İsmail BOZKURT

İsmail BOZKURT

Beyaz önlükle kara gelecek: Genç hekimler neden yurtdışını düşünüyor?

TÜRKİYE’de Tıp Fakülteleri hâlâ gençlerin en gözde tercihlerinden biri. Ancak eğitimin ilk adımından itibaren yüzünü yurtdışına dönmeyi düşünen hekim adayları ve genç hekimler, sadece mesleğe olan idealist bağlılıkla değil; çalışma koşulları, iş yükü, ücret ve sosyal yaşam gibi birçok diğer faktör nedeniyle 'gitme' düşüncesiyle sınanıyor.

HEKİM GÖÇÜ EĞİLİMİ: NE DURUMDAYIZ?

Türk Tabipler Birliği (TTB) verilerine göre 2020’de 391 hekime iyi hal belgesi verilmişken, 2021’de bu sayı bin 405’e; 2022’de ise 2 bin 685’e ulaşmıştır. İyi hal belgesi, yurtdışında hekimlik yapabilecek için istenen belge olup, genelde yurtdışında çalışmayı planlayan hekimlerin talep ettiği bir belgedir. 2022 yılında iki bin 685 hekim yurtdışına çalışma veya yerleşme amacıyla "iyi hal belgesi" almış. Bu, yalnızca belgeden ibaret değil; bu belgeler giden/gidecek hekimlerin resmi işlemlerinde gerekebiliyor.

Bazı çalışmalara göre hekimlerin önemli bir kısmı önümüzdeki 5 yıl içinde yurtdışında çalışmayı düşünüyor. Örneğin, bir araştırmada asistan hekimlerin büyük kısmı (yüzde 51,6 – yüzde 55,3 gibi oranlarla) yurtdışında uzmanlık eğitimi alma ya da çalışma niyetinde olduğunu belirtmiş.

TÜİK’in "beyin göçü" istatistikleri, göç eden hekim sayısı ya da göç eğiliminin gerçek düzeyini tam yansıtmadığına dair eleştiriler mevcut. Hazır mevzuatta göç olarak sayılma koşulları, mezuniyet yılı ve yurtdışında geçirilen süre gibi kriterler oldukça katı. Bu nedenle göçün "etraftaki görünenden çok daha büyük" olduğu görüşü hâkim.

İŞ YÜKÜ, HASTA YOĞUNLUĞU VE ÇALIŞMA KOŞULLARI

Türkiye’de kişi başına doktora müracaat sayısı yıllar içinde artmış durumda. Örneğin, 2002 yılında ~3,1 iken 2019’da ~9,8’e yaklaşmış; pandemi sonrası bazı yıllarda bu sayı değişiklik göstermiştir. 2018'de yapılan bir araştırmaya göre, ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarında toplam müracaat sayısı yüksek; bir hekime düşen hasta sayısı ciddi oranda artmıştır. Asistan hekimler için çalışma saatleri ve nöbet yükü özellikle yoğun. Bazı kaynaklar "haftada 60-80 saat" gibi rakamları veriyor; bazı hekimler için bu süre daha da uzunlaşıyor.

SAĞLIKTA ŞİDDET: HEM FİZİKSEL HEM PSİKOLOJİK SALDIRILAR

2020’de Beyaz Kod sistemi üzerinden yapılan şiddet bildirim sayısı ~11.942 iken, 2021’de bu sayı ~29.826’ya yükselmiş durumda. İMDAT Derneği’nin raporuna göre, 2023’ün 1 Ocak – 20 Aralık dönemi arasında medyaya yansıyan/raporlanan 457 sağlıkta şiddet vakası tespit edilmiş; bunların yüzde 40,9’u hekimlere yönelik.

    • "2024’ün ilk 7 ayında en az 16 doktor hasta veya yakını tarafından darp edilmiş” gibi haberler çıkmış durumda.
    • Bir çalışmada, Malatya’daki kamu hastanesinde görev yapan sağlık çalışanlarının yüzde 60,5’i meslek hayatları boyunca en az bir kez şiddete maruz kaldığını, hekimlerin yüzde 70,7 oranla en çok etkilenen grup olduğunu söylemiş.

Sözel/psikolojik şiddet yaygın; fiziksel şiddet de örneklerle mevcut. Hem hasta yakınlarından hem de hastalardan gelen davranışlarda sınırlar aşılmakta.

ÜCRET, ÖZLÜK HAKLARI VE KARİYER İMKÂNLARI

Birçok hekim, asistan ve tıp öğrencisi, yurtdışı düşüncesini "daha iyi çalışma koşulları", "daha iyi sosyal yaşam", "iş yükü hafifliği" gibi nedenlerle dile getiriyor. Ücret beklentisi ile mevcut maaş arasındaki makasın büyüklüğü önemli bir rahatsızlık kaynağı. Özellikle özel sektöre geçerken ya da yurt dışı teklifleri alındığında bu fark çok net görünüyor.

MALPRAKTİS, HUKUKİ RİSK VE PSİKOLOJİK YIPRANMA

Hekimlerin mesleki riski oldukça yüksek; hataya düşme veya hata iddiasıyla karşılaşma kaygısı özellikle cerrahi branşlarda çok yaygın. Sadece tıbbi hata değil; sosyal, hukuki ve psikolojik boyutları da var. Yoğun nöbetler, uzun çalışma saatleri, hasta yükü, şiddet gibi stres faktörleri birleşince depresyon, anksiyete, uykusuzluk gibi sorunlar sıkça belirtiliyor. Örneğin bir haberde COVID-19 döneminde sağlık çalışanlarının yüzde 27’sinin depresyon, yüzde 33’ünün uykusuzluk yaşadığı bildirilmiş.

TOPLUMSAL VE PSİKOLOJİK NEDENLER: 'SAYGINLIK', 'İDEALİSTLİK', GELECEĞE GÜVENSİZLİK

Hekimlik mesleği hâlâ toplumda yüksek prestije sahip; bu, birçok ailenin çocuğunun mesleki statüsünü garanti görmek istemesiyle güçleniyor. İnsanlara yardım etme, hayat kurtarma hayali, mesleğe başlarken motivasyonu yüksek tutan değerler. Ancak, ideal ile realite arasında ciddi farklar oluştuğunda motivasyon düşüyor. Sağlık politikalarında belirsizlikler, ekonomik istikrarsızlık, mevzuat değişiklikleri hekimi “ne olursa olsun burada kalırım” pozisyonundan uzaklaştırıyor.

Tüm bu faktörler birleşince, genç hekimler için yurtdışı hem bir seçenek hem de kaçış yolu olarak görülüyor. Eğitim aşamasındakiler için: Uzmanlık eğitimi, araştırma olanakları, yaşam standartları daha elverişli gibi algılar oluşuyor. Mezuniyet sonrası veya asistanlık sonrası hekimler için de maddi imkanların, çalışma şartlarının daha adil olduğu yerler cazibe kazanıyor.

Diyelim İstanbul’da tıp fakültesi mezunu, asistanlık sürecinde. Haftada 70 saat civarı nöbet, vardiyalar, hasta sayısı fazla; aileden uzakta yaşama; ek ödeme vs. fazla mesainin düzensizliği; yaşam maliyetinin yüksek olması; yurtdışından gelen daha iyi teklif onları düşündürüyor.

Özel sektördeki teklif daha cazip, hem de yurtdışında araştırma imkanları daha geniş; çocuklarının eğitimi, sosyal olanaklar ve yaşam kalitesi açısından daha iyi bir seçenek görünmekte.

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

  1. Çalışma Koşullarının İyileştirilmesi
    • Nöbet sayısının dengelenmesi, fazla mesailerin zamanında ödenmesi, istirahat hakkının korunması.
    • Akademik ve klinik iş yükünün dağılımının adil olması.
  2. Ücret ve Özlük Haklarında Düzenleme
    • Sabit maaş + performans gibi ek ödemenin adil, şeffaf ve beklentileri karşılayacak şekilde olması.
    • Uzun vadeli kariyer planlaması (uzmanlık, doçentlik, profesörlük) için destek ve ödüllendirme mekanizmaları.
  3. Şiddetin Önlenmesi
    • “Sağlıkta şiddet yasası” gibi kapsamlı düzenlemeler.
    • Hekim-hasta iletişiminin geliştirilmesi, klinik iletişim eğitimi.
    • Fiziksel güvenlik önlemleri: güvenlik görevlileri, kamera sistemleri, acil durum protokolleri.
  4. Malpraktis Davalarının Düzenlenmesi
    • Hukuki işlemlerle ilgili süreçlerin açık, hızlı ve adil olması.
    • Sigorta mekanizmalarının güçlendirilmesi; mesleki hataların cezadan çok öğrenilen hatalar olarak ele alınması.
  5. Araştırma, Eğitim ve Kariyer İmkanlarının Geliştirilmesi
    • Tıp fakülteleri ve üniversiteler arasında yurtdışı işbirliği, değişim programları.
    • Genç hekimlere mentörlük, araştırma fonları, bilimsel yayın destekleri.
    • Klinik araştırma altyapısının yaygınlaştırılması.
  6. Yaşam Kalitesi ve Sosyal Güvenceler
    • Uzaktan çalışma, haftalık serbest zaman, aileye yakınlık gibi faktörlerin göz önünde tutulması.
    • Konut, ulaşım, eğitim gibi temel ihtiyaçlarda destek; özellikle büyük şehir dışındaki bölgelerde.

Türkiye’nin en parlak gençleri hâlâ hekimlik mesleğini seçiyor. Bu, toplum için büyük bir şans. Fakat eğer bu gençler "altın yere düşüyor" ifadesindeki altın gibi parlak kalamayacak koşullara mahkûm edilirse; Meslek yıpranacak, idealizm tükenebilir, sağlık sistemi bundan zarar görecek.

Gelecek için umutlanmak istiyorsak, politikalar sadece genç hekimlerin "gitme dileklerini" değil, "kalma kararlılıklarını" besleyecek şekilde hazırlanmalı. Çünkü sadece bireysel korunaklarla dayanmak mümkün değil; sistemin bütünsel olarak daha insanî, adil ve sürdürülebilir olması lazım...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.