Ömer Faruk ERYILMAZ

Ömer Faruk ERYILMAZ

Suskun Dünya

Denize inen yolun başındaki meydanın bir köşesindeki mermer oturaklara sıralanmış gençlerle, başlarındaki yaşlı adam, hararetli bir tartışmanın içindeydiler. 

Sadece o gün değil, birkaç haftadır her gün burada toplanıyor, sabahın köründen akşamın karanlığına kadar hiçbir şey yemeden- içmeden tartışıp duruyorlardı.

Meydandan gelip geçenler artık aşina oldukları bu insanları yadırgamıyor, yaşlı adamın öğretmen, diğerlerinin de öğrencileri olduklarını düşünüyorlardı.

Aslında yaşlı adamla, gençlerden sadece birisi arasında geçiyordu tartışma. Diğerleri,  arada bir konuya girseler de genelde izleyici durumundaydılar.

Devlet” diyorlardı, “Demokrasi” diyorlardı, “Yönetim” diyorlardı ve her kavramın üzerinde saatlerce, günlerce konuşuyor, konuşuyorlardı.

xxx

Buldum” diye koşarak geldi öğretmen o gün. Hepsi ayağa kalkarak “Nasıl?” diye sordular. “Nedir? Anlat.” dediler.

Yöneten ve yönetilenler olacak.” dedi, öğretmen.
Yöneten kim, yönetilen kim?” diye sordu, her şeyi soran öğrenci.

Yönetilenler, yönetenleri seçecekler” dedi öğretmen. “Seçilenler de, seçenleri yönetecekler.
Seçilenler, seçilmişleri neye göre yönetecekler ?” diye sordu yine aynı öğrenci.

Yasalara göre.” dedi öğretmen.
Yasalar neye göre belirlenecek?” dedi öğrenci…..

Doğru ve yanlışa göre.” dedi, yaşlı adam.
Doğru ne, yanlış ne?” dedi çok soran öğrenci……

Aradan günler, haftalar geçiyor bunlar tartışıp duruyorlardı. “Doğru ne, yanlış ne?” diye.

xxx

Gelip geçenler, kulak verenler, arada bir durup dinleyenler, bir anlam veremiyor, bakıp bakıp gidiyorlardı.

xxx

Bu kez gülerek geldi öğretmen.
Yine “Buldum!” dedi.
Yine o öğrenci sordu. “Doğrunun ne, yanlışın ne olduğunu mu buldun?” diye.

Evet.” dedi öğretmen. “Doğrunun ne, yanlışın ne olduğunu buldum.”

Anlat bize” dedi, uslanmayan çocuk….

Doğru; benim söylediklerim. Yanlışsa senin dilinden dökülenler.” dedi öğretmen.

Bu kez sustu, çocuk.

Saatlerce yineleyip durdu öğretmeninin ağzından dökülen “Doğru benim, yanlışsa senin söylediklerin” cümlesini.

Oturduğu yerden, yavaşça kafasını kaldırıp, “Niye böyle, niye sizin diliniz doğruyu söylüyor da, ben yanlışı dile getiriyorum?” diye, sordu sessizce.

Öğretmen,  soru sormaktan bıkmayan öğrencisinin saçlarını okşarken;
Çünkü; güçlü olan benim.” dedi.
Çünkü; güçlü olanın dediği doğru, zayıf olanın dediği yanlıştır.” dedi ve sustu öğretmen.

xxx

Sustu öğrenci, sustu dinleyiciler, sustu zaman.
Tam 2500 yıldır suskun dünya.
Tam 2500 yıldır güçlülerin doğruları üzerine yapılıyor yasalar.
Ve tam 2500 yıldır o yasalar yönetiyor bizi.

Xxx

Öğretmeni bildiniz değil mi?
Doğru ya, kim tanımaz ki, doğrularından ödün vermek yerine baldıran zehiri içmekten çekinmeyen, “Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir” diyen Sokrates’i.
Oldu olacak, öğrencinin adını da ben söyleyeyim bari.
O’nun adı da Eflatun’ du.
Hani şu,  en iyi devletin, “ütopya” olduğunu söyleyen Eflatun.
Ya da diğer adıyla Platon

Not: Eflatun’un “Devlet” adlı yapıtından yararlanılmıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.
2 Yorum