Çankırı Mevlevihanesi son Postnişini Hasip Dede Efendi

Mevleviliğin Türk-İslam kültürü içinde önemli bir yeri vardır. Mevlana'nın 17 Aralık 1273'de ölümünden sonra yakın dostlarından Çelebi Hüsameddin ve daha sonra oğlu Sultan Veled'in sayesinde Mevlevilik kuralları, ilkeleri olan bir tarikat olarak örgütlenmiştir. Mevlevilik önce Konya'da daha sonra ise ülke içinde ve dışında birçok seveni ve müridi bulunan büyük bir doktrin olarak toplumun içinde yerini almıştır. 'Mevlevihane' genel bir isimlendirme olup, Mevlevi ayinlerinin yapıldığı iaşe ve ibatesinin sağlandığı tarikat yapılarıdır. Mevlevihaneler, sadece dini bir müessese olmayıp, siyasi ve sosyal hayata da aktif olarak katılmışlardır.

Yüzyıllar boyunca Anadolu’da olduğu gibi Uzakdoğu'dan Balkanlar'a kadar hizmetlerini ve İslam'ın çağrısını ulaştıran Mevlevi dergâhlarından biri de 1850-1925 yılları arasında Çankırı'da hizmet vermiştir.

hasip-dede-genclik-cankiri-mevlevihane-resim-055.jpgKayıtlardan Çankırı'da bir Mevlevihane'nin faal olarak kullanıldığını, zengin bir kütüphanesi ve semahanesinin mevcut olduğunu bilmekteyiz. Musikişinas Hasip Dede, ilk olarak Burdur Mevlevihanesi'nde neyzen olarak bulunmuştur. Hasip Dede, 15 sene Burdur Mevlevihanesi'nde musiki öğrettikten sonra Burdur'dan ayrılmıştır[1].

Samsun (Canik) Mevlevihanesi Şeyhi Ali Enver Dede 20 Nisan 1911 yılında "askeri düzen ve şeriatı ihlal ettiği" gerekçesiyle görevden alınır. İki ay sonra da vefat eder. Samsun Mevlevihanesi Dergâhına; Konya'da bulunan Çelebi Hazretleri tarafından Burdurlu Hasip Dede (Hüseyin Hasbi Burduri) Şeyh olarak getirilir[2]. Hacı Ahmet Hasip Dede, eski Şeyh Cemalettin Efendi'nin ailesini Mevlevi Dergâhı zaviyesinden mahkeme kararı ile çıkarttıktan sonra Samsun'da yayınlanan Aks-ı Sadâ gazetesinde Hacı Hasip Dede'ye karşı bazı yazılar yayınlanmıştır. Hacı Hasip Dede Semahaneyi yeniden düzenledi ayrıca Mevlevihane'nin gelirinin artması için Mevlevihane'deki duacıların görevlerini kendisi üstlendi. Böylece Mevlevihane'nin geliri 1000 kuruş artmıştı.

1912 Temmuz'unda Hasip Dede Çankırı'daki Mevlevihane'ye çağrıldı[3]. Çankırı Mevlevihanesi'nin son şeyhi Hasip Dede, 18 Ağustos 1912'de göreve başlamıştır. 30 Kasım 1925 tarihli "Tekke, Zaviyelerle Türbelerin Kapanmasına ve Türbedarlıklarla Bir Takım Unvanların Yasaklanmasına Dair Kanun’a" kadar görev yapmıştır. Kurumsal yapıya önem veren Hasib Dede'nin göreve başladığında ilk uygulaması, lazım olan eşyaların temini ve tamire muhtaç durumdaki zaviyenin elden geçirilmesidir. Zira Mevlevihane, taş ocağının yakınında yer almakta olup, belediyenin ocaktan barutla taş çıkarması, dergâhı tahrip etmekteydi... Konya Mevlânâ Dergâhı ile yapılan yazışmalar sonrasında Çankırı Mevlevihanesi'nin bakım onarımı için bir heyet oluşturulmuş ve Kasım 1912 tarihinde yapılan keşif sonrası 10 bin 40 kuruşla Mevlevihane'nin gerekli yerlerinin tamir edilebileceği merkez dergâha bildirilmiştir. Hasip Dede’nin zâviyedar olmasıyla birlikte Çankırı Mevlevihane’si, sosyo-kültürel açıdan daha etkin hale gelmiştir. Semâ ayinleri düzenli bir şekilde yapılmaya başlanmış, kandil ve Ramazan gecelerinde iftar ve sonrasında programlar icra edilmiş, kütüphane zenginleştirilmiş, zaviye eski canlı günlerine kavuşmuştur[4].

hasip-dede-cankiri-resim-077.jpg

Balkan Savaşı yıllarında, diğer Mevlevihaneler gibi, Çankırı Mevlevihanesi de Şeyh Hasip Dede'nin önderliğinde her türlü maddi ve manevi yardıma katılmışlardır. Ancak savaştaki destek bununla sınırlı değildir. Savaşa katılamayanlar ordunun muzafferiyeti için dua ederken; durumu müsait Çankırı'dan 33 derviş, başlarında Hasib Dede ile birlikte Veled Çelebi İzbudak komutasındaki Gönüllü Mevlevî Alayı'na katılmışlardır[5].

Savaş sonrası Çankırı’ya dönen Hasib Dede, tekke ve zaviyelerin kapatılmasına kadar zâviyedarlık görevini devam ettirmiştir. Tekke ve zaviyelerin kapatılmasına dair kanunda, siyasete karışmadıkları takdirde hâlihazırdaki zâviyedarların kayd-ı hayat şartıyla vazife yaptıkları dergâhlarda ikametlerine izin verilmiştir. Aynı durum Hasib Dede için de geçerli olup, onun 1927'de vefatıyla zaviye, Özel İdare’ye geçmiştir. Özel İdare'ye devir sonrası Mevlevihane olarak kullanılan kısım, semahanesiyle birlikte bakımsızlık ve sahipsizlik yüzünden harap olmuş, Taş Mescit, 1940'lı yıllarda askeriye tarafından mühimmat deposu ve ot ambarı olarak kullanılmıştır. Taş Mescit ve türbe ancak 1970'deki yenileme sonrası ziyarete açılabilmiştir.

19 Temmuz 1927'de vefat eden Hasip Dede, Çankırı Sarı Baba Mezarlığı'nda toprağa verilmiştir.

Cumhuriyet dönemi şair, dilci, halk edebiyatı araştırmacısı Ali Dehri Dilçin'in biyografisinde yer alan "Mevlevi şeyhi Hacı Hasip Dede'den Farsça okudu, musiki dersleri aldı..." Bilgi notu Hasip Dede’nin Çankırı Mevlevihanesi son postnişini olarak görev yaptığı dönemde musiki ve Farsça dersleri verdiğini de belgelemektedir.

Günümüzde kullanılan pek çok Karagöz tasvir kalıbının sahibi Ragıp Tuğtekin Çankırı Mevlevî Şeyhi Hasip Dede'den tambur meşketmiştir.

Adile Hanımla evliliğinden Şemsettin (Parlar) oğlu ve Şevkiye (Ersunan) adında bir kızı olmuştur. Şemsettin Parlar uzun yıllar başarılı bir bürokrat olarak görev yapmış, kızı Şevkiye Hanım (1904-1930) ise genç yaşta vefat etmiştir.

[1] Rıza Erdem’in "Burdur" Kitabı - Sayfa 46
[2] Samsun Aks-ı Sadâ Gazetesi 11 Ağustos 1327, Sayı: 399
[3] Samsun Aks-ı Sadâ 29 Nisan 1328, Sayı: 507
[4] Ahmet Talât, Çankırı Şairleri, Çankırı Matbaası, Çankırı 1930
[5] Vatan Savunmasında Mevlevihaneler, Konya 2005, Sayfa 35-38, 80

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.
5 Yorum