Ömer Lütfi KANBUROĞLU

Ömer Lütfi KANBUROĞLU

Şener ve Şık sonunda tahliye edildi

Ergenekon soruşturması kapsamında aralarında gazeteciler Nedim Şener ile Ahmet Şık'ın da bulunduğu 10'u tutuklu 13 sanık hakkında görülen Oda TV davasının 11. duruşmasında tutuklu sanıklar Ahmet Şık, Nedim Şener, Coşkun Musluk ve Sait Çakır'ın oy birliğiyle tahliyelerine karar verildi.  
 
Hükümet ile cemaat arasındaki anlaşmazlığın had safhaya ulaştığı bir dönemde “cemaat” aleyhine yazdığı kitap yüzünden cezaevine düşen gazeteciler için verilen tahliye kararı dikkat çekti.
 
Ahmet Şık tahliyeden sonra gazetecilerin sorularını cevaplarken, "Burada adalet ne zaman sağlanacak diyeceksiniz. Bu komployu kuran, yürüten polisler, savcı ve hâkimler bu cezaevine girecek. Burada and içiyorum hepinizin önünde. Onlar buraya girdiğinde bu ülkeye adalet gelecek. O cemaat bağlantılı o çete bağlantılı adamlar buraya girecek. Bunu da buraya yazıyorum. Çok net söylüyorum. Bu işin sorumluları... Burada cemaatçi olan herkesi suçlamıyorum ama cemaatçi olup da çete faaliyeti gibi çalışan emniyetteki ve yargının bürokratik örgütlenmenin içindeki adamlardır. Bunun asli sorumlularıdır. Siyaseten sorumlusu da AKP hükümetidir. Bunlara sesini çıkarmadığı içindir. Ama şunu herkes bilsin. Bunca baskı ve zulümden o iktidarın korktuğu ama bizim de özlemini duyduğumuz ve mücadelesini sürdürmeye devam edeceğiz bir hayat çıkacaktır" diye konuştu.
 
Bu konu ile ilgili herhangi bir yorum yapmayacağım. Sadece durumu özetleyen ve herkesin bildiği bir fıkrayı anlatmak istiyorum:
 
Biz Bu Boku Neden Yedik?
Ağa sabah kalktığında kâhyasına arabanın hazırlanmasını, şehre ineceğini söyler. Kâhya hizmetlilerin de yardımıyla, en iyi koşumlarla en iyi iki atı arabaya koşar. At arabası atların süsü, arabanın boyası ile göz kamaştırmaktadır.
 
Ağa ve kâhya arabaya kurulurlar. Ağanın işareti ile araba hareket eder. Bu hareket sırasında ağa, şu atlara bak, şu arabaya bak, kimde var böylesi. Diye düşünerek kasılmaktadır. Aynı anda kâhyanın da aklından; “ömrüm el kapılarında geçecek, keşke şu at arabası benim olsaydı” diye geçirirken, Ağa birden bire, arabayı durdurmasını ister kâhyadan. Kâhya arabayı durdurur. Bu arada köyün dışına çıkmışlardır. Ağa kâhyasına dönerek, “Bu at arabasının senin olmasını ister misin?” diye sorar. Kâhya şaşkınlıktan gözleri yerlerinden fırlayacak gibi, “Şaka mı bu ağam?” diye sorar.
 
Ağa “hayır” deyince de “ama ağam benim atı alacak kadar param yok ki” der. Ağa da “para istemiyorum atın bokunu ye bu atla araba senin olsun” der. Kâhya atın bokunu yedikten sonra şehre doğru yola devam ederler. Şehirden eve dönerken ağayı sıkıntı basar. Ağa, “ben atla arabayı bu kâhyaya verdim, şimdi köylüye ne derim” diye kendine sorular sorar. Sonra dayanamayıp kâhyaya;
 
“Kâhya bu atla arabayı bana satar mısın?” diye sorar. Kâhya:
 
“Satmam ama atın bokunu yersen sana atla arabayı geri veririm” der. Ağa da köylüye mahcup olmamak için atın bokunu yer.. Köye yaklaştıkları sırada kâhya gülmeye başlar. Ağa merak edip sorar:
 
“Kâhya niye gülüyorsun?” diyerek..
 
Kâhya da ağaya dönüp:
 
“Ağam sana bir sorum olacak” der. Ağa “sor bakalım” deyince kâhya:
 
“Ağam” der… “Biz köyden çıkarken bu atla araba kimindi?”. Ağa cevap verir:
 
“Benim…”
 
“ Şimdi köye geri gidiyoruz bu atla araba kimin...” Ağa tekrar cevaplar:
 
“ Benim…”
 
Kâhya bombayı patlatır:
 
“Ağam, o zaman sen de ben de bu boku niye yedik???”
 
Başka bir yorum yapmaya gerek var mı bilmiyorum?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.