Şerif Taytıs'ın

11 Ekim'de başlayan ve pazar günü sona eren Ahilik Haftası ve Yaren kutlamaları etkinlikleri (daha doğrusu 'etkinsizliği'), "dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı" cinsinden yaşanan olaylarla tamamlandı!

Ticaret ve Sanayi Müdürü'nün başkanlığını yürüttüğü komite tarafından gerçekleştirilen organizasyon, kimilerine göre "çok başarılı", içinde bizim de bulunduğumuz bazı kişi ve gruplara göre de "evlere şenlik" bir görüntü çizdi!

Denilecektir ki; "seni de ne mutlu ediyor ki, bu organizasyon mutlu etsin" (!)

Doğrudur! "Zor beğenen" kişiliğimin altında, mesleğimin getirisi olarak üzerime elbise olan "eleştiri" modeline bu saatten sonra ihanet etmem de hak verirsiniz ki mümkün olmaz!

Öncelikli olarak birinci eleştirim düzenlenen etkinliğin (körler-sağırlar birbirini ağırlar organizasyonunun) adına!
"Ahilik Haftası ve Yaren Kutlamaları" (!)

Aynen "dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı" (!)

Çankırı nire Ahilik nire!

Değil 80, dünyadaki bütün Türkler bilir ki, Türkiye Cumhuriyetinde Ahilik Haftası Kırşehir'de kutlanır!

Hey sen Çankırı'nın sözde valisi; Kırşehir'in "ahi"sini Çankırı'da neden satmaya kalkarsın ki? 

Hey sen Çankırı'nın sözde şehr-i emini; Yerel yönetim olarak Yaren Haftasının düzenlenmesine katkı sağlamazsın, çıkmışsın Ahilik Haftası'nda rol kapmaya çalışıyorsun!

Hey sen Çankırı'nın sözde Esnaf Odaları Birliği Başkanı; Temsil ettiğin birliğin yerel kültüründe "ahi"lik mi var ki, böylesi bir etkinliğe elini bir yana bıraktım, gövdeni sokmaya kalkarsın?

Bu "kumpanya"nın içinde olan diğer aktörlere sözüm yok ama, yine de içinizde bir Allah'ın kulu çıkıp da, "Ya nedir bu Ahilik? Kırşehir'de yapılan kutlamayı biz neden Çankırılı olarak bir hafta boyunca kutluyoruz?" diye sorgulamadan iki parmak suyu görüp içine dalan sazanlar misali hal ve davranış sergilersiniz?

Altı yıldır Çankırı toprakları üzerinde dolaşır dururum! Bu süre içerisinde "Yaren haftası kutlamalarını" ne gördüm ne de böylesi bir düşüncenin hayata geçmesi konusunda bir taleple karşılaştım!

Gel gör ki; şehrin "Şerif Taytıs"ı bir kalemde böylesi saçma sapan bir haftayı Çankırı'nın gündemine oturttu! Hatta hatta oturtmayla kalmadı, öte bile geçti!

Nasıl mı?

Yaren kültürüne yıllardır emek verenleri bir kalemde sildi attı!

Daha doğrusu, "yarencilerden" öyle bir intikam aldı ki, sormayın gitsin!

Neyin intikamını mı?

Güldürmeyin beni, hani o "yaren gecelerinde" Başağa'nın oturduğu koltuğa bugüne kadar "Şerif Taytıs" oturtulmadı ya, "Siz misiniz beni o koltuğa oturtmayan! Alın size Ahilik Haftası" (!) dedi ve Çankırı'da yüzyılların "Yaren"ini bir çırpıda Ahiliğin "üvertürü" yaptı çıktı!

Şimdi koyun takkelerinizi önünüze ve bir düşünün!

Hak veren beri gelsin, hak vermeyen Şerif Taytıs'ın arkasından koştura koştura yine gitsin!

Bir notum daha olacak; Yapılan etkinlikler sona erdi! Şimdi sıra geldi Oto pazarında gezmeye! Birileri, bugüne kadar bindikleri arabalarını elden çıkartacak, "sıfır" ve 2011 model yeni aracına binecek!

Demedi demeyin!

*  *  *

Çankırı Belediyespor Kulübünün yaşadığı süreç bir anlamda Çankırı'nın temel özelliklerini de gösterir hale büründü!

Başkan Şireci'nin geçtiğimiz hafta içindeki "istifası" ve daha sonra yapılan açıklama ile alınmış olan yeni kongrenin gerekçeleri "Çankırı modelinin" açık ve net resmini vermeye yetiyor da artıyor bile!

Yine bazı "avaneler" ortaya çıkıp, yazdığım cümleler ve siyaha büründürdüğüm kelimeler üzerinden "sürü psikolojisine uygun bir şekilde" yorumlar çıkaracaklardır! Hiç sorun değil. Önemli olan benim siyaha boyadığım kelimeler değil, gündeme taşıdığım sorunların konuşulması ve tartışılmasıdır. Ancak üzülerek görüyorum ki, işaret ettiğim olumsuzluklar yerine, sadece ve sadece "ben" konuşuluyorum!

Bununla birlikte Çankırı Belediyespor Kulübü Başkanı Sevda Karaali Şireci'nin "istifasına" gerekçe olarak gösterdiği "güçlü yönetim" arayışının bir şekilde destek görmesi gerektiği konusunda elle tutulur bir gayretin ve bu çağrıya "ses vermemenin" nedenlerini ise hiç mi hiç merak etmiyorum!

Çünkü, bunun nedenlerini en iyi bilenlerden birisi olarak, Çankırı insanının üzerine yerleşmiş olan "Çankırı'nın toprağından çömlek olmaz" elbisesinin geçerliliğini koruma yönündeki gayretlerin hiç de azımsanmayacak derecede büyüklüğüne vermeden de kendimi alamıyorum.

Bardağın dolu tarafını görme yerine, sürekli "boş" kısmı ile uğraşmaktan, Ankara'ya uzanan "politika" otobüsünde koltuk kapma gayretinde olmaktan, Türkiye'de profesyonel kulüp başkanlığı koltuğunda oturan "tek bayan" olan Sevda Karaali Şireci'ye "destek" verme yerine "o başarırsa bizim işimiz bozulur" (!) mantığı içerisinde olanların yaşadıkları "körlük", sadece kulübe değil, Çankırı'ya ve Çankırı insanına büyük zararlar vermektedir.

Sevda Karaali Şireci ile birlikte hareket ederek, futbol dünyasının yarattığı devasa pastadan hakedilenin çok çok üzerinde "pay" almak varken, yarının Çankırılı gençlerini böylesi bir dünyanın yarattığı okyanusta yüzdürme fırsatını "kapalı kapılar ardında aldıkları kararlarla" yok edenleri "tarih" asla affetmeyecektir.

Bu cümleler üzerine bazılarınızın da "Sevda şöyle düşünüyor... O aslında Kulübü kullanarak kendisine siyasi çıkar sağlıyor..." tarzında seslendiğini tahmin ediyorum!

Sözünü ettiğiniz Şireci'nin elde edecekleri ile, Çankırı'nın ve Çankırı'nın geleceği olan çocuklarınızın elde edeceklerini bir düşünün, ondan sonra da aynaya bakarak; "ben haklıyım" (!) diyebiliyorsanız, siz sağ ben selamet olayım...

Körelmeye yüz tutmuş duygularınızla değil, mantığınızla yaşayabileceğiniz güzel günler dilerim...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.