Keklikler, Keneler ve KKKA hastalığı

Biz avcılara ayrılan ve sesimizi duyurabilmek adına ülkemizde belki de bir ilk olan bu köşeden hep izah etmeye çalıştığım bir konu vardı, “kekliklerin besin zincirinin ilk halkasında direk olarak kene yoktur ve kene popülasyonundaki artışta keklikler tek başlarına bir etken olamazlar” diye yetkililere seslenmeye çalışmıştım. Aynı yazımda devamla “doğaya keklik salımı yapmadığınız bölgelerde keklik avını yasaklamanızın bir mantığı yok” diyerek düşüncelerimi özetlemiştim.

Konuyla ilgili yaptığım araştırma neticesinde ulaştığım iki bilim adamımızın demeçleri gerçekten çok ilgi çekici ve tamamen bilime dayalı.

Kene uzmanı Kafkas Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zati Vatansever’in  “Böcek ve kuşlar kene sayısını azaltır mı?” başlıklı demecinde; "Doğada kene yumurtalarını tüketebilecek bazı avcı böcekler var. Hatta birçok kuş türü konak arama durumundaki erişkin keneleri yiyebilmektedir. Ancak, bunların hiçbiri kene popülasyonunu kontrol edecek kadar etkili değildir ve günümüzde kenelere karşı predator veya kuş kullanılması ile ilgili hiç bir rasyonel bilimsel eğilim yoktur. Bir de söz konusu kene, KKKA’nın taşıyıcısı hyalomma marginatum olduğunda, durum daha karışık hal almaktadır. Bu kenenin yavru dönemi öncelikli olarak hindi, keklik ve karga gibi yerden beslenen kanatlılarda beslenmeyi tercih eder. Bu nedenle bu gibi hayvanlar keneyi tüketmenin aksine, kenenin sayısal artışında rol oynarlar. Daha çarpıcı olanı ise yaptığımız çalışmalarda keklikler üzerinden topladığımız hyalomma marginatum yavrularında KKKA virüsüne de rastlamış olmamızdır. Durum böyle iken herhangi bir ön araştırma yapmadan hyalomma marginatum kenesinin bulunduğu alanlara keklik salmak çok riskli bir girişim olabilir."

Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Veteriner Fakültesi Parazitoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Abdullah İnci 28 Haziran 2010 tarihli Hürriyet gazetesine “Azaltalım derken çoğaltıyorlar” başlıklı yaptığı açıklamada; “Keneler merada otlayan koyun, keçi ya da sığıra yapıştığında bunları periyodik olarak banyoluklarda ilaçlayacağız. Dolayısıyla bu sırada kan emmiş olan dişi keneler ölecek. Bir dişinin ölmesiyle de 10-20 bin kenenin gelişmesini ve çoğalmasını engellemiş olacağız, Türkiye'de Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) virüsünü nakleden kene türü Hyalomma Marginatum'dur. Bu tür bıldırcın, keklik, sülün, gibi yerden beslenen kuşlardan da kan emerek beslenebilir. Bu nedenle doğaya keklik, bıldırcın, sülün gibi yerden beslenen kuş türlerini salmak, keneleri azaltmaz aksine çoğaltır. Keneler ile mücadele amaçlı doğaya kanatlı hayvan salınması bilimsellikten uzak yaklaşımlardır. Ancak, bu konuda Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı'na danışmanlık yapan çok değerli arkadaşlarımız var. Olağanüstü enerji sarf ederek bilgilendirme çalışması yapıyorlar. Fakat bu kadar özveri ile yapılan gayretli çalışmalara rağmen, nerden çıktığı belli olmayan, dedikodu boyutunda bilgiler kapsamında birilerinin bir şeyler yaptığını duyuyoruz ve çok üzülüyoruz. Bu kene mücadelesi, bilimsel ve son derece de hassas bir problemdir ve çözümü de bilimsel olmak zorundadır. Biz sadece bilimsel yaklaşımın arkasına politik irade istiyoruz. Başka bir şey istemiyoruz. Periyodik olarak ilaçlama yapılacaksa nerede yapılacağını söylüyoruz. Kışın kene mücadelesinin ayrı, yazın ayrı yapılacağını söylüyoruz.”

Şimdi vatandaş İsmail olarak aklıma şu soru geliyor, keklikleri keneler ile besleyeceğiz düşüncesinde olanlar biz halkın daha fazla kene istilasına maruz kalmamız için bir çaba içerisindeler mi acaba? Keklikler keneleri üzerlerinde taşıyarak daha fazla miktarlarda insanlara nüksetsinler diye mi özellikle salım çalışması ve av yasağı uygulanmaktadır?

Ya da birisi çıkıp kanatlılar imha edildikten sonra bu kene nüfusu çok arttı diye söylemde bulunduktan sonra bu söylemin peşine gidilip hiçbir bilimsel araştırma ve veri ortada yokken araştırmak yerine bu söyleme riayet etmek kolay olduğu için mi biz avcılar kene konusunda birincil olarak suçlu bulunuyoruz?

Zira yaklaşık bir yıl kadar önce Çankırı yakınında bir ilçede avcılar keklikleri vurdukları için “kene popülasyonu çok arttı biz de kene popülasyonunu azaltmak ya da kontrol altına alabilmek için doğaya keklik salıp avcıların da keklikleri vuramamaları için keklik avını Çankırı da yasakladık” diyerek keklik salımı esnasında şov yapılmıştı ve bu haberde şehrimizin güzide resmi internet haber sitesinde de resimler eşliğinde yayınlanmıştı.

Bu seneki yasağın sebebi ise “Çankırı’ya komşu iller kapalı olacak! Çankırı açık olursa avlaklarda çok baskı olur” ifadesiydi, ancak komşu olan altı ilden sadece iki tanesi keklik avını yasakladı, dolayısı ile yasakçı zihniyetin bu bahanesi de tutmadı. Bakalım seneye ne bahane bulunacak?

“A” isimli bölgeye keklik salımı yapar “B” isimli bölgeyi de keklik avına açarsanız biz avcılar emin olunuz ki “A” bölgesini siz korumacılardan daha fedakarca koruruz. Çünkü biz avcılar sürdürülebilir bir yaban hayatı peşindeyiz. Yarınlarımız da avcılığa gönül veren genç avcılarımızın da avlanabilmesi için her türlü kurala riayet etmekteyiz.

Bir de yasaklara şapka çıkaran “NUMBER ONE” avcılar var ki onların neyin peşinde olduklarının farkında olmadığımızı zannetmesinler. Her şeyin farkındayız. Eminim bu sene de sizlerin yüzünden şehrin kasapları fazla iş yapamayacaklar. Şimdilik sadece kırmızı et ihtiyacınızın av hayvanlarından değil de kasaplardan temin etmenin çok daha uygun olacağını önerebilirim. İki yüzlü olmak, böbürlenmek, kalbi ile dudakları bir olmamak biz avcılara ve de kendisini avcılık gibi bir uğraşa adayanlara yakışacak bir hareket tarzı değildir.

Tüm av ve doğa severlere rast gele.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.