DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Şahin: AKP baroları bölmek istiyor

DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Şahin: AKP baroları bölmek istiyor

DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Seçim İşleri Başkanı Av. İdris Şahin, “İktidar baroların mevcut etkisini yok etmeyi planlıyor. Gücü azaltılmış ve bölünmüş barolar, savunma hakkının da sona ermesi demektir” dedi.

AK Parti, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ile Ankara Barosu arasında yaşanan hutbe tartışması sonrası, baroların seçim usullerini değiştirmeyi hedefleyen yasa değişikliğini yıllar sonra yeniden gündeme taşıdı. Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Genel Başkan Yardımcısı İdris Şahin’e göre, barolardaki asıl düzenlemenin gerekçesi, İstanbul ve Ankara Baroları başta olmak üzere 11 baronun, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’na karşı başlattıkları olağanüstü genel kurul talebi. 

Şahin konuyla ilgili olarak görüşlerini yaptığı yazılı açıklama ile duyurdu. İşte o açıklama:

"Diyanet İşleri Başkanı’nın cuma vaazı sonrasında Ankara Barosu tarafından yapılan basın açıklaması ile ortaya çıkan ihtilaf, yıllara sari bir çalışma ürünü olan Avukatlık Yasası ve onun içeriğinde baroların hukuki statüsü ve seçim usüllerine ilişkin düzenleme gündemi ile bambaşka bir mecraya sürüklemiştir.

Hafızalarda kalan gerekçe bu olmakla beraber Barolar'daki asıl düzenlemenin gerekçesi İstanbul ve Ankara Barosu başta olmak üzere 11 Baro’nun Barolar Birliği Başkanı sayın Metin Feyzioğlu’na karşı başlattıkları muhalefet sonrası olağanüstü genel kurul toplantısı talebidir. (Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Cumhurbaşkanlığı’nda yapılan adli yıl açılış törenine, 52 Baro’nun boykotuna rağmen katılması sonrası başlayan genel kurul talebi yasal olmasına rağmen TBB yönetimince reddedilmiş ve halen idari yargı süreci devam etmektedir.)

Kuruluşları Cumhuriyet öncesi döneme dayanan, yılların birikimi ile oluşmuş güçlü bir yapıya sahip baroların günübirlik çekişmelerin odağına oturtularak haklarında kendi görüşleri alınmadan esaslı değişiklikler cihetine gidiliyor olması son derece yanlış bir tutum olacaktır. 

Barolar; İnsanlığın yüzyıllarca biriktirdiği deneyimlerle oluşmuş yapılardır. Baro demek avukatlık mesleğinin onuru, kuralları, gelenek ve düzeninin vücut bulmuş şekli, anıtsal bir formudur.

Barolar; Kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşudur. Üyeleri serbest çalışan avukatlar olsa da Barolar’ın kamuyu ilgilendiren yönü ağır basar ve bu yönüyle de avukatlara kamusal ödevler yükler. Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları Anayasa’nın 135. maddesinin koruması altında olup özlerine dokunacak bir değişiklik Anayasa değişimi gerçekleşmeden mümkün değildir.

Barolar’ın ve Türkiye Barolar Birliği’nin temel yapısına zarar verecek olan dernek tipi örgütlenme, sendika tipi örgütlenme veya dernek statüsünde oda tipi örgütlenme modeli asla kabul edilemez.

Barolar’ın ve Türkiye Barolar Birliği’nin Anayasa ile teminat altına alınan temel özünün zedelenmesi sonucunu doğuracak, kuruluş bakımından serbestlik, üyelik ve finansman bakımından gönüllülük,teşkilatlanma ve hukuki statü bakımından özel hukuk tüzel kişiliği, faaliyetler ve hizmetler bakımından serbestlik, kamu kurumu niteliğine zarar verecek ölçüde devletle ilişkiler bakımından bağımsızlık/özerklik esasları da kabul edilemez.

Hak arama özgürlüğünün olmaz ise olmazı olan avukatların özgürce görev yapmasının tek teminatı, tekçi yapısı ile Barolar ve Barolar Birliği’dir. Gücü azaltılmış ve bölünmüş Barolar, savunma hakkının da sona ermesi demektir. Bazı çevrelerce sürekli ısıtılarak kamuoyunun önüne getirilen Barolar’ın bölünmesi gibi konuların aslında kimlerin beklentisi olduğu gayet iyi bilinmektedir.

Görüldüğü kadarıyla mevcut iktidar, Diyanet meselesini kullanarak kendisine muhalif olduğunu düşündüğü Barolar’ı bölüp parçalayarak mevcut etkisini yok etmeyi planlıyor. Burada sadece Barolar’ın seçim usullerinde sorun olduğu ama geri kalan iddiaların yersiz olduğu görülüyor. İktidarın Barolar’a hiç sormadan, (olağanüstü genel kurul talebinden sonra TBB ile ilişkilerini gergin bir şekilde sürdüren muhalif Barolar İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere) danışmadan taslak çalışmasına girmesi de, ifade ettiğimiz düşüncelerimizde haklılığımızı ortaya koyuyor.
Avukatlık Kanunu’nda ciddi eksiklikler elbette ki mevcut. Zamanın ruhuna göre daha nitelikli bir kanun ya da mevcut kanun içerisinde düzenlemeler yapılabilir ama bunun muhalif siyasi partilere, Barolar’a ve avukatlara danışılarak ortak akıl ile yapılması gerekir.

Şu an yapılan çalışmanın ortak aklın ürünü olmadığı gibi kapsamı ve zamanı da uygun değildir."

HABERE YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.
10 Yorum
Önceki ve Sonraki Haberler