Ömer Lütfi KANBUROĞLU

Ömer Lütfi KANBUROĞLU

Cahilin imarı

Şehir kurmak bilimsel bir eylemdir. Cahil insanlar güzel, küçük evler yapabilir ama bir şehir kuramaz. Şehir, binlerce insanın aynı anda hareket ettiği, aynı anda su kullandığı, aynı anda otobüse bindiği ve bunun gibi birçok eylemi aynı anda gerçekleştirdiği bir mekândır.

Kısacası, bir şehri kurmak ve yönetmek tamamen profesyonellik gerektirir.
 
Tarih boyunca bütün hırsızlar güç ve para sahibi olma peşinde koşmuşlardır; hırsızın doğasında bu vardır, istediği tek şey paradır…
 
Ve dünyanın her ülkesinde belediye hizmetleri paranın ana kaynağını oluşturur.
 
Bir şehir kurulurken plan yapılır, her şehrin bir nazım planı vardır. Belediyelerin en sevdiği şey ise bu nazım plan üstünde kalem oynatarak beş para etmez yerleri imara açmaktır. Bunun önüne geçmek için halkın örgütlü olması ve usulsüzlüklere izin vermemesi gerekir; belediye meclisleri bunun için kurulmuştur ama meclis de talanın bir parçası ise ne yapacaksınız?
 
Türkiye’de adına gecekondu denen bir TALAN yöntemi var. Bu talan yöntemi sayesinde şehirler yaşanır olmaktan çıkıp, modern gecekondulara döndü. Şehirler nazım plan doğrultusunda gelişeceğine, henüz ilkokul bile bitirmemiş, memleketinden yorganını kaptığı gibi kamyona yükleyip, bulduğu hazine arazisine briketten bir göz ev inşa eden alaylı mimarlar(?) doğrultusunda gelişiyor.
 
Çoğu ilkokulu dahi bitirmemiş bu insanların oluşturdukları gettolar oportünist, oy avcısı ve görevi ihmal suçu işleyen yüzlerce politikacı sayesinde yol, su, elektrik, kanalizasyon, sağlık ocağı vs. gibi hizmetlerle dolaylı yollardan imara açılarak bir süre sonra kullanım hakkı elde ediyorlar. Bu şekilde namuslu vatandaşın alın terini başkasına peşkeş çeken politikacılar sayesinde tapu sahibi olan getto müdavimleri, şehrin imarına yön vermiş ve şehrin imarını farkında olmadan kendi YANLIŞ tercihleri doğrultusunda oluşturmuş bulunuyorlar.
 
Her kar yağdığında mesela Ankara’da trafik neden kilitleniyor? Ankara’nın öyle semtleri var ki, mesela Cevizlidere; gecekondu bölgesiyken bir sene içinde neredeyse tamamı ruhsatsız binalarla doldu. Oysa kış günü Cevizlidere’de bırakın otomobili, bir yaya bile zor yürür; öyle yokuşlar var ki birçoğu minare gibi. Otomobille bırakın kışı, inmeye kalksanız yazın bile arabanız aşağıya DÜŞEBİLİR. Dikkat edin kayar demiyorum, araba yokuştan aşağıya düşebilir, o derece dik… Zaten evlerin bir kısmı dik yamaçlarda olduğu için kayıyor. Burasının bir de yüksek olduğu için sürekli kar yağdığını düşünün; hangi manyak buraya ev yapar? Ancak cahil, cühela olması lazım… Binlerce cahil, cühela buraya üşüşüp gecekondu yapıyor, ondan sonra da burası oportünist politikacılar sayesinde “zorunlu imar”a açılıp şehrin bir parçası haline geliyor. Oysa nazım plan doğrultusunda hareket edilse, iş ehline bırakılsa orada yapılaşma olur mu? Olmaz!
 
Eğer bu işleri Ankara’da olduğu gibi kapıcı veya terzi yapacaksa üniversitelerin mimarlık, mühendislik bölümleri ne işe yapıyor? Kapatın efendim.
 
Ama bir şartla:
 
Bir damla yağmur, üç santim kar yağdığı zaman evinize gidemediğiniz, yolda kaldığınız anda onlara küfredeceksiniz...
 
Anlaştık mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.