'Öğretmenler Günü'nde 4 öğretmenden biri ek iş yapıyor

'Öğretmenler Günü'nde 4 öğretmenden biri ek iş yapıyor

24 Kasım 'Öğretmenler Günü'nde; Öğretmenlerin yüzde 64’ü kirasını ödeyemiyor. 2 öğretmenden 1’i, gelirinin giderini karşılayamadığını söylüyor. Her 3 öğretmenden 1’i kredi kartı borcunu ödeyemiyor.

BUGÜN 24 Kasım Öğretmenler Günü. Atatürk’e "Başöğretmen" ünvanının verilişinin yıldönümü. Ancak öğretmenler 24 Kasım’ı kutlamak bile istemiyor. Binlerce öğretmen ekonomik krizin gölgesinde geçim mücadelesi veriyor. Atanamıyor, ücretli öğretmenlik yapmak zorunda kalıyor. Şu an Türkiye’de öğretmen maaşı 61 bin 138 TL. Uzman öğretmenler ise 67 bin 768 TL maaş alıyor. TÜİK’e göre, öğretmen maaşı yıl başından bugüne dek 17 bin 504 TL eridi. Böylece, öğretmen maaşının alım gücü 43 bin 634 TL’ye düştü. Bu tutar, iki asgari ücretten bile az. Eğitim-İş’in çalışmasına göre, öğretmenlerin yüzde 57’si kirada oturuyor. Kira ödeyenlerin yüzde 64’ü kira bedelini ödemekte zorlanıyor. Her 3 öğretmenden 1’i kredi kartı borcunu düzenli ödeyemiyor. Öğretmenlerin yüzde 51’i yıl içinde hiç tatil yapamıyor. Her 2 öğretmenden 1’i, gelirinin giderini karşılayamadığını ifade ediyor.

EMEKLİ İÇİN DAHA ZOR

Öğretmenler, mecburen ek iş yapmak zorunda bırakılıyor. 4 öğretmenden 1’i geçinebilmek için ek iş yapıyor. Ek iş yapan 10 öğretmenden 1’i ise kendi alanı dışında işlerde çalışıyor. Emekli öğretmenlerin durumu çalışan öğretmenlere göre daha kötü. Eşi çalışmayan emekli öğretmenlerin yüzde 70’i yani 10 emekli öğretmenden 7’si ek iş yapmak zorunda hissediyor. 65 yaş üstü emeklilerin yüzde 30’u yani neredeyse 3 emekliden 1’i hala ek iş yapıyor. Türkiye’de kira fiyatlarının OECD ülkelerine göre 5 kat yüksek olması nedeniyle, 4 emekliden 1’i maaşının yarısından fazlasını kiraya ayırmak zorunda.

'ÜCRETLİ ÖĞRETMENLER'İN DURUMU DAHA DA FECAAT!

Ücretli öğretmenler, öğretmenler arasında en az gelire sahip olan kesim. Haftada 26–30 saat derse giren ücretli öğretmenlerin kazancı çoğunlukla asgari ücretin altında kalıyor. Eğitim-İş’in çalışmasına göre, 3 ücretli öğretmenden biri, yalnızca beslenme maliyetinin aylık 15 bin TL’nin üzerinde olduğunu belirtiyor.

EN BÜYÜK SORUNU DA 'ATANAMAYAN ÖĞRETMENLER' YAŞIYOR

Buraya kadar 'çalışan öğretmen' ile hizmetini tamamladıktan sonra 'emekli' olan öğretmenlerin sorunlarını sıraladık. Bu sorunların yanında ülkede bir de 'atanamayan öğretmen'(ler) sorunu var ki, bu grup tam anlamıyla bir fecaat.

'Atanamayan öğretmen' konusuna girildiğinde; Öğretmenlerin atama ve çalışma koşullarına ilişkin taleplerini dile getirdiği eylemler sürerken, eğitimciler yaşadıkları sorunları anlatmaya devam ediyor. Ataması yapılmayan, özel sektörde ya da ücretli öğretmen olarak çalışan binlerce eğitimci, güvencesizlik, düşük ücret ve uzun çalışma saatleri nedeniyle mesleki tükenmişlik yaşadıklarını dile getiriliyor.

İşte bunlardan sadece iki örnek: 2019 mezunu Türkçe öğretmeni Ayşegül Seyhan ve 2016 mezunu matematik öğretmeni Nadire Fırat da yaşadıkları zorlukları anlatarak öğretmenlerin çalışma koşullarındaki eşitsizliklere dikkat çekti.

"KARNIMI DOYURABİLMEK, HAYATTA KALABİLMEK İÇİN BİRÇOK FARKLI İŞİN İÇERİSİNE GİRDİM"

2019 mezunu Ayşegül Seyhan, yıllardır süren atanma mücadelesinin kendisinde bıraktığı izleri şu sözlerle anlattı:

"Aslında her sene bir deniyorum. Bu seneye kadar hep denemiştim. Bu sene artık öyle ümitsizdim, ülke açısından da öğretmenlik açısından da mesleğim açısından da öyle gelecek umudum yok ki… Bu sene dedim ki 'Ben sınava girmeyeceğim.' Yani bu gerçekten artık o kadar şeye döndü ki, bubi tuzağın içerisinde hayatta kalmaya çalışıyormuşsun gibi bir nokta. O yüzden ben artık atanmaktan ümitli değilim. Bu sene sınava girmedim. Önümüzdeki sene ne olur bilmiyorum. Belki küçük bir ümit daha olur içimizde ama sistem bu şekilde giderse, politikalar bu şekilde giderse hiçbir öğretmenin böyle bir hissi, böyle bir amacı kalmayacak gibi geliyor.

Mezun olduğumdan beri çok farklı alanlarda çalıştım. Avukatlık bürosunda sekreter olarak çalıştım. Bir kafede bir buçuk yıl kadar bulaşık yıkadım. Sonrasında çağrı merkezinde çalıştım. Yani aslında karnımı doyurabilmek için, hayatta kalabilmek için birçok farklı işin içerisine girdim. Öğretmenlik özelinde ise hem özel sektörde hem de devlette çalıştım. Ben ücretli öğretmenlik yapıyorum hâlihazırda. Fakat daha önce dershanelerde, kurs merkezlerinde, etüt merkezlerinde çalıştım. Karşılaştırma yapacak olursam hepsinin birbirinden farklı handikapları, farklı acı gerçekleri var. Hangisi bizi doyuruyor, hangisi bizi tatmin ediyor bilmiyorum. Bizi tatmin eden tek şey, öğrencilerle bir arada olabilmeye çalışmak sadece."

"YAZIN MAAŞ ALMIYORUZ"

2016 mezunu matematik öğretmeni Nadire Fırat da yaptığı açıklamada, üç yıl boyunca KPSS için hazırlandığını söyledi. Fırat, "Alan sınavının geldiği sene artık çok zorlandığımı ve atama sayısının çok az olduğunu fark ettim" diyerek, özel sektöre yöneldiğini belirtti. Alan sınavı geldiği sene zorlandığı için hazırlanmayı bıraktığını, atama sayısının çok az olduğunu fark ettiğini anlatan Fırat, şöyle konuştu:

"Bu nedenle de özel sektöre devam etmeye ve geçiş yapmaya karar verdim. Çünkü artık mezunuz ve bir şekilde para kazanma ihtiyacımız var. Geçim sıkıntıları yaşıyoruz. Orta hâlli bir ailede yaşıyoruz. Mecburen özel sektöre geçip çalışmaya karar verdim. Puanlarım aslında 70 ve üstüydü ama atamaların çok az sayıda olması nedeniyle genelde 80 ve üstünde atamalar yapıldı. Bu durumda da benim atamam maalesef olmadı. Bu yüzden atanamadım. Özel sektörde olmanın birçok zorluğu var aslında. Özel sektörde yaşadığımız birçok mobbing var. Devlette çalışma saatleri çok azken biz özel sektörde çok uzun çalışma saatlerine sahibiz. Sabah 9 akşam 6 çalıştığımız günler; sabah 9 akşam 5 çalıştığımız günler; dershanedeysek bu daha fazla oluyor. Sabah 9 akşam 7–8’e kadar çalıştığımız günler oluyordu. Bu, devlet okullarıyla kıyasladığımızda çok fazla çalışma saatine tekabül ediyor maalesef. Patronlarımızın bizden çok fazla iş yapmamızı beklemesi, sadece ders anlatmamızı değil, birçok işi aynı anda yapmamızı istemeleri ve yapmadığımızda da çok fazla dikte ve uyarılarda bulunmaları gibi mobbinglere maruz kalıyoruz maalesef. Bunun yanında süreli sözleşmeler var. Çok fazla süreli sözleşme yapılıyor, yani dönemlik sözleşmeler. Ve biz yazın maaş almıyoruz; yazın geçim sıkıntısı yaşıyoruz aynı zamanda. İşten ne zaman çıkarılacağımız, seneye sözleşme yapıp yapmayacağımız bile belli değil. Yani orada çalışıyoruz ama hiçbir garantisi yok maalesef.

Bakanımızın söylediği bir şey var: 'Onlar öğretmen, siz öğretmen değilsiniz' şeklinde bir söylemi var. Fakat hepimiz öğretmeniz, hepimiz aynı eğitimi aldık, aynı fakülteden mezun olduk. Aramızda hiçbir fark yok ama atama sayısı da yok. 30 bin tane matematik öğretmeni var ama atama sayısı bin 500. Baktığımızda o bin 500’lük skalaya girebilmek için inanılmaz bir efor sarf etmemiz gerekiyor. Aynı zamanda iki yıl dershaneye hazırlanıp cebimizden harcamamız gerekiyor. Bu da ekonomik sıkıntılar varken çok mümkün değil diye düşünüyorum. Yani bir farkımız yok ama atama sıkıntısından dolayı özelde devam etmek durumunda kalıyoruz. Madem özel sektördeki hocalar öğretmen değil, o zaman neden bakanımız kendi evladını özel sektöre teslim ediyor, onu da düşünmek lazım. Çok fazla ücretli öğretmenimiz başka mesleklerden gelebiliyor. Bir mühendis arkadaşımız gelip okulda herhangi bir matematik ya da fen bilgisi dersine girebiliyor ama o eğitimi almadı ki! Biz pedagojik formasyonumuzu aldık, pedagojik bir eğitim aldık; çocuklara nasıl davranılması gerektiğini baştan sona öğrendik. Ama o arkadaşımız almadı maalesef."

HABERE YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.