. Hepinizi çok seviyorum. Engellilerin önündeki bütün engelleri kaldırmak, onların sesini duymak, onlara hak ettikleri bir yaşam sunmak için iktidara gün sayıyoruz."
"HAK EDİLEN MAAŞ EN AZ 39, BİZ BUNUN ALTINDA YOKUZ"
"Şimdi bütün meydandaki herkese soruyorum, Erdoğan sizi seviyor mu? Niye? Fakirsiniz. Bakın yoksulluk sınırı 97 bin liraya çıktı. Yani bir eve, bir haneye 97 bin lira girmiyorsa fakirsin. 97 bin liranın altında evine gelir girenler bir el kaldırsın göreyim. Jimmy jib’ci senin maaş ne kadar? Sen de kaldır. O da kaldırdı. Kamerayı çeken adam bile fakir yani. Bırak meydan fakir, meydanı çeken de fakir. Şimdi bu şartlarda sendikalar hesaplıyor. Öyle hani DİSK çok işçiden yana hesap yapıyor falan. TÜRK-İŞ yıllardır bu işin ortalamasını söyleyen, söylediği rakamlarda aslında açlık sınırının altında kalıyor diye de eleştirilen TÜRK-İŞ’in rakamı oldu 30 bin lira. Memlekette 30 bin lira açlık sınırı. 97 bin lira yoksulluk sınırı. Asgari ücret 22 bin lira. Türkiye’nin en çok asgari ücret alınan ilçelerinden biri, asgari ücretin başkenti Güngören. Doğru mu? Memleket öyle bir açmazda ki, öyle bir açmaza geldi ki asgari ücret alan için çok düşük, veren için çok yüksek. Eğer verildiği yer tekstilse, Merter’deki tekstil atölyesi Hindistan'ın asgari ücreti ile mücadele edemiyor. Dünyanın dört bir yanındaki yoksul ülkelerin asgari ücreti ile baş edemiyor. Asgari ücretli de bu maaşla geçinemiyor. Bunun için biz geçen sene 30 dedik, sözü dinletemedik. Bu sene hem geçen seneki 30’a, sadece TÜİK yansıtması yapsak bile asgari ücret 39 bin lira olmak zorunda. 22 bin liralık asgari ücrete geçen seneki enflasyonu koysalar, bu seneki beklenti enflasyonunu koysalar, küçücük refah payını koysalar kendi asgari ücretleri bile 35 olmalı. Bugün bizim teklifimiz asgari ücret 39 bin lira olmalı. Ama Merter’de çalışan emekçiye 39 bin lira asgari ücret olsa iyi gelir mi? Yetmez, ama bir nefes aldırır. Ama Merter’deki tekstil atölyesi bu maaşı ödeyebilir mi? O da ödeyemez, kapatır. İşte devlet burada ortaya çıkacak. Diyecek ki ‘Biz kanun teklifini hazırladık yarın veriyoruz. 1-10 çalışanı olan işyerlerine 10 bin 540 lira, 10-49 arasında işçi çalıştıranlara 8 bin 400 lira, 50 ve üzeri çalışanı olanlara 5 bin 100 lira asgari ücret için sosyal devlet destekleme primi verilsin.’ Yani birileri ‘İflas ederim ben veremem. Öbürü ‘Ben bu maaşla geçinemem’ diyorsa araya devlet girecek bu yükün önemli kısmını işverenin sırtından alacak. Biz bir kez daha tarih önünde söylüyoruz: Hak edilen maaş en az 39, biz bunun altında yokuz."
"ASGARİ ÜCRETE İNSANCA ZAM HAKKIMIZDIR"
"Asgari ücrete 2023 yılında temmuzda zam verdiler. Tayyip Erdoğan dedi ki ‘Bunu gerekirse Aralık’ta olanın dışında üç kere daha güncellemeliyiz.’ Yani ‘Üç ayda bir asgari ücreti güncelleyeceğiz’ dedi. Oyu aldı Güngören’den. Ama sonra çekti gitti. Ne 2024’te, ne 2025’te. 2024’te 17 bin lirayı bir yıl sürdürdü. 2025’te 22 bin lirayı bir yıl sürdürdü. Şimdi 27 bin lira asgari ücret yapıp, bir yıl boyunca sürüm sürüm süründürmeye niyetleniyor. Ben buradan sendikalara sesleniyorum. Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun yapısı için de önerimizi sunduk. Sendikalara sesleniyorum. Türkiye’de asgari ücret, temel ücret oldu. Asgari ücret tüm dünyada ilk bir yıl alınan, kıdemle hızla uzaklaşılan bir ücrettir. Ama burada asgari ücret herkesin maaşına yön veriyor. Onun için sendikalar asgari ücret mücadelesine omuz vermelidirler. Asgari ücrete insanca zam hakkımızdır. Söke söke almak için tüm Türkiye’yi, tüm emekçileri, tüm işçileri mücadeleye davet ediyoruz. Yanlarında olacağız. Arkalarında olacağız."
"TRT’DEN CANLI YAYIN, AK PARTİ - MHP OYLARIYLA REDDEDİLDİ"
"Değerli Güngörenliler. Hafta sonu konuştuk. Biz, bir müesses nizama, yerleşmiş bir düzene, AK Parti’nin kara düzenine karşı bir büyük mücadele veriyoruz. Bir avuç insanın bu milletin sırtından geçinmesine son vermek istiyoruz. Artık siyasetten kopan, kadın kollarına güvenmeyen... Eskiden AK Parti’nin kadın kolları çalışıyordu. Nerede? AK Gençlik diyorlardı, gençlik kolları nerede? Yok. Çünkü sokağa çıkacak halleri yok. Yüzleri yok. 22 bin lira asgari ücret olan yerde ne diyecekler? Gelebiliyorlar mı? Hatır soran var mı? Dert dinleyen var mı? Kadın kolları yok. Gençlik kolları yok. Ana kademe yok. Varsa yoksa yargı kolları var. 19 Mart darbesini yapan, Ekrem Başkan’ı 259 gündür içerde tutan, sevgili Ahmet Özer çıktı çok şükür, onu bir yıl içerde tutan, 16 belediye başkanımızı içerde tutan, 3’ü bizim toplam 13 belediyeye kayyım atayan, sizin seçtiklerinizi değil, kendi atadıklarına kentleri yönettirmek isteyen bir anlayış var. Bu anlayış 8 ay bize iddianame bekletti. Ne dedim? ‘Yargılanmak için değil, yargılamak için iddianame bekliyoruz’ dedim. İddianame çıktı. Ne demiştik? TRT’den canlı yayın. Her isteyen televizyonun yayın yapacağı bir link. Buna yasal düzenleme istemiştik. Devlet Bey bunu desteklemişti. Tayyip Bey’e sordular, ‘Devlet Bey istiyorsa olur’ demişti. Dün kanun teklifini Meclis’e getirdik, sunduk. Bütün muhalefet destekledi, AK Parti - MHP oylarıyla maalesef reddedildi. Hala vaktimiz var. Buradan Devlet Bey’e ve Tayyip Bey’e sesleniyorum. İki ihtimal var. Ya CHP getirdi diye oy vermediniz, verdirmediniz. O zaman samimiyseniz siz getirin öneriyi, biz oylayalım. İftiracıları da hakikati de millet dinlesin kararı millet versin. Bu arada bir kez daha buradan sevgili Ahmet Türk’e geçmiş olsun diyorum. Ahmet Özer, Ahmet Türk el ele kol kola iki Ahmet başlatacaklar. Kayyımlardan da kurtulacağız, terör bitecek kardeşlik gelecek. Buradan Mardin’deki kayyıma da Van’daki, Ovacık’taki kayyıma da itiraz ediyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi, özgürlüklerin partisi. Göreceksiniz iktidara geleceğiz. Tüm gençlere sözümüz olsun. Vizesiz Avrupa, yasaksız Türkiye’yi getireceğiz."
"ERDOĞAN İDDİANAMEYİ AĞZINA ALAMIYOR ARTIK"
"Bu arada Esenyurt İlçe Başkanı’nın yanında Ahmet Özer içerideyken ilçe başkanlığı yapan arkadaşımıza, yönetimine de kocaman bir alkış alalım. Eskisine de yenisine de. Cumhuriyet Halk Partisi eskinin olmadığı, öncekinin değerli olduğu bir partidir. Şimdi burada şunu söylememe izin verin. AK Partili, MHP’li, Güngörenli büyüklerime sesleniyorum. TRT, A Haber, bunun yanında TGRT ve çok sayıda televizyonda bütün yaz şunları duydunuz: ‘Tarihin en büyük yolsuzluğu.’ ‘560 milyar lira rüşvet.’ ‘Belgesi çıkacak’ dediler. İddianame var, 560 liranın ispatı yok. ‘Ekrem İmamoğlu’nun lüks arabaları’ dediler, MHP milletvekilinin çıktı. Kurultayda ‘İBB bin 200 cep telefonu dağıttı’ dediler, iddianamede bile yer almadı. ‘Bavullarla para taşındı’ dediler, iddianamede bavullardan para değil jammer çıktı. ‘Parkenin altında 2 milyon dolar bulundu’ dediler, kör kuruş bulunmadı ve iddianamede yer almadı. ‘Gaziosmanpaşa Belediyesi’nin kasasından dolarlar çıktı’ dediler, belediyenin mührü çıktı. Bir yayla evinde Mustafa Komiserin dandik, hafif kasasında ‘Milyon dolarlar çıktı’ dediler, 48 tane mermi çıktı. Yaz boyunca ne yalan duyduysanız, ne anlatıldıysa içi boş çıktı, iddianamede çıkmadı. Erdoğan iddianameyi ağzına alamıyor artık. Görüyorsunuz. Bundan sekiz ay önce bana diyordu ki ‘Göreceksiniz bir aya kalmaz, insan içine çıkamayacaklar.’ Eskiden ‘Kalem’ dediğin Güngören’deyim, insan içindeyim. Diyordu ki ‘Bunlar bırakın birbirinin, eşlerinin dahi yüzüne bakamayacaklar.’ İşte Dilek İmamoğlu burada. Dün Ekrem Başkan’ın yanındaydı, kaya gibi arkasında. Buradan, Güngören’den Türkiye’nin gözünün içine bakarak diyorum ki ‘Arkadaşlarımız masumdur. Ekrem Başkan’ın suçu Erdoğan’ı yenmektir. Ant olsun ki bir daha yenecektir.’ Jimmy Jib bak, burada bir kardeşimiz ne yazmış; ‘Pijamamı çıkardım geldim’ diyor. Helal olsun. Hafta sonu dedim ya ‘Ya üstünde pijama, elde kumanda, evde oturup bakacaksın ya da bu meydanlara akacaksın. Evde beklersen bekle, yakında seni de alacaklar. Çok pişman olacaksın. Gel benimle birlikte mücadeleye.’ ‘Pijamamı çıkardım, geldim’ diyor. Hoş geldin. Evdeki pijamalı seni de bekliyorum. Kurtuluş yok tek başına. Ya hep beraber, ya hiçbirimiz. Güngören mitingi, eylemi sevdi. Vallahi bitiresimiz gelmiyor. Güngören çok güzel, eylem çok güzel, mücadele çok güzel. Bugün arkadaşlarımız dedi ki cezaevinde ‘Hafta sonu kurultaydan güç aldık, güç verdi bize.’ Bizim her birlikteliğimiz, her toplanmamız, her mücadelemiz, her eylemimiz bir sonrakine güç veriyor. Bundan sonra da durmayacağız, yılmayacağız, biz kazanacağız."
"İTİRAF EDİP AK TOROSLAR ÇETESİ'Nİ DAĞITACAKSIN"
"Şimdi iki ihtimal var. Ya biz dedik diye oy vermediler, getirsinler biz oylayalım. Ya da şunu itiraf etsinler: ‘Biz canlı yayın dedik ama bu savcılara kandık. İddianame boş çıktı. Şimdi bu iddianame ile yargılamayı, televizyondan verirsek millet bizim ne büyük kötülük yaptığımızı, nasıl bir darbecilik yaptığımızı görür. Onun için yayınlamıyoruz’ diyorlarsa, yolu basit. HSK’yı toplantıya çağıracaksın, Çağlayan’daki AK Toroslar Çetesi'ni dağıtacaksın. Bu mahkemeye tarafsız hakimler atayacaksın. Arkadaşlarımızın da haysiyetiyle oynamayı bırakacaksın."
"GELECEĞİMİZ İÇİN TÜRK VE KÜRT BİR OLMALIDIR"
"Sayın Erdoğan bugün çıkmış, öyle eski havası cıvası yok ama yine partimize dünya kadar hakaretler yağdırmış. Bunu şunun için yapıyor: Efendim, kendisi hem milletten gizleyerek İmralı’ya milletvekili yolluyor. ‘Ama hareket yapmayıp, susun’ diyor. Bunu gizliyor. Bizim açık ve net tavrımızı, savunmamızı, milletimize izahımızı kıskanıyor. Açık söyleyeyim, çok net. Erdoğan’a sorarsan ‘Kürt meselesi yoktur.’ Bizce var. Kürtler ‘Sorunum var’ diyorsa vardır. Bu sorunu çözmek için CHP’de irade vardır. Bunun için tek seçenek demokrasidir, demokratikleşmedir. Bunun için gerekli cesaret bizde vardır. Suriye’deki gelişmeleri doğru okuyoruz, okumalıyız. Türkiye’nin geleceği için Türk ve Kürt‘ün bir olması, kaçınılmazdır. Bunu asla ve asla ıskalamamalıyız. Doğru yerde durmalıyız. Bundan sonra Orta Doğu’ya Cumhuriyet Halk Partisi ve Türkiye’deki tüm partilerin bir barış, bir uygarlık, bir medeniyet, bir kalkınma ve birlikte kazanma perspektifi ile yaklaşması gerekmektedir. İsrail’in çeşitli emellerine karşı müteyakkız olmak, hep bir arada durmak, kavgayı bir tarafa bırakmak, huzuru, barış, kalkınmayı getirmek, Türkiye’yi güçlendirmek hepimizin görevidir. Biz Erdoğan gibi Kürt meselesinin varlığını inkar edip günü gelince büyük büyük laflar etmeyiz. Bu işin siyasetinde de ticaretinde de yokuz. Sonuna kadar samimiyiz. Bu Meclis çatısı altında milletin verdiği görev neyse onu yapmakta kararlıyız. Kimse Kürt yurttaşlarımızla bizim aramıza bir set çekmeye, bizi ayrı düşürmeye, bu alanları enfekte etmeye çalışmasın. Cumhuriyet Halk Partisi, halkın partisidir; Türkiye’deki tüm insanları kardeş bilen, kardeşliği savunan partidir. Bundan sonra da kararlarını kendi verecek, hesabı da millete verecektir. Kayyımların kaldırıldığı, kayyım atamalarına yasak getiren düzenlemelerin hızla yapıldığı, her türlü demokratik adımın cesaretle atıldığı, bu ülkede kardeş kavgasının yerin bin metre dibine gömüldüğü yarınlara birlikte yüründüğü bir Türkiye mümkün. Cumhuriyet Halk Partisi bunu savunuyor, sonuna kadar da savunacak."
"VAKİT MÜCADELE ETME VAKTİDİR"
"Başta biraz söyledim, sonda bunu bir kez daha ifade edeyim. Türkiye’nin önemli sorunları var. Sorunları çözümleri, bir yıl boyunca çalıştık, tartıştık. 600 akademisyen, 600 örgüt temsilcisi, sivil toplum meslek örgütleri, 250 parti dışından gençle ve partinin bütün organlarıyla hep birlikte çalıştık. Şimdi artık yoksulluğu yönetmek değil, yok etmenin reçetesini de, Türkiye’yi tarımda hak ettiği noktaya getirmenin de, çiftçinin de kazanacağı satın alanın da gıdayı ucuza alacağı bir düzenin kurulmasını da, eğitimin bütün sorunlarının açılmasını da, işsizlikle ilgili yapacaklarımızı da biraz önce dediğim gibi Alevi meselesine de, Kürt sorununa da yaklaşımımızı da milletimize artık tane tane anlatmanın, basit, kolay anlaşılır, kolay anlatılır broşürlerle, kapı kapı çalışmanın vakti gelmiştir. Sorunu olanı gidip yerinde biz bulacağız. Çözümü biz getireceğimizi ona tane tane biz anlatacağız. Vakit fabrikaları örgütlemek, vakit işçi servislerini uğurlamak, karşılamak, onlara emeğin partisi olduğumuzu anlatma vaktidir. Vakit çiftçiyi, köylüyü köyünde, tarlasında bulma vaktidir. Vakit ev hanımının kapısını çalma, ona konuk olma, ona çözümü anlatma, evladının güvencesinin biz olduğumuzu anlatma vaktidir. Vakit sokakta olma, vakit ayakta olma, vakit mücadele etme vaktidir. 15,5 milyon oy almış Cumhurbaşkanı adayımız hapistedir, tutsaktır. Ancak onun yerine 2 milyon aday vardır, tüm Cumhuriyet Halk Partililer adaydır. Şunu söylüyoruz, benim Cumhurbaşkanı adayım, sizin adayınız Silivri’dedir. O çıkana kadar, çıkarmıyorlarsa biz seçimi kazanıp da onu çıkarana kadar 2 milyon üye Cumhuriyet Halk Partisi’nin adayıdır. Var mısınız? Var mısınız? Var mısınız? Ayrıca 15,5 milyon vatandaş kimi iki elinde iki bastonuyla, 96 yaşında tırmandı ilçe binasını, kimi karnında üç aylık bebeğinin geleceği için geldi. O 15,5 milyon kişi de bizimle birlikte bu mücadelenin bir parçasıdır. Şaka değil, bugün bu soğukta, aralık ayının ikisinde - üçünde bu meydanda olan irade Türkiye’ye bir şey anlatıyor. Biz kararlıyız, biz çalışacağız, biz örgütleneceğiz, biz başaracağız. Arkadaşları da Türkiye’yi de kurtaracağız. Yoksulluğu da bitireceğiz, zenginliği de getireceğiz. Var mısınız? Var mısınız? O zaman birlikte yürüyelim mi? Yürüyelim mi? Haydi o zaman yürüyelim arkadaşlar. Haydi o zaman."