Misafir Kalem
Harvard diploması ve kudret yanılgısı
BİLAL Erdoğan konuşmuş.
Demiş ki; "Babamızı, yani Cumhurbaşkanı'nı biraz daha güçlü kılsaydık, İsrail bu soykırımı yapamazdı."
Bunu söyleyen kişi, bu ülkenin yönetim sisteminin değiştiği, "tek adam" rejiminin anayasal olarak tesis edildiği bir dönemin en kudretli figürünün oğlu. Hepsi o. Başka bir meziyeti yok.
Soruyorum: Daha ne kadar güçlü kılacaktınız?
Yasama, yürütme, yargı zaten tek elde toplanmadı mı?
Meclis'in işlevsizleştirildiği, kararnamelerle ülkenin yönetildiği, "Ben yaptım oldu" mantığının devletin her hücresine sızdığı bir yetki devrinden bahsediyoruz.
Yetmedi mi?
Ne istiyorsunuz?
Süpermen pelerini mi? Tamam, onu da verelim. Neyse bedeli gidelim, filolar halinde Kripton'dan alalım gelelim.
Bilal Bey'in mantığına göre; İsrail'in Gazze'yi bombalaması, Netanyahu'nun caniliği veya ABD'nin emperyalist desteği yüzünden değil...
Bizim muhalefetin "dırdırı" yüzündenmiş!
İçimizdeki "hainler", "kaypaklar" Cumhurbaşkanı'nın enerjisini emmiş de, o yüzden engel olunamamış.
Bakın, bir liderin, bir ülkenin caydırıcılığı; o liderin içeride ne kadar alkışlandığıyla değil, ülkenin ekonomik, askeri ve teknolojik kapasitesiyle ölçülür.
Siz ekonomiyi batıracaksınız.
Enflasyonu patlatacaksınız.
Hukuku guguk yapacaksınız.
Sonra da çıkıp "Bizi biraz daha sevseydiniz İsrail'e dur derdik" diyeceksiniz.
Bu zırvadır. Bunun adı siyaset değil, bunun adı mağaracılık mantığıdır. Şuur kaybıdır.
Bir de bu zırvanın üzerine tüy dikenler var.
Medyadaki o malum "gazeteci" arkadaşlar. Hani şu fonlanmaktan beyin kıvrımları düzleşmiş tipler.
Çıkmış diyor ki; "Bilal Erdoğan Harvard mezunu, Dünya Bankası'nda çalışmış, 4 dil biliyor. Seküler olsaydı baş tacı ederdiniz."
Güldürmeyin beni.
Kardeşim, mesele adamın nerede okuduğu değil, o okuldan ne aldığı.
Harvard'da "Diplomasi 101" dersinde "İçerideki muhalifi susturursan, dışarıdaki savaşı durdurursun" diye bir tez mi var?
Varsa söyleyin, o okulu hemen kapattıralım. "Bilimden nasibini almamış bir kurumdur" deriz.
Ayrıca "Dünya Bankası'nda çalıştı" diyerek övündüğünüz adamın babası, yıllarca "Faiz lobisi" diye o kurumlara savaş açmadı mı?
Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!
Bu arkadaşların, liyakati diploma kağıdındaki mühürden ibaret sanması ne acı.
Eğer seküler bir liderin oğlu çıkıp; "Babamı eleştirmeseydiniz dünyayı kurtarırdı" deseydi...
Ona "Hadi oradan züppe" derdik. Bilal Erdoğan'a demiyoruz ama... Diyemiyoruz....
Neden?
Onu çok sevdiğimizden....
Aptallığın ideolojisi olmaz. Zırvanın seküleri, dindarı olmaz. Zırva zırvadır.
Ama durun.
Bu açıklamaların satır aralarında çok daha tehlikeli, çok daha sinsi bir itiraf var.
Bilal Erdoğan aslında ne diyor biliyor musunuz?
"Biz Cumhurbaşkanı'na her yetkiyi verdik, sistemi değiştirdik, anayasayı deldik ama yine de başaramadık."
Bu bir güç talebi değil. Bu bir "acziyet" itirafıdır. Bu, "Kurduğumuz sistem çalışmıyor, çünkü tek bir adamın gücüne endeksli her yapı çökmeye mahkumdur" gerçeğinin bilinçaltından dışarı vurumudur.
Amaçları belli.
Başarısızlığın faturasını, zaten sesi kısılmış, eli kolu bağlanmış o "içimizdeki hainler" dedikleri muhalif kitleye kesmek.
Yarın öbür gün ekonomi tamamen iflas ettiğinde de aynısını diyecekler: "Siz bizi yeterince güçlü kılmadınız."
Daha ne vereceğiz? Canımızı mı?
Yoksa niyetiniz başka mı?
Açıkça söyleyin, bilelim. Ben vermem ama içimizde bunu seve seve yapacak olanlar vardır muhtemelen....
Yoksa asıl mesele başka mı?
Acaba Bilal Erdoğan, babasının "gücünün yetmediğini" söylerken, aslında o gücün artık devredilmesi gerektiğini, belki de o güce "daha genç, daha Harvardlı" birinin talip olması gerektiğini mi fısıldıyor?
Taha Hüseyin Karagöz gibilerin bu "CV güzellemesi" boşuna mı sanıyorsunuz?
Efendiler! Cumhurbaşkanı'nın yetkisi az diye İsrail durmuyor değil. Ama birileri, İsrail bahanesiyle içeride "mutlak monarşi" talep ediyorsa, o başka.
O zaman soruyorum:
İsrail'i durdurmak için talep ettiğiniz o "daha fazla güç", aslında İsrail'e değil de, artık yönetemediğiniz bu millete karşı kullanılmak üzere isteniyor olabilir mi?
SERKAN YILDIZ / X hesabı: serkan80yildiz




