Ömer Lütfi KANBUROĞLU

Ömer Lütfi KANBUROĞLU

Batı Roma İmparatorluğu'nun yıkılışını hatırlayalım...

Tarih, MS 28 Ağustos 476. Bir barbar aşiretin reisi olan Odoakr, Roma ordularının başkomutanını yakalayıp katlediyor ve aynı yılın eylül ayında da son Roma imparatoru olarak kabul edilen Romulus Augustus’u da tahttan indirerek, resmen Batı Roma İmparatorluğunu yok ediyor.

Bu duruma nasıl varılmıştı?

Biraz daha geriye gidelim: MS 100 yıllarında Roma İmparatorluğu en parlak dönemlerini yaşamaktadır. O zamana kadar görülmemiş bir hukuk sistemi, ekonomide, sosyal yaşamda, bilim ve sanatta gelişmelerin önünü açmıştı. Ancak imparatorluğun çevresinde yaşayan barbar kabileler arasında çeşitli etkenlerle kıpırdanmalar başlamıştı. Önceleri belki de kişisel sebeplerle, bazı kabileler sınırları aşmaya başlamışlar ve Roma’dan sığınma hakkı istemişlerdi.

Bu sınırlı göçler, başlangıçta Roma yöneticileri ve halkı tarafından adeta desteklenmişti. Böylece, ucuz işçiler, ucuz hizmetkar ve yardımcılar ile bilhassa ihtiyacı gittikçe hissedilmeye başlanan paralı askerler kolaylıkla sağlanmakta ve rahatlıkla topluma entegre edilebilmektedirler. Bu entegrasyon başarılı olmuş gibi görünüyordu; zira bunların arasından ve özellikle Germen kavimler arasından, Roma ordularına başkomutanlık edecek şahsiyetler çıkıyordu.

Fakat kavimlerin göçü doğudan gelen baskılar sonucu, aniden hızlanır. Aynı anda hem Alp Dağları'nı, hem Ren Nehri'ni, hem de Akdeniz’i geçmeye başlayan aşiretler devletin tüm dengelerini bozmaktadır.

Roma orduları bu akınları durduramaz. Daha da vahimi, ordu içindeki paralı askerler mültecilerle birleşir ve Roma’ya karşı çarpışmaya başlarlar. Buna paralel olarak imparatorluğun mali dengeleri altüst olur ve köylerden şehirlere akınlar hızlanır. İmparatorlar, büyük Romalı toprak sahiplerinden arazilerinin bir bölümünü, hatta malikânelerinin bazılarını barbarlara vermelerini ister.

Ama artık çok geçtir. Bütün imparatorluk coğrafyası adeta savaş alanıdır; tam bir kargaşa hâkimdir. Bölünmeler hızlanmış, Roma’nın başkentlik sıfatı sadece isimde kalmıştır. Nitekim MS 410 yılında (resmî yok oluştan 66 yıl önce) Alarik adlı başka bir kabile reisi Roma’yı basar ve yağmalar. Roma fiilen silinmiştir.

Herhangi bir AB, hatta Kanada veya ABD vatandaşının bu tarihi olayları yok sayması düşünülemez.

Michel De Jaeghere şöyle diyor: “Roma medeniyeti bir anda yok olmamıştır... Kademeli olarak klasik kültürün direkleri çökmeye başlamış ve nihayetinde 476 yılındaki sona varılmıştır... Takriben iki asır zarfında şehirler azalmış, okullar kapanmış, köyler silinmiş, tarım alanları tahrip edilmiş, bazı yöreler tabiatın insafına bırakılmış, ekonomik hayat basit bir takas sistemine dönüşmüştür.”

“... Roma’nın en önemli hatası, gerçek anlamda hâkim olamadığı (kontrol altına alamadığı) insan topluluklarını kendi coğrafyasına kabul etmesidir.”

Özetle, Avrupa’nın bugün yaşadığı travmayı çok yakından inceleyerek değerlendirmemiz gerekmektedir. Sorun çok büyüktür ve bizlere de ciddi bir şekilde yansıması beklenebilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.
1 Yorum