ATA'mızın 100 yıllık mirası buhar oldu uçtu...

ATA'mızın 100 yıllık mirası buhar oldu uçtu...

Cumhuriyet’in ilk yıllarında yokluk içinde ve çok zor şartlarda büyük heyecanla kurulan fabrika, banka ve tesisler 100 yılın son çeyreğinde adeta mirasyedi duyarsızlığıyla tek tek ve paket paket satıldı.

TÜRKİYE Cumhuriyeti'nin ilk kuruluş yılları, savaşın ağır yıkımı ve büyük buhranlara rağmen ekonomi alanında heyecan verici, göz kamaştırıcı kalkınma hamlelerine sahne oldu. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün savaş dehasını ekonomi dehasına dönüştürmesi, cephedeki zaferlerin ekonomi zaferleriyle taçlandırılmasını sağladı. 1923-1930 arasında geçen ilk 15 yıl, Türkiye ekonomisi için adeta temel atma, ekonomi altyapısının ipek dokur gibi dokunduğu parlak bir dönem oldu.

Sözcü'den Erdoğan Süzer'in haberine göre; Osmanlı İmparatorluğu'ndan ağır borç yükü ve kapitülasyonları miras alan genç Cumhuriyet, üretim ekonomisine geçmeden, ekonomiyi sağlam temellere oturtmadan varlığını koruyamayacağı anlayışıyla işe koyuldu. Yokluk içinde bir taraftan devasa yatırımları hayata geçirip diğer yandan ekonomiyi dengeye oturtmak ancak mucize olabilirdi. O mucize gerçekleşti. Kısa sürede yüzlerce sanayi tesisi, banka, işletme kuruldu. Enflasyon artmadığı gibi eksiye düştü, TL değerli para birimleri arasında yerini aldı ve dünya büyük buhranının bu döneme denk gelmesine rağmen büyüme hep canlı kaldı.

3 BEYAZ 3 SİYAH

Atılan her temelin, kurulan her fabrikanın, işletmenin, bankanın genel ekonomi planı içinde bir rolü vardı. Hiçbir fabrika tesadüfen kurulmadı. Cephedeki ‘yokluk-kıtlık' ağır tecrübesi hangi fabrikaların Cumhuriyet'in ilk yıllarında öncelikle kurulması gerektiği konusunda Atatürk'e ilham kaynağı oldu. Bu ilham "3 beyazlar, 3 siyahlar" sloganına dönüştü. 3 beyaz; un, şeker ve pamuklu dokuma tekstil fabrikalarını, 3 siyah da kömür, demir ve petrol yatırımlarını ifade ediyordu. Yurdun dört bir yanına büyük heyecanla kurulan özellikle şeker fabrikaları sadece şeker üretimi için değil aynı zamanda olası bir savaşta silah üretecek fabrikalar olarak planlanmıştı. Atatürk'ün doğrudan planlamasıyla şekillenen ekonominin 15 yılında 41 fabrika kuruldu. Aralarında demir çelik fabrikalarının da olduğu 5 fabrikanın temelini atan Atatürk'ün ömrü, o fabrikaların açılışını görmeye yetmedi. Neyse ki, büyük özen ve hassasiyetle kurup miras bıraktığı fabrikaların, bankaların, tesislerin mirasyedi hoyratlığıyla nasıl heba edildiğini de görmedi.

UÇAK VE OTOMOBİL FABRİKALARI

Atatürk döneminde otomobil montajı ve uçak fabrikaları da dahil olmak üzere şeker, çimento, fişek, kiremit, havan, top, tüfek, mühimmat, dokuma, bez, süt, şişe ve cam gibi ülke ihtiyacının temelini oluşturan onlarca fabrika kuruldu. Elektrik santralleri, tersaneler, havagazı fabrikaları, buğday siloları, kömür yıkama tesisleri gibi kritik tesisler hayata geçirildi.

ATATÜRK DÖNEMİNDE KURULAN BANKALAR

■ İş Bankası (1924)

■ Türkiye Tütüncüler Bankası (1924)

■ Sanayi ve Maaddin Bankası (1925)

■ Emlak ve Eytam Bankası (1926)

■ Esbank (1927)

■ Egebank (1928)

■ Merkez Bankası (1930)

■ Sümerbank (1933)

■ Halkbank (1933)

■ İller Bankası (1933)

■ Etibank (1935)

■ Denizbank (1937)

ATATÜRK DÖNEMİNDE KURULAN FABRİKA VE TESİSLER

1- Ankara Fişek Fabrikası (1924)

2- Gölcük Tersanesi (1924)

3- Şakir Zümre Fabrikası (1925)

4- Eskişehir Hava Tamirhanesi (1925)

5- Alpullu Şeker Fabrikası (1926)

6- Uşak Şeker Fabrikası (1926)

7- Kırıkkale Mühimmat Fabrikası (1926)

8- Bünyan Dokuma Fabrikası (1927)

9- Eskişehir Kiremit Fabrikası (1927)

10- Kırıkkale Elek. Sant. ve Çelik Fabrikası (1928)

11- Ankara Çimento Fabrikası (1928)

12- Ankara Havagazı Fabrikası (1929)

13- İstanbul Otomobil Montaj Fabrikası (1929)

14- Kayaş Kapsül Fabrikası (1930)

15- Nuri Killigil Tabanca, Havan ve Müh. Fab. (1930)

16- Kırıkkale Elek. Sant. ve Çelik Fab. (1931)

17- Eskişehir Şeker Fab. (1934)

18- Turhal Şeker Fabrikaları (1934)

19- Konya Ereğli Bez Fabrikası (1934)

20- Bakırköy Bez Fabrikası (1934)

21- Bursa Süt Fabrikası (1934)

22- İzmit Paşabahçe Şişe ve Cam Fab. (1934)

23- Zonguldak Antrasit Fabrikası (1934)

24- Zonguldak Kömür Yıkama Fabrikası (1934)

25- Keçiborlu Kükürt Fabrikası (1934)

26- Isparta Gülyağı Fabrikası (1934)

27- Ankara, Konya, Eskişehir ve Sivas Buğday Siloları (1934)

28- Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası (1935)

29- Kayseri Bez Fabrikası (1934)

30- Nazilli Basma Fabrikası (1935)

31- Bursa Merinos Fabrikası (1935)

32- Gemlik Suni İpek Fabrikası (1935)

33- Keçiborlu Kükürt Fabrikası (1935)

34- Ankara Çubuk Barajı (1936)

35- Zonguldak Taş Kömür Fabrikası (1935)

36- Barut, Tüfek ve Top Fabrikası (1936)

37- Nuri Demirağ Uçak Fabrikası (1936)

38- Malatya Sigara Fabrikası (1936)

39- Bitlis Sigara Fabrikası (1936)

40- Malatya Bez Fabrikası (1937)

41- İzmit Kağıt ve Karton Fab. (1934)

42- Karabük Demir Çelik Fab. (1937)

43- Divriği Demir Ocakları (1938)

44- İzmir Klor Fabrikası (1938)

45- Sivas Çimento Fab. (1938)

SEKTÖRE GÖRE STRATEJİK BANKALAR

Atatürk ilk olarak 1924'te İş Bankası'nı kurdu. Bu tarihten 1937'ye kadar geçen sürede Merkez Bankası dahil 11 banka daha kurarak ekonomi politikasının temel stratejisini hayata geçirdi. Atatürk'ün kalkınma stratejisinde bankalar üretimin en temel araçlarından biri oldu. İş Bankası ve daha sonra kurduğu Halkbank'a özel sektörün yeşermesinde önemli rol veren Atatürk, tekstil sektörünü kurduğu Sümerbank'la, sanayiyi Sanayi ve Maadin Bankası'yla, tütün sektörünü Tütünbank'la, inşaatı Emlak ve Eytam Bankası'yla, madenleri Etibank'la, denizciliği Denizbank'la, yerel kalkınmayı İller Bankası'yla finanse eden stratejik bir model oluşturdu. İlk yıllarda özel mülkiyeti güvence altına alan Türk Medeni Kanunu ekonominin gelişmesinde büyük rol oynadı. Ayrıca Sanayi ve Teşvik Kanunu çıkarıldı, Ali (Yüksek) İktisat Meclisi hayata geçirilerek fiyat istikrarı ve gümrük tarifeleri dahil ekonomiye yön verecek siyaseti şekillendirildi. 1927'de de ilk kağıt para tedavüle sokulup eski kağıt paralar tedavülden kaldırıldı.

FABRİKALAR SATILDI

İlmek ilmek dokunan cumhuriyet ekonomisi, serbest piyasa ekonomisiyle özelleştirmelere kurban gitti. 1939'dan 1950'ye kadar olan dönemde ekonomimiz, 2. Dünya Savaşı'nın ağır tehdidi ve etkisi altında zorlu bir süreçten geçti. Ekonomi çarkı olası bir savaşta ülkeyi ayakta tutacak şekilde çalıştırıldı. Vatanı savunmanın hayati önemi, ekmeğin karneye bağlanmasına kadar uzanan tedbirleri de beraberinde getirdi. 1950-1960 dönemi, çok partili siyaset ve ABD eksenli dış desteklerin şekillendirdiği bir ekonomi modeline sahne oldu. ABD-SSCB çekişmesinin Türkiye'de NATO üyeliğiyle yön bulması, ekonomiyi devletçilikten uzaklaştırdı, liberal sisteme kayışı hızlandırdı. ABD, sağladığı büyük yardımlarla sistemi destekledi. Bu dönem, 1980'e kadar devam eden ithal ikameci ekonomi modelinin de başlangıcı oldu. PTT, TCDD, Et Balık, Devlet Su İşleri, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, Demir ve Çelik İşletmeleri Genel Müdürlüğü, Kardemir, SEKA, Erdemir Türkiye Kömür İşletmeleri, Devlet Malzeme Ofisi gibi önemli fabrika ve tesisler kuruldu. Bu dönem aynı zamanda dış borçların olağanüstü arttığı, IMF'den ilk kredilerin kullanıldığı yıllar oldu.

YOĞUN ÖZELLEŞTİRME

1980 sonrası serbest piyasa ekonomisinin yeni sorunlarına sahne oldu. 2002'ye kadar olan dönemde kimisi dünya ekonomisinden kaynaklı bir dizi ekonomik krizle geçti. Yüksek enflasyon, yüksek borçlanmalar, IMF programları, devalüasyonlar, batan bankerler ve bankacılık krizleri bu dönemin en belirgin özellikleri arasında yer aldı. 2002'den bu yana yoğun özelleştirmeler, gayrimenkul rantları, hızla artan borçlar, savurgan kamu harcamaları, faiz tartışmaları, hortlayan enflasyon ve kamu verilerinin gizlendiği bir süreç damga vurdu.

ÜRETEN FABRİKALARDAN TÜKETEN AVM'LERE

21 yıllık AKP iktidarında, Cumhuriyet'in ilk yıllarında kurulanlar başta olmak üzere, önceki dönemde büyük umutlarla kurulmuş fabrikalar özelleştirme adı altında tek tek satıldı. Ekonomi genel dengesinde stratejik konumu bulunan ya da bölge ekonomilerinin temel taşı durumundaki fabrika ve tesisler önemine bakılmaksızın özelleştirildi. Özelleşen birçok fabrika arazisi üretimden çıkıp AVM oldu. Cumhuriyet mirasından özelleştirme yoluyla 63 milyar dolarlık nakit kaynak sağlandı. Ancak kaynaklar doğru kullanılamadığı gibi yanlış politikalar uygulanınca Türkiye tarihinde görülmemiş yoksulluk ve gelir dağılımı uçurumuna sürüklendi.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.
Önceki ve Sonraki Haberler