Geleceği iyi planlamak...

Türkiye'nin sorunları ağız dalaşıyla, kayıkçı kavgasıyla, gürültü patırtıyla, siyasi tarlaya sürekli mayın döşemekle çözülmez.

Gerçek olmayan laflarla da peynir gemisi yürümez. Sevgi, saygı, hoşgörü ve diyalogun olmadığı yerde, demokrasiden de söz edilemez. Dindar ve kindar bir nesil yetiştireceğini peşin ilan eden, dini siyasete iyice bulaştıran kafalarla da, Türkiye düzlüğe ve esenliğe asla çıkamaz, çıkarılamaz.

20 yıldır kavga edip duruyoruz. Rakip siyasetçilerin selamı sabahı bile yok. Bir karambol, bir kargaşa içinde bocalıyoruz. İkiye böldüğümüz milleti çaresizlik içinde bırakarak, nutuklarla geçiştiriyoruz aylarımızı-yıllarımızı. Şimdi sırası mı türbana Anayasa güvencesi kazandırmak? Türbanla kimin sıkıntısı var ki şu sıra? Oysa Türkiye'nin hayati sıkıntıları, çok ciddi sorunları var ki, bunların altından ancak milli birlik ve beraberlik ile çıkabiliriz.

Gerçekten 20 yılda nereden nereye geldiğimize iyi bakmalıyız. Geldiğimiz noktada herkesin suçu var. Huzursuz, karamsar, gelecekten umudunu iyice kaybetmeye başlayan bir toplum yarattık. Bunda sadece iktidarı suçlayamayız. İktidara meydanı boş bırakan muhalefet de aynı derecede suçlu bence. Öyle skandallar yaşandı ki bu ülkede, bunlara sessiz ve seyirci kalmak, yönetimi iyice coşturdu. Anayasa sürekli çiğnendi, yasalar paspas edildi, milletvekilleri Anayasa'ya sadakat yeminini unuttu adeta. Meclis'i devreden çıkarıp yetkilerini iyice budayan bir modele bile, doğru dürüst karşı çıkamadı muhalefet. Torba kanunları geceleri peşpeşe çıkarken evinde uyuyan muhalefet, acı gerçekleri sabah Meclis'e geldiğinde öğrenmedi mi yıllardır?

Halktan kopuk, milletin yarısını kucaklayan bir yönetim olamaz. "Ben yaptım oldu" kafasıyla yönetilmeye kalkışılan ciddi ve saygın bir devlet, tüm kurumlarıyla sarsılmamalı, güçsüz ve zor durumlara düşürülmemeliydi. Hata üstüne hata yaparak, inatla tartışmalı bir hedefe ülkeyi sürükleyerek, uygulanan yanlış ekonomik politikalarla Türkiye'nin kolunu kanadını kırarak, milli bütçeyi ve milleti korumasız bırakmamalıydık. Devlet Planlama Teşkilatı'nı ortadan kaldırınca, plansız programsız yatırımlarını önünü açtık. İşte şimdi bu plansızlık ve programsızlığın günahını çekiyoruz.

20 yılda Türkiye'de hiç iyi bir şey yapılmadı mı? Buna 'yapılmadı' demek de büyük haksızlık olur. Elbette güzel işler de yapıldı, vatandaşın yaşamını kolaylaştıran pek çok kararlar da alındı, ciddi yatırımlar da hayata geçirildi. Ama devletin işleyiş mekanizmasını bozmak, kurumlarını hırpalamak, liyakat ve ehliyeti sıfırlayarak devletin kadrolarını yandaşlarla doldurmak, yapılan tüm iyi işleri de gölgeledi.

Devletin üst yönetim kadrosunu İmam Hatip mezunları oluşturuyor. En önemli makamlarda hep Rize ve Trabzonlular'ı görüyoruz. İyi güzel de, bu ülkenin diğer illerinde doğup büyüyen, iyi eğitim almış insanları yok mu? Önceden devlet, asker-sivil tüm tayin ve atamalarda ülke coğrafyası dikkate alınırdı. Şimdi İmam Hatipli ya da Karadenizli olmak tercih sebebi sayılıyor.

Her neyse... Yanlışların üzerinde yürüyerek, yanlışları tekrarlayarak, yanlışta inat ederek bir yere varamayız. Millet huzur, güven, geçim sıkıntılarının hafifletilmesini, pahalılık ve enflasyonun dizginlenmesini istiyor.

Uzunca bir seyahatten geldim... Nabız yoklamasının sonuçlarına üzüldüğümü söylemeliyim. Halkı tedirgin gördüm. Gelecek korkusu ve ümitsizlik genel bir fotoğraf gibi çıkıyor ortaya. İktidarıyla muhalefetiyle tüm siyasetçilerin bu fotoğrafı ciddiyetle değerlendirmeleri ve gereğini yapmaları lazım.

Türkiye'nin iyiliği ve esenliği için tüm sorumluların biraraya gelmesi, milli birlik ve beraberliği pekiştirecek bir görüntüyü yaratması ve hiç değilse şu sıra diyalog içine girmesi çok zor mu?

Ortak aklı devreye sokmanın zamanı geldi de geçti bile. Anayasa değişikliği gayretlerini bir yana bırakıp, seçim garanti ve güvenliği üzerinde çalışmalı ve buna kafa yormalıyız.

Yeni ve genç bir siyasi kadro, geleceğimiz için umut aşılayan ve tüm milleti kucaklayan yeni bir Cumhurbaşkanı ile yolumuza devam etmeliyiz...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Okuyucu yorumları ile ilgili olarak açılacak davalardan Sözcü18.com sorumlu değildir.