Ömer Lütfi KANBUROĞLU

Ömer Lütfi KANBUROĞLU

Kıdem Tazminatı Yasası

Hükümetin uzun süredir üzerinde çalıştığı bir “Kıdem Tazminatı Yasası” var. Kamu sendikaları buna şiddetle karşı çıkıyorlar, nedeni belli değil. Belki tuzları kuru olduğu için olabilir mi?

Kamu da çalışan bir işçi emekli olduğu zaman kıdem tazminatını çatır çatır alıyor. Peki, özel sektörde çalışan öyle mi?
 
Ben kendimden örnek vereyim: Yıllarca gazeteci olarak çalıştım, ne ben ne de tanıdığım herhangi biri hiç kıdem tazminatı alamadık; bunun çeşitli sebepleri var ama bu sebepler neticeyi değiştirmiyor. 
 
Sonra Başbakanlığa Basın Müşaviri olarak girdim ve burada on sene çalışarak emekli oldum. Ben çalışırken yanımda çalışan şoförüm işçi kadrosundan emekli oldu 120.000 TL (eski parayla 120 milyar) kıdem tazminatı aldı ve kendisine de 1.200 TL emekli maaşı bağlandı. Ben de geçen sene emekli oldum ve 18.000 TL emekli ikramiyesi aldım ve bana da 1.100 TL da emekli maaşı bağlandı.
Komik değil mi?
 
Oldum olası büyük tavsiyesi dinlememişimdir; hâlbuki onların sözünü dinleyip biraz daha okuyup “kamuda şoför” olsaydım hayatım kurtulmuştu. Senin neyine gazetecilik...
 
Görüldüğü gibi kamu işçilerinin tuzu kuru, emekli olduklarında neredeyse bir ev alabilecek kadar tazminat ve yanında çalıştığı yöneticiden yüksek maaş alıyorlar. O zaman kıdem tazminatı yasası onları niye ilgilendirsin?
 
Oysa Türkiye’de özel sektörde çalışıp kıdem tazminatı alabilen insan sayısı %10’u geçmez. Çalışanların SGK pirimini ödeyemeyen işveren kıdem tazminatını nasıl ödesin? Oturduğun yerden ahkâm kesmek kolay, hâlbuki kıdem tazminatı ödentisi her ay belli bir miktar çalışanın hesabı adına fona yatırılınca ister istemez belli bir birikim oluşacak ve hem işçi hem de işveren açısından büyük bir yük ortadan kalkmış olacak. Bunda karşı çıkılacak ne var?
 
Hükümetin yaptığı her şey doğru mu?
 
Elbette değil.
 
Ama her şey de yanlış değil kardeşim…
 
Bu yasa çalışan ve çalıştıranlar için bulunmaz bir nimet. Yoksa işçiler yıllarca köle gibi çalışmaya devam edip sonuçta da bir gün kendilerini kapı önünde bulacaklar. Böyle devam etmesi daha mı iyi?
 
Çalışana hakkının verildiği, çalışmayanın da kapı önüne konduğu bir sistemi er veya geç kurmak zorundayız. Bir yolunu bulup kamuya kapağı atan ne oluyor ne ölüyor ama hiçbir işe de yaramadan yıllarca çalışıyor. Kamu büyük bir israf içerisinde, bu elbette kamu çalışanlarının suçu değil; suç, kaynakları rasyonel kullanmayan sorumlularda…
 
Personele görev tanımı yapmayıp, iş istemiyorsan çalışan ne yapsın? O da işe gelip çene çalıyor.
Eğer personel tanımladığın işi yapacak bilgi ve beceriden yoksunsa o zaman bunun da bir bedeli olmalı ve kapının önüne konmalı. Hiç kimse “eğer böyle bir şey olursa siyaseten gelen beğenmediği herkesi işten atar” demesin. Çalışan insanı hiç kimse işten atamaz. Biz bunları çok gördük, siyaseten işe alınan insanların yüzde 90’ı hiçbir işten anlamaz yeteneksiz kadrolardır. Şu anda bu yeteneksiz insanların işini altında çalışan “isimsiz kahramanlar” yapmaktadır. Bilgi ve beceri sahibi bu insanlar olmasa siyaseten atanan insanların hiç biri başarılı olamaz. Onun için müsterih olun “çalışan” insanı kimse işten atmaz, atamaz.
 
Kıdem Tazminatı Yasa tasarısı vakit geçirmeden derhal yürürlüğe girmesi gereken bir yasadır. Daha da önemli olan, bu fonun kaynaklarının hükümetler de dahil hiç kimsenin başka bir yere transferine ve kullanmasına izin verilmemesi, aksi taktirde çok ağır yaptırımlar getirilmesidir. Daha önce de yaşadığımız gibi KEY hesapları, Nema vs. kesintiler gene politikacılar tarafından “iç edilmiş” ve içi boşaltılmıştı. Bu tip fonlara dokunan her kim olursa olsun, ister başbakan isterse bir başkası, zaman aşımı olmadan yargılanmalı ve en ağır cezaya çarptırılmalıdır.
 
Yoksa toplanan paralar lüzumsuz insanlara maaş, bir yerlere hak ediş olarak ödenir ki bu da artık namus meselesi olur ve kanla temizlenir…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.