Fransa'yı yenmek...

Ellerimiz kızarıncaya dek alkışlamak demek...

Gençlerden oluşan yeni futbol gücümüzün sürekli başarılı olabilmesi için, 'çok çalışması' ön şartının bilincinde olması gerek...

Bu takımı siyasilerden, futbol sömürgecilerinin elinden kurtarmak, kaçırmak gerek...

Makam odaları dolaşımları ile hediye sunumlarının, zaferler sonrasına ertelenmeleri gerek...

Bir devin Konya çöküşüne destanlar yazmak yerine, bilinç kulvarında, ''Haddimizi bilerek'' oynadığımızı, gelecek günlerin hatırına belirtmek gerek...

Dünya Şampiyonu bir takımı yenmenin bir rastlantı olmadığını Salı günü oynayacağımız İzlanda karşılaşmasında ''güç'' sunumlarıyla göstermek, koşarak finale gitmek, sevindirici haberlerle halkımı coşturmak gerek...

Burak Yılmaz'ın futbol literatürüne geçen, iki kişilik oyunun görüntülerini, genç neslin beyin sinemalarında sürekli oynatmak gerek...

Federasyoncu efendilerin, sakallarını kaşıyarak gelişlerinin, uğur ya da başarıyla hiçbir ilintisinin olamayacağını bilmeleri gerek...

Fransayı tarihinde ilk kez yenmenin mutluluğu içinde boğulmamak gerek...

Sonra kurtulamıyoruz...

Kahır yüklü kervanların '' Hüzün '' taşımalarından doğrusu bu ya bıktık...

Fransayı yenmek yetmiyor...

Sürekli yenmenin keyfini çıkarmak gerek...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.