Biraz da kendimize mi baksak acaba?

İki gündür Çankırı "KYK Müdürlüğü görevinden alınan" pardon "Çankırı'da 'denetim' adı altında kız öğrenci yurdunda rezalet!" başlıklı haberin yarattığı gündemle meşgul ediliyor.

Hatta öyle ki; Hiçbir konuda duyarlılığı olmayan, her haksızlık karşısında susan,, pusan, köşesine çekilen, haklının ya da doğrunun değil güçlünün yanında olan, doğrunun değil onun bunun adamı olma hevesinde olan herkes ne olduysa birden bire "haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır" hadisi şerifinin hakkını vermek istercesine klavyelere, mesajlara, yeni nesil sosyal medya silahlarına sarılmış durumda!

"Yatırımı bütçeye konulmamış yeni hastane yerini" belirleyemeyenler, ahlaksızlıkları ayyuka çıkmış yöneticilerini "ADAMSIZLIKTAN" değiştiremeyenler, kimin eli kimin cebinde belli olmayan siyasi yapıların şehirde cirit attığı, bir son model telefona genç kızların, 'işe koyacağım' vaadiyle kadınların namus ve hayalleriyle oynandığı, kavgası yapılan yurtların "Bir tane yerli kantin işletmecisi" olmadığı, Belediye Başkanı Hüseyin Boz'un yerini garantileme adına şehre meydan kazandırmak için alınan yıkım kararının (!) sümen altından çıkaramadığı, geçmişte eleştirip istifa ettiği "Başkan Yardımcılığı" görevinde "hayır" diye isyan ettiği her konuyu "Abi emrin olur" (!) mantığıyla makamı koruma adına miras alıp yürüttüğü bir şehirde;

- Herkes haklı,

- Herkes yeterli,

- Herkes duyarlı,

- Herkes 'Görev değişikliği yapılan KYK Müdürünü size yedirtmeyiz' (!) söyleminde...

Şimdi açın gözlerinizi-kulaklarınızı ve beyninizi; Bizi bu durumlara mahkûm eden sizlersiniz!

Nasıl mı?

İl Başkanlığı ile ilgili her gün ahlâki sınırları zorlayan bir hikaye duyuyoruz!

Ve Genel Merkez "adamsızlıktan" 'devam' kararı alıyor!

Ey Musa Başkan; sana soruyorum: Önüne koyduğun hedefe göre kendini neden geliştirmedin?

Neden dışarıdan bir üniversite bitirmedin?

İlim Yayma Cemiyeti'nin ana misyonlarından biri de ilimle ufkunu, vizyonunu genişletmek değil mi?

Neden kendi dibini aydınlatmadın?

Neden kişisel gelişim kurslarına, hitabet, güzel konuşma, hızlı okuma, hızlı düşünme teknikleri kurslarına gitmedin?

Kısaca neden kendine yatırım yapmadın da bizi namerde muhtaç ettin?

İnsanlığına herkes kefilken neden diğer konularda kendine hizmet etmedin?

İlk ayeti OKU olan bir kitaba inanırken neden sana karşı "okul, diploma yetersizliği" bahanesini rakiplerine kullandırttın?

Ahilik kültürünün beşiği olmakla övünen memlekitimde hiçbir usta yanında iyi bir çırak yetiştirmek isteiyor!

Bakın bir önceki Başkana; En yakın sağ kolu bütün kirli temiz işlerini gördürdüğü Mesut Bey ve tüm zamanların en derin kuyusu, en başarılı Özel Kalem Müdürü Muhaarrem Bey!

Tabii bir de Çankırı siyasetine kazandırdığı en büyük projesi 'donu düşük' (!) başkan!

Oysa ustanız Sayın Melih Gökçek hepinize bir çıraklık şansı verip, sizleri Anadolu'nun güzide şehirlerine ustalaşmanız için göndermişti! Bari ustan kadar olaydın!

Ama 'benden sonrası figan' mantığıyla Çankırı siyasetinde, bürokrasisinde kimsenin yetişmesine müsaade etmediler. Bir kısmını itelediler bir kısmını tavladılar, bir kısmını kullandılar, bir kısmını korkuttular, bir kısmını işsiz-aşsız bıraktılar, bir kısmının da sırtına öyle bir yük sardılar ki bu da yetmedi vurdular ölmedi, vurdular ölmedi halâ uğraşmaya devam ediyorlar.

Bu grubun içinde en hazin hikaye "Belediye Başkan Yardımcılığı"yla tavlanan baba dostu zavallı Mithat Kılıç'tır.

Zira yıllarca soframızda, meclisimizde yarenlik yapan babamın dava arkadaşıyken saygı duyduğumuz insanların 3-5 bin lira maaşla, emrine verilen iki çaycı kadınla vicdanını askıya alıp emir eri gibi her söyleneni pervasızca yaparken, ağaran saçlarını tecrübe ve bilgeliğin göstergesi saymak yerine, daha genç, daha etkileyici görünme adına saçlarını kömür karası boyarken, bıyıklarını unuttuğunun dalgasıyla alay edildiği ve de ne hallere düşürüldüğünü bu gözler gördü...

Liyakat; Bir iş için yeterli olmak, işin ehli olmak ya da o işe layık olmak anlamını içermektedir.

Maalesef son 16 yıldır Çankırı arenasından göze batan, dişe dokunan kim varsa eğitimli, zeki, kendini geliştiren, vizyon sahibi, sosyal çevresi olan ya da olabilme ihtimali taşıyan her bir zat resmen ince ince kıyıldı.

Ne garip ki sayın Recep Tayyip Erdoğan, kurulduğu günde beri ülke ve dünya genelinde ne kadar nitelikli insan varsa etrafına toplama gayretindeyken, kendini, eşini, ailesini Yeni Türkiye'nin geleceğine hazırlayan bir ekip yapmaya çalışırken, birlikte büyümenin ve arkadan gelecek ekiplerin gücüne inanırken onun taşra temsilcileri bizimkiler önüne gelen kaliteyi kılıçtan geçirdi!

Veee şu an milletvekili Salim Çivitcioğlu geçmişten gelen ekibin aktif siyaset içinde yaşayan tek örneği.

Köyü, köylüyü, şehri, şehirliyi bilen...

En şaaşalı dönemde 'toprak ağası'nın oğlu olmayı da, iflas eden tüccar olarak başı dik gezmeyi başarmıştır.

Çankırı söz konusu olunca şu an bulunduğu makamın prestijini ve yaptırım gücünü koruma adına, partisi ve kendi dediği olsun da gerisinin önemi yok diyecek kadar da bencildir.

Ve Çankırı'nın yeni bir genel seçime kadar sayısal olarak 2 Çankırılı için 1 vekili vardır...

Sonuç olarak; Daha bir üst makam bekleyen bürokratlar, siyasiler,

Yeni işler, ihaleler bekleyen işadamları,

Daha iyi hayat şartları bekleyen Çankırı insanı;

'ÇARESİZSENİZ (ki öyle görülüyor) ÇARE SİZSİNİZ'

Lütfen kendinizi geliştiriniz ve de değiştiriniz!

Sözlerinizin etkili, yaptırım gücü olan söylemler olmasını istiyorsanız kendinize yatırım yapınız.

Kendinize yatırım yaptığınızda değiştiğinizi, geliştiğinizi, kiminle nasıl konuşmanız, karşınızdakine kendinizi nasıl ifade etmeniz gerektiğini öğreneceksiniz...

Ve işte o zaman etkin ve yetkin olduğuna inanarak  kendisiyle görüşüp söz aldığınız milletvekili; "Yoğunluktan sizin atamanızla ilgili görüşmeyi unuttum" diyemeyecek size sayın Müdürüm!

Bilmem anlatabildim mi?

Gençlik ve Spor Bakanlığı yeni 'başkanlık sistemi' gereği kendi bünyesindeki bazı kurumları birleştirmeyi uygun görüp düğmeye basmış olabilir. Ancak bakanlığın kendi bürokratlarının bile ortaya çıkacak sorunlarla ilgili öngörüleri yeterli olmayabilir. Zira aynı kurumdaki en üst düzeydeki yönetici yine aynı kuruma düz bir kadroya atanması işin hızlı ve endikasyonları düşünülmeden yapıldığının bir ifadesi olsa gerek.

Ayrıca KYK yönetmek rastgele yapılabilecek bir kamu görevi değildir. Özellikle son zamanlarda uyuşturucu ve buna bağlı pek çok zararlı madde ve ahlâki revizyonların yaşandığı, ticareten önemli bir rant kaynağı olan Yüksek Öğrenim Yurtları yönetimi başlı başına uzmanlık ve ilgi gerektiren bir organizmadır.

Bundan sonraki süreç atama olayından çok daha önemli ve takip edilmesi gereken bir süreçtir. Çünkü yurtlarda 'evrak' değil, geleceği emanet edeceğimiz 'Nesiller' yaşamakta...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.
1 Yorum