KONUŞMASINA; 68 Kuşağı’nın devrimci önderlerinden Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın 6 Mayıs 1972’de idam edilişinin 53. yılına ilişkin "Üç Fidan'ın anısı önünde saygıyla eğiliyorum" diyerek başlayan Özel, uğradığı saldırıya ilişkin de konuştu.
Özel, "Saldırı bize, bana, size, hepimize yazılmış bir açık mektuptur. Bir ihtar çektiler, ilk gün dediğim yerdeyim. Hiçbir siyasi partiyi, oluşumu bu işten doğrudan sorumlu tutmuyorum. 'Şu yapmıştır, bu yaptırmıştır' asla demem. Kimin yaptığını araştırmak savcının, polisin, devletin görevidir" ifadelerini kullandı.
Özgür Özel şöyle devam etti: "Saldırıya bir cevabımız olacak. Yarın akşam Beyazıt Meydanı'ndayız. Cumartesi Van'dayız. 19 Mayıs'ta İzmir'deyiz. Cevabımız budur, cevabı okudunuz mu! Hadi oradan!"
Özel, "O evlat katilinin elini çıplak yollayana söylüyorum. Cesaretin varsa doldur da yolla, hodri meydan!" ifadelerini kullandı.
"Bir santim eğilmeyeceğiz, geri adım atmayacağız" diyen Özel CHP'ye dönük operasyonlardaki "iftiralara" dikkat çekerek "İnsanları itibarsızlaştımak için dünya kadar iftira atanlar, sonra da o iftiraları unutup sustular" diye seslendi. Özel, TRT'yi eleştirerek, "Alın bizi canlı yayına, atın iftirayı, alın yayında cevabı!" dedi.
İMAMOĞLU'YA SUİKAST İDDİASI
Saldırgan Selçuk Tengioğlu'nun tutuklanmasının ardından seslenen Özgür Özel, Tengioğlu'nun daha önce Saraçhane'ye geldiğini ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na suikast düzenleneceğini söylediğini aktardı. "Işık hızıyla tutuklanmış. Bu soru sorulmadıysa geri çağırsınlar! Bu yılın Ocak ayında evlat katili saldırgan İBB'ye gelmiş, 'Koğuş arkadaşlarımla irtibatım devam ediyor, talimat verildi; İmamoğlu'na suikast düzenlenecek' demiş. Bakın nasıl bir koğuşta yatmış, bu irtibatta olduğu arkadaşları kimmiş? Bizimkiler polisi çağırıp vermişler 'bunu dinleyin' diye! Saraçhane'ye gelecek, kapıyı çalacak, 'ben iki evladın katili, 4 yıl önce çıktım içeriden, koğuş arkadaşlarımla irtibatım devam ediyor. İmamoğlu'na suikast emri aldılar, bilginiz olsun' diyecek. " diye sordu.
ESİLA'YI HATIRLATTI
Özel'in konuşmasından diğer satır başları şöyle:
"19 Mart’ta darbe girişimini püskürtürken binlerce genç gözaltına alındı, yüzlercesi tutuklandı. Halen 44 arkadaşımız tutuklu. Bunlardan bir tanesi Esila. Geçen hafta Bakırköy Kadın Cezaevi’nde kendisini ziyaret ettim. Üniversite öğrencilerinin tutuklanmasını duyuyor, protestoya gidiyor. Kendi yazmadığı ve yasalara göre suç olarak da saymadığı bir dövizden dolayı Cumhurbaşkanı'na hakaretten yatıyor. Cumhurbaşkanı'na hakaret olduğu için birçok yönden kısıtlanmış. Ayrıca kalp, böbrek hastası; düzenli olarak doktor kontrolü gerekiyor ama 22 yaşında, pırıl pırıl bir genç yaprak gibi titriyor. Kadın cezaevinde tutuluyor. Bana dünya kadar şey yazıyorlar, dünya kadar mahkeme, tazminat davası açıyorlar. Esila’nın günahı neyse bana yazın, birazını da Ali Mahir’e yazın... Gökhan Bey’e yazın, parti sözcüsüne yazın, Başkan’a yazın... Diyor ki, ‘Ben bunun hakaret olduğunu bilsem tutmazdım. Orada vardı, aldım onu, gösterdim’ diyor, üstünde ‘Diktatör Erdoğan’ yazıyor. Bırakın Esila’yı, yazın birer tane bize, ‘Diktatör Erdoğan’ dediler diye."
"O SOPAYI KIRK YERİNDEN KIRACAĞIM"
"Çolukla çocukla, gençle uğraşmak doğru iş değil. Biz 86 milyona söz veriyoruz: İktidarımızda kimse bizden böyle şeyler görmeyecek. Bir kere tarafsız Cumhurbaşkanı’na yazılmış madde, taraflı Cumhurbaşkanı’na uygulanmayacak. Bu kolaycılığa kaçılmayacak. Mümkün olan en kısa zamanda Cumhurbaşkanı yeniden tarafsız olacak, güçlü bir parlamenter sistem kurulacak. Güçlü parlamenter sistemde yargı da, medya da, sendikalar da güçlü olacak; hepsi bağımsız olacak, herkesin içi rahat, gönlü huzur içinde olacak. Bir kişinin suçu, günahı ne olursa olsun anası, babası, eşi bu suçtan sorumlu tutulmayacak, rehin alınmayacak, rahatsız edilmeyecek. Eşi KHK’lı diye, bir örgütle ilişkisi var diye diğer eş işinden edilip aile açlığa sürüklenmeyecek. KHK’lılar, yargılanıp da beraat edilenler, hakkında kovuşturmaya gerek yok beyanı verilenler, hiç soruşturma açılmayanlar, hatta yargılanıp da ‘Adil yargılanmadım’ diyenlere bir yargılanma hakkı daha verilip artık kimse ama kimse eşinin dostunun, onun bunun, uzak akrabasının temasından dolayı, bir örgüt mensubu diye yaftalanıp bir kayıp kuşak yaratılmaya çalışılmayacak. FETÖ, örgütün başındakiler, darbeyi yapanlar, finanse edenler, bu kumpasları kuranlar, geçmişte ne istediyse alanlar cezalarını çekecekler. Onlarla hiçbir işimiz yok. Ama iktidar değişimini rakiplerin dövüleceği bir sopayı ele geçirmek olarak gören varsa dosta düşmana diyorum ki o sopayı da kırk yerinden kıracağım."
"ERDOĞAN ‘ÇOKLU MAKAM BOZUKLUĞU’ HASTALIĞININ PENÇESINDE"
"Siyasette milletin yanında duran kazanır. AK Parti, milletin yanından ayrıldığı için, devletin yerine geçtiği için, partiyi devlet, devleti parti bildiği için, katılınması gereken toplantılara katılması gerekenleri CHP’li diye dışlayıp olmaması gereken parti sözcülerini, il başkanlarını resmi toplantılara dahil ettiği için ve Türkiye’de devletle partiyi birbirine karıştırdığı için bu milletin gözünden de düşmüştür, gönlünden de düşmüştür. Bu krizi Sayın Erdoğan, yaşamaktadır ve yaşatmaktadır. Yaşattığı krizin bütüncül adı ‘çoklu makam bozukluğu’dur. Erdoğan ‘çoklu makam bozukluğu’ hastalığının pençesindedir. O hastalığın bütün yükü millete çektirilmektedir. Millet kendisini seçti, Cumhurbaşkanlığı makamına oturttu ama kendisi AK Parti Genel Başkanlığı’na geri döndü. Sayın Bahçeli’nin deyimiyle ‘O Anayasa’ya uymuyor, Anayasa’yı ona uyduralım’ dediler ve bir partinin genel başkanlığıyla Cumhurbaşkanlığı’nı aynı koltuğa verdiler. Hem Başkomutanım diyor hem ilçe başkanı atıyor. Başkomutanın ilçe başkanı atamak ne işi olur? Başkomutan, Başkomutanlığını bilecek ki herkesin Başkomutan'ı olacak. Malatya’nın Mezirme’sine ilçe başkanı atamakla meşgul olan Başkomutan'ı millet de takmaz, dünya da takmaz."