Okyanus ötesinden "resmi" tapeler

Okyanus ötesinden "resmi" tapeler

NOKTA dergisinden Melik Nahid, Reza Zarrab'ın tutuklanması sonrasında kaleme aldığı yazısında Amerikalı Savcı'nın dinleme fiini 2011'de takmış olduğunu kaleme aldı. İşte o haber...

“17/25 Aralık sürecinde internete saçılan tapelerin Amerika kaynaklı olduğu” şeklindeki ezber bozan tez, Fehmi Koru’ya aitti. Aradan uzun zaman geçtikten sonra Koru’nun tezine güçlü bir doğrulama geldi. Rıza Zarrab’ı Miami’de tutuklatan Amerikalı Savcı, dinleme fişini 2011’de takmış. Yani Reza Zarrab ve irtibat ağının mail trafiği ve telefon görüşmelerinin tamamı Manhattan’daki Adalet Sarayı’nın mühürlü depolarında… Zarrab’ın İran’a “ekonomik cihat” bağlılığı yaptığı yüksek güvenlikli yazışmalar buna dahil…

ABD'deki soruşturma kapsamında elde edilen delillerden sonra Zarrab'ın itirafçı olması kaçınılmaz gibi duruyor. Bu durumda ‘tanık koruma programı’na alınacak. Sonrasında Halk Bankası ile Hazine'nin ağır yaptırımlarla karşı karşıya kalması, mali bir ambargonun kapımızı çalması sözkonusu.

Savcının hazırladığı 21 sayfalık iddianamede Reza Zarrap'ın ABD yargısının takibine takılmasına neden olan şeyin, 3 Aralık 2011’de İran Merkez Bankası Başkanı’na yazmış olduğu "Ekonomik cihada hazırız" içerikli e-postası olduğu görülüyor.

Bu bilgiye göre Zarrab, Aralık 2011'den beri ABD'nin teknik takibi altında. E-postalar, telefonlar, seyahatler, para haraketleri, bankacılık işlemleri ve dahası buna dahil. CIA ve NSA gibi dünyanın en iyi istihbarat teknolojilerini kullanan kurumlardan sözediyoruz.

Amerika’nın bu teknik takip sırasında Reza Zarrab’ın bakanlarla hatta başbakanla yaptığı görüşmeleri de kaydetmesi kaçınılmaz.

Zarrab'ın önüne yatan bakanlar, ayakkabı kutularının servis edilme detayları, çikolatalar içinde dolarlar, takım elbise cepleriyle bakanlara rüşvet servislerinin tamamı, ABD’nin teknik takibi başlattıktan sonraki süreçte.

Konunun bir de 25 Aralık boyutu var. Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan ile arasında geçtiği iddia edilen "sıfırlama" görüşmelerinin ses kayıtları, sürecin en bilinenlerinden.

Zarrab’la Bilal Erdoğan’ın TÜRGEV konusundaki teması düşünüldüğünde, ABD dinlemesine Bilal Erdoğan’ın bu kapsamda alınması muhtemel gözüküyor. Çünkü ses kayıtlarında Tayyip Erdoğan’ın değil Bilal Erdoğan’ın dinlendiği görülüyordu. 

Ses kayıtlarının internete servisinde yurt dışı DNS’lerin kullanıldığı kısa sürede belirlenmişti. Türkiye’nin tüm çabasına rağmen Youtube’un kayıtları yayınlamaya devam ettiğini de not düşelim.

“BAŞÇALAN" VE "HARAMZADELER"
Günler boyu dinlenme rekorları kıran tapeleri yayınlayan iki hesap "Haramzadeler" ve "Başçalan" idi. Haramzadeler, genellikle Zarrab merkezli rüşvet görüşmelerini yayınlarken Başçalan, başta Erdoğan olmak üzere yakın çevresiyle ilgili ses kayıtlarını servis ediyordu.

Erdoğan liderliğindeki AKP kanadı, "ses kayıtlarının 17/25 Aralık yolsuzluk operasyonlarına imza atan cemaatçi savcı ve polisler tarafından yasadışı olarak dinlendiklerini ve sızdırıldığını, konuşmalarında birçok görüşmenin montajlanarak oluşturulduğunu" iddia etti.

Cemaat mensubu olduğu iddia edilen kamu görevlilerine yönelik yasadışı dinleme iddiasıyla soruşturmalar açıldı. Çoğu meslekten ihraç edildi ya da hapse atıldı.

25 Aralık soruşturmasını yaptığı için görevden alınan ve meslekten atılan Savcı Muammer Akkaş, bir gazeteye verdiği röportajda "Bilal Erdoğan’ı, Berat Albayrak’ı dinlemedik. Başbakan’ı da kesinlikle dinlemedik. Dokunulmazlığı bulunan hiçbir milletvekili ve bakan da dinlenmedi. Sırf özellikle Bilal Erdoğan’ı ve Başbakan’ı dinlemedik. Emniyetin kriptolu telefonu dinleme kabiliyeti de yok" diyordu. 

BÜYÜK KULAKLAR
Dönemin Başbakanı Erdoğan'ın dinlenmesiyle ilgili 17/25 Aralık'tan günler önce hem ulusal hem de uluslararası medyaya ilginç bir haber düşmüştü. 29 Kasım 2013 tarihli bu habere göre, eski CIA çalışanı Edward Snowden, "Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı NSA, 2010’da Toronto’da yapılan G-20 Zirvesi’nde katılan Erdoğan'ın da aralarında bulunduğu tüm liderleri dinledi" demişti.

Ancak 17/25 Aralık'ın sıcak gündemi içinde Erdoğan'ı ABD'nin dinleyip, sızdırmış olabileceği tartışılmadı bile.

Başçalan hesabından yayınlanan Erdoğan tapelerinin kaynağının yurtdışı olduğuna yönelik tartışma ise Nisan 2014'te patladı. Bilgiyi veren içeriden bir isimdi. AKP’yi en iyi bilen gazetecilerden Fehmi Koru…

CNN Türk'te Aslı Aydıntaşbaş'ın Karşı Gündem programına katılan Fehmi Koru, 17-25 Aralık tapelerinin ABD tarafından dinlenip servis edildiğini açıkça dile getirdi:

"Dinleme konusunda da önemli. Şunu söyleyeyim. Snowden açıkladı ABD tüm dünyayı dinlemiş. Ama bir ülkeyi son üç yıl içinde her şeyiyle dinlemişler. Tüm telefon konuşmalarını, tüm internet yazışmalarınız.. Merkel'i dinlediğini biliyoruz mesela. Brezilya cumhurbaşkanını dinlemişler biliyoruz. Bizde kimlerin dinlendiğini bilmiyoruz… O ülkenin hangisi olduğunu bilmiyoruz. Ama ben o ülkenin Türkiye olduğuna inanıyorum. (...) Liderleri de dinlediler. En önemli konuşmaları da dinlediler. Şu ortalığa saçılan tapelerin, ses kayıtlarının yerli olmadığını savunuyordum. (...) Ben Amerikaların dinlediği kanaatindeyim..."

Aynı gün Cengiz Çandar'ın köşesinde de benzer iddia vardı. Radikal'deki yazısında Çandar, "Amerikan askeri istihbaratının ve diğer istihbarat birimlerinin elinde ‘ses kayıtları’, yani ‘tapeler’ var demek. Türkiye’deki iktidar sahiplerinin neredeyse her konuşması ellerinde olabilir. Peki, bu, son üç ayda Türkiye’de dolaşıma sokulan ‘tapeler’ ya da ‘ses kayıtları’nın arkasında, iktidarın kamuoyunu inandırmak istediği ‘Cemaat’ten farklı merkezlerin bulunduğu anlamına gelir mi? Bu soruya ‘Hayır’ cevabını vererek, kestirip atabilir misiniz? Sormakla yetinelim...."

DİNLEYEN DİNLEYENE
16 Ağustos 2014 günü ise yeni bir dinleme skandalı patladı. Almanya'nın 2009 yılından itibaren Erdoğan’ı dinlediği ortaya çıktı. Alman Der Spiegel dergisi, Alman hükümetinin ülkenin gizli istihbarat birimi BND'ye verdiği talimatla Türkiye'yi ve yöneticilerini dinlediğini yazdı.

Tüm bunların ardından Erdoğan'a, Cumhurbaşkanı olarak gittiği Lefkoşe Havalimanı'nda yabancı devletlerin kendisini dinlemesi soruldu. Erdoğan'ın cevabı şöyle oldu: "Dünyada istihbaratı güçlü olan ülkelerin farklı ülkeleri dinlememe gibi bir durumu olamaz. Bunu hepsi yapıyor. Dolayısıyla bu konuda neyi nasıl yaptı ve ya neyi nasıl deşifre ettikleri çok çok önemli...”

Erdoğan'ın ABD tarafından dinlendiğine yönelik ikinci ciddi iddia ise Temmuz 2015'te gündeme geldi. Alman Focus dergisi, Türk Dışişleri Bakanlığı'ndaki gizli toplantıyı dinleyip servis eden ülkenin ABD olduğunu yazdı. Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, MİT Müsteyşarı Hakan Fidan ve Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler'le yaptığı toplantı dinlenmiş ve internete sızdırılmıştı. O ses kaydından akıllarda kalan en önemli diyalog MİT Müsteşarı Fidan'ın "Suriyeye gönderirim 4 adam, birkaç füze attırırım, Suriye'ye girme bahanesi yaratırım" mealindeki sözleri olmuştu.

Focus, bu görüşmeyi Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı’nın (NSA) dinlediğini anlattı. Bu haber ne ABD kanadından ne de Türkiye tarafından yalanlanmayınca Fehmi Koru, "internete düşen tapelerin ABD tarafından dinlendiği" tezini tekrarladı. Koru 8 Temmuz 2015 tarihli yazısında "Dışişleri Bakanlığı’ndaki o toplantıyı dinleyen örgüt acaba yalnız o toplantıyı mı dinledi, yoksa diğer 'gizli' devlet toplantıları, özel görüşmeler de takip altında mıydı?" diye sordu.

İçişleri Bakanı Efkan Ala: "Almanya Federal İstihbarat Servisi’nin 5 yıl süreyle Türkiye’yi dinlemesi normal. Bu dinlemeler kamuoyu önünde olmayacak, kamuoyu önüne yansımayacak şekilde olursa..." (Ağustos 2014)

ABD'nin Türkiye'yi dinlediğini itiraf ettiği son olay 2015'in son günü ülkenin saygın gazetelerinden Wall Street Journal'ın manşetine taşındı. "ABD, Erdoğan’ı 2014′ten sonra da dinledi" başlıklı haberde; "Amerikan istihbarat teşkilatı NSA, 2014'ten itibaren Almanya ve Fransa gibi müttefik ülke liderlerini dinlemeyi bıraktı ancak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bundan hariç tutuldu" diye yazdı. Buna göre Erdoğan’a yönelik dinleme faaliyetleri “Bay Başkan’ın inisiyatifiyle” bu tarihten sonra da devam etti.

Tüm bunların ardından geçen hafta Florida'da tutuklanan Reza Zarrab'ın 2011 yılından bu yana ABD'nin yakın ve teknik takibinde olduğu ortaya çıktı. Savcılığın resmi yazısına giren bilgilere göre ABD, Zarrab'ı ve temasta olduğu kişileri takibi bir an bile bırakmamış. Ayakkabı kutusu tapeleri tüm boyutlarıyla dosyala girmiş.

Zarrab ile birlikte 2 kişiyi daha tutuklatan Savcı Bharara'nın, 21 sayfalık iddianamesinde 6 kişinin daha soruşturma kapsamında olduğu belirtiliyor. Bu kişiler de CC1, CC2, CC3, CC4, CC5 ve CC6 kodlarıyla anılıyor. Bu isimlerin kimler olduğu, aralarında Türkiye'den etkili ve yetkili isimlerin olup olmadığı merak konusu.

En merak edileni ise sosyal medyadaki "Başçalan" hesabından yayınlanan "sıfırlama" başta olmak üzere diğer tapelerin ve bugüne kadar internete düşmeyen yeni konuşmaların iddianamede olup olmayacağı. (NOKTA)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.
1 Yorum
Önceki ve Sonraki Haberler