Çankırı Sanat Enstitüsü'nün efsane öğretmeni: Mehmet Pekder

Mehmet Pekder 1961 senesinde Çankırı Erkek Sanat Enstitüsü atölyesinin mütevazı imkânlarıyla yaptığı 4 zamanlı motorla ve 1967 senesinde Elektronikçi Ferit Akalın’la birlikte uzaktan kumanda ile yürüttükleri şoförsüz jeeple tarihe geçmişti.

Mehmet Pekder Hocamızı Ankara Eryaman’daki evinde ziyaretimde yarım asırlık hayat arkadaşı Sevim anne, oğulları Erol ve rahmetli Semih de vardı. Rahatsızlığına rağmen güler yüzüyle misafir etmişti sevgili Mehmet Hocam. Çankırı’da görev yaptığı yılları, o günleri yaşar gibi bir çırpıda gözleri dola dola anlattı...

60’lı yılların Çankırı’sında büyük ses getiren çalışmalarını sorduğumda, önce 4 zamanlı motoru anlamıştı:

“4 zamanlı motorun tüm parçaları tek tek elimden çıktı. Tam 2,5 ay üzerinde çalıştım. Distribütör, buji ve platin hariç, tamamen okulun imkânlarıyla atölyemizde imal ettim. Pistonu, silindiri, toplama ayağı, rektifiyesi hepsi tornada elimden çıktı. Silindirin içini parlatmak için Fay deterjanı kullandım. Yağ deposu olarak evde boşalan yağ tenekesini kullandım. Çankırı Erkek Sanat Enstitüsü yılsonu sergisinde yer alan bu çalışmam; Çankırı’da geniş yankı bulmuş; dönemin yerel gazetelerine manşet olmuştu.

Ben 1969 yılında Çankırı’dan Ankara’ya tayin olduğumda, 1961 yılında öğrencilerimle yaptığım 4 zamanlı benzin motorunu da yanımda getirmiştim… Ankara Yenimahalle Endüstri Meslek Lisesi’nde camekânda sergileniyordu ancak şu anki akıbetini bilemiyorum...”

mehmet-pekder-cankiri-metin-yilmaz-arsivi-resim-02.jpg

Sonra hurda Jeep’in öyküsüyle devam etmişti:

"Hurda jeepleri Askeriye, Milli Eğitim'e vermiş, okullara dağıtıyorlar. Tıp öğrencilerinin kadavrayla çalıştığı gibi, Sanat Okulu öğrencileri de hurda jeeplerle çalışarak pratik bilgi edinecek... Hurda arabaların içinden uygun olan birini seçmek için müdürümüz Ziya Beyin isteği üzerine, Ankara Teknik Öğretmen Okulu'na geldim. Üst üste atılmış hurda arabalar, mümkün değil alıp Çankırı’ya götürmek. Eli boş döndüm…

Aradan biraz zaman geçti, evde iken Hasan Efendi, 'okula araba geldi!' haberini verdi. Hemen okula koştum ama heyecanım şaşkınlığa dönüştü... Gelen araba değil, döküntü bir hurda yığınıydı. Öğrencilerimle birlikte Tesviye Atölyesinin arkasına indirdik. Önce tamamen dağıttım... Sonra da toparladım; öyle ki hurda yığını çalışır bir Jeep’e dönüştü. Müdür bey, 'Haydi Ankara’ya gidelim...' dedi. Atladık Jeepe geldik Ankara’da Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü'ne. Müdürümüzün dönem arkadaşı olan Genel Müdür hayretler içinde kaldı. 'Nasıl plaka aldın?' sorusunun ardından 'bu bizim araba değil...' diye söylenerek, emin olmak için aşağıya arabanın yanına indi. 'Pes, ancak bu kadar olur... Harika bir iş çıkartmışsın...' diyerek, memnuniyetini dile getirdi."

mehmet-pekder-cankiri-resim-025.jpg

O Jeep’in, Ferit Akalın’la nasıl efsaneye dönüştüğünü de, şöyle özetlemişti:

"O dönem; Çankırı’nın en hareketli mekânları, İstasyon Caddesi’nde yer alıyordu. Ferit Akalın’ın İstasyon Caddesinde Çorum Leblebicisinin üzerindeki elektronik dükkânına akşamları uğrar; teknik bilgi alış verişinde bulunur, sohbet ederdik. Çankırı’da elektroniğe ilgi duyanlar için Ferit beyin dükkânı hem uğrak, hem de toplanma yeriydi.

1967 yılı Mayıs’ında Ferit beyle dükkânında muhabbet ederken;

"Hurda iken yürür hale getirdiğiniz sizin okulun cipini şoförsüz yürütelim…” teklifinde bulundu.

'Bu nasıl olacak?' sorumuza, 'Size, bunu bir örnekle ispat edeceğim...' diyerek, caddenin karşısındaki Terzi Yılmaz’ın dükkânına seyyar bir lamba koydu, kendi dükkânından sinyal göndererek lambayı yakıp söndürmeyi başardı.

İkna oldum, 'mekanik bana ait, sen elektronik olarak yapacaklarını üstlen…' dedim ve hemen çalışmaya koyulduk.

O yıllarda Telsiz Kanunu katıydı. Bu projeye izin alabilmek için Okul müdürümüz Hasan Gökdai Bey, Vali Cevat Çapanoğlu Beyi ve Garnizon Komutanını okulumuza davet etti. İlk uygulamayı onlara gösterdik, ikna oldular ve 19 Mayıs törenlerine katılmamıza izin verdiler.

Ferit Akalın’ın kapalı spor salonunun arka kapısı üzerinde konuşlanarak, geliştirdiği cihazdan sinyal jeneratörü vasıtasıyla cipe sinyal gönderecek; Stadyum'da hazır donanımlı cipte bu sinyalleri algılayarak şoförsüz yürüyecekti.

Uzaktan kumanda ile yürütülen şoförsüz cip projesinde öğrencilerimizde görev aldı ve bize çalışmalarımızda canla başla yardım ettiler. Biz atölyede zamanın farkında olmadan gösterimizi 19 Mayıs Bayramına yetiştirebilmek için tabiri caizse geceli gündüzlü çalışıyorduk… Bir gün öğrencilerden birinin babası gece eve geldiğinde, çocuğunu göremeyince endişeye kapılmış ve eşine 'nerede olduğunu?' sormuş. O da 'okulda' demiş. Vakit gecenin 2’si olmuş, adamcağız haklı, kalkıp okula gelmişler. Ben tezgâhta çalışıyorum, gelenlerin farkında değilim. Adamcağız beni epeyce izlemiş... Bir hayli bekledikten sonra, kibar bir ses tonuyla 'Hocam, biraz gecikmedi mi?' deyince; hemen çocukları toplayıp çalışmaya son verdim."

Tam burada eşi Sevim Anne tebessümle söze girerek; "Evimiz okula çok yakındı çay, şeker, kahve, yiyecek devamlı evden gönderirdim çalışırlarken... Hasan Efendi vardı hizmetli, gelir Mehmet beyin isteklerini iletirdi. Bir gün dedim ki: Hasan Efendi bu böyle olmayacak, bari Hocanın yatağını sırtla götür de okulda yatıp kalksın!" dediğini anlatarak, o unutulmaz günlere atıfta bulunmuştu.

mehmet-pekder-cankiri-resim-020.jpg

Mehmet Pekder 1933 doğumlu. Baba tarafı Sinop’lu, anne tarafı Korgun Hıcıp’lı. Sanat Enstitüsü'nün orta ve lise kısmını Çankırı’da bitirdikten sonra, Ankara Yüksek Teknikerlik Okulu’ndan mezun olur. Karayolları Genel Müdürlüğü Köprüler Fen Heyeti'nde memuriyetine ilk adımı atar.

1959 yılında Erkek Sanat Enstitüsü'nün Müdürü Ziya Fikri Türkay beyi ziyaretinde “Gel, seni öğretmen yapalım..." teklifiyle, çok geçmeden öğretmen olarak memleketi Çankırı’ya tayini çıkar.

mehmet-pekder-cankiri-resim-00.jpg

Mehmet Pekder, elektronik hesap makinaları öncesi mühendislik okuyan öğrencilerin kullandığı 'Sürgülü Hesap Cetveli' kitabını da yazmış. Ayrıca, '4 Zamanlı Araba Motorunun Çalışma Prensipleri' kitabı da var. Çankırı Sanat Okulu'nda görev yaptığı yıllarda idarecilik görevinde de bulunan Mehmet Pekder; bilgisi, becerisi, disiplini, düzeni, çalışkanlığı ve yüksek karakteriyle Çankırılılar'ın büyük sevgi ve takdirini kazanmış. Onun döneminde öğrencilerin devamsızlığı tamamen ortadan kalkmış. Maddi durumu iyi olmayan öğrencilere yaptığı yardımlarda gönüllerde yer etmiş bir efsane...

Mehmet Pekder hocam, Ankara’daki öğretmenlik yıllarından sonra emekli oldu, emeklilikten sonra da özel sektörde çalıştı, bu işletmelerde sürekli olarak AR-GE ve İnavasyon çalışmaları yaptı, bazı ithal ürünlerin yerlisini hatta daha gelişmişini yaparak ülkemizin ve firmaların döviz kaybını önledi.

Yüzlerce teknisyen, tekniker ve mühendis yetiştiren Mehmet Pekder Hocamız Fransa’dan aldığı 'maaşını, kendin belirle' teklifini, ülkesine faydalı olmaktan başka bir düşüncesi olmadığı için reddetti.

Mehmet Pekder Hocamız 4 Haziran 2015 tarihinde Hakk'ın rahmetine kavuştu, Ankara Karşıyaka Mezarlığı'nda sonsuzluğa uğurlandı.

Böylesi unutulmaz bir insanın adını yaşatmak konusunda yine sınıfta kaldık. Ahde vefasızlık şehrin damarına girmiş artık!

Çok mu zor, hiç değilse bir sokak ismi olarak Mehmet Pekder adını yaşatmak?

metin-yilmaz-mehmet-pekder-cankiri-resim-02.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.
12 Yorum