İbrahim ZENCİRCİ

İbrahim ZENCİRCİ

Neden "evet" ?

Hiçbir siyasi tercihi göz önüne almadan, çocukluğumdan bu güne kadar, darbe, ihtilal, asker ve yargı vesayeti altında geçen ömür sahnemden, hal-i pürmelâlim.

1- Yıl 1960; Beş yaşımdayım, ihtilal olmuş, çevremdeki insanlar üzgün, radyodan, konuşmalarından ne olduğunu tam anlayamasam da iyi bir şeyler olmadığını hissedebiliyorum. O günlerde yakın dostlarımızdan birisinin yeni bir erkek çocukları olmuş, henüz ismi yok. Benim de bulunduğum ortamda yeni doğan çocuğun, ailesi ve yakınları isim konusunda tartışıyor ve o beş yaş aklımla “Adnan” olsun diye ağlıyorum. İsim babası olduğum, Adnan, halen Çankırı’da önemli bir makamda, ben bunları beş yaşımda yaşadım.

“Herkesin, hak ve yükümlülükleri belirlenirken ve kendisine bir suç yüklenirken, tam bir şekilde davasının bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından hakça ve açık olarak görülmesini istemeye hakkı vardır.”

Aileler çocuklarına idam edilen başbakanların değil, kendi atalarının ismini vermeleri için; Evet.

2- Yıl 1964; Çankırı Güneş İlkokulu üçüncü sınıf öğrencisiyim. Öğretmenimiz meşhur “Deli Baki” ders Yurttaşlık Bilgisi, konu da ırk kavramı olsa gerek. “Deli Baki”  sınıf arkadaşlarımdan Aytekin Yıldız’ı tahtaya kaldırmış, soruyor, “Sen nesin, kimsin?” Aytekin cevap veriyor; Kürt’üm. Çocukça bir inatla, öğretmenin aynı sorusuna, Aytekin her seferinde Kürt’üm diye cevap veriyor. Aytekin inat mı inat!  “Deli Baki”nin sabrı taşıyor, Aytekin’e Türk’üm dedirtmek için o meşhur dayağına başlıyor. Sigara kokusu sinmiş parmakları ile alt dudaktan tutup sündürerek havalara kaldırır, sağlı sollu tokatlarla da final yapardı rahmetli. O gün bu meşhur dayağın en şiddetlisine maruz kalmıştı Aytekin, ağzından burnundan kanlar gelmesine rağmen her seferinde, inatla; Kürt’üm dedi. Oysa Aytekin sadece doğruları söylüyordu, ataları 1850’lerde Çankırı’ya gelmişti, Aytekin’in aslı Kürt’tü. Kırk beş yıl sonra halen bu sarsıntıyı yaşıyorum.   

“Hiç kimseye işkence yapılamaz, zalimce, insanlık dışı veya onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz ve ceza verilemez”

Bunun için; Evet.

3- Yıl 1974; Çankırı Lisesi son sınıfta, Milli Güvenlik Dersinde 27 Mayıs 1960’ı tartışırken, “Babanla beraber gel de bu konuyu konuşalım" diyen, Milli Güvenlik Hocası Yüzbaşı’yı hiç unutamadım.

Askeri Vesayet Rejimine son vermek için; Evet.  

4- Yıl 1975; Karakaşlı, ablak yüzlü, Çankırılı "saf" bir genç olarak Ankara Hukuk Fakültesi birinci sınıftayım. “Milliyetçi Türkiye” ile “Bağımsız Türkiye” sloganlarını yeni yeni duyuyorum. Milliyetçiliğimize, Milliyetçiyiz ve Bağımsızlığımıza, bağımsızız biliyorum ve inanıyorum.  Maalesef, o günlerde acı bir gerçekle karşılaşıyorum. “Milliyetçi Türkiye” ve “Bağımsız Türkiye” diye bağıran iki farklı gurup, okul bahçesinde taşlı sopalı bir kavgaya tutuşuyorlar.  Ve o zaman anlıyorum, birileri kardeşi kardeşe düşman yapmaya çalışıyor. Unutmuyorum.

Sağcı-Solcu diye bu ülkenin gençlerini birbirine kırdıran düzene, dur demek için; Evet.

5- Yıl 1978; Ankara Tandoğan Meydanında Türk Ceza Kanunun 141 ve 142 ‘nci maddelerinin kalkması için binlerce kişi ile birlikte mitinge katılıyorum. Yıllar sonra aynı meydan da “Cübbelilerin”  Orduyu göreve çağırdıklarını görüyor ve insanlıktan utanıyorum.

“Halkın iradesi hükümet otoritesinin temelidir. Bu irade, gizli veya serbestliği sağlayacak benzeri bir yöntemle genel ve eşit oy verme yoluyla yapılacak ve belirli aralıklarla tekrarlanacak dürüst seçimlerle belirlenir.”

Cübbelilerin vesayetinden kurtulmak için; Evet.

6- Yıl 1984; Ankara Hukuk Fakültesini kazanan, Çankırılı bir kızımızın, sırf başı örtülü diye okuluna devam edememesini gördüm. O günlerde ne yapabildim? Hiç!

”Herkes eğitim hakkına sahiptir. Eğitim, en azından ilk ve temel eğitim aşamasında parasızdır. İlköğretim zorunludur. Teknik ve mesleksel eğitim herkese açıktır. Yüksek öğretim, yeteneklerine göre herkese tam bir eşitlikle açık olmalıdır.”

Bunun için; Evet.

7- Yıl 1990’lar; Şehit cenazeleri memleketlerine yollanıyor. Cuma namazına giden Abdullah ağabey, Cuma namazı çıkışı şehidin cenaze namazı katılsın mı, katılmasın mı? Tereddüt içinde. Katılmasa, arkasından laf edecekler. Katılsa, saftakilerin bakışları üzerinde, sanki şehit eden o gibi. Abdullah ağabey de Çankırılı ve Kürt kökenli bir hemşerimiz. Abdullah ağabeyin ikircikli yaşantısını unutamadım, unutamam da.

“Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler, birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar.”

Bunun için; Evet

Sadece anılarımda kalan bu özel konuları neden mi sizlerle paylaştım? Çok mu önemliydi bunlar? Bence başkalarını pek ilgilendirmiyor.

Ancak, yarın “Demokrasi için ne yaptın baba?” diye sorduklarında verecek insanca bir cevabım olsun istedim.

Saygılar bizden…


Merak edene not: (“”)Tırnak içindeki alıntılar, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinden alıntıdır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.