İsmail BOZKURT

İsmail BOZKURT

Altın yere düşse de altındır: Tıp Fakülteleri hâlâ ilk tercih

Yükseköğretim Kurulu Başkanı Erol Özvar’ın açıkladığı 2025-YKS sonuçları, ülkemizde gençlerin meslek tercihlerine dair önemli bir fotoğraf sunuyor. Sayısal puan türünde ilk 1000’e giren adayların en çok tercih ettiği bölüm yine tıp oldu. İlk 1000’in 341’i tıp fakültelerine, 289’u bilgisayar mühendisliğine, 165’i ise elektrik-elektronik mühendisliğine yöneldi. Eşit ağırlıkta işletme, sözelde ise tarih bölümü öne çıktı.

Bu tablo bize çok şey söylüyor. Türkiye’de tıp fakülteleri, tüm olumsuzluklara rağmen hâlâ zirvede. Oysa bu ülkenin hekimleri her gün ağır bir yükün altında eziliyor: bitmek bilmeyen nöbetler, şiddetin gölgesinde çalışmak, malpraktis davalarının (*) tehdidi, emeğin karşılığını veremeyen ücret politikaları... Yıllarını tıp eğitimine adayan gençler, mezun olduklarında yalnızca hastaları değil, sistemin yükünü de sırtlıyor.

Ama işin ironik yanı burada: Türkiye’de hekimlik giderek tükenen bir meslek haline geliyor. Çoğu hekim artık hayalini kurduğu meslek hayatını değil, bir "dayanıklılık sınavını" yaşıyor. Buna rağmen, en parlak gençler hâlâ hekimliği seçiyor.

Peki neden?

  • Çünkü hâlâ toplumda "en saygın meslek" algısı hekimlikte.

  • Çünkü doktor olmak, insan hayatına dokunmak, birçok gencin içindeki "idealist" yönü besliyor.

  • Çünkü ailelerin gözünde tıp okumak, çocuklarının geleceğini garanti altına almak anlamına geliyor.

  • Çünkü Türkiye’de hekimler yıpransa da, yurt dışında hekimlik hâlâ büyük fırsatlar sunuyor.

Bu ironiyi açıklamak kolay değil. Bir yanıyla bu tercih, toplumda köklü bir değer yargısının ürünü: "doktorluk en saygın meslektir". Hâlâ birçok aile için çocuğunu tıp fakültesine yerleştirmek, ona güvenli bir gelecek hazırlamanın en somut göstergesi. Gençler içinse doktor olmak, insan hayatına dokunmanın, bir başkasını hayata döndürmenin verdiği eşsiz manevi tatminle açıklanabilir.

Ama başka sebepler de var: Türkiye’de hekimlik yıpratıcı olsa da, yurt dışında doktor olmak hâlâ büyük fırsatlar barındırıyor. Gençler bu kapıyı açık tutmak istiyor. Ayrıca "bilgisayar mühendisliği" ya da "yapay zekâ" gibi popüler alanların yanında, tıbbın değişmeyen cazibesi, belki de insanlık tarihinden beri süregelen bir kutsiyet duygusuna dayanıyor.

Kısacası, "altın yere düşse de altındır". Ne kadar zorlansa da, yıpratılsa da, hekimlik hâlâ altın gibi parlıyor. Ancak şu gerçeği göz ardı edemeyiz: eğer bu meslek Türkiye’de her geçen gün daha da tükenirse, bugünün idealist gençleri yarının kırgın hekimlerine dönüşecek. İşte asıl tehlike burada.

Bu veriler bize yalnızca gençlerin tercihlerini değil, ülkenin geleceğini de gösteriyor. Hekimlik hâlâ en parlak zihinlerin gözdesi. Ama ülkenin sağlık politikaları, bu tercihi taşıyacak güce sahip mi? İşte asıl soru bu.

grafik-resim-01.jpg

(*) Malpraktis davaları; Sağlık hizmeti veren gerçek veya tüzel kişinin sağlık hizmetinin ifası sırasında kasten veya taksirle yapmış olduğu haksız fiili neticesinde hastanın zarar görmesine ilişkin davalardır

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.