Savcı Takçı: Silah, 155’lik top, uçaksavar, değişik çaplı ebatlarda mühimmat gördüm

Tutuklanarak cezaevine giren Savcı Aziz Takçı'nın Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 7 Mayıs'ta yaptığı savunma adeta tarihi bir ibret vesikası...

Savcı Aziz Takçı’nın Adana 2.Ağır Ceza Mahkemesi’nde 7 Mayıs’ta yaptığı tarihi savunmaya GriHat ulaştı. Takçı soruşturma sürecini baştan sona anlattı. Savcı Takçı TIR’ların MİT’e ait olduğuna dair dosyada yazı bulunmadığını, kendisinin MİT’e yazdığı müzekkerelere de cevap verilmediğini söyledi. Öte yandan, TIR’lardaki şahısların sivil olduğunu ve arama kararının bu TIR’lara yönelik olduğunu söyledi. Diğer MİT’çilerin içerisinde bulunduğu araçla ilgili arama kararı bulunmadığını belirten Takçı, MİT’e ait olduğuna dair yazı yokken TIR’lar nasıl MİT TIR’ları oluyor diye sordu. Takçı "Gidip orada malzemelere baktım ben de teyit ettim, ağzına kadar çakılı silah ve mühimmat 155’lik top mühimmatı, uçaksavar mühimmatı, başka değişik çaplı ebatlarda mühimmat, dende gördüm” dedi.

İşte Takçı’nın savunmasının tamamı:

"Öncelikle burada birlikte yargılanmaktan şeref duyduğum meslek büyüklerime başta onları selamlayarak sonra bizimle birlikte yasal bir görevi ifa ettiği için ve yasa dışı siyasi iktidar emirlerini dinleyip bir yasal soruşturma olması gerektiği şekilde Cumhuriyet Savcısının adli emirlerini dinlediği için sırf görevini yaptığı için burada yargılanan diğer arkadaşlarımı selamlıyorum. Sizlere zahmet verdiğimiz için de özür diliyoruz kusura bakmayın. Özür diliyoruz. Şayet o gün korkak pısırık savcılık nosyonundan yoksun bir savcı olarak, zengin sofrasında ziftlenen siyasal iktidarın veya siyasal parti temsilcilerinin , ilçe başkanlarının affedersiniz bir taraflarında gezip nema kurtarmaya çalışan birisi olsaydım ve bugün pısırık ve korkak bir savcı olarak bana gelen ihbarlar ya da bu ihbarlar başımı ağrıtır deyip kafamı çevirseydim. Bugün hiç kimse burada olmayacaktı. Günün bu saatinde bu eziyetleri hiç kimse çekmeyecekti. Bundan dolayı bu rahatsızlığı size verdiğim için kendimle gurur duyuyorum.

“Sizler ya burada tarihe not düşeceksiniz
ya da kendi iddianamenizi yazacaksınız”

Şu anda burada bir sorgu yapılmıyor. Sizi tenzih ederek söylüyorum bu tutuklamanın yeminini birileri bundan 1,5 sene önce yapmıştı. Çeşitli yollarla da bize ulaşmıştı. Yakın zamanda HSYK’yı arayıp 'neden bu tutuklamalar olmuyor' diyerek baskı yapanı da biliyoruz. Bu kurgunun ve bu senaryonun kimler tarafından kurgulanıp oynandığını da biliyoruz. Burada bizi dinleyen değerli büyüklerimize de selamlarımı sunuyorum. Bu nedenle ben burada savunma yapmıyorum. Siz de sorgu yapmıyorsunuz. Burada ben tarihe not düşeceğim şimdi. Söyleyeceğim şeyler tarihe not düşecek. Sizler de bu oyunun bir parçası olacaksınız ya da sizler de tarihe not düşeceksiniz. Ve bu şekilde hareket tarzınızla ya burada tarihe not düşeceksiniz ya da kendi iddianamenizi yazacaksınız. Bunu açıkça söylemek istiyorum. Hukuk bir gün geri döndüğünde demokrasi geri döndüğünde, bağımsız yargı tekrar geri döndüğünde bu gün burdaki kim iddianamesini yazmışsa kim TCK.nın 309.maddesini ihlal etmişse satır satır burda öğlenden beri veya dünden beri yazılmakta olan iddianame devam edecek yada vicdan galip gelecek, ben hiçbirinizi tanımıyorum. Hepinize saygı duyuyorum. Muhakkak değerli hakimlersinizdir. Burda görevlendirildiğinize göre. Siz de ya vicdanınızın sesini dinleyeceksiniz ya da ilerde tamamlanacak ve şu anda yazılmakta olan iddianamenin bir objesi subjesi, sanığı, şüphelisi olacaksınız, bunu da açık yürekle belirtmek istiyorum. Bunları da hamaset olsun diye de söylemiyorum. İnandığım için söylüyorum.

“Hiç kimseden emir ve talimat almadım”

Ben 15-16-17 senelik Cumhuriyet Savcısıyım. Daha önce çalıştığım yerlerde dürüst çalışan birisi olarak bilinirim ve öyle olamaya da çalışırım ve her görev yaptığım yerde de insan haklarına, hukukun üstünlüğüne saygı duydum. Hiç kimseden emir ve talimat almadım ve bunun yer yer sıkıntılarını da çektim. Bir zamanlarda eski bir görev yerinde o zamanki siyasal iktidar zayıftı. Başka vesair organları hakimdi onların sözünden korkulurdu o zaman da, Özkan Albayıma da tevzih ederek söylüyorum malum vesayetin neresi olduğunu herkes biliyor.

Asker TOKİ Başkanı tutuklansın dedi, sorguya sevk etmedim

Bundan 5-6 sene önceki eski görev yerlerinden birinde Niğde Bor 'da dönemin başbakanı bir açılış için gelecekti. Orada bir jandarma üstteğmen de sonradan yolsuzluk yaptığı iddiasıyla istifa eden  bir bakan da TOKİ başkanıydı. TOKİ başkanı ve yanındaki bir kaç yardımcısıyla teğmen ve askerler arasında bir itiş kakış olmuştu. Yukarıdan gelen bir emirle jandarma komutanı derhal onları derdest etmişti. C.savcısı arkadaş beni aradı. İlçe jandarma komutanı diyor ki bu şahısların derhal gözaltına alınması tutuklanması lazım, böyle bir olay oldu nediyorsunuz. Dedim ki, ben dedim burada kıytırıkta olsa başsavcıyım. Sen dosyayı bana ver ve gereğine bakalım dedim ve aynı talep bana da geldi. Alay komutanı da geldi yan tarafa oturdu. Genel komutanlıktan da telefonlar geldi. Bunların mutlaka tutuklanması lazım niye o zaman siyasal iktidar kötü başka vesayet organları cici korkak hakim savcı bulursak canımızın istediğini içeriye atarız. Oh ne güzel ne ala memleket, o zaman biz de gidip simit satalım ve o gün bütün baskılara tekliflere imalara 100 kişinin el kadar ilçe adliyesini doldurmasına  hiç papuç bırakmadan hukukçu duruşunu göstererek kıytırıktan bir itiş kakıştan dolayı elbette ki ve o gün o zamanki TOKİ başkanı sonradan da bakan olan şahsı sorguya sevk etmedim.

Pişman mıyım hayır niye pişman olayım, inandığım için yaptım. Onu da tanımam o nu da tanımam, devam eden süreçte de her zaman görevimi yaptım.

Heyetiniz bugün nöbetçi miydi ya da dün de nöbetçi miydi?

Suçlamalara geleceğim bir, sayın başsavcı Ahmet Bey izah etti. TMK. CMK. da da öyleydi. 250 de TMK 10 da da o adet öyle devam etti. Bir soruşturma görev paylaşımı iller bazında yapılıyordu bizde, ilk başlarda Antep yöresinden sorumluydu. Sonra 1 Ocak tarihinde olan olaydan sonra Özcan bey Hatay'dan sorumluydu. Değiştik ben Hatay'dan sorumluydum. Biz sorumlu olduğumuz illerle ilgili soruşturmaları resen başlatıp yürütüyorduk. Mesai ile bağlı olmaksızın özveriyle çalışıyorduk. Çünkü dosyayı ben biliyorum. Mesai saati dışı diye eğer başka bir  meslektaşımla, nöbetçi meslektaşımla pas etsek dosyayı bilmiyor ne karar vereceğini bilmiyor. Mesai saati dışında da kendi dosyalarımızın takibini yapıyoruz. Yeri geri gelince tekrardan ona dönüp izah edeceğim. Bana nöbetçi olup olmadığımı sordunuz. Peki sayın heyet dün ve bugün nöbetçi miydi, sayın başkanım dün ve bugün nöbetçi miydiniz?"

MAHKEME BAŞKANI; "Heyete soru sormayalım savunmamızı yapalım lütfen"

ŞÜPHELİ AZİZ TAKCI: "Hayır merak ediyorum. Ben yargılanıyorum şu anda"

MAHKEME BAŞKANI; "Ne alakası var"

ŞÜPHELİ AZİZ TAKCI: "Nöbetçi heyet mi yargılıyor beni, yasal dayanağı ne"

MAHKEME BAŞKANI; "Siz buyrun savunmanızı yapın, savunmanızı öyleyse yada böyleyse diye yapın"

“Siz son soruşturma kararını vermeye yetkili misiniz”

ŞÜPHELİ AZİZİ TAKCI: "Nöbetçiyseniz bir şey demiyorum. Ama bildiğim kadarıyla yazıyı da sonradan gördüm. Doğrudan 2.Ağır Ceza Mahkemesi tercih edilerek bu yazı yazılmış, bunu dikkatinize sunmak istiyorum. Nöbet zamanı yasa da açık son soruşturma kararını vermeye yetkili merciiye sevk edilir diyor. Siz son soruşturma kararını vermeye yetkili misiniz. Var mı yasada 2. Ağır Ceza Mahkemesi yetkilidir diye bir hüküm, nöbetçi midir, yetkili midir, görevli midir? Siz görevli misiniz, iki değişik iş kararı vermişsiniz hakkımızda tutuklamaya yönelik yakalama talimatı vermişsiniz, bu kararı ben görmedim. Avukatım gördü mü görmedi. Siz verdiğinizi iddia ediyorsunuz dosyada olduğunu söylüyorsunuz doğrudur. Peki benim avukatım tarafımdan bu değişik iş sayılı kararınıza karşı bir itiraz baki oldu mu sayın heyet?"

MAHKEME BAŞKANI; "Duruşma sırasında geldi"

ŞÜPHELİ AZİZ TAKCI: "Peki siz bir karar verdiniz mi, bunun bir ön sorun olması gerekmiyor mu, öncelikle bunu sizin değerlendirip karar verip bize yasa yolunu göstermeniz gerekmiyor mu, ben mahkemeye görevini hatırlatmak durumunda değilim, ama avukatıma sordum dilekçe verdiğini ama bu değişik iş sayılı karara karşı mahkemece bir karar verilmediğini söyledi. Verilse herhalde bize tebliğ edilirdi. Bu konuda bir karar vermeyi düşünüyor musunuz, bekliyelim mi yoksa savunmaya devam edelim mi?"

MAHKEME BAŞKANI; "Buyurun tabi ki vereceğiz"

ŞÜPHELİ AZİZ TAKCI; "Ama bu taktir de sizin vereceğiniz karar konusuz kalacak ve ben yasa yolu kullanma hakkım fiili olarak elimden alınmış olacak ve bu da Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinin 6. maddesine 8.maddesine ve adil yargılanma ilkesine bizim Anayasamıza açıkça aykırı. Yasa yolu hakkımızı elimizden alamazsınız hepimiz hukukçuyuz ve şu anda yasa yolu hakkım elimden alınmış olarak karşınızdayım. Bunu da dikkatinize sunuyorum. Ikinci olarak dosyada bana gelen bilgi özellikle 19.01.2014 tarihinde meydana gelen olayla ilgili olarak jandarma tarafından tırlarda tespit edilen 155’lik top mühimmatı, uçaksavar mühimmatı gibi ağzına kadar çakılı savaş mühimmatı görüntülerinin benim olay yerine geldiğim ana kadar kısmının bulunduğu fakat ben geldikten sonra yaptırdığım tespitlerin yer almadığı söyleniyor. Dosyayı da sayın vekilim görememiş, ben de göremiyorum. Sayın müfettiş de müzekkere benzeri diyebileceğimiz evrakta buna dair bir bilgi vermemiş, sayın mahkeme bu görüntüleri izledi mi?"

MAHKEME BAŞKANI; "Mahkemeye soru sormayalım lütfen, buyurun savunmanızı yapın, az önce konuşmuştuk. Izlediyseniz böyle izlemediyseniz böyle diye yapabilirsiniz savunmanızı."

“Olay yerine ilk Sabah Gazetesi muhabiri gitmiş”

ŞÜPHELİ AZİZ TAKCI: "O zaman dikkatinizi çekiyorum. Demek ki izlenmedi ve de dosyaya eğer yoksa benim olay yerine gittiğim andan itibaren yapılan kayıtların da celp edilerek Adana emanetine ben aldırmıştım ve gizlilik kararı aldırmıştım dosyada. Karar vermeden önce getirtilip incelenmesini talep ediyorum. Bir diğer husus bize gizliliği ihlal ettiğimiz söyleniyor. Devlet sırrını ifşa kastı ile hareket ettiğimiz söyleniyor. Olay yerine ilk kim gitmiş hangi basın mensubu gitmiş, Sabah gazetesi muhabiri, niye burda değil, o  hakkında soruşturma yapıldı mı, varmı sayın vekilim? Sabah gazetesi muhabiri ile ilgili. Olay yerine ilk o gitmiş"

ŞÜPHELİ AZİZ TAKÇI MÜDAFİİ: "Hepsi hakkında takipsizlik kararı verildi ne kadar güzel, bir diğer husus sayın müfettiş, aldığı emir ve talimat gereğince daha önceden bu soruşturmayı yapmış, bizim savunmalarımızı isteyip almış ve dosyasıyla birlikte Ankara'ya dönmüş olmasına rağmen, ne hikmetse aklına bir şey gelmiş alelacele koştur koştur Adana'ya gelmiş ve hemen dakka bir gol bir tutuklama talepli müzekkere diye ayın beşinde hemen bir giriş yapmış ve daha önce bize hiç yöneltmediği bir suçlama yöneltmiş, sen müfettiş olarak bir seneyi aşkındır.

“Şimdi mi aklına geldi bizim darbe yaptığımız,
niye bana savunmamı isterken darbe suçlaması yöneltilmedi”

Önce inceleme aşamasında sonra soruşturma aşamasında bu dosyayı inceledi. Bu soruşturmayı yürüttü. Şimdi mi aklına geldi bizim darbe yaptığımız, niye bana savunmamı isterken darbe suçlaması yöneltilmedi. Nerden çıktı bu, kim verdi bu talimatı, bu gösteriyor ki yapılan işler tamamiyle keyfi ve emir ve talimatla birilerinin intikam yemini çerçevesinde tarafımıza yöneltilmektedir. Gelirken öğrendim ondan önce söyleyeyim. Peki bir HSYK müfettişi tutuklama talebi edebilir mi, bunun örneğini gören var mı kıymetli üstatlarım"

ŞÜPHELİ MÜDAFİİ: "Hep ilkleri görüyoruz sayın savcım"

ŞÜPHELİ AZİZ TAKCI: "Tarih yazmış mı bunu ve bir C.Savcısına talep ediyor. Hangi yetkiyle , hangi yasal dayanakla zaten müfettişin iddiaları o kadar komik ki yasalara aykırı olarak efendim hangi yasaya aykırı olarak, yasalara aykırı olarak fezleke yazdınız, o zaman doğrusunu da anlat de ki, şöyle olması gerekirken sayın başkanın dediği gibi doğrusu şöyle olması gerekirken falan yasanın falan hükmü gereğince böyle olması gerekirken şöyle davranılarak yasayı ihlal ettiniz, böyle bir şey yok. Bir tane bu aslında şu yasanın şu hükmü gereğince böyle olması gerekirken sen savcı olarak böyle davranmışsın diye bir tane dayanak yok. Ya lütfen inceleyin fezleke yazamazsın, ayıramazsın fezleke yazamasın, neye göre yazamam veya neye göre ayıramam, doğrusu ne hangi genelge hangi yönetmelik, sayın başsavcım açıkladı. HSYK’nın yüzde onu genelgesi var.

“Kimseye boyun eğmediğim için, hukukun üstünlüğünden
taviz vermedğim için bugün meslek hayatımın
en onurlu gününü yaşıyorum”

Açık ayırırsın gönderirsin. Bu kadar basit o konuda benim soruşturma yetkim yok zaten yetkili merciiye gönderirsin, şunu en başından bir daha belirtmek istiyorum. Bu gururu bir daha paylaşmak istiyorum. Bugün meslek hayatımın en onurlu gününü yaşıyorum. Niye, kimseye boyun eğmediğim için, hukukun üstünlüğünden taviz vermediğim için, kimseden emir ve talimat almadığım için, benim tek bağlı olduğum yasalara, yönetmeliklere, anayasaya bağlı olarak onlar gereğince karar verdiği için uygulama yaptığım için, bugün burda 1 senaryo çerçevesi için de yargılanmak bana gurur verir. Bunu da bu duruşmayı izleyen devlet büyükleri bilsinler istiyorum. 2802 Sayılı yasanın 88.maddesi diye bir madde var. Bilmiyorum okundunuz mu, bunu nasıl bertaraf ettiğinizi çok merak ediyorum. Hangi yasa şeye baktım sayın müfettişin müzekkere benzeri kağıdına, ona hiç girmemiş. O maddeyi hiç görmemiş, o maddeyi ilga etmiş, kendisini yasa koyucu yerine koymuş ve ilga etmiş belki, belki kendisini  Anayasa mahkemesi yerine koyuyor. Eskiden Anayasa Mahkemesi bir konuyu incelerken işine gelmeyen beğenmediği bir madde olursa onu da iptal ederdi. Şu anda o uygulama devam etmiyor zannediyorum, yeniden düzenlenince.

88.maddeyi nasıl bertaraf ettiniz, ben çok merak ediyorum gerçekten, Hakimler ve C.Savcıları, Ağır Cezalık suç hali dışında yakalanamaz, tutulamaz, tutuklanamaz, aranamaz, bu maddeyi nasıl bertaraf ettiniz, vicdanınızda bunu nereye yerleştirdiniz çok merak ediyorum. Bunu da lütfen dikkate alın, bu çok tehlikeli bir şey, Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında tutuklama yasağı sadece Hakimler ve C.Savcılar için öngörülmüştür. Başka hiçbir Cumhurbaşkanı da dahil bakanlar milletvekilleri dahil hiçbir mercii makam için hiçbir görevli için, kamu görevlisi için bu yasak öngörülmemişti. Hal böyle iken mahkeme sayın vekilim red talebini iletti, usulsüz olarak reddettiniz, en başta bu 88.maddeyi nasıl bertaraf ettiğinizi izah etmemeniz bir taraflı hareket ettiğinize dair şüphedir. Lütfen bunu izah edin, tutuklama kararı vereceksenin orada  da izah edin,  bilelim görelim ona göre de bizde savunmamızı yapalım.

“Bu gün burada bu yasa hükmü bertaraf edilerek
bu tutuklama kararlarını verirseniz,
yarın öbür gün başkaları da gelir sizi tutuklar”

Yasa maddesi orada duruyor. Neden uygulanmıyor o madde, hangi gerekçeyle, o kadar tehlikeli bir yol açıldı ki, buradan yarın öbür gün  sizin de tutuklanmayacağınız garanti değil. Bu gün burada bu yasa hükmü bertaraf edilerek bu tutuklama kararlarını verirseniz, yarın öbür gün başkaları da gelir sizi tutuklar. Tutuklasın mı hayır tutuklamasın, ben tutuklansam bile yarın böyle bir soruşturmada görev alsam ben bu yasa burda durduğu sürece bunu uygulamam, yasanın emrini yerine getiririm. Sizden de bunu bekliyorum. Çok enteresan Hitler bile kararını beğenmediği bir hakimini tutuklatamamıştı. Bu çok malum ve meşur bir hikayedir efsane olduğunu da zannetmiyorum. Şimdi biraz daha özele inecek olursak, sayın müfettiş bizden savunma istedi. Bu suçalamalar yoktu tabi onda devlet yıkmaya teşebbüs etmemiz sonradan aklına gelmiş, rüyasında mı gördü bilmiyorum. Sorsaydı ona orda cevabını verirdik.

“Aramayı ben yaptım. Silahları ben gördüm. Mühimmatı ben gördüm”

İkincisi dosyadaki bazı delillerin gizlilik kararı sebebiyle tarafıma gönderilmediğini neyi gizliyorsun benden ben her şeyi biliyorum. Aramayı ben yaptım. Silahları ben gördüm. Mühimmatı ben gördüm. Daha fazlasını da gördüm. Daha fazlasını da biliyorum. Mesela şunu biliyorum.

“MİT’çilerin kullandığı araç EL Kaideden işlem yapılmış şahsa ait”

01.01.2014 tarihinde arama izni verdiğim ancak uygulanmayan olayda olay yerine gelen başka bir sivil araçtan inen kişiler MİT görevlisi olduklarını iddia etmişler, benim önüme gelen tutanaklarda kimlik ibraz etmedikleri yazıyordu. Kolluğun bana verdiği bilgi de o yöndeydi. Ben bu aracın plakasını araştırdığımda bu aracın daha önceden El Kaide'den işlem yapılmış bir şahsa ait olduğunu tespit ettim. Dosyaya baktıysanız görürsünüz, daha fazlasını da biliyorum. Yeri geldikçe söyleyeceğim, istediğiniz kadar gizleyin üstüne alçı dökün benim bildiğimin dışında da dosyada başka da bir delil yok. Zaten değerli meslektaşlarımdan biri söyledi. Olamayan deliller görülmesin diye üstü örtülüyor. Sayın HSYK başmüfettişi baştan itibaren taraflı bir rapor hazırlamış, bunu çok net şimdi gözler önüne sereceğim. Bir, delilleri göndermedi, iki, gizlilik kararı olmayan bir kısım delillerde savunmanıza bir katkı sağlamayacak sana ne belki ben yararlanacağım, bunu müfettiş mi değerlendirecek? Gizlilik kararı yok. Sana yaramaz. Ne biliyorsun bana yaramaz, hangi yasaya dayanarak bana yaramaz diyorsun. Hadi gizliliği anladık. Savunmaya katkı sağlamayacak, belki sağlayacak, iki kere iki dört değil ki hukukta, sana göre süt bana göre çikolata, tamamen tarafsızlığını yitirmiş yanlı olarak rapor hazırlamıştır. Bunu sayın Arif Sami Kaya benimle ilgili başka soruşturmalar da yaptı.

“Müfettiş polisleri uyardığım gün
nöbetçi olduğumu kuruldan gizledi”

Hani nöbet konusu çok önemli ya, Adana adliyesinde 26.11.2014 tarihinde nöbetçi olduğum sırada Adliyeden çıkarken kapının önünde duran polisleri uyardım diye hakkımda soruşturma yapıldı. Giriş kapısının önünü kapatıyor basın mensupları açın orayı dedim. Sayın müfettiş benim o gün nöbetçi olduğumu kuruldan gizleyerek üçüncü daireden soruşturma izni çıkarttı ve ısrarla da vurguladım dedim ben o gün nöbetçiyim. Sizin için çok önemli bir nöbet, esasen bir C.Savcısı nöbetçi de değildi. Koridordan geçerken yanlış bir şey görün uyarın ne var bunda, bunu gizleyerek hakkımda soruşturma izni çıkarttı. Ben ısrarla bunu vurguladım. Sonra kerhen de olsa sağ olsunlar işlem tayinine yer olmadığına dair karar verdiler.

“Hakkımdaki dosyayı bana avukatıma vermiyorlar,
havuz medyası çarşaf çarşaf yazıyor”

Çok değerli ikinci daire yakın zamanda bu sayın Arif Sami Kaya'nın taraflı hareket ettiğinin bir göstergesi, ikincisi benim hakkımda ön inceleme yapıyor sayın başmüfettiş, ben istiyorum sayın avukatım istiyor dosyaya ulaşamıyoruz. Her ne hikmetse bir bakıyorum bir kısım yayın organlarında havuz medyası mı diyorlar ne diyorlar siyasal iktidara yakın duruyorlar ne derseniz adına bunlarda çarşaf çarşaf müfettişin ön raporu ondan sonra şöyle olacak böyle olacak çarşaf çarşaf yayınlanıyor. Ben ulaşamıyorum. Kimlik değiştirip bir havuz gazetesine muhabir mi olsam dedim. O da tanırlar olmaz dedi. Ölye bir şey olsa dosyaya ulaşabilirdim belki ve bu raporları sızdıran kendisidir. Hakkında şikayetçi oldum ve şikayetimin sonucu beklenmeden bu işlemleri yürütmeye devam etti. Açıkça taraflı olduğu halde, 19.08. de ve başka tarihlerde bu raporların detayları tarafımıza iftara atılarak yayınlandı. Ve bu hususlarda şikayetçi olmamıza rağmen bu soruşturmada da halen kendisi görev almakta ısrar etti. Ben olsaydım haysiyetli bir C.Savcısı ve hukukçu olarak bu şekilde tarafsızlığıma gölge düştüğü anda o dosyadan çekilirdim.

“Yol üzerinde giden ya durdurursun ya da geçer gider”

Gelelim 01.01.2014 tarihinde ne oldu, 01.01.2014 tarihinde ben bölge olarak Gaziantep bölgesinden sorumluydum. Kilis de vardı. Tabi biraz işkolik olduğumuz için herhalde Adliyede çalışırken jandarma tarafından bir ihbar getirildi. Konu Hatay bölgesi ile ilgili aslında ben Hatay bölgesi ile ilgili olduğu için Özcan beyin bakmasının daha uygun olacağını düşündüm. Ancak o sırada da adliyede olduğumdan ve gelen ihbarda da çok açık bir şekilde silah ve mühimmat nakledildiği, tırların dorse numaraları efendime söyleyeyim, çekici plakaları detaylı bir şekilde bildirilmişti. Güzergahı bildirilmişti. Bir C.Savcısı olarak bundan ala gecikmesinde bir sakınca bulunan bir hal yoktu. Ben meslek hayatımda bundan daha acil bir arama talebi ihbar görmedim. Yol üstünde giden bir araba ya bunu durdurursun yada geçer gider, gecikmesinde sakıncalı bir hal bulunduğundan ve suçun işlendiğine dair kuvvetli şüphe olduğundan ve araçlara ilişkin güzergaha ilişkin detaylı bilgileri içerdiğinden arama kararı verdim. Normal olarak normal bir C.Savcısı bunu yapardı ben de bunu yaptım. Daha sonra da arama kararını Kırıkhan'a gönderdim ve konunun takibini Özcan bey çünkü bölgeyi biliyor, takibini sürdürdü. Uzun bir süre de ben haber alamadım. Sonra aradım ne oldu tırlar falan, bana geri dönüş biraz geç oldu. Özcan beyle diyaloga geçtikleri için kolluk bana da bildirmediler. Akşam geç saatlerde konunun sarpa sardığını Özcan bey sonra oraya gitmek zorunda kaldı. Çünkü birileri orada kanunsuz bir şekilde C.Savcısını ve C.Savcısının talimatıyla hareket eden kolluğun görevini yapmasını engel olmuştur ve çok açık bir şekilde bu  TCK.309 ihlalidir.  Günü gelince burdan sorumlu olanlar yargılanacaktır. Bu devletin erkinin işlevsiz hale getirilmesidir ve dosya bana geldi. Dosyada tutanaklarda bu kişilerin kimliklerini ibraz etmedikleri, kimliklerinin belli olmadığı ve metezor olarak zor kullanarak aramayı yaptırmadıkları yazıyordu. Ben de dosyayı aldım inceledim.

“Hangi plakalı araç nerde durdurulmuş,
hangi soruşturmaya istinaden hiçbir bilgi yok.
Sarı çizmeli kamyon ağa”

Bir Hatay valiliği yazdım çünkü sonradan dosyaya bir fotokopi girdi. Dosyanın ilk şeklinde de yoktu o, nerden geldi bilmiyorum. Fotokopide işte kamuoyuna yansıyan bir kamyondan bahsediyor. Bu kamyon MİT'e aittir. Aman ha aramayın bırakın gibi bir şey yazıyor. Hangi plakalı araç nerde durdurulmuş, hangi soruşturmaya istinaden hiçbir bilgi yok. Sarı çizmeli kamyon ağa, ben de normal bir C.Savcısının yapması gereken işi yaptım. Dedim ki böyle böyle bir olay oldu. Sayın Hatay valisi bu yazıyı siz mi yazdınız, bu TIR ne TIR'ı kimin tırı, böyle bir yazı yazdınız mı, bu kime ait bu kamyon TIR neyse, e cevap, cevap yok. Ve hala dosyada bunun cevabının geldiğini zannetmiyorum. Siz incelemişsiniz lütfen not alır mısınız sayın başkanım. Cevabı bu dosyaya geldiyse bakın bize göstermezsiniz belki, Hatay valisi bize ben görevden alındığım tarihe kadar bu fotokopinin aslının kendilerinde olduğunu veya olmadığını, bu yazıyı kendisinin yazdığını veya yazmadığını bildirmedi. Ve gelen dosyada tutanaklarda, hiçbir MİT görevlisine ilişkin kimlik bilgisi yoktu. Hiçbir MİT görevlisine ilişkin en azından sicil numarası da yoktu. Ama ortada bir iddia MİT'e ait tırlar, ya MİT'e ait TIR MİT devlet kurumu değil mi, C.Savcılığı devlet kurumu değil mi, Jandarma devlet kurumu değil mi, eğer bir araç bir kuruma aitse bunun bir görevlendirme belgesi olur. Bir sevk irsaliyesi neyse bir belgesi olur ve hasbel kader bu belgeler düzenlenmeden bu hareket etmişse bu sefer geriye dönük olarak okurum, otururum ve C.Savcısına hitaben şöyle şöyle plakalı bir araç var bu araç bize aittir. Içinde şu vardır yoktur veya ya da sizi ilgilendirmez der, ben de alır dosyaya koyarım. Ben de bu amaçla ikinci bir yazı yazarım.

“MİT’e sordum yanıt vermedi”

Sayın MİT müsteşarlığına dedim ki bu dosya ile ilgili olarak bu araçlarla ilgili olarak böyle bir iddia var.  Sizin böyle bir aracınız var mı bu araç size mi ait, içinde ne taşıyordunuz, eğer siz içinde taşınan yükün devlet sırrı olduğunu düşünüyorsanız bu taktirde de o zaman dedim. CMK.da ilgili hükmü var sizde bilirsiniz sayın başkanım, Hakim incelemesine tabi olmaksızın bana da gönderin, hakim tarafından incelenmek üzere bu bilgiyi verin ve cevap yok. Hala bunun cevabı geldi mi bilmiyorum. Ben görevden alındığım tarih itibariyle gelmemişti. Dosyada varsa not alırsanız lütfen bakın cevabı gelmiş mi, hal böyle iken hatta yolda Savcı beyi aramış birileri bir şekilde kendilerini tanıtmış bunlarla ilgili de yazdım sordum. Böyle bir göreviniz varmı, bir soruşturma yürütülürken C.Savcısı aranıp bu soruşturmayı yapma diyor birisi, kendisini bir şekilde tanıtıyor. Savcı da eyvallah abi tamam özür diliyoruz ya madem sizinmiş böyle bir şey var mı ya, devlet yazı üstünedir.

“Savcıya iki satır yazı getirir önüne koyarsın
var mı böyle bir şey yok
peki nasıl MİT TIR’ı oluyor”

Yazarsın MİT'in müsteşarlığı varsa Adana'da Bölge Başkanlığı var. Hatay’da Bölge Başkanlığı var. Verirsin eline iki satır yazı getirir savcının önüne koyar a öyle miymiş dersin, var mı böyle bir şey yok. Peki nasıl MİT TIR'ı oluyor bu, peki bunların MİT TIR'ı olduğunu basına ben mi duyurdum?

“Dönemin Başbakanı, bakan ve havuz gazeteleri
basbas bağırdılar bunlar MİT TIR’ı diye,
madem gizli iş bunu niye bağırıyorsun”

Dönemin başbakanı, dönemin dışişleri bakanı, dönemin bakanları, havuz gazeteleri basbas bağırdılar bunlar MİT TIR'ı diye, ya arkadaş madem gizli bir iş yapıyorsun niye bunu bas bas bağırıyorsun, bana iki satır yazı yazsan ben onu dosyaya koyarım kapağını kapatırım. Başbakanlığa hitaben yazarım ki böyle böyle sizin elemanlarınız böyle bir suç işledikleri iddia oluyor. MİT Kanunu 26.maddesi gereğince soruşturma izni verilmesini taktirlerinize arz ediyorum. Bitti bu kadar. Olay kapanıp gider, soruşturma izni vermez ben de  veririm takipsizliği, niye böyle dallanıp budaklanıyor, demek ki başka bir niyet var. Bu kadar basit bir şey sen niye kamuoyuna duyuruyorsun bunu, arama kararını kolluğa gönderdiniz, nereye gönderecektik manava mı? CMK160.maddesi ne diyor, C.savcısı ihbar veya başka bir suretle suçun işlendiği izlenimini veren izlenim şüphe değil, eski yasada bu daha önceden bir tabir vardı. Yani kırıntı izlenim şüphe değil kırıntı varsa C.Savcısı soruşturmaya başlamak zorundadır. Soruşturmaya başlarsınız bir aşamaya gelince burada bununla ilgili yargılama izni gerekiyor tamam gönderirsin yargılama izni istersin, C.Savcısı 160 ve 161.maddeleri gereğince soruşturmaya başlar. Kolluğu aradın diyor kimi arayacaktım. Kim aracılığı ile yapacağım C.Savcısı olarak soruşturmayı elbette ki adli kollukla, kime gönderecektim bu kararı kolluğa gönderdiniz diyor, kaldı ki bir kamyon silahtan bahsediliyor. Bir kamyon silahı kim taşıyabilir bunun bir terör suçu şüphesi altında işlenen bir suç olduğunu anlamak için C.Savcısı olmaya bile gerek yok.

“Bir kamyon silah örgütsüz mü yapılır”

Kaldı ki Ağır Ceza Mahkemeleri sık sık görevsizlik konusu olurdu. 50 kilo erin yakalanmış genel yetkili mahkeme diyor ki, 50 kilo eroin örgütsüz olarak oraya nakle mümkün değildir arkadaş diyor. Kaç tane görevsizlik kararı sayarım size, belki sizde rastlamışsınızdır. Bir kamyon silah örgütsüz mü yapılır? Bunu savcı araştırma zorunda değil mi, elbette ki bu TMK.nın görevindeki bir şey, araştırırsın ilerde başka bir şey çıkar bunun yetkisizliği var görevsizliği var, takipsizliği var, soruşturma izni var genel aşamada bunun gereği taktir edersin, benim yaptığım uygulama CMK.nın 160, 161, 119 TMK.nın 10 maddelerine uygun , her yönüyle dört dörtlük işlemlerdir. Alnım açık bu konuda. Bunun aksini  iddia eden bir tane yasa maddesi göstererek aksini ispat etmek zorunda bütün işlemlerin saydığım yasa maddeleri çerçevesindedir.

Çok enteresan 07.11.2013 tarihinde Adana'da genel kolluğa yapılan bir ihbarda Adana merkezinde bir TIR'da 935 adet havan topu yakalandı. Havan topu savaş mühimmatı, alınan kriminal raporda da bunların savaş mühimmatı olduğu belgelendi. Bu şahıslar tutuklandı ve haklarında dava açıldı ve yargılama yapıldı. Bu olay olur olmaz o 935 tane top mermisi efendim bu TMK.nın işi hemen şutladılar bize, sayın Savcım siz kendiniz mi bu soruşturmayı bize gönderdiniz, daha fezlekesini kolluk yazmadan daha arama sırasında genel savcılık dedi ki bunu TMK ya bildirin, bunun örgütle yapıldığına dair başkaca bir delil var mıydı. Hayır sadece 935 adet savaş mühimmatı yakalanmış, ve buradan kalkıyor sayın müfettiş benim görev hususunu yanlış takdir ettiğimi söylüyor. Ve çok enteresan bu soruşturmaları devralana kadar bizim yetkisiz olarak MİT Kanunu 26’yı bertaraf ederek bu soruşturmaları yaptığımızı iddia ederken tuttu çok basit bir prosedür iki satır başbakanlığa yazı yazacak, soruşturma izninin değerlendirilmesi ön inceleme yapın 4483'e göre bir soruşturma izni verin veya vermeyin diye taktire gönderecek. Var mı dosyada böyle bir şey, peki nasıl takipsizlik yazıyor?

“MİT’le ilgili takipsizlik yazamazsın”

Hangi yasaya dayanarak madem MİT’le ilgili takipsizlik yazamassın ki 4483 sayılı yasanın hükmü çok açık C.Savcısı soruşturma izni vermeye yetkili merciiye gönderin diyor. Takipsizlik verin demiyor. İddianame yazar demiyor. Kovuşturma yapar demiyor. Zorunlu ivedi delilleri toplar soruşturma yapmaya yetkili birimlere gönderir, kimse vali mi kaymakam mı başbakanlık mı neden göndermedi. Neden gönderilmedi? Çok açık söyleyeyim bu takipsizlik kararları yok hükmünde, çünkü C.Savcısının böyle bir takipsizlik verme yetkisi yok. Usulüne uygun yapsaydı bu soruşturmalar kapanıp giderdi ve şu anda hukuk aleminde o dosyalar açık açıkça söyleyeyim. Çünkü C.Savcısı bu dosyada karar veremez artık. Madem MİT, MİT görevlisi diyorsun o zaman 4483 sayılı kanun hükmü soruşturma verye yetkili merciiye göndereceksin, o günkü olayla ilgili 01.01.2014 tarihli olayla ilgili bu aşamada bunları söyleyeceğim.

“MİT'e yazılan müzekkereye cevap verilmedi”

Dediğim gibi o tarihte valiliğe yazdığımız müzekkereye cevap verilmedi. MİT'e yazılan müzekkereye cevap verilmedi. Çok güzel başından beri düzenlenen yasa dışı organizasyon içinde olduğunuz tespit olunduğu başından beri planlanan neyi planlamışız. Bir satır delil koy, neyi planlamışız başından beri kamyonları ben mi yollamışım. Ihbarı ben mi yaptım. Git ihbarcıyı bul. Kim neyi planlamış yine sayın Başsavcım da temas etti. Sayın müfettiş yetkisi görevli olmadığı halde benim HTS raporlarımı alır. Mahkeme kararı var mı diye sorduk cevap verdimi sayın vekilim"

ŞÜPHELİ MÜDAFİİ BEYANINDA: "Hayır"

ŞÜPHELİ AZİZ TAKCI: "Yok yok olaydan sonra hemen aldılar. Gazetelere sızdırdılar. 9 gün sonra gazetelere sızdırdılar. Sayın müfettiş diyor ki MİT'e ait olup herhangi bir suça konu olmadığının açıkça anlaşılmasına karşı yine bu 1 Ocak’taki ile ilgili söylüyor. Ben sayın müfettişe şunları sordum. Lütfen bunu sayın başkanım beni dinlediğinizden endişe ediyorum. Göz teması olmadığı için"

MAHKEME BAŞKANI; "Her zaman bakamayacağım için"

ŞÜPHELİ AZİZ TAKCI: "Diyor ki, herhangi bir suça konu olmadığının anlaşılmasına karşı ben sayın müfettişe sordum.  01.01.2014 tarihindeki olayla ilgili olarak diyor ki, herhangi bir suça herhangi bir suça konu olmadığının anlaşılmasına karşı bir kamyon var içi açılmadı ne olduğu bilinmiyor. Ben bilmiyorum. Kimse bilmiyor.

“Müfettiş aylar sonra bu yükü buldu.
Kapısını açtı gördü, aaa yasalmış dedi.
Bu konuya ilişkin bir tutanak var mı”

Dedim ki sayın müfettişe bu arama sırasında suça konu aracın kapısı açılamamıştır. Yani yükün ne olduğu görülmemiştir. MİT tarafından da dosyaya bu konuda bir bilgi verilmemiştir. Burada şu sonuçlar çıkar ya sayın müfettiş bu yükün yüklendiği sırada oradaydı kapıyı açmadık görmedik. Bu imkansız görünüyor. Ya sayın müfettiş aylar sonra bu yükü buldu. Kapısını açtı gördü, aaa yasalmış dedi. Bu konuya ilişkin bir tutanak var mı, lütfen dosyayı açıp bakar mısınız biz dosyaya ulaşamıyoruz. Sayın müfettiş olaydan aylar sonra incelemek için görevlendirildiğinde 5-6 ay gibi inceleme için görevlendirildiğinde bu kamyonu bulmuşmu kapısını açıp içine bakmış mı, yükün ne olduğunu tespit etmiş mi, buna ilişkin bir tutanak var mı, varsa dosyada mı? Yasal olduğunu söylüyor ya, yada bunlar imkansız faraziye, sayın müfettiş görmeden yasal olduğuna hükmetti. Yada dediler ki biz yasal olduğunu taktir ettik sen de öyle yaz dediler. Yada en gerçekçi yaklaşım bu satırları başka biri yazdı o yükü yükleyen sayın müfettişin önüne koyuldu o da imzalayıp bize bir suçlama olarak iletti. Böyle bir müfettişin raporuyla yargılanıyoruz. Görmediği, görme ihtimali imkanı olmayan bir yükün tamemen yasal olduğuna hükmedip hakkımızda yakalama kararı isteyen bir müfettişin raporuyla yargılanıyoruz"

MAHKEME BAŞKANI; "Lütfen daha sakin olalım"

ŞÜPHELİ AZİZ TAKCI: "Nasıl sakin olayım, görmediği yüke yasal diyor. Şimdi ben size müfettiş olsam sizin hakkınızda soruşturma yazsam ve görmediğiniz yerde görmediğiniz kişilerle görüşme yaptığınızı yazsam ne dersiniz, bu olayda tamamen özenle hukukun gereğini yapmaya çalışmış ancak görevi yaptırılmamıştır. Dediğim gibi burada bir suç varsa TCK.309.maddesindeki devletin yargı erkinin görevini engelleme suçudur ve sayın heyette burda göstereceği tavırla bu suça iştirak edecektir veya hukukun gereğini yapacaktır. Ben sizin hukukun gereğini yapacağınıza inanıyorum. Gelelim 19.01.2014 tarihine dediğim gibi bu ilk olayda bir silahla mühimmat yüklü olduğu iddia edilen bir tır var.

“Aksine bunun mit tırı olmadığına ilişkin olarak dosyada
ne delilin var önce aracın kayıtlı olduğu kişi El Kaide bağlantılı bir kişi,
El kaide’yi biz terör örgütü olarak biliyoruz”

Bu TIR'la ilgili detaylı ihbar var. Hukuka uygun bir arama emri var ve bu arama emrinin metezoru olarak tamemen yasa dışı şekilde ve kayıt dışı şekilde hiçbir yazılı belgeye imza atmadan kimlik ibraz etmeden sicil numarası ve kimlik belgesi vermeden engelleyen birileri var ve bir söylenti var MİT TIR'ı ve bunun aksine bunun MİT TIR'ı olmadığına ilişkin olarak dosyada ne delilin var önce aracın kayıtlı olduğu kişi El Kaide bağlantılı bir kişi, El Kaide’yi biz terör örgütü olarak biliyoruz ve bunlarla ilgili Türkiye'de yüzlerce soruşturma yapıldı. Binlerce tutuklama yapıldı. Ve binlerce yıl ceza verildi. Bunu yargıtay terör örgütü olarak tanıdı. Bakanlar kurulunun da terör listesinde Dünyanın terör listesinde, El Kaide’nin terör örgütü olmadığını iddia eden var mı? Sayın müfettiş sanki onu ima etmeye çalışıyor. Durum burda böyle ortada iken ve böyle bir silah sevkiyatı olduğu konusunda yoğun bir şüphe varken başka bir olay oluyor.

19.01.2014 tarihinde sabah erken saatlerinde daha önceden de pek tanımadığım bir iki kere gördüğüm jandarma personeli beni aradı. Ki o tarihte ben bu dosyaya benim üzerimde kalmıştı. Savcı bey Antep'e transfer olup ben Hatay bölgesine bakmaya başladığım için 2014/2 sayılı 01.01.2014 tarihinde durdurulan araçla ilgili soruşturma benim uhtemde kaldı ve Hatay bölgesiyle görevlendirildim. 19.01.2014 tarihinde dediğim gibi görevli beni aradı bir akıl danışmak bir şey sormak istediğini söyledi. Benden hiçbir zaman kolluğun bunu çalıştığım her yere sorabilirsiniz bu şekilde taleplerine hayır demedim. Çünkü biliyorum ki kolluğa hayır dediğin zaman kolluk kafasına göre bir şey yapacak ve yanlış yapacak, ben de gel dedim sor ne soracan, 5-10 dakika ayak üstü bana uğradı ve bahsetti konu ne TIR konusu ne mühimat konusu ne de başka bir şey, bana bahsettiği şu o gün Nizip'te mi o taraftan bir yerden bu BDP bunu milletvekillerinden Ahmet Türk'ün mitingi olacağını ve son zamanlarda bir kısım stareks marka araçların çalındığını, bunlara bomba yüklendiğini ve bunların da Reyhanlı bölgesinde eylem yapılabileceğini bir haber elemanının kendisine ilettiğini söyledi. Bu arkadaşın bana verdiği bilgi sadece bu kadar. Benim ona söylediğim şu, bu haliyle bu sedece bir istihbari bilgi, kim nerede hangi plakalı araç bir soruşturma konusu bir sovuşturmayı başlatacak cevap olacak bir şeyde yok. Bunu o zaman araştırın detaylandırın eğer C.Savcılığı tarafından koruma tedbiri, arama el koyma bir soruşturma başlatılması için bulguya ulaşırsanız ulaştırırsınız gereğini yaparız dedim ve gönderdim. Bu olay tamamen bundan ibaret. Bunu aksine olarak ne dosyada bir delil vardır ki zaten olamaz başka bir şey yok. Ne bilgi vardır , tamamen sayın müfettişin hayalinde kurguladığı bir senaryo var. E arkadaşım hukukta delil esastır. Bir kanaat bir hüküm  delille bina edilir. Senin delilin ne?

Orda yapılacakları, eylem zınnında plan yaptıkları, neyi planlamışım, onu planlayan adam o gün çocukları alıp okul pikniğine mi gider? Onu planlayan adam Adliyeye eşşek gibi dosya çalışmaya mı gider?  Ve arkadaşı gönderdim. Ondan sonra da Adliyeye. Çoğu hafta sonu çalışıyorduk. Başsavcım sağolsun çok iş veriyordu. Ben çok dosya çıkardığım için o da yüklüyordu. Çalışana binerler biliyorsunuz. Bizde yan odadaki arkadaş 50 dosya çıkarırken biz tabi 200 dosya çıkarınca al üstüne 100 dosya daha diyorlardı. Biz de çalışıyorduk. Adliyede ben çalışmaya gittim. Hatta başka meslektaşlarımla karşılaştım. Türkiye'yi biz kurtaracağız muhabbeti de yaptık. İrfan beyle karşılaştık. Saat:08,30 – 09,00 gibi saatini tam olarak hatırlamıyorum, 08,00'den sonraydı muhtemelen jandarmadan arkadaş tekrar geldi. Ilk bana bilgi verdiği işin ve mühimmat yüklü üç adet TIR'ın çekici plakaları da verilerek Adana istikametini kullanarak taşınacağı yönünde bir ihbar aldıklarını söyledi. Benim elimde zaten bu şekilde bir dosya var ve biraz sonra geleceğim biz bu kararları verirken, biz bu soruşturmaları yaparken ilaç içme damdan düşme soruşturmaları yapmıyorduk. Ona  da geleceğim hangi ortamda bu ihbarlar geldi. Ben de dedim ki bu eski olayla bağlantılı bir olaydır. Silah, mühimmat nakli varsa zaten örgütlü olma ihtimali yüksektir ve örgütlü silah kaçakçılığı veya örgüte silah sağlama olur bu kapsamda arama talebi edin değerlendirelim dedim. Ve kolluktan arkadaşlar bu şekilde bir ihbar getirdiler. Ben de bu ihbar üzerine yukarıda bahsettiğim CMK.160, 161, 119 ve devamı maddeleri gereğince tamamen yasal dayanaklarını da göstererek arama kararı verdim ve bir müddet daha çalışıp evime gittim. Bir C.Savcısı ne yapar arama kararı verir. Tutuklamaya sevk eder veya başka bir şey yapar. Ondan sonra gider işine bakar. Ben de öyle yaptım eve gittim. Hatta çocuklara çocuklara kahvaltılık malzeme aldık. Kahvaltımızı yaptık ve ordan çocukların okulu bizim evin az aşasında Bahçeşehir Kolejinde kış pikniği varmış oraya gitmek için yola çıktık. Saatini tam hatırlamıyorum jandarmadan arkadaşlar Özkan bey , galiba Özkan beyi zannediyorum. Bu soruşturma sebebiyle tanıdım. Daha önce bir sefer bir yemekte mi karşılaşmıştık ilk defa Albay Özkan soyadını da uzun bir süre hatırlayamadım.

“3 adet tırın her üçünde de ikişer ayrı kasada
ağzına kadar çakılı silah ve mühimmat olduğunu söylediler”

Arkadaşlar aradıkları TIR'ları durdurklarını bahsedilen şekilde kasaları açtıklarını 3 adet TIR'ın her üçünde de ikişer ayrı kasada ağzına kadar çakılı silah ve mühimmat olduğunu söylediler ve konuşmalarımız sırasında bunun açık alanda bunların tespitinin mümkün olmadığını kapalı bir yere götürülmelerinin uygun olacağını değerlendirdik birlikte ve ordan arama işlemlerini tamamlamak üzere çünkü orada gelenler geçen var patlama riski var. Çünkü patlayıcı ile ilgiil önlem almalarını da istemiştim. Madem patlayıcı var önlem alır. Arkadaşlar da dört dörtlük önlemlerini almışlar ve bu araçlar yola çıkarıldı. Ceyhan'daki kışlaya doğru yola çıkarıldı. Biz de tabi bu haberi aldıktan sonra tamam gereğini yapın neyse ben kendi rutin programıma devam ediyorum. Sonra Özkan bey aramaya başladı. Işte kendisinin arandığını baskı yapıldığını, dedim kim baskı yapıyor ne konuda baskı yapıyor işte bunları bırakmamızı istiyorlar, kim istiyor, kim olduğunu da söylemedi. Özkan bey yanlış hatırlamıyorsam kim baskı yapıyor onu da onu da söylemediler.

“TIR’larda MİT’çi de yok onların içinde
aramayla ilgisi olmayan, hakkında arama kararı bulunmayan
başka bir araç gelip ne yapıyorsunuz?”

Bu arada başka bir araç duruyor tabi ilk üç tane TIR'da ben MİT’çiyim diyen kimse yok muhtelemen MİT’çi de yok onların içinde aramayla ilgisi olmayan hakkında arama kararı bulunmayan başka bir araç gelip ne yapıyorsunuz burada falan arkadaşlara saldırmışlar, jandarma görevlilerine, onlar da uygun güç kullanarak herhalde onları etkisiz hale getirdiler, İşte biz MİT'çiyiz, biz savcının anasını bilmem ne yaparım, işte böyle küfürlü şeyler ee kimliğinizi gösterin, kimlik gösteremeyiz, verin vermeyiz, dedim eğer bu şahıslar kimlik vermiyorlarsa uygun şekilde bu şahısları muhafaza altında tutun, siz işlerinize devam edin, bunlara kolluk tarafından uygulama yapılınca bu sefer bir tanesi söylemiş herhalde ondan sonradan haberim oldu.

“MİT müsteşarı da gelse o kamyonla irtibatını ispat etmesi lazım”

İşte biz bak cebimde kimlik var filan, kimliği görünce arkadaş beni tekrar aradı ve açıkça söylüyorum, bu gelen araç başka sivil bir araç, yakalanan kamyonda olan kişiler değil bunlar, oraya MİT müsteşarı da gelse o kamyonla irtibatını ispat etmesi lazım, yazılı belge ile veya başka bir delille, böyle bir şey yok kimliğini gördüm deyince bir arkadaş beni aradı. Hangisi bilmiyorum, ben de dedim MİT görevlisiyse bizim arama el koyma kararımız yok onlarla ilgili, MİT görevlisiyse dedim onları bırakın, muhtemelen bırakmışlar, tabi bırakınca bu sefer özel araçla yolda giden kamyonun önüne kendisini atmış otobanın ortasında, ya bırak kardeşim biz zaten onu otobandan kurtarmaya çalışıyoruz. Otobanın ortasında araç hızla gelip giden TIR'ın önüne kendisini ölümüne arabayı kırıyor anahtarı almışlar, şeyi bozmuşlar, bir araç gitmiş birisi kalmış filan ve hiç ilgisi yok. O adamın o adamın tırlala ilgisi yok. Tırda birer ikişer kişi var. Ve hiçbirisi MİT’çi değil. Biz MİT’çiyiz de dememişler. Ben bu haberleri alınca dedim ki, Özkan bey ve diğer arkadaşlar kendilerine baskı yapıldığını çeşitli kişilerin arayıp ben dedim Adliye ye geçiyorum o  zaman korumamı çağırdım.  Çocukları okula indirdim ve özel aracımla Adliyeye gittim ve jandarmayı da arayan Özkan bey olsun, kimle görüştüğümü şu an net bilemem tutanaklarda vardır.  Eğer dedim. Bu soruşturmayla ilgili birisi bir talepte bulunuyorsa bir yazı yazacaksa bir şey isteyecekse bunu benim emrim altındaki kolluktan istemesin, ben Adliyeye geçiyorum bana bildirsin, bu kadar basit ve ben adliyeye geçtim. Yanılmıyorsam 1-2 saat kadar bekledim. Ne gelen var ne giden dedim. Fax'a mı bir şey düştü. Fax ta da bir şey yok. Tabi orda direk kolluk üzerindeki baskıyla bu işi çözmeye çalıştıkları sonra anlaşıldı ve kolluktan Özkan bey zannediyorum. Ve diğerleri sürekli olarak Savcım buraya gelmeniz lazım burada bu konuyu çözmeniz lazım, bu ısrarlı talep karşısında bende o sırada Ahmet beyle , Başsavcımla irtibata geçtim. Böyle böyle bir konu var zorluk çıkarılıyormuş, aramaya olay yerine gitmem isteniyor. Kendisiyle değerlendirdik.

“Bizim makam aracımız falan yok.
Tabi şüpheli olunca daha konforluymuş, özel uçak tuttular”

Madem böyle bir durum var , gidip olay yerinde olayı çözelim dedik ve giderken özel aracımla korumayla tabi bizim makam aracımız falan yok. Tabi şüpheli olunca daha konforluymuş, özel uçak tuttular o zaman istesem bir araba vermezlerdi arama yerine gitmek için. Olay yerine gittim. Olay yerinde iki tane tır vardı. Jandarma görevlileri güvenlik almıştı. Yine orda hırpani tipli böyle böyle sakallı makallı böyle kirli sakallı kişiler bir kaç kişi bağırıp çağırıyor küfür ediyorlardı. Arkadaşlar onların MİT görevlisi olduklarını iddia ettiklerini söylediler. Sonra ben talebi olay yerine gidince arama mahalline gittiğime göre de ne olduğuna bakmam gerekiyor.

“Ağzına kadar çakılı silah ve mühimmat
155’lik top mühimmatı , uçaksavar mühimmatı,
başka değişik çaplı ebatlarda mühimmat gördüm”

Gidip orada malzemelere baktım ben de teyit ettim, ağzına kadar çakılı silah ve mühimmat 155’lik top mühimmatı, uçaksavar mühimmatı, başka değişik çaplı ebatlarda mühimmatden de gördüm. Ve olay yerine gelen jandarmaya bunları tespit etmelerini, fotoğraflarını ve numara almalarını söyledim. Bir C.Savcısı başka ne yapar, evime götürecek halim yok bunları, bu sırada bir hışımla zamanın Adana Başsavcısı, Adana Valisi Hüseyin Avni Coş, İl emniyet müdürü 400-500 tane çevik kuvvet sanki böyle Suriye'yi basmaya geliyorlar, jandarmanın yanına geliyorsun, jandarma da kolluk, sen gelsen zaten sana en üst saygıyı polisin gösterdiğinin daha daniskasını jandarma sana gösterir.

Ama niyet farklı, niyet 309 kasıt unsuru, 309’daki kasıt unusuru, 300-400 polisle olay yerine geldiler. Buyurun sayın valim, gayet saygılı edepli bir şekilde kendisi de çok saygılıydı o gün. Sonradan böyle yağıp gürlediğine bakmayın olay günü Hüseyin Avni Coş çok saygılıydı. Emniyet müdürü çok saygılıydı. Sayın savcım 5-10 tane koruma bir kaç tane araba verelim siz imparatorsunuz falan diyordu. Sonra baktım başka şeyler söylüyor. Sayın Hüseyin Avni Coş olay yerine geldi. Sayın Savcım Biz sizi biliyoruz. Biz de sizi biliyoruz. Biz de hukuğu uyguluyoruz. Işte bunu çözelim , çözelim sayın valim bunu o zaman belgelendirelim, nasıl yapalım işte beraber oturduk.

“Madem bu TIR'lar MİT e ait bölge başkanın da haberi yok”

Araçta müzakere ettik. Nasıl yapalım, nasıl çözelim, ben en baştan itibaren arkadaşlar biliyorlar sayın vali olay yerine geldiği andan itibaren dedim ki artık olay yerine vali gelmiş Valiye sen yalan söylüyorsun diyemem, ama ne isterim dosyama koymak için belge isterim sadece, dedim ki sayın valim bu arada MİT bölge başkanı ortalıkta yok, olay yerine gelmedi o ana kadar madem bu TIR'lar MİT'e ait bölge başkanın da haberi yok, ortalık birbirine girmiş MİT bölge başkanı ortalıkta yok.

Sayın Vali bana dedi ki 'Beni sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan aradı dedi ki bu araçlar MİT'e ait bu silah ve mühimmatı da biz gönderdik. Sayın savcı bey bu araçları bıraksın, biz bu konuda yasal düzenleme yapacağız' dediğini, bana aktardı ve birkaç sefer aktardı. Kendisi de tanık olarak çağrılıp sorulabilir. Bu arada Hüseyin Avni Coş ölümüne bunu engelleyeceğim gibi sözler de söyledi. Ucu da nereye giderse gitsin dedim ki sayın vali öyle bir şey demenize gerek yok. Devletimizin yasaları var. Kimsenin ölmesine de gerek yok, madem sayın başbakan böyle bir şey söylüyor. Tabi bu arada Adalet Bakanı, Adalet Bakanı Müsteşarı, Dışişleri Bakanı Müsteşarı, MİT Müsteşarı onların da kendisini arayarak bu araçların MİT'e ait olduğunu bilgileri dahilinde olduğunu, bu silahların da kendilerine ait olduğunu söylediğini bana kendisi aktardı. Ben de o zaman dedim ki çok açık ve net bir şekilde zannediyorum ki saat:1,30- 2,30 sıralarından itibaren sayın Valim dedim. Bana iki satır yazı verin, altını imzalayayım bu MİT görevlisi olduğunu iddia eden arkadaşlar da kimliklerini versinler Özkan Albayım da bunları tutanağa geçsin, biz MİT görevlisiyiz, kimliğimiz, sicilimiz şu , biz elbette ki bunu gizli tutacağız, biz de sizi bırakalım bunu defeatle söyledim. 

“Vali Coş’un MİT le ilgili söylediği  şeyleri de  
burada söylemeyeceğim. Bu iş  böyle mi yapılır diye
başlayan ve devamında bir çok hakaret içeren sözleri de
daha sonra yeri gelirse aktarırım”

Vali Hüseyin Avni Coş doğru böyle olması lazım dedi. Ve tabi o arada MİT'le ilgili söylediği şeyleri de burada söylemeyeceğim. Bu iş  böyle mi yapılır diye başlayan ve devamında bir çok hakaret içeren sözleri de daha sonra yeri gelirse aktarırım. Bu arada biz bu kararı verdikten sonra sayın ismini de bilmiyorum MİT Bölge Başkanı olduğunu söyleyen bir şahıs olay yerine geldi. Ben de söylemedim. Vali bey söyledi. Başkan bey dedi, biz bunların size ait olduğuna dair yazı hazırlayın bunu Savcı beye verelim, bu araçları da buradan gönderelim, ben yazı veremem dedi. Bunu lütfen sayın Başkanım sayın hakimler burası çok önemli, ben belge veremem dedi. Dedim ki nasıl yapacağız o zaman, bu dedim eğer MİT görevlisiyse kimliği verilir, kimliklerini versin, kimliklerini de veremem dedi. Bunu net açıkça söylüyorum. Bu konuda bütün kolluk görevlilerinin o sırada orada olan ifadelerinde vardır. Onlara bakılsın Özkan Albay'ıma sorulabilir. Ben dedi kimlik de veremem size yazı da veremem dedi. Vali bey onu orada haşladı tabiri caizse, nasıl veremezsin dedi. Vermek zorundasın ve en son bölge başkanı MİT görevlilerinin kimliğini değil ama sicilini vermeye razı oldu sağolsun, tamam sicil de bir kamu görevlisinin kimliğine delalet eder. Sicillerini verin bu konuda bir tutanak tutalım ama dedim bana bir yazı verin. Ben dedi size bir yazı veremem o zaman Vali Bey dedi nasıl veremezsin ben dedi Valiye veririm. Dedim Vali'ye ver Vali bana versin ve akşam üstü saat 3,30 -4,00 a doğru Valiliğe hitaben MİT bölge başkanı bu malzemelerin kamyonların ve içeriğindeki silah ve mühimmatın MİT'in üniteler arası nakil yaptığı malzemeler yurt içi üniteleri ama dikkatinizi çekerim ama yurt içi üniteler arası nakil yaptığını söyledi. Böyle bir yazı verdi. Vali bey de sağolsun çok kibar bir insan kamuoyunda gördüğünüz gibi biri değil, Sayın savcım dedi biz dedi beraber gidelim valiliğe gidelim orada hem oturalım yorulduk. Hem ben bu yazıyı bir üst yazıyla ben size veririm, ben de dedim ki valinin sözü beni kandıracak hali yok. Yazıyı da valiliğe hitaben olan yazıyı da gördüm. Ve daha olay yerinden ayrılmadan bu araçların tutanak tutularak teslim tesellüm tutanağıyla bırakılarak devam etmeleri için talimat verdim ve biz daha valiliğe varmadan tahmin ediyorum araçlar bırakılmıştı. Saat:4,00 civarı biz beraber Vali beyle valiliğe gittik. Sayın vali bana yaklaşımından dolayı teşekkür etti. Defalarca teşekkür etti.

Biz başka bir ülkenin savcısı değiliz ki o devletin valisi ben de devletin savcısıyım. Olması gereken nezaket ölçüsünde yasa çerçevesinde hareketimizi yaptık ve biz orada oturduk muhabbet ettik. Çayımızı içtik. İkramlarını yaptı sayın vali bey sağ olsun çok bonkör bir şekilde ve saat yedi sıralarında bana MİT bölge başkanlığının yazısını üst yazıyla verdi. Ben de bu yazıyı aldım götürdüm Adliyeye dosyasına koydum. Evime gittim ve ertesi gün gelince yaptığım ilk iş bu dosyaya gizlilik kararı almak oldu ve bir şey daha yaptım. Derhal kolluktaki tutanak, silah ve mühimmata ilişkin video, fotoğraf kayıtları ne varsa hepsini hiçbir suret bıraktırmayacak şekilde getirtip Adli Emanete koydum ve gizlilik kararı aldım, dedim ki dosya CMK.153.maddesi gereğince kısıtlama kararı aldım. Ki soruşturma zaten 157 gereğince gizlidir. Ekstra bu tedbiri de uyguladım ve şunu da gururla ifade ediyorum. Bizim yaptığımız işlem ne kolluktan, ne savcılıktan benim görev yaptığım dönem itibariyle bir sayfa yazı, tutanak, fotoğraf karesi hiçbir yere sızdırılmadı. Biz bu konu hassasiyetini gördüğümüz için bununla ilgili tüm tembihlerimizi yaptık yasal olarak tüm tedbirlerimizi aldık ve emanete güzelce onları koyduk. Sonradan ne yaptılar bilmiyorum. Bu emanetler yerinde duruyor mu dosyaya geldi mi yok mu ettiler. Orasını bilemiyorum. Onu siz dosyaya bakar görürsünüz. Dediğim gibi bu benim dosyamla bağlantılı olduğu için ve bizim uygulamamız hep bu yönde olduğu için o dosyada arama kararı verdim ve soruşturmaya devam ettim. Ve bununla ilgili olarak o tarihlerde CMK da TMK da çalışmış on tane savcı ismi belirleyip tanık olarak çağırsanız size söylerler.

“Yargısal taktir hakkıyla ilgili hakim savcı sorgulanamaz”

Şu çok komik daha önceki uygulamaların aksine olay yerine bizzat giderek Savcı Özcan bey için başka bir soruşturmada olay yerine gitmediği Reyhanlı patlaması için bir hatta sonra gittiği, olay yerine gitmediği şimdi gitme mi doğru gitmeme mi doğru, şimdi komik olan şu C.Savcısı soruşturmaları CMK.161.e göre bizzat yapar kuraldır. Yani olay yerine giden Savcıya niye gittin diye sorulmaz ölümlü olaylarda zaten gitme mecburiyeti var ve emrindeki kolluk aracı ile yapar gitmesi gerekiyorsa gider. Savcının taktiri bizzat öncelikle olay yerine gitmesi, bizzat soruşturma yapması gereken yasal olarak Savcıya olay yerine gittiğiniz diye soru soruyor sayın Müfettiş, yani bu hakime niye duruşma yapıyorsun der gibi bir şey. Ve bu ana kadar anlattığım hususlar tamamen yargısal taktir hakkına ilişkindir. Sayın heyet yargısal taktir hakkı ile ilgili olarak disiplin soruşturması bile yapılamaz. Avrupa insan hakları mahkemesinin bu konuda bir sürü kararı vardır. Ve yerleşik iç hukukumuzda uygulama bu yöndedir. Yargısal taktir hakkıyla ilgili hakim savcı sorgulanamaz. Evet şimdi söylenecek çok şey var da bunların bir çoğunu ben sayın  müfettişe detaylı şekilde gönderdiğim savunmamda yazdığım için oradan okuyacağınızı ümit ederek biraz fazla da vakit aldığımın farkındayım. Hakime hanım gözümün içine bakıyor bıraksa da eve gitsek diye, çok ta sizi zorlamak istemiyorum ama bunu okuyacağınızı ümit ediyorum karar vermeden önce şu hususu belki en baştan bunu belirtmem gerekirdi. Belirtmem lazım yargısal taktir hakkımıza ilişkin insafsızca bir suçlamayla karşı karşıyayız. Delilsiz , mesnetsizbiz nasıl bir dönemde bu Adana Adliyesinde TMK 10 maddesiyle yetkili savcılıkta görev yapıyorduk.

Adana, Hatay, Gaziantep, Suriye iç savaşı nasıl bir yerdi. Nasıl bir cehennemdi, bir 20.08.2012 tarihinde Gaziantep merkezinde bombalı saldırı olduğu ve 9 vatandaşımız şehit oldu. 150 tanesi yaralandı. Bunların çoğu ağır yaralandı ve bu soruşturmayı TMK.ya geldikten sonra fezlekeyle orası savcılık yürütüp terör kapsamında görünce Adana'ya gönderdi. Soruşturmanın davasını ben açtım. Bizim ne kadar dönem çalıştığımızı ve bu kararları alırken hangi hassasiyetleri öncelediğimizi bilmenizi istiyorum. Keyfiyetimize göre evde uyurken aklımıza bir şey gelip karar vermedik. Yine 11.02.2013 tarihinde Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde Cilvegözü sınır kapısında bombalı saldırı meydana geldi. Suriye ülkesinden gelen kişiler burda bir saldırı meydana getirdi ve 13 kişi 13 tane bunların bir kısmı vatandaşlarımız bir kısmı da Suriyeli yanlış hatırlamıyorsam Özcan bey bunun soruşturmasını yürüttü. Ve orada böyle bir saldırı meydana geldi. Hemen akabinde 11.05.2013 tarihinde Hatay Reyhanlı 'da bombalı saldırı meydana geldi ve 52 tane vatandaşımız şehit oldu ve 150 tanesi yaralandı ve yine bunların tabi bu soruşturmaların detaylarına inip başkaca şeylerde söylemek lazım ama vaktimiz kalır mı bilmiyorum veya yeri gelir mi ve çok ilginç ama bunun söylemeden geçmeyeceğim.

Reyhanlı saldırısının detayları…

Şuraya da yazmışım ama bu 52 vatandaşımızın şehit olduğu olayla ilgili olarak sonradan öğrendik Hatay’daki kolluk tarafından iletildi. Bu saldırı ihbarı olaydan bir gün önce emniyete yapılmış ama nasıl yapılmış MİT tarafından bu olay 11.05.2013 tarihinde öğlen saatlerinde yanlış hatırlamıyorsam meydana geldi. Öğlen 12,00 veya 14,00 gibi o saatlerde meydana geldi. MİT tarafından olaydan bir gün önce yani 10.05.2013tarihinde kapalı bir zarf içerisinde akşam saat:5,00 – 5,30 sıralarında arşiv evrak memurluğuna adi bir evrak olarak zarf bırakılıyor. Bir zarf ve oradaki polis durumdan vazife çıkartıyor ya diyor bu MİT'ten geldi diyor, mesai de bitmiş bu konunun önemine ilişkin bir şeyde söylenmemiş ama ben bunu amirime götürüyom diyor. Nöbetçi amirine götürüyor, nöbetçi amir evrakı bir açıyor eyvah, detaylı araçlarla bombalar yüklenmiş 2-3 tane araca plakaları belli ve bunlar patlatılacakları metropol şehirlerden birinde patlatılacakları, Adana, Ankara, Konya, Mersin neresi olursa ve emniyet tabi alarma geçiyor ve malesef büyük şehirler öncelenerek tedbirler alınmaya çalışıldığı ve bu kansızlar Reyhanlı'ya araçların yönünü kırdıkları ve orada patlattıkları için bu elim hadise önlenemiyor. 52 vatandaş ve 152 yaralı ve çoğu ağır yaralı ya insanın içi sızlıyor içi, bunların çoğu yetim kaldı. Çocukları öksüz kaldı ve bu 12 saat önce adi bir evrak olarak ihbar edilecek bir olay mı ve takip etmişler biliyorlar bunların bombaları yüklediklerini tak tak tak ondan sonra ortaya çıktı.

“Katillerin bir çoğu şu an serbest biliyor musunuz,
yeni gelen arkadaşlar bunların çoğunu tahliye ettiler”

Biz bu soruşturmaları yaptık bu katil geldi. Bunun ifadesini ben aldım. Nasır Eskiocağı ve bu katillerin bir çoğu şu an serbest biliyor musunuz, biz derdestiz , bu kadar vatandaşı öldüren insanlar sağolsun yeni gelen arkadaşlar bunların çoğunu tahliye ettiler. Zaten bu kadar teröristin dışarda olduğu yerde biz niye dışardayız ki bizim içeri girmemiz lazım. Teröristlerle aynı ortamda niye olalım. Yine bitti mi bitmedi. 07/11/2013 tarihinde bahsettiğim Adana İl emniyet müdürlüğüne yapılan ihbarda yapılan aramada genel yetkili savcılığa yapılan 935 adet havan topu mühimmatı ele geçti ve bunlar nereye gidiyordu. Ihbarda belli miydi, değildi. Kim açıkladı bunların nereye gittiğini, dönemin Adana valisi Hüseyin Avni Coş, bu mühimmatın önüne geçti. Polis şapkasını da taktı. Dedi ki muhtemelen sınır dışında yeni Türkiye'de kullanılmayacağını biliyoruz. Ama nerede ve nereye gideceği konusunda farklı bilgiler var. Onlar net değil onlar insani ihtiyaç değil. Bu maddeler bir takım savaş araç gereçleri olduğuna göre bir takım örgütlere veya devletlere gitmesi muhtemel, tırda uyuşturucu ihbarı olduğu üzere arkadaşlar çalışmalarını yapmışlar bunun değerlendirilmesi sonucunda söz konusu yasak malzemelerin bulunduğu tespit edilmiştir. Bu arama kararı veren savcı sorgulandı mı, soruşturma açıldı mı HSYK tarafından açılmadı ne kadar ilginç"

“MİT’in nasıl büyük bir başarı sergilediğini bu mühimmatların hazırlanması Suriye ye nakledilmesi konusunda nasıl büyük bir başarı sağladığını ve Heysem Topalca'yla bu işleri organize eden kişiyle nasıl ilişkiler içerisinde olduğunu tespit ettik”

ŞÜPHELİ ÖZKAN ÇOKAY MÜDAFİİ ARAYA GİREREK: "Basında da MİT in başarısı olarak yayınladı o"

ŞÜPHELİ AZİZ TAKCI: "Evet çok büyük başarısı, sonra biz soruşturmayı Savcı Özcan bey devam ettirdi ve görev değiştikten sonra kısa bir sürede ben devam ettim. Ve orada MİT’in nasıl büyük bir başarı sergilediğini bu mühimmatların hazırlanması Suriye ye nakledilmesi konusunda nasıl büyük bir başarı sağladığını ve Heysem Topalca'yla bu işleri organize eden kişiyle nasıl ilişkiler içerisinde olduğunu tespit ettik. Tabi Heysem Topalca'nın sonra Ulukışla'da öldürülen asker ve polisin katilleriyle de irtibatlı olduğunu da öğrendik. Sonradan ilginç bir şekilde evet Sayın Hüseyin Avni Coş devam ediyor TIR'ın örgüt ismi yok ama bu şunu gösteriyor Türkiye'de özellikle çevremizde bir takım yasa dışı örgütlere karşı kararlı tavır sergilendiğini ortaya koyuyor. Ee sen polis şapkası giyip açıklama yapınca ve silah ve mühimmat yakalayınca kararlı tavır oluyor.

Ben bana gelen somut bir ihbara arama izni verip silah ve mühimmat yakalayınca casus oluyorum öyle mi, o zaman Adana Valisi de casus. Bu soruşturmaya biz devam ettirdik. Ve bu 19 undan sonraki süreçte buna MİT’çiler düştü bunun dinlemelerine ve biz sorduk böyle bir görevliniz var mı , evet var dediler gittik dinlemeyi kapattık. Dosya numarasını verebilirim 2013/884"

ŞÜPHELİ ÖZCAN ŞİŞMAN ARAYA GİREREK: "O dosyayı da kapattılar takipsizlik verdiler"

“AZİZ TAKÇI: Savaş mühimmatı nereye gitti? Heysem Topalcı'ya mı iade ettiler?

ÖZCAN ŞİŞMAN: MİT’e.

ŞÜPHELİ AZİZ TAKCI: "Ne kadar güzel, o zaman bu dosyaya takipsizlik verildiyse Hüseyin Avni Coş'un casus olarak yargılanması gerekmiyor mu? O yakalamayı yapan polisler soruşturma yapılması gerekmiyor mu? Aynı mantık. Günah keçisi biz miyiz sadece? Buna da takipsizlik, ona da takipsizlik. Bu şahıslar yakalandı, tutuklandı haklarında tutuklama yapıldı. Nasıl takipsizlik veriliyor, savaş mühimmatı nereye gitti? Heysem Topalcı'ya mı iade ettiler?"

BU SIRADA ŞÜPHELİ ÖZCAN ŞİŞMAN ARAYA GİREREK; "MİT'e"

ŞÜPHELİ AZİZ TAKCI: "MİT'e mi iade ettiler, Inanmıyorum.  Bunların da buraya gelmesini istiyorum. Bunlar da araştırılsın, bunlar da casus. Artı o tarihte yanlış hatırlamıyorsam sayın eski bakanlardan Beşir Atalay da bu kahraman polisimiz gereğini bir yerlerde birileri bir şey yapmış ama işte devletimiz, polisimiz teröre yardım Türkiye'nin teröre yardım etmediğini göstermiştir demişti. Dediğim gibi evet bir başka olay 30.05.2013 tarihinde C.Savcısı Mehmet Arıkan tarafından yürütülen bir soruşturma kapsamında bir kısım El Kaide terör örgütü bağlantılı kişilerin ülkemizden sarın gazı yapımında kullanılan malzeme temin ettikleri ve bu malzemeleri Suriye ülkesine götürecekleri tespit edildi. Bu kişilerde operasyonla da yakalandılar ve bir kısmı tutuklandı ve haklarında görev yaptığımız sırada Suriye iç savaşından dolayı IŞİD lafını ilk Özcan beyden duyduğumda gülmüştüm. IŞİD ne lan öyle örgüt mü olur diye kusura bakmayın böyle samimi bir ortamda dedi ki, vahşet tabi vahşet örgütüymüş. Bir akrep gibi bir terör örgütü tabi o dönemde Suriye iç savaşı başladıktan sonra Özgür Suriye Ordusu büyük başarılar elde etti ilk etapta, ancak daha sonra bütün Afganistan’daki, Pakistan’daki, dünyanın bütün çeşitli ülkelerindeki, Irak'taki El Kaide unsurları Suriye ye üşüşmeye başladılar ve bunlarından ağırlıklı olarak kullandıkları güzergah Adana idi, Adana hava limanından geliyorlar.

“Şam cephesinde inşallah cihat ediyoruz.
Burada başarı olduktan sonra
İstanbul cephesini açacağız diyordu”

Işte Hatay, Antep oradan Suriye ye geçiyorlar. Ve bu şekilde bu örgüte katılmak için gelen ve yakalanan belki 100’lerce kişi var. Ve bunlarla ilgili bir sürü davalar açıldı. Bizim soruşturmalarımız, teknik takiplerimiz vardı. Bunları organize eden beşerli onarlı guruplar halinde Suriye'ye götüren gruplar vardı. Bunlarla ilgili soruşturmalar yapıldı ve işin tehlikeli tarafı zannederim bu örgütün önde gelen birilerinden Halis Bayıncı mı? Bir tanesi şöyle bir açıklama yapmıştı. Suriye sınırında bunu açık kaynaklardan bulabilirsiniz şu anda biz Şam cephesinde savaşıyoruz. Şam cephesinde inşallah cihat ediyoruz. Burada başarı olduktan sonra İstanbul cephesini açacağız diyordu. Ya bunlara biz soruşturma yapmayıp da ne yapacağız. Istanbul cephesini açmalarını mı bekleyeceğiz, diğer taraftan bu şahısları tabi Suriye ye götürüyorlardılar. Suriye de silah ve mühimmat  ve patlayıcı eğitimi veriyorlar. Bunların işte bir kısmını gördük. Bir kısmı yakalandı. Bir kısmı yakalanamadı geldi.

Cilvegözü'nde, Reyhanlı'da, şurada burada patlamalar meydana geldi. Vatandaşlarımız öldü. Ülke genelinde bir sürü araç çalındı, Suriye'ye gitti bunlara patlayıcı yükleyip Türkiye'ye getirecekleri yönünden yoğun istihbaratlar  böyle bir dönem, yine Özgür Suriye Ordusuna mensup olan ve ülkemizde bir kampta kalmakta olan Albay Harmış olayı bilmiyorum sayın meslektaşlarım bahsetti mi?

Albay Harmuş olayı…

Albay Harmış bizim misafirimiz olan ülkemizin koruma altına aldığı mülteci statüsündeki oradaki kamplarda kalan Özgür Suriye Ordusu, El Kaideci, IŞİD'ci falan da değil. O zaman ki bilgiler itibariyle bu şahıs MİT görevlisi Önder Sığırcıklıoğlu ve beraberindeki bir kaç kişi tarafından kaçırılıp Suriye'deki Esad güçlerine teslim edildi. Yine bir başka Özgür Suriye Ordusu görevlisi de aynı şekilde tespit edildi. O yarbay binbaşı Hasson'du, o da aynı şekilde teslim edildi. Bunların soruşturmaları bizdeydi. Özcan bey yürüttü. Bunlar ile ilgili davalar açıldı. İşin komik tarafı ne biliyor musunuz, Önder Sığırcıklıoğlu günlerce orada bilgi topladı. Apaydın kampıyla ilgili bizim orada devletin misafir ettiği kişilerle ilgili devletin siyasi askeri bilgilerini topladı. Bu bilgileri Suriye ülkesine verdi. Yetmedi iki tane Özgür Suriye Ordusu komutanını Suriyeliler'e teslim ettiler ve bu kişi casusluktan beraat etti. Casusluktan Önder Sığırcıklıoğlu beraat etti. Yargıtay da bunu onadı. Ben ne bilgi temin ettim. Ne bunu götürüp Suriye ordusuna ve başka ülkelere verdim. Hiçbir şey yapmadım. Beni casus olarak suçluyor sayın müfettiş. Casusluğu, casusluk suçunun maddi ve manevi unsurlarını bilmiyor sayın müfettiş, bilmediği içinde kolaylıkla bu suçlamaları yapabiliyor. Öyle anlaşılıyor. Evet görüldüğü gibi suçlamaya konu tır ihbarları görev yaptığımız bölge itibari ile dikensiz bir gül bahçesinde değil. Aksine kolluk ve savcılık olarak çok titiz, duyarlı olunması gereken bir dönemde ve bunlara terör eylemlerine fırsat verilmemesi gereken bir dönemde her zaman da öyledir. O dönem daha da öyleydi. Böyle bir dönemde bu ortamda yapılan ve somut bilgiler içeren açık bir patlayıcı nakli ihbarını hiçbir savcı gözden ırak tutamaz başını çeviremez, çevirirse mesleğine, ülkesine ihanet etmiş olur ve asıl vatana ihanette o olurdu. Böyle bir şey var mı, hukuk düzeninde önce bir sonuç uyduruluyor. Eve şöyle bir sonuç var. Bunun altını dolduralım, bu şu sebeptendir. Böyle bir şey yok. Hukukta önce delil gelir. Var mı benimle ilgili bir delilin yok. Nereden hayal gücünle uyduruyorsun bunları evet şimdi bir arada şu görev meselesi neymiş bu efsane MİT Kanunu 26.maddesi neymiş, buna da bir dikkatinizi çekmek istiyorum sayın heyet dediğim gibi ben her iki soruşturmada da CMK.nın ilgili hükümlerini uyguladım. Açık açık maddeleri de söylüyorum. 117, 118, 119, 127, 160, 161, 157, 153 hepsini de uyguladım. Yerli yerinde uyguladım. Hakkıyla uyguladım. Bunları şimdi tekrar etmeyeceğim. Ama bir başka şey daha var. MİT Kanunu 26. efsane maddesi hani şu MİT kanunu 26 ya göre yaptığım usulsüz dedikleri madde ne diyor. MİT görevlileri ile ilgili soruşturma izni verme yetkisi Başbakana aittir diyor. Başka bir hüküm var mı yok. Peki burada başka bir hüküm yoksa soruşturma izni nedir. Soruşturma izni vermeye yetkili mercii ne yapar. Itiraz süreleri nelerdir. Hangi kararları verebilir. Bununla ilgili 26.maddede hüküm varmı yok. Nereye gideceğiz o zaman hangi maddeyi uygulayacağız, ön inceleme süresi ne kadar basit bir soru"

ŞÜPHELİ ÖZKAN ÇOKAY MÜDAFİİ ARAYA GİREREK; "CMK'ya"

ŞÜPHELİ AZİZ TAKCI: "Hayır 4483 sayılı yasaya gideceğiz, Memur olduğu için bu kadar basit. Memur yargılamasının genel hükmü 4483 sayılı yasadır. 26.maddede hüküm yoksa 4483'e gidersin. 4483 sadece soruşturma iznini kimin vereceğini düzenliyordu. Değiştirilmeden önce. Yani olay tarihinde yani bizim işlem yaptığımız tarihte suçu baştan vurgulamak istemiyorum. Ne birinde ne de ondokuzundaki olayda olayın öncesinde bu araçların MİT'e ait olduğuna dair biz de, bizim dosyamızda intikal etmiş hiçbir somut bilgi, belge, yazı yoktu, bunu net olarak sölüyorum, üstüne basa basa bir daha söylüyorum, buna rağmen şunu da izah ediyorum, 26.maddede sadece soruşturma izni vermeye yetkili mercii tanımlamış, Başbakan nasıl yapacağını, hangi sürelerde yapacağını, hangi yasa yollarına tabi olduğunu düzenlememiş, o zaman gideriz 4483 sayılı Yasaya, ne diyor 4483 sayılı Yasanın 4.maddesi, Cumhuriyet Savcısı kendisine ulaşan bir ihbar ve şikayette kaybolmasından korkulan delilleri topladıktan sonra başka hiçbir işlem yapmaksızın dosyayı olduğu gibi dilekçeyi veya tek bir dilekçe de olabilir, bu bir dilekçe gelmiştir, filan yerde suç işleniyor, memur suçu sadece dilekçeyi gönderirsin, memur savcılığı da yaptık, memur savcılığı yapan arkadaşlar da vardır, size de geliyordur, savcının yaptığı işlem budur, yetikli merciiye gönderir, kaybolmasından korkulan delil varsa toplar, bu bir arama kararı olabilir, bu bir el koyma kararı olabilir, veya başka bir işlem olabilir, eğer o delili toplamazsan kaybolacak, gidecek, o zaman savcı o delili toplamak zorunda, bizim olayımızda bunların MİT'e ait oluğu belgelense bile 4483 sayılı Yasanın 4.maddesi gereğince biz kaybolmasından korkulan delilleri toplamak zorundaydık, bu kadar açık, toplarsın, koyarsın delili cebin, ondan sonra soruşturma izni vermeye yetkili merciyiye gönderirsin, baştan beri izah ettiğimiz bu konuda MİT Kanunu başka hiçbir düzenleme içermez, çok basit, bu olayın olduğu dönemde Van 'da bir tane MİT görevlisi yüklü miktarda uyuşturucu ile yakalandı, kimse onu MİT görevlisisin falan demedi, delil tespit ettiler tutuklandı, yargılandı, ceza da aldı, 3 kamyon mühimmat ile yakalanan elini kolunu sallayarak gidecek mi, 50 kg uyuşturucu ile yakalanan ceza alacak, 3 kamyon, 3 tır silah ve mühimmat ile yakalanan elini kolunu sallayarak gidecek, hiçbir işlem yapılmayacak, ne ala memleket, peki hep bu siyasal tablo mu olacak ülkede, hep bu siyasal iktidar mı olacak, yarın öbür gün başka bir siyasal iktidar gelecek, bana diyecek ki sen o zamanki hükümetin adamısın herhalde, sen bu delili niye görmezden geldin, niye bu arabaları bıraktın, gel bakayım ver hesabını, o zaman da o öyle diyecek, biz iktidara göre siyasal konjonktüre göre, kararlarımızı mı değiştireceğiz, ben bunu haysiyetsizlik sayarım, eğer bir hakim bir cumhuriyet savcısı konjonktüre göre siyasal iktidara göre karar veriyorsa en adi, en asalak, en şerefsiz mahlukattır, bu bensem ben de öyleyim, çok şükür meslek hayatımda hiç kimseye pabuç bırakmadım, hiçbir siyasal iktidara yaranmaya çalışmadım, her zaman yasanın hükmü ne ise onu uyguladım, bu olayda da olduğu gibi yasanın maddesi çok açık, Cumhuriyet Başsavcıları, memurlar ve diğer kamu görevlilelirinin bu kanun kapsamına giren suçla ilgili, kaldı ki silah, mühimmat nakli hangi kanun gereği görev suçu oluyor, o da ayrı bir soru, ona da geleceğim, herhangi bir ihbar veya şikayet aldıklarında veya böyle bir durumu öğrendiklerinde ivedilikle toplanması gerekli ve kaybolma ihtimali bulunan delilleri tespitten başka hiçbir işlem yapmayarak hakkında şikayet bulunan memur veya diğer kamu görevlisinin ifadesine başvurmaksızın evrakın bir örneğini ilgili makama gönderir, biz ne yaptık, kaybolmasından korkulan delilleri sadece örnek alarak tespit ettik, hepsini de alıkoymadık, yazı geldiği için ifadesini aldık, herhangi bir MİT görevlisinin ifadesi dosyada var mı sayın başkanım, bakın lütfen ifade mi almışız, başka bir işlem mi yapmışız, yok yok, biz kanun adamıyız ya, dedikoduyla, siyasal iktidarın emriyle iş yapmayız, kanun adamıyız, biz gerekçesini gösteriyoruz, işte burada görüldüğü gibi suç işleyen kim olursa olsun, kim olursa olsun, kanunlar istisna koymamış, MİT kanunu 26.maddesi sadece soruşturma izni verecek mercii belirlemiş, diğer hususları 4483'e bırakmış, 4483'te de hüküm olmayan kısma 5271 uygulanır, normlar hiyerarşisi mi veya özel kanun genel kanun ilişkisini mi anlatayım şimdi burada, evet yolda hareket halinde bulunup patlatılma ihtimali olan, kaybolmasından korkulan delil ortada bıraksan gidecek bir yerde patlayacak, bir yerde başına bela olacak, kaybolacak, elbette ki bu delil tespit edilecek ki biz bunun bir kamu görevlisi tarafından organize edildiğini bilmiyoruz, artı daha komik bir şey söyleyeyim, bu arama kararına da gerek yoktu, hala devam ediyordur sulh ceza mahkemeleri, ana arterleri için o zaman özgürlük hakimleri de veriyordu, bir aylık arama kararları var, yolda giderken o tırları görsem makul şüphe diyerek aranır, polis gördü mü bu ne lan askeri araç değil, bişey değil, aç bakayım şunu, mahkeme kararları var o dönem için, sulh ceza hakimi tarafından verilmiş genel önleme ara kararları var, bunlarla bile aranır, benim arama kararı vermeme gerek bile yok aslında, çok açık ortada, Cumhuriyet Savcısı zorunlu ivedi delilleri toplar dedik, yasanın yani bir özel yasa genel yasadaki bir hükmün uygulanmasını istemiyorsa bunu özel olarak belirtir, misal 4483'te soruşturma izni verecek merciler sayılmış, kaymakam, vali, işte bölge düzeyinde teşkilatlanmışsa vali, bilmem neyse bakan, belediye başkanı için saymış orada MİT görevlilerini istisna etmemiş, özel kanun olan MİT Kanunun gelmiş demiş ki tamam 4483 te böyle bir hüküm var tamam ama ben MİT görevlileri için böyle bir merci tayin etmek istiyorum, Başbakanı tayin etmiş, ama demiş zımnen başka bir düzenleme yapmayarak diğer hususlarda 4483 geçerlidir demesine gerek yok, çünkü o genel hükmün istisnasını koruyor, istisna belirtince genel hüküm de şöyledir diye yazarsan kanunlar okunamaz hale gelir, kocaman olur, mesela başka bir örnek, özel hüküm genel hükmü nasıl kısıtlıyor, 5271 sayılı CMK'da Hakimlerin Savcıların yakalanamayacağı, tutuklanamayacağına ilişkin hüküm var mı arkadaşlar, yok, ne yapmış kanun koyucu, bu demiş genel hüküm, ben demiş Hakim ve Savcıların yakalanamayacağını, tutuklanamayacağını, tutuklanmayacağını Ağır Cezalık suç üstü hariç özel yasayla yasaklıyorum demiş, buyrun siz yakalama kararı verdiniz, sayın heyet lütfen bunu dikkate alın, bak genel kanunun istisnası aynı 4483'e nasıl 26 istisna koymuş, 5271'e de 88'i istisna koymuş, buyrun burada, onu söyledim özel hükümle çelişiyorsa elbetteki özel hüküm uygulanır, zaten özel hüküm o genel hükmü kısıtlama koymak için getirilir, düzenlemediği kısım genel hüküm de geçerlidir, burada da öyle, 26 'da soruşturma izni verecek mercii kısıtlamış, başka birini tayin etmiş, diğer hususları esgeçmiş, 4483'e git diyor, bizim olayımızda da 5271'de kimseyi istisna etmemiş, tutuklamada bir makam mevki olarak bir görev tanımı yaparak ama 88'in 2802 sayılı Yasanın 88.maddesinde bu istisnayı şak diye herkes okusun, herkes görsün, herkesin anlayacağı şekilde koymuş oraya, sesimi yükseltiyorum heyet yanlış anlamasın konuşmanın şeyi öyle gelişiyor, kimseye bağırıp çağırıp iş yaptırma derdinde değiliz, yani öyle bir şeyimiz yok, arkadaşlar da kusura bakmasın, bazen sesim yükseliyor, kusura bakmayın, evet hangi yasaları uyguladık devam ediyoruz, bakın gördüğünüz gibi ben hep yasalarla, işim bu, yasalarla konuşuyoruz, gerekçeyle konuşuyoruz, sayın müfettiş görmediğin tırın yüküne yasal yük demişti ya, bakalım yasal mıymış, bakalım silah ve mühimmat taşımak yasal bir görev miymiş, 2937 sayılı MİT Kanunu bir de 4.maddesi var, MİT Kanununun 4.maddesi 2837 sayılı Yasanın 4.maddesinde MİT'in görevleri sayılmış, işte istihbarat toplamak, istihbarata karşı koruma falan filan, tamamen istihbarı görevler, operasyonel bir görev yok, açıp bakılabilir, yetki ve sorumlulukları Başbakanca onaylanacak bir yönetmelikle belirtilir hükmü getirilmiş ve sayılan görevler arasında silah ve mühimmat taşıma, nakletme, ihraç etme, ithal etme yetkisi yok, halen yok, yeni yasayla da verilmedi, hani bu yasayla MİT'çileri kurtardık zannediyorlar ya, yarın ahmak bir savcı çıkıp bir arama kararı da yapabilir, onu da iletin, onu özel olarak yazsınlar, silah da taşıyabilir desinler, çünkü kanun da yok, kanun da silah ve mühimmat taşıma yetkisi halen yok, değişiklikten önce hiç yok, değişiklikten önce hiçbir operasyonel yetkisi yok, sadece istihbarat ve ne diyor MİT'e bu görevler dışında başka görev verilmez diyor, böyle bir ihbar yapıldığında 3 tane arabada silah ve mühimmat taşınıyor, hangi savcının aklına gelecek bunları MİT taşıyor olabilir, böyle birşey var mı ya, kanun diyor yapamaz diyor, böyle bir görevi yok verilemez diyor, böyle bir görev verilemez diyor, verse bile yasa dışı suç, bana diyor ki sen diyor ortaya çıkarmaya çalıştın, neyi ortaya çıkarmaya çalıştım, MİT'in böyle bir görevi olamaz ki ben ortaya çıkarmaya çalışayım, neyini ortaya çıkarıyorum ve zaten bunu gördükleri için kanun çıkaracağız dediler, sayın Başbakan o zaman ve çıkardılar, bu konuda sayın Başsavcım Ahmet Bey de bahsetti, ceza hukukçusu Ersan Şen olayın sıcağı sıcağına herhangi bir tarafın vekaletini almadan çünkü vekalet aldığı zaman değişiyor bazı kanaatler, kimse de üzerine vazife olmadığı halde oturup bir makale yazdı, lütfen onu da okuyun, istirham ediyorum, dosyada vardır muhtemelen, ben savunmamda da özetini geçtim, biz MİT olduğunu zaten bilmiyorduk, Ersan hoca MİT'in olduğu belli olsa bile yazılı, imzalı, mühürlü Savcı tespit eder diyor, savcı aramasını yapar, tespit eder, nodan sonra soruşturma izni süreci 4483 sayılı Yasanın 4 devreye girer, hatta ondan da bahsetmiyor, 4483'ü bile dikkate almıyor, hayır diyor savcı tespit etmek zorunda diyor, daha ilerisini söylüyor, 160,161.maddedeki yetkilerimiz çerçevesinde Cumhuriyet Savcısının yetkileri çerçevesinde görür diyor ve CMK'nın 157 ve 153/2 maddesindeki tedbirleri uygular diyor, benim yaptığımı söylüyor, ben de öyle yapmıştım, ama hocaya ben söylemedim, bak ben böyle yaptım, sen de böyle yaz demedim, benden habersiz yazmış, hukuka göre muhtemelen yazdığı için ve eklenen madde hükmü çok ilginç, olaydan sonra MİT Kanununa eklenen hüküm MİT görev ve faaliyetleriyle mensuplarına ilişkin bir ihbar şikayet alındığında ki bize MİT ile ilgili bir ihbar gelmedi, yani çok açık söylüyorum, MİT Müsteşarlığına bildirir, olursa bildiririz adli yönden işlem yapılmaz, ve saire diye devam eden şekilde yasa dışı durumu yasaya uydurmaya çalışmışlar, evet burayı atlamadan önce bir konuyu daha ben dosyayı göremediğim için size yine sormak zorundayım başkanım not alabilirseniz, dosyada bakarsanız MİT Kanununa göre MİT'e kimlerin görev vereceği belli, Bakanlar Kurulu, Genel Kurmak Başkanlığı ve Milli Güvenlik Kurulu, MİTe sadece bu organlar görev verebilirler, Başbakan'a bağlı çalışır ama görevi Bakanlar kurulu verir, Genel Kurmay Başkanığı veriri, Milli Güvenlik Kurulu veriri, ben merak ediyorum, Suriye ülkesine, oradaki herhangi bir unsura, IŞID veya El Kaide unsurlarına veyahutta başka bir birisine silah ve mühimmat nakledilmesi konusunda Milli Güvenlik Kurulu tarafından, Bakanlar Kurulu tarafından yada Genel Kurmay Başkanlığı tarafından verilmiş bir görev var mı, bunun belgesi var mı, çadır devleti değiliz, eğer böyle 2000 Tırlık sonradan sağ olsun Ali Doğan Başsavcımın tespit ettiği gibi 2000 Tır malzeme gönderecek kadar bir faaliyet organize ediyorsanız ve içeri silah ve mühimmat dolu olan buna ilişkin MİT'e görev vermeye yetkili Genel Kurmay Başkanlığı, üstüne basarak söylüyorum, lütfen Genel Kurmay Başkanlığı açıklama yapsın, Bakanlar Kurulu Kararı varsa açıklansın, bana açıklanmasın size bildirilsin, Milli Güvenlik Kurulu tarafından böyle bir karar var mı, lütfen dosyaya bildirilsin, var mı dosyada böyle bir belge, kim vermiş görevi, verilmeyen görevin sırrı gizliliği mi olur, zaten konusu suç, konusu suç olan emir yerine getirilmez, bu çok önemli, lütfen dosyaya bakın bu konuda verilmiş bir görev var mı, görev verilmemişse sır da yoktur, görev de yoktur, suç vardır ve bu malzemelerin yurt dışından çıkarılacağını dönemin başbakanı şimdiki cumhurbaşkanı söyledi.

“Cumhurbaşkanının devletin gizli bilgilerini
açıklamaktan yargılanması gerekir”

MİT, hayır biz üniteler arası nakil yapıyoruz dedi, bunları biz Suriye ülkesine gönderiyorduk dedi, insaf bunların mühimmat olduğunu herkes biliyor, dosyada delilleriyle ortada, sen bunun nasıl söylersin, Suriye ülkesine gittiğini, sayın Başbakanın, şimdi ki Cumhurbaşkanının devletin gizli bilgilerini açıklamaktan yargılanması gerekir, bu bilgiyi ilk defa sayın Cumhurbaşkanı açıkladı, bu malzemelerin yurt dışına gittiğini açıkladı, ben böyle bir açıklama yapmadım, Başbakan açıkladı, şimdiki Cumhurbaşkanı, şimdiki Başbakan da söyledi bunu, yani Suriye'ye gidiyor diyor, MİT belge vermiş dosyaya, yurtiçi üniteler arası diyor, sen niye MİT'i yalanlıyorsun, belgesini sahte duruma düşürüyorsun, ya MİT sahte belge verdi bana, ya sayın Başbakan veya Cumhurbaşkanı yalan söylüyor, 3.halin imkansızlığı var, felsefe yapmaya gerek yok, bu ortada, yani hangisi doğru bunun, sayın Başbakan, sayın Cumhurbaşkanı, hükümet yetkilileri, devletin gizli bilgilerini onlar açıkladı, varsa gizli bir bilgi, biz açıklamadık, ben gizlilik kararını aldım, soruşturmam da gizliydi, ve gizlilik kararı aldım, mühimmat nakli, Cumhurbaşkanının söylediğine göre sayın Başbakan ve Cumhurbaşkanının bunlar yurt dışına gidiyor, yurt dışına MİT zaten nakledemez de mühimmat nakledebilir mi, edemez, kim eder, ihraç kim yapabilir, bunun da yönetmeliği var ya kanun devletiyiz, al işte bu görevi TSK'ya verilmiş, TSK'nın haberi var mı bu olaydan, albayım, (bu sırada geriye dönerek) Albayım, Genelkurmay sahip çıkmadı, Genelkurmay böyle cüzzamlı gibi uzak duruyor dosyadan, hatta soruşturmaya da takipsizlik yazdı burda casusluk yoktur diye, (Mahkeme heyetine dönerek) tespit edilemedi diye, mühimmat nakletme yetkisi işte burada yönetmelik, nasıl nakledileceği ve yurt dışına çıkarmada genel esaslar, yönetmeliğin 19.maddesi, TSK yapar diyor, Genelkurmay Başkanı ve Dışişleri Bakanlığının görüşleri alındıktan sonra bakanlık tarafından izin verilir, MİT yapar demiyor, yapamaz zaten başka görev verilemez, verilemez diyor, silahlı kuvvetlere böyle bir görev verilirse silah ve mühimmat nakli ııı görevi sadece silahlı kuvvetlere verilebilir, silahlı kuvvetler de böyle bir görev icra edeceği zaman önceden bu ilin Valisine haber verir, o ilin Valisi coğrafi sınırında bunlarla ilgili tedbiri alır, çıkana kadar refakat eder, hiçbir savcı da hiçbir kimse de gidip buna arkadaş sen ne yapıyorsun demez, diyemez.

“MİT Bölge Başkanının haberi yok, Valinin haberi yok,
Genelkurmayın haberi yok, jandarma alay komutanının haberi yok
ama mühimmat naklediliyor ve suçlu biz oluyoruz”

Var mı olayımızda böyle bir şey, MİT Bölge Başkanının haberi yok, Valinin haberi yok, Genelkurmayın haberi yok, jandarma alay komutanının haberi yok ama mühimmat naklediliyor ve suçlu biz oluyoruz, (sesini yükselterek) ya lütfen ya vicdanlarınıza sesleniyorum"

MAHKEME BAŞKANI:"Sesinizi yükseltmeden yalnız"

ŞÜPHELİ AZİZ TAKCI: "Lütfen sesimi yükselttiğim için kusura bakmayın, bunu kişisel algılamayın, ya bu isyan noktasına getiriyor insanı, anlayışla karşılayacağınızı umuyorum, var mı bizim olayımızda Vali'ye bildirilmiş mi, haberi yok, kimsenin haberi yok, silahlı kuvvetlerin haberi yok, (şüpheli Özkan Çokay bu sırada "bundan sonraki faaliyetlerde olduğuna dair bilgi yok diyor")"

MAHKEME BAŞKANI: "Karşılıklı konuşmayalım, söz isterseniz söz veririz, lütfen"

ŞÜPHELİ AZİZ TAKCI: "Bu konuda (şüpheli Özkan Çokay'a dönerek) ben müsadeniz olursa eğer söylemenizi isterim, ben bilmiyorum çünkü, şu andaki sonra yürütülen faaliyetlerde bu yasal prosedür uygulanıyor, (mahkeme heyetine dönerek) e o zaman niye uygulanmadı, kardeşim uygula, niye bizim başımızı belaya sokuyorsun, evet onu başta belirtmiştim HTS raporları usulsüz bir şekilde alınmıştır, evet devlet sırrı, devlet sırrı biz açıklanmasına çok komik bir şey diyor, ne diyor, şey kalarak sessiz kalarak açıklanmasını, ya arkadaş siz benim bildiğim sessiz kalarak eskiden selbi mukavemet diye bir suç vardı, öyle sessiz kalarak işleniyordu, işte jnadarma, polis gel diyor, o öyle kalıyor, suç işliyor, yani komik birşey, böyle bir sç işlemek için bir hareket yapman lazım, yani menfi değil müspet bir sessiz kalma zımnında böyle neyse, ne demiş sayın müfettiş, suçlamayı siz de okudunuz, devlet sırrı niteliğindeki bir faaliyetin herhangi bir suç veya suç unsuru oluşturup oluşturmadığının da açıkça anlaşılmasına rağmen yani devletin Genelkurmayının haberi yok, Valisinin haberi yok, MİT'in yetkisi yok, 3 TIR silah taşınıyor, ve sayın müfettiş suç içermediğinin açıkça anlaşılması diyor, ve biz de bunun için de buradayız. MİT'e ait faaliyetiyle ilgili usulsüz olarak vermiş olduğumuz arama kararı bana benim o arama kararım usulsüzse bu yargı teşkilatında kalıbımı basarak söylüyorum bir tane usulüne uygun arama kararı bulamazsınız, bir tane usulüne uygun arama kararı bulamazsınız, çok komik bu olay olduktan sonra Trabzon'da bir uyuşturucu ihbarı yapılıyor işte kolluk çalışmış bulmuş, haber elemanlarından falan da teyit etmiş, plaka belli, araç belli, şahıs belli, uyuşturucu nakli var gidiyorlar, yeni bir savcı arkadaşa, bi ilçe savcısı diyorlar ya böyle bir ihbar var, arama izni ..., Veremem diyor, kolluk ne yapıyor, gidiyorlar arabayı çeviriyorlar, Trabzon'a götürüyorlar, Trabzon'da orda işte savcılar biraz daha tecrübeli birini ikna ederiz, işte arama kararı alırız falan adamı zorla tutuyorlar arama kararı falan yok ellerinde sonradan arama kararı alıyorlar uyuşturucuyu buluyorlar, devletin çivisi çıktı, yargının çivisi çıktı, yargısal işlemlere bu kadar güveni sarsacak müdahale olamaz, bir soruşturma sırasında birinin devlet sırrı olduğu gizli olduğu gibi hususlar, yargı organlarına karşı ileri sürülemez, bunun dayanağı CMK'da, yani bir soruşturma sırasında devletin gizli bilgisi kavramı öne sürülemez, sadece bir konunun devlet sırrı olduğu ileri sürülebilir ki o da bu sırrı mahkemeden gizleme hakkı vermez ve bir hususun devlet sırrı olduğuna sadece hakim karar verebilir, bunlar ne yaptı, MİT'e devlet sırrı kararı aldırdılar sonradan, e önceden aldırsaydın be mübarek, önceden alsaydın bu devlet sırrıdır diye madem sır, konusu suç olan şey de sır olamaz, CMK'nın 47.maddesinde bir suç olgusuna ilişkin deliller değerlendirilirken devlet sırrı olarak mahkemeye karşı gizli tutulamaz, açıklanması devletin dış ilişkilerine milli savunmasına, milli güvenliğine zarar verebilecek anayasal düzeni ve dış ilişkilerini tehlikeye atabilecek nitelikte bilgiler devlet sırrı sayılır, buna mahkeme karar verir, tanıklık konusunda ne demiş yine CMK'nın 125.maddesinde bir suç oluşan ilişkin bilgileri içeren belgeler devlet sırrı olarak mahkemeye karşı gizli tutulamaz, devlet sırrı niteliğindeki bilgiler içeren belgeler ancak mahkeme hakimi ve heyeti tarafından incelenebilir, bu belgelerde yer alan ve sadece yüklenen suç açıklığa kavuşturabilecek nitelikte olan bilgiler, hakim veya mahkeme başkanı tarafından tutanağa kaydettirilir hükmü ile bu hususları açıklamıştır, ben bu noktada sayın heyetten CMK'nın 125/2.maddesindeki hükmü uygulamasını rica ediyorum, talep ediyorum, ne diyor 2.fıkra, devlet sırrı niteliğindeki bilgileri içeren belgeler ancak mahkeme hakimi veya heyeti tarafından incelenebilir, bu belgelerde yer alan ve sadece yüklenen suçu açıklığa kavuşturabilecek nitelikte olan bilgiler hakim veya mahkeme başkanı tarafından tutanağa kaydettirilir, lütfen bu talebimle ilgili bir karar verin"

MAHKEME BAŞKANI: "Buyurun"

ŞÜPHELİ AZİZ TAKCI: "Karar verirseniz ona göre devam edeceğim"

MAHKEME BAŞKANI: "Soruşturma makamıyız biz Savcı bey"

ŞÜPHELİ AZİZ TAKCI: "Ama beni sorguluyorsunuz mahkeme olarak, soruşturma makamıysanız o zaman 2802 sayılı Yasanın 88.maddesi var, işinize geldiği zaman mahkemenin işine geldiği zaman soruşturma makamı, işine geldiği zaman kovuşturma makamı, olamaz böyle bir uygulama olmaz, keyfilik olur, ben talebimi iletiyorum lütfen not alın, kaldı ki doktirinde de uygulamada da Yargıtay yerleşik içtihatlarında da konusu suç teşkil eden bir husus ne devletin gizli bilgisi sayılır, ne de devlet sırrı sayılabilir, çok açık seçik  yasalarla hüküm altına alınmıştır, sayın müfettiş yasal dayanağını göstermiyor, lütfen siz de bunu yasal yetki olarak sayarsanız, yasal dayanağını gösterin, değilse zaten ben yasal olmadığını anlattım, bakanlar kurulu, başbakan, genelkurmay başkanı, milli güvenlik... Iıı... Evet başbakan da görev verebiliyor ve özellikle tutanağa özetinin geçilmesini istediğim belgeler bu saydığım bakanlar, Bakanlar  Kurulu, Başbakan, Cumhur Başkanı, Genel Kurmay Başkanı, Milli Güvenlik Kurulu tarafından MİT' e silah, mühimmat taşıma yetkisi verilmiş mi, bunun belgesi varsa lütfen dosyada, bunun özetini tutanağa geçiriniz, ki bizim dosyamızda görev yaptığımız dönem itibarı ile de sonrasında da eğer olsaydı arkadaşlar, sayın vekiller bulurlardı. Böyle bir karar, böyle bir bilgilendirme yok, ama, görünen o ki, bir çadır devleti gibi adeta sözlü talimatlarla 2000 Tır silah ve mühimmat nakli yapılmış ve biz de bir devlet böyle bir devletiz, böyle bir şifai talimatla hem talimatı veren açısından, hem de bu talimatı çünkü konusu suç teşkil eden emir yerine getirilemez,  talimatı verenler açısından suçtur, başta söylemiştim ben, burada savunma yapmıyorum, bu sürecin iddianamesini yazıyorum şu anda buna tekrar dikkatinizi çekmek istiyorum, komik bir suçlama daha, MİT'e ait tırların üzerine çıktığınız, kasaları açtırdığınız, delil tespiti yaptırdığınız, kıdemli Başçavuş Celalettin'e delilleri tespit  ettirdiğiniz, kriminal inceleme yaptırdığınız, ne yapacaktım, şöyle parmağımla tadına mı bakacaktım, C. Savcısı delil tespiti yapar, CMK 161'e göre önce bizzat yapar, emrindeki kolluk güçleri ile yapar, kriminal rapor gerekiyorsa, kriminal rapor aldırır, savcı başka ne yapacak, savcı silah uzmanı mı, mühimmat uzmanı mı, ve dediğim gibi hiç bir anında bu soruşturmanın hiç bir döneminde bu bilgileri  açığa çıkartma kastı asla yoktur, buna ilişkin tek bir delil, tek bir hareket yoktur, aksine bunların gizli kalması için tarafımdan azami gayret gösterilmiştir, bu konuda Özkan Albay ile bütün jandarma personeli şahittir, aynı gün bütün evrakı getirip emanete aldırdım, aynı gün maalesef biz görevden alındıktan sonra olay yerinin kamera görüntüleri, mülkiye müfettişi tarafından ve MİT tarafından alınıp havuz medyasına servis edildi ve havuz medyasının aylarca sayfalarını  bu fotoğraflar süsledi, o kadar komik ki resmen gizliliği ihlal ediyorlar, kabak gibi içinde silah yüklü tırları, kamyonları aylarca yayınladılar ve bunlarla ilgili tek bir soruşturma yapılmadı, yapıldı mı sayın vekilim, devletin gizli bilgisiyse bunu sızdıran Başbakan, Cumhur Başkanı ve siyasal iktidarın güdümündeki medyadır, dediğim gibi ben CMK'nun 157. maddesi gereğince zaten gizli olan soruşturmaya  CMK'nun 153 maddesi gereğince ekstra tedbir uyguladım, tedbir talep ettim mahkemeden ve gizli kalmasını sağladım, ve 5. Suçlamaya geçmeden önce belirtmek istediğim bir husus daha var... , aklıma gelirse devam ederim, şunu merak ettim başkanım, son şeyde dosyadan ayırmayı da bu suçun kapsamında görmüştür değil mi sayın Müfettiş, o da var değilmi, çok komik yani (gülüyor), (talepnameyi eline alarak) ne diyorsunuz bu şeyin adına ben de koyamadım bu şeyin adını, diğer suçlamanın konusu değilse vaktinizi almayayım, var galiba var, neyse şimdi bu ilk olayla ilgili olan 01/01/2014 tarihinde olan olayla ilgili olarak o zaman HSYK 1 Daire üyesi olan ve aynı zamanda müsteşar olan sayın Kenan İpek ve HSYK Başkanı Bekir Bozdağ tarafından başsavcım Süleyman Bağrıyanık sürekli aranmış, soruşturmayla ilgili yetki ve görevi olmadığı halde bir talimat vermiş. Başsavcım da her onurlu Başsavcı gibi bunu tutanağa bağlamış, çünkü bu açık bir soruşturmaya müdahaledir ve TCK'da açıkça bu suçtur, soruşturmaya müdahale suç olarak düzenlenmiştir. Burda da aynı MİT Kanununda yapıldığı gibi takip etmişsinizdir, bu sayın müsteşara ve sayın Bakanı aklamak için yasa maddesinde değişiklik yapıldı, soruşturma aşamasında savcıyı etkilemek suç olmaktan çıkarıldı, madem böyle bir suçunuz yok, neden böyle bir değişikliğe ihtiyaç duydunuz, dedim ya; ben bu suçları işleyenlerin TCK 309'u ihlal suçunu işleyenlerin iddianamesini yazıyorum, biri de bu, kanun çıkar, suçu suç olmaktan çıkar, suç olmayan konuda yasa çıkar, savcıyı suçla, buna ne diyeyim ben, Adalet Bakanlığının eskiden beri yerleşik uygulaması var, eğer sen bu dosyana bir belge girmişse ve bu belgede de yasama dokunulmazlığı olan birisi suçlanıyorsa veya özel soruşturma usulü gereken biri varsa dosyayı ayırır gönderirsin, ve adı geçen kişiler de biri Adalet Bakanı biri Müsteşar olduğu için dedim bu soruşturmayı ben yapamam, yasal olarak da yapamam ve hiç bir şey yapmadım bu kişilerle ilgili, sadece evrakı ayırdım, hangi soruşturmayı etkilemişler, onların tutanaklarını koydum, yani bu tek şey mi gidecekti, tek başsavcının tutanağı mı gidecekti, e demezler mi o zaman, ki daha önce başınıza gelmiştir, dosyadaki bütün bilgi ve belgelerinin fotokopisinin onaylı örneğinin gönderilmesi diye, bir sürü savcının başına gelmiştir böyle bir evrak bir soruşturmayla bağlantılıysa ayırır gönderirsin, hiç bir suçlama da yapmamışız yani, sadece soruşturmayı etkilemeye teşebbüs, ne terörle suçlamışız, ne de başka bir şeyle suçlamışız , terör algısı oluşturmak nedir ya, C. Savcısının böyle bir fonksiyonu mu var, algı oluşturmak mıdır, algı başkalarının işi, savcı bir sevk maddesi  düşünüyorsa tak oraya adını yazar, suçunu yazar, suçun adı ne ayırma kararında ne fezlekede, Başsavcının düzenlediği fezlekede terör suçuna ilişkin bir ibare yoktur, ben görmedim, ben koymadım, Başsavcı da koymamış, yazdığı yazıyı gördüm, sabrınız için teşekkür ediyorum, son sözlerimi söyleyeceğim, dediğim gibi bu gün burada ben yargılanmıyorum, benim sorgum yapılmıyor, Türk Adaletinin sorgusu yapılıyor ve bir gün bu ülkeye hukuk geri geldiğinde yargılanacak olanlar iddianamelerini kendi elleriyle yazıyorlar, ben vicdanlarınıza havale edyiorum, tertemiz bir meslek yaşantım oldu, her çalıştığım yerde üstün gayretle çalıştım, hiç bir zaman bilerek kimsenin hakkını yemedim, dosyalarımı savsamadım, kimseden emir ve talimat almadım, bundan sonra da almam, vicdani kanaatime göre hareket ettim, ve tahmin ediyorum ve zannediyorum, şu anda bu soruşturmanın olduğu konu da meslek hayatımın en temiz noktasıdır, en temiz noktasıdır, onu da iddia ediyorum, tarih bunu ortaya çıkartacaktır ve bu gün yargıya darbe yapanlar kendi iddianamelerini tepeden tırnağa  kendi elleriyle yazarak, kendi  sonlarını kendi hazırlayacaklardır, umarım siz bunun bir parçası olmazsınız, hiç birinizi tanımıyorum, vicdanınızı dinleyerek karar vereceğinize inanıyorum, dışarıda ne söylenirse söylensin, girişte söyledim, bunun intikam yemininin edildiğini biliyorum, bizi tutuklatmak için HSYK daha yeni alelacele talimat verildiğini de biliyorum, koştur koştur buraya gelindiğini de biliyorum, sizi tenzih ederim, mahkeme ayarlandı demeyeceğim, sizi tenzih ederim, çünkü bu konuda somut bir bilgim yok, bütün bunlara rağmen hazırlıklar yapıldığını biliyorum, ellerin ovuşturulduğunu biliyorum, bu gün buraya tutuklama kararı çıkacağını da biliyorum, çünkü bunun için buradasınız, ama hani diyorum, belki hakkınızda yazılacak iddianamenin sujesi, objesi olmak yerine vicdanınızın sesini dinleyerek hukuk geri döndüğünde helal olsun vicdanlı hakimler varmış dedirtebilirsiniz kendinize, buna her insanın içinde vicdan kırıntısı vardır, sizde de fazlasıyla vardır, he, burda hukuk yok, Türkiye'de şu anda hukuk yok, Avrupa'da var, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi var, Uluslararası Kurullar var, biz hakkımızı oralarda da arayacağız, arıyoruz, başladık, bunlar için de arayacağız, buralardan sizi temin ederim, çok büyük tazminatlar da alacağım, sırf bu gözaltı için alacağım, tutuklama çıkarsa onun için alacağım, çok yüklü tazminatlar alacağım, ve inşallah bu tazminatlar sizin çocuklarınızın rızıklarına sebep olmaz, saygılar sunarım"

Kaynak: ARZU YILDIZ-GRİHAT

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.

Türkiye Gündemi Haberleri