Ömer Lütfi KANBUROĞLU

Ömer Lütfi KANBUROĞLU

Ülkücülük üç'e ayrılır

Ülkücüler,
Ülkücü geçinenler,
Ülkücülükten geçinenler…
 
Ülkücüler, bu siyasi ideolojinin sürekli çilesini çekmiş, genellikle cebi para pul ile haşır neşir olmamış, hayatı boyunca ailesi ile beraber sürünmüş, süründükçe davasının yükü omuzlarına binmiş ama o bir gün olsun sırtındaki yükü atmamış, atamamış, “of” dememiş, devri iktidarında bile ideolojisinden bir “hayır” görmemiş bu vatanın sıradan evlatlarından oluşur.
 
Ülkücü geçinenler, geçmişte bu davanın bir köşesinde yer almış, sonra iktidar partisi içinde mevzilenmiş, özellikle günümüzde AKP içinde bol miktarda bulunan, her fırsatta MHP ve Devlet Bahçeli’yi eleştirmek için fırsat kollayan, fırsat bulamazsa kendi yaratan, iki lafının bir tanesi “Devlet beyin gitmesi lazım” olan ama yıllardır AKP’ye oy veren, mevcudiyeti Devlet beyin aleyhinde kamuoyu oluşturmaya dayalı, kendilerine “eski ülkücü” diyen öz be öz AKP’lilerdir. Sanırsın ki Devlet bey istifa etse, yerine “Mehmet bey” gelse oyunu MHP’ye verecek, hayır. Bu sefer “Mehmet bey gitmeli” diye başlayacak…
 
Ülkücülükten geçinenler ise, yıllardır bu siyasi hareketin rantını yediği halde çoğu zaman bu siyasi hareketin hiçbir yerinde yer almayan, hatta oy bile vermeyen, eski ülkücü olduğunu iddia edip MHP’ye laf sokarak iktidar partisinden nemalanmaya çalışan, aslında hiçbir siyasi fikri ve zikri, ülke yansa içinde yorganı olmayan fakat bankada bol miktarda parası olan tiplerdir. Kamuoyu bu tipleri kimi zaman Büyükşehir Belediye Başkanı kimi zaman da işadamı olarak görmekte… Aslında adamın ülkücülükle bir alakası yok, tek meziyeti “hırsızlık” ama kendini iyi pazarladığı için, insanlar da elin hırsızını “ülkücü” zannediyor…
 
Hayatı boyunca bir gün bir Ülkü Ocağının kapısından girmemiş, bir saat dahi bu davanın temsilcileri ile aynı çatı altında herhangi bir derdi sıkıntıyı paylaşmamış ama “ülkücü” olduğu imajını veriyor, güya ülkücüleri koruyor, kolluyor.
 
Aslında koruduğu ve kolladığı kendi saltanatından başka bir şey değil… 
Bunların “ülkücü geçinenler” ile asgari müşterek de birleştiği noktalar genelde AKP’ye oy vermeleri ve Devlet Bahçeli muhalifi olmalarıdır.
 
Ülkücünün adresi MHP’dir
Türkiye farklı bir mecrada koşmakta ve ülkemizde şu anda örtülü bir operasyon yürütülmektedir. Herkes istediğini düşünebilir, istediği tarafta yer alabilir; en tabii hakkıdır… Sıradan insanlardan “vatansever” olmalarını bekleyemeyiz; sıradan insanlar “faydacıdır” kendi geleceğinden başka bir şey düşünmez ama vatan, kendi geleceğini hiçe sayarak vücutlarını düşmana siper etmiş kahramanların ruhları üzerinde yükselir.
 
Ülkücünün adresi bellidir; PKK’lı ülkücü olamayacağı gibi AKP’li ülkücü de olamaz! Bu eşyanın tabiatına aykırıdır. İsteyen insan AKP’de görev alabilir, AKP’ye oy verebilir. En doğal hakkıdır ama o artık AKP’lidir. AKP saflarında yer aldığı halde kendisini hâlâ ülkücü olarak tanımlamasının muhatapları tarafından iyi niyetli bir davranış biçimi olarak algılanması mümkün değildir ve algılanmayacaktır!
 
Önümüzde, uçurumdan düşen Türkiye Cumhuriyeti’nin yere çarpmadan önce yaşayacağı birkaç seçimden biri var. Bu seçimlerde insanlar saflarını belirleyecekler, iktidar partisinin kendisinden olmayana yaşam hakkı tanımayan siyasi politikaları, sıradan insanları “aç kalmamak için AKP’li görünmeye” zorlasa da, bu tercihlerinin ileride bir bedeli olacağı açıktır.
 
Mevzubahis vatansa gerisi teferruattır. Tercihinizi yapın; ya teferruatta yok, ya da vatanda var olun !

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.
9 Yorum