Çankırılı 'sandalcılar'

İSTANBUL Ansiklopedisi, tarihçi ve romancı Reşad Ekrem Koçu'nun ömrünün büyük kısmını adadığı, ancak tamamlayamadığı kapsamlı bir çalışmadır. Koçu, İstanbul'un "muazzam kütüğü"nü oluşturmak üzere 1944'de başladığı etraflı kaynak tarama ve madde yazımı çalışmalarını vefatına kadar sürdürür. Koçu'nun 24 cilt olarak planladığı ansiklopedinin 'G' harfine kadarki ilk 11 cildi 1973'e dek aralıklarla fasiküller halinde basılır. Sokaklardan mimari yapılara, mühim ya da sıradan şahıslardan şehrin âdetlerine, tarihî olaylardan şehir efsanelerine, nice konu farklı anlatımlar ve resimler eşliğinde kayda geçirilir. İstanbul’un Osmanlı İmparatorluğu başkentinden Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vilayetine dönüşmesine tanıklık eden Koçu, şehri resmederken kazadan cinayete, turistten garsona, kahveden hamama gündelik ve alelade olanı anlatıma dâhil eder. Dönemin değerli tarihçi, edebiyatçı, akademisyen ve sanatçılarının katkıda bulunduğu İstanbul Ansiklopedisi, tezkirecilik geleneğiyle Batılı ansiklopedizmi birleştiren bir başvuru kaynağıdır. İstanbul Ansiklopedisi’nin 7. Cildinde 3729-3730 numaralı sayfalarda yer alan Hüsnü Kınaylı’nın kaleme aldığı, "Çankırılı Sandalcılar" bölümünü (1) paylaşıyorum:

resad-ekrem-kocu-resim-02.jpg

"Hâlen (1963) Kadıköy ile Haydarpaşa iskeleleri arasında işleyen sandalcıların hepsi Çankırı’nın Apsarı köyündendir.

cankirili-sandalci-resim-03.jpg

İstanbul iskelelerinde kayıkçılık, sonra sandalcılık eskiden gedik usulüne bağlı idi; hem yakınların sayısı dondurularak tespit edilmiş, bir fazla, bir eksik olmaz, hem de her iskelede işleyen kayıkçılar, ya şehir uşağı olur yahut ki taşradan gelmiş bekâr uşakları ise aynı kasaba, hatta köy halkından olurdu.

Şirketi Hayriye ile İdârei Aziziye adı ile Devlet Deniz Yolları limanda vapur işletmeye başladığı zamana kadar, Kadıköy iskelesi kayıkçıları Rum idi. Limanda vapurlar işletip Boğaziçi hattı Şirketi Hayriye’ye; Adalar, Kadıköy, Yeşilköy ve Pendik hatları da İdârei Aziziyeye verilince, Kadıköy ile İstanbul arasındaki kayıkçılık büyük bir buhran geçirdi, vapuru kaçıran müşteriler bile kayık ile İstanbul’a gitmeye, diğer vapuru beklemeyi tercih ettiler, hepsi Kadıköy’ünün ayak takımından şehrî oldukları için, Rum kayıkçılar da başka sahalarda iş tuttular.

Bağdat Demiryolu yapılıp Haydarpaşa’ya demiryolunun başlangıç noktası olunca Kadıköy’ü ile Haydarpaşa arasında kayıkçılık için yeni bir gedik tesis edildi ve gediği de İstanbul’a iş için gelen Çankırılılar elde ettiler. O zamana kadar İstanbul’a gelen Çankırılılar bilhassa leblebicilik yapardı, Kadıköy-Haydarpaşa iskeleleri arasındaki kayık gediğini elde eden Çankırılılar, Korgun ve Apsarı köyleri uşakları oldu; bu gedik 48 kayık olarak tesis edildi ve yalnız bu iki iskele arasında değil, Kadıköy ile İstanbul ve Üsküdar arasında da gider gelir oldular; kayıkların yerini sandallar alınca, gedik de sandal gediği oldu.

Hicrî 1319 (M. 1901-1902) de bir zâbıta vak’ası, Kadıköy ile Haydarpaşa arasında işleyen en eski kayıttır. Kadıköy’ü - Haydarpaşa arasındaki sandalcılık bir müddet sonra yalnız Apsaralılar'a kalmıştır; gedikleri kalktıktan sonra da ananesini devam ettirmişlerdir. Bu satırların yazıldığı 1963 yılında da iki iskele arasında 48 sandal işlemektedir; ekseriya dolmuş usulü tatbik ederler, adam başı 50 kuruş alırlar ve sandallarına da azami 4 müşteri alırlar, yani seferi 2 liradır.

cankirili-sandalcilar-resim-04.jpgKendi rivayetlerine göre, Apsarı köyü 120 ev imiş; erkeklerin hepsi 15-16 yaşlarında iken gurbetçi olurlarmış; İstanbul’a gelenler de Kadıköy - Haydarpaşa arasında sandalcı olurmuş; yeni gelen acemi delikanlı da işe babasının yahut büyük kardeşinin sandalında işe başlar imiş. Kendi aralarında nizam olarak altı aylık bir talim devreleri varmış, bu 6 ay içinde hem kürek çekmek, hem sandalı kazığa çekme, hem de yüzme öğrenirlermiş. Yüzme öğrenme son zamanlarda konmuş, 1963 de yaşı kırk ve kırkı aşkın olan bu Çankırı’nın Apsarı köylü sandalcılarının hiçbiri yüzme bilmezmiş. Altı aylık talim devresi içinde genç sandalcılar Kadıköy - Haydarpaşa arasından gayri hiç bir yere, hatta Salacağa bile müşteri alıp götüremezlermiş. Bu Çankırılı, sandalcılar 15-16 yaşlarında Apsarı’dan çıkarlarken, hemen istisnasız evlenip, taze, körpe güvey iken çıkarlar ve yaza doğru çıkarlar; kış sandalcılığın boğazı tokluğuna çalışıldığı mevsimdir. Sandalların yarasından fazlası Kurbağalı dereye götürülüp emanetçiye bırakılır ve bilhassa genç sandalcılar köye, kendilerini iştiyak ile bekleyen hanımlarının yanına dönerler. Apsarı’dan bekâr çıkıp da İstanbul’dan kız alıp evlenen Çankırı sandalcıları 30 yıl içinde ancak iki kişi olmuştur. Bekâr odalarında barınırlar, bir kısmı, yazın iskeleye bağladığı sandalının içinde yatar. Öğle yemeklerini sandallarının içinde yerler. Bir olta edinip nöbette olmadıkları sıralar kendi nefisleri için balık tutanları pek enderdir. Gayetle para canlısıdırlar; kazançları da çektikleri mihnetle denk değildir, 1963'de, günde en çok 15 lira, ayda 500 lira kadar alabilmekte idiler. Artık gedik usulü olmadığı halde aralarına bir yabancı karışıp bu iki iskele arasında sandalcılık yapamaz, barındırmazlar. Aralarında şerir çıkmaz; hırsızlık veya herhangi bir edepsizlik yapanları görülmemiştir; sarhoşları yoktur. Çoğu ehli dil, dilbaz, kalender meşreptir; dinî ibadetlerinde de kusursuzdurlar.

cankirili-sandalcilar-resim-05.jpg

1950 de, içlerinden bir Mehmet Pehlivan; "Sandalcılık öyle bir iştir ki, insan nelerle karşılaşmaz, adamın başına neler gelir, ama biz her şeyi hoş görürüz, kimseye kötü gözle bakmayız ve ser verir sır vermeyiz..." diye başlayarak büyük şehir hayatının ruh hekimleri tarafından tahlile değer taraflarını anlatmıştır.

Kadıköy’ü - Haydarpaşa arasının, Çankırılı sandalcıları hemen istisnasız pür sıhhat adamlardır; güçlü, kuvvetli, fakat hareketli, çalâk, uçarlı, koşarlı değildirler. Bütün köylüler gibi şehirliye karşı daima garip şüphelerle bakarlar. Çankırı’nın Apsarı köyünden Kadıköy - Haydarpaşa arasında işler sandalcılarının 1963'de nizam ustası adını verdikleri kâhyaları İsmail Arslan adındaki sandalcı idi... Kadıköy’deki iskeleleri, denizden bakıldığına göre, vapur iskelesinin sol tarafında kalan rıhtımdadır; rıhtımın öbür tarafında, 1963'de Kadıköy’ü Nikâh dairesi olan eski İnci Gazinosu’nun yanında da bir sandal çekek yerleri, kızakları vardır.

İstanbul’dan Kadıköy’e gelen vapurlardan yolcular çıkarken "Haydi Haydarpaşa! Haydarpaşa’ya!" diye bağrışmaları da iskele başının, rıhtım boyunun alışılmış sesi, nağmesidir."

Çizimler: Sabiha Bozcalı
1. Kadir Has Üniversitesi Bilgi Merkezi – Salt Araştırma, Reşad Ekrem Koçu ve İstanbul Ansiklopedisi Arşivi

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.
1 Yorum