Rüzgarlı Sokak...

Ankara'da Ulus semtinde bir sokak adıydı Rüzgarlı... Ne fırtınası vardı, ne borası... Rüzgarı vardı, mürekkep kokan...
Tarihi İş Bankası binasının önünden bir dalardınız, 19 Mayıs Stadı'nın Maraton tribününün arka bahçesinde soluklanırdınız...

Bir alemin, gazetecilik denilen müthiş bir olgunun mekanıydı, orası...

Girince keyif alırdınız...

Çıkınca küfelik olurdu, bilgi dağarcığınız...

Hayat Üniversitesinin her sınıfında, gazeteci denilen aslan yüreklilerin kükrediği sokaktı, Rüzgarlı...

Günümüzün teknolojik yapısında, ansiklopedik bilgilerin bilgisayarların kölesi olduğu şu günlerde, "Bir zamanlar" diyerek, satırbaşı açmak yerine, yaşanmışları keyif satırlarıyla, kahkahaya dönüştürmek, rahmetli Rüzgarlı Sokak dedenin de ruhunu okşayacaktır, kuşkusuz...

Rüzgarlı Sokak, bir altın madeniydi...

Bab-ı Ali'nin de öz kardeşi...

Siyaseti soktular beyinlerine...

Yandaşlar türedi, nam-ı diğer "Altımızı oyanlar"

İkisini de birden öldürdüler, başımız sağ olsun...

Bilmiyorum, nereden aklıma geldi?..

Gecenin bir yarısında bizim sokağı yazmak...

Kuşkusuz, özlemdendir...

Dostlarımı, arkadaşlarımı, bizim sokağın insanlarını...

Rahmetli olanları..,

Ak saçlarımın her teline bir kene gibi yapışan binlerce anılarımı...

Belki de;

Kutsal mesleğimi.

Alkışlayan elleri, eleştiren dilleri...

Özlemek..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.